Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/267 E. 2021/194 K. 10.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2015/1008 Esas
KARAR NO:2021/196

DAVA:Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:06/10/2015
KARAR TARİHİ:11/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Dava dışı… açtığı … köyü … no lu bölümlerdeki toprak dolum hakkı ihalesini dava dışı … Ltd Şti’nin kazandığını, kazandığı ihale ile ilgili tüm haklarını noter aracılığıyla yapılan sözleşmede müvekkili şirkete devrettiğini, müvekkilinin … … 16/07/2013 tarihli dolgu izniyle tespite konu yerde faaliyete başladığını, müvekkilinin çalışma yaptığı alan …Sözleşmesi ile İhaleyi Kazanan Firmalar tarafından kurulan … … A.Ş ile …Genel Müdürlüğü arasında imzalanan sözleşmede belirtilen alan içinde kaldığını, … tarafından bu alan içindeki dolgu faaliyetlerine ilişkin davalı taraflardan görüş istendiğini, bunun neticesinde … tarafından verilen 15/04/2014 tarihli cevabi yazısında …Projesi içindeki devam eden tahsislerin ve döküm faaliyetlerinin durdurulmasının istendiğini, bunun üzerine müvekkilinin … ye yazılı başvuru yaparak faaliyetine devam etmek için izin istediğini, … bu izin dilekçesi ile … ye görüş sorması üzerine … önceki görüşlerinin devam ettiğini faaliyetin durdurulmasını istediğini, Davalılar ve ihaleyi alan … müvekkilinin durdurulan faaliyetleri neticesinde ortaya çıkan zararının tespiti için Teknik bilirkişi heyeti ile yerinde inceleme yaptırılıp rapor hazırladıklarını bu rapora göre durdurulan sahadaki uğradığı/ uğrayacağı maddi zararın maksimum 57.805.016,44 TL olduğunun tespit edildiğini, yine bu rapor… bildirildiğinde zararın işi durduran … tarafından karşılanmasının uygun olacağının bildirildiğini, zararın giderilmesi için İlgili tüm kurum ve kuruluşlara başvuru yapıldığını, ancak ne zararın giderildiğini nede kurumlarca dilekçelere cevap verildiğini, … tarafından davalı …’ye gönderilen bir yazıda sahada firmaların uğradığı zararın tazminatların … tarafından ödenmesinin bildirildiğini, bu sebeplerle müvekkilinin şimdilik KDV hariç 100.000,00 TL zararlarının davalılarca müştereken ve müteselsilen tanzimini, yapılan yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinin incelenmesinde davanın idari işlemden kaynaklandığını, idari işlemler nedeniyle uğranılan zararların idare mahkemesinde görülmesinin gerektiğini, bu sebeple mahkememiz yargı yolunun caiz olmadığını, mahkeme aksi kanaatte ise yinede 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. Maddesinde sayılan davalardan aynı yasanın 5. Maddesi 3. Fıkrası gereği Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olacağını, müvekkili kurumun tüzel kişiliğe sahip kamu iktisadi kuruluşu olduğunu, dolayısıyla taraf sıfatlarının bulunmadığını husumet itirazlarının olduğunu, yapılan ölçümlere göre yapılan dökümlerin izin verilen parsel sınırları dışına taştığını ve kırmızı kot seviyesinin aşıldığını bunun üzerine …’nin 07/02/2014 tarihli … sayılı yazısı ile faaliyetin durdurulduğunu, müvekkili ile davacının faaliyetinin durdurulması yönünden bir illiyet bağının olmadığını, yine davacının devraldığı sözleşmede dolgu işinin belirtilen seviyeye gelmesi halinde durdurulabileceği veya işin süresinden önce bitebileceğine ilişkin madde bulunduğunu, bu sebeple davacının tazminat talep etme hakkının olmayacağını, davanın reddini, yapılan yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın yargı yolu nedeniyle reddinin gerektiğini, idare mahkemesinde dava açılmasının gerektiğini, …’nin … Bakanlığına verdiği 07/02/2014 tarihli cevabi yazısında … Müdürlüğünün verdiği cevabi yazıda faaliyetin ne sebeple durdurulduğunun belirtildiği bu sebeple davanın görevsiz mahkemede açıldığını yargı yoluna itirazda bulunduklarını, davacı ile müvekkili kurum arasında hiçbir hukuki ya da akdi ilişki bulunmadığını bu sebeple husumet yönünden davanın reddi gerektiğini, faaliyetin durmasının dökümlerin verilen parsel alanı dışına taşması ve belirlenen kotun üzerine çıkmasından kaynaklandığının anlaşıldığını, davacının aldığı işin sözleşmesinde sözleşmenin 28/12/2015 tarihinde son bulacağı kot aşımı olması halinde sürenin erkene çekilebileceğini kot aşımı nedeniyle işin durdurulması nedeniyle davacının tazminat talep edemeyeceğini, bu sebeplerle davanın reddini yapılan yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: İhbar Olunan … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın yetkisin mahkemede açıldığını yargı yerinin idare mahkemesi olmasının gerekeceğini, yargı yolu itirazlarının olduğunu, davacı şirketin dava dışı şirketten noter aracılığı ile anlaşarak aldığı işin uygulanması çalışmaya başlanması için müvekkili kuruma başvuru yapıldığını, gerekli iznin dolgu talebine gerekli bilgi ve belgelerin tam olmaması nedeniyle izin verilmediğini, karar itiraz edildiğini …. İdare mahkemesince verilen karar neticesinde iznin verildiği buna yapılan itiraz neticesinde kararın bozulduğunu bu karar uyarınca dolgu ve tesviye faaliyetlerinin durdurulduğunu, dolgu işlemi yapılan alanın …sözleşmesi gereğince ihaleleri alan firmaların oluşturduğu … … A.Ş proje alanındaki tüm devam eden döküm faaliyetlerinin durdurulmasının istendiğini, yine izin verilen alanın dışına taşılması ve kot seviyesinin aşılması nedeniyle faaliyetin durdurulduğunu müvekkili kurumun bir kusurunun bulunmayacağını ihbar talebinin reddini aksi halde davanın reddini, yapılan yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: İhbar olunan … … İnşaatı Adi Ortaklığı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı ile Davalı … arasında devam etmekte olan dosyanın müvekkiline ihbar edildiğini, müvekkilinin üçüncü havaalanı projesinin inşaası amacıyla TBK hükümlerine göre adi ortaklık olarak kurulduğunu tüzel bir kişiliğinin olmadığını, bu sebeple müvekkilinin ortağı olan …A.Ş , … A.Ş, …A.Ş, … A.Ş ile … İnşaat A.Ş ye ihbar edilmesini talep etmiştir.
CEVAP: İhbar Olunan… vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu tazminatın dayandığı işlemin müvekkili idarenin konu ile ilgili olduğu herhangi bir işleminin söz konusu olmadığını bu sebeple ihbar edilen davaya katılmakta hukuki bir menfaati bulunmadığını davaya katılmayacaklarını bildirmiştir.
CEVAP: İhbar olunan … ortakları vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dava dilekçesinde dava dışı bir şirketten haklarını devraldığını, döküm ihalesi uyarınca döküm hakkına sahip olduğu alanların büyük kısmının yeni havalimanı projesi sınırları içinde kaldığını iddia ettiğini, bu proje içinde kalan döküm faaliyetlerinin durdurulması nedeniyle zarara uğradığını belirttiğini, söz konusu zararının müvekkili şirketlerin yada adi ortaklığın hukuken sorumluluğunun söz konusu olmayacağını, dosyadaki belgelerde bu zarardan müvekkili şirketlerin yada adi ortaklığın sebep olduğuna yönelik bir iddianın bulunmadığını bu sebeple davanın müvekkilleri yönünden reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK’nin) 1. maddesi; “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” düzenlemesini içermekte olup, 114/1-b maddesine göre “yargı yolunun caiz olması” dava şartlarındandır. Anılan Kanun’un 115. maddesinde; Mahkemenin, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı, tarafların da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebileceği, mahkemenin, dava şartı noksanlığını tespit halinde davanın usulden reddine karar vereceği belirtilmiştir.
T.C. Anayasası’na göre dört temel yargı kolu/çeşidi bulunmakta olup, bunlar anayasa yargısı (md. 146), adli yargı (md. 154), idari yargı (md.155) ve uyuşmazlık yargısı (md.158) şeklindedir. Bu yargı kolları arasındaki ilişki, yargı yolu olarak adlandırılmaktadır.
Yargı yolu kavramı, bir hukuk sisteminde, herhangi bir davanın o hukuk sistemine dâhil yargı haklarından hangisinde bakılacağını ifade eder. Uyuşmazlığın hangi yargı kolunda bakılacağı hususu, davanın genel şartlarından olup mahkemece resen dikkate alınması gerekir.
T.C. Anayasası’nın 125/1. maddesine göre, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açık olup, bu kural; yönetimin/idarenin kamu hukuku ya da özel hukuk alanına giren tüm eylem ve işlemlerini kapsamaktadır.
Ayrıca belirtmek gerekir ki idari nitelikteki bir davanın hukuk mahkemesine açılması durumunda izlenecek sürece ilişkin olarak HMK ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu’nda (İYUK) birbirini tamamlayan düzenlemeler yer almaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere HMK’nin 114/1-b maddesinde, yargı yolunun caiz olması durumu, dava şartları arasında sıralanmış, 115/2. maddesinde, dava şartı eksikliğini saptayan mahkemece davanın usulden reddine karar verileceği belirtilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinde idari dava türleri sayılmıştır. Bu hükme göre, idari davalar; idari işlemler hakkında açılan iptal davaları, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ve kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalardan ibarettir.
