Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/424 E. 2023/881 K. 28.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2023/424 Esas
KARAR NO :2023/881

DAVA:Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:13/04/2023
KARAR TARİHİ:28/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA DİLEKÇESİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı işçinin müvekkili şirket işyerinde çinko üretim bölümünde ustabaşı olarak SGK’da görünen tarihlerde iş akdiyle hizmet ifa ettiğini, işçinin iş sözleşmesinin istifa nedeni ile feshedildiğini, akabinde de müvekkili şirketin ticari rakibi olan ve …’nde yerleşik dava dışı …İnşaat Sanayi Ticaret Ltd. Şti şirketinde çalışmaya başladığını, davalı ile müvekkili şirket arasında akdedilen iş sözleşmesinin rekabet yasağı başlıklı 15.maddesi uyarınca davalı İşçi; “fesihten itibaren 2 yıl süre ile iş tanımına uygun konularda, aynı sektörde,Marmara Bölgesinde, benzeri bir işletmede çalışmamayı veya rakip işletmeyle rekabet oluşturacak şekilde menfaat ilişkisine girmemeyi” kabul ve taahhüt ettiğini, aynı maddenin devamında da yine işbu rekabet yasağı maddesinin uygulanması için; “İşverenin ticari, teknik, müşteri ve benzeri konularda personel bilgileri fiilen öğrenmiş olmasının şart olmadığı, objektif olarak bilebilecek durumda olması yeterli olacağı” belirtildiğini, devamında ise, işbu rekabet yasağına aykırılığın yaptırımı düzenlendiğini, buna göre personelin bu yasağı ihlal etmesi nedeniyle işverenin uğradığı her türlü zararı ve ziyanı ödemekle birlikte, işverene son brüt maaşının 2 yıllık tutarı kadar cezai şart ödemeyi de kabul ve taahhüt ettiğini, hatta sonrasında rekabet etmeme yasağı adı altında başka bir sözleşme de imzalanarak ilgili müessesenin akdi sınırları da çizildiğini, davalı işçinin müvekkili şirket ile aynı İl içinde bulunan rakip işletmesine, iş akdini sonlandırmasının hemen akabinde işe girerek müvekkili şirketin satış fiyatları, müşteri bilgileri ve ayrıca çinko oksit Üretim reçetelerini de müvekkili şirketin rakip işletmesinde kullanarak müvekkili şirketin haksız rekabete maruz kalmasına yol açacağını, nitekim zorunlu arabuluculuğa başvurulduğunu, arabulculuk tutanağı ile de sabit olduğu üzere, arabuluculuk görüşmesinin anlaşamama ile sonuçlandığını, işbu nedenle de işbu davayı ikame ettiklerini, davalının müvekkili şirket ile olan iş akdinin istifa ile sonladırmasının hemen akabinde müvekkili işveren ile davalı arasındaki iş akdinin rekabet yasağı maddesine aykırı olarak rakip işletmede ve aynı il sınırları içersinde aynı işte çalışmaya başlamasının taraflar arasındaki iş akdinin rekabet yasağı hükmüne aykırı olması bir yana, davalının bu tutumunun aynı zamanda Borçlar Kanunu’nun. 444.maddesine de aykırı olduğunu, açıklanan sebeplerden dolayı, davalının gerek iş sözleşmesinde düzenlenen ve gerekse TBK madde 444’de yer alan- rekabet yasağını ihlalinin kabulüyle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, işbu davanın belirsiz alacak davası olarak kabulü ile şimdilik 1000 TL üzerinden belirlenen cezai şartın davalıdan alınarak müvekkili işverene işleyecek faizi ile ödenmesini ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP DİLEKÇESİ:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; öncelikli olarak davacı tarafın talep etmiş olduğu alacak kalemleri açısından zamanaşımı itirazları olduğunu, davacının dava dilekçesinde belirttiği iddiaların usul ve esas yönlerinden hukuka aykırılık taşıdığı için eldeki davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, ticaret mahkemelerinde dava açılabilmesi için arabuluculuğa başvurma dava şartı olarak sayıldığını, müvekkile haksız olarak ikame edilen bu davadan önce karşı taraf arabuluculuk sürecine başvurmuş olsa da, söz konusu başvurunun İş Kanunundaki işçi- işveren arasındaki ilişkiden doğan alacaklar konu gösterilerek yapıldığını, fakat eldeki davanın ticari dava olduğunu, başvurunun ticari davalarda dava şartı olan arabuluculuk şeklinde ilerlemiş olması gerektiğini, bu nedenle mahkememizin zorunlu arabuluculuk dava şartı sağlanmadığı için, davayı reddetmesi gerektiğini, müvekkile karşı ikame edilen bu davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının usulen hatalı olduğunu, mevzuata göre belirsiz alacak davasının açılabilmesi için alacaklının dava açacağı miktarı tam ve kesin olarak bilmemesi gerektiğini, fakat, dava dilekçesinde davacı yanın, rekabet yasağını ihlal eden işçinin “işverene son brüt maaşının 2 yıllık tutarı kadar cezai şart ödeyeceğini kabul ve taahhüt ettiğini” ileri sürdüğünü, davacı tarafın cezai şartı talep ettiğini ve bu cezai şartın tutarının da işçinin son brüt maaşının 2 yıllık tutarı olduğunu öne sürdüğünü, davada talep edilen miktar bu şekilde belirli olmasına rağmen davacının davayı belirsiz alacak davası olarak ikame etmesinin hukuka aykırı olduğunu, belirsiz alacak davası açabilmenin koşulları eldeki davada mevcut olmadığı için, koşulları oluşmadan açılan bu davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddini talep ettiklerini, her ne kadar davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddedilmesi gerekse ve yetkili mahkemede açıldığını kabul etmeseler de; esasa ilişkin; dosya kapsamında müvekkili aleyhine sunulacak delillere karşı cevap hakları saklı kalmak kaydıyla; müvekkili aleyhine olan hiçbir iddiayı kabul etmediklerini, ilk olarak davacı firmada müvekkilinin ustabaşı olarak çalışmış olduğu iddialarının mesnetsiz olduğunu, karşı tarafın dosya kapsamına sunduğu iş sözleşmesinde de görüldüğü üzere müvekkilinin, davacı firmanın üretim bölümünde fırın,pota ve torbalama elemanı olarak çalıştığını, müvekkilinin, davacı firmada çalışmasına ait SGK İşe Giriş Bildirgesinde meslek adı Diğer İmalat Ve İlgili İşçiler (Makine ile) olarak belirlendiğini, müvekkilinin, davacı firmada vasıfsız işçi olarak çalışmasını, iş akdini sağlık nedenleri nedeniyle haklı olarak feshetmesine kadar (06.11.2022 tarihine kadar) sürdürdüğünü, boyun fıtığı rahatsızlığı bulunan müvekkilinin, beden işçisi olarak çalıştığı davacı firmada çalışmasını işinin ağırlığı sebebiyle sürdüremediğini, fiilen müvekkilinin davacı iş yerinde çalışmasını çok zor hale getiren rahatsızlığı nedeniyle müvekkilinin davacı firmadaki işinden haklı sebeplerin varlığı nedeniyle ayrıldığını ve şu an çalışmakta olduğu dava dışı firmada da daha az efor gerektiren, rahatsızlığını tetiklemeyen bir işe girdiğini, davacı şirketin bu şekilde bir çok işçiye yakın tarihlerde dava açtığını, tüm dava dilekçelerinde tüm işçilerin nasıl oluyor ise ustabaşı olduğunu iddia ve beyan ettiğini, mahkemenin de malumu olacağı üzere bir iş yerinde aynı departmanda çalışan tüm işçilerin ustabaşı olarak faaliyet göstermesinin fiilen imkansız olup hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu, bu haliyle davacı şirketin beyanlarının gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin, davacı firmada vasıfsız işçi olarak çalıştığını, ayrıca ilgili SGK kayıtları incelendiğinde görüleceğini, müvekkilinin ilk olarak 01.11.2018 tarihinde davacı firmada çalışmaya başladığını, bu iş akdinin de 10.07.2021 tarihinde müvekkilin Emeklilik için yaş dışında diğer şartların tamamlanması olarak tanımlanan 14 kodu ile SGK’ya bildirilerek sonlandığını, devamında 26.07.2021 tarihinde müvekkilinin … Şirketi