Bir davanın tam yargı davası olarak nitelendirilebilmesi için, ortada öncelikle bir idari işlem veya eylemin bulunması ayrıca, bu işlem veya eylem sebebiyle kişisel bir hakkın ihlal edilmiş olması gerekir.
İdari makam veya mercilerin, idare hukukuna özgü usul ve kurallar çerçevesinde,kamu gücüne dayanarak, tek yanlı olarak tesis ettiği, kesin ve yürütülmesi zorunlu, ilgililerin hukuki durumlarında değişiklikler meydana getiren ya da var olan bir hukuki durumu değiştiren, kaldıran veya yeni bir hukuki durum ortaya koyan idare işlevine ilişkin tasarrufları, idari işlem olarak adlandırılmaktadır.
İdari Yargı’nın konusu, idarenin idare (kamu) hukuku alanındaki faaliyeti ile ilgili davalardır. İdare, bir işlemi, eylemi veya sözleşmeyi yaparken özel hukuk kişilerinin üstünde bir kamu tüzel kişisi olarak hareket etmiş ise uygulanacak hukuk idare hukukudur.
Eldeki davada uyuşmazlık, dava dışı Orman müdürlüğü ile toprak döküm ihalesi sonucu imzalanan sözleşme uyuşmazlığı olmayıp , davalı …’nin 15/04/2014 tarih ve … sayılı “… projesi sınırları içerisinde kalan özel şahıs ve kuruluşlar ile tüm kamu kuruluşlarına yapılmış olan tahsislerin ve devam eden faaliyetlerin durdurulması kararı” nedeniyle davacı şirketin uğradığını iddia ettiği zararın tazminine ilişkindir. Geniş ifadeyle ; …’nin, … … ve kontrol Müdürlüğüne yazdığı 19/12/ 2013 tarihli yazıyla “proje sahasındaki toprak döküm işinin durdurulmasına yönelik talimatı ile … … ve kontrol Müdürlüğünün davalı … ‘ye , davacı şirkete yönelik görüş sorması üzerine; …’nin …projesi sınırları dahilinde yer alan özel şahıs ve kuruluşlar ile tüm kamu kuruluşlarına yapılmış olan tahsislerin ve devam eden döküm faaliyetinin durdurulması şeklindeki görüşlerinin geçerliliğini koruduğuna ilişkin 15/04 /2014 tarihli cevabından kaynaklanmaktadır
Yukarıdaki bilgi ve açıklamalar ışığında dosya ve talep konusu incelendiğinde, idarenin tek taraflı işlemi ile harfiyat dökümünü durdurduğu, davalı tarafın bu işlemi sözleşmeye taraf olmasa da kamu hukukundan kaynaklı yetkilerini kullanarak tesis ettiği, bu haliyle davanın bir idari işlem nedeniyle uğranıldığı iddia olunan zararın tazminine yönelik olduğu anlaşılmıştır.
Her ne kadar davacı uyuşmazlığın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğunu belirtilmiş ise de , yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri gereği idari yargının yetki sınırının genel hatlarıyla çizildiği, idari işlem ve eylemden kaynaklanan davaların görüm ve çözümünde kural olarak yetkili yargı merciinin idari yargı mercii olduğu hususunda tereddüt bulunmadığı, bu kuralın istisnalarının doğrudan kanun koyucu tarafından belirlendiği gibi idari yargı merciileri ve Uyuşmazlık Mahkemesi içtihatları ile de içtihat yoluyla ortaya konulduğu, davaya konu uyuşmazlığın “idarenin durdurma kararı olduğu” idare tarafından kamu gücü ölçütü esas alınarak belirlendiği, yapılan işlemin iptali yada işlem kaynaklı maddi zararın oluşup oluşmadığı ,tazmininin gerekip gerekmediği, esaslarına uygun olup olmadığının idari yargı mercii tarafından hukukilik denetiminin yapılması gerektiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, uyuşmazlığın görüm ve çözüm yerinin İdari Yargı yeri olduğu sonucuna varıldığından davanın yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle görev yönünden reddine dair aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın yargı yolunun caiz olmaması (HMK md 114/1-B) nedeni ile HMK 115/2 uyarınca usulden reddine,
2-Karar tarihinde bulunan Harçlar Tarifesi gereği hesap olunan 59,30 TL karar harcının peşin alınan 1.707,75 TL’den mahsubu ile fazla alınmış olan 1.648,45 TL nin davacı yana iadesine,
3-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına,
4-Davalılar ayrı ayrı vekille temsil edildiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 7/1. maddesi gereğince 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansının davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı/ kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 11/03/2021

Katip …

Hakim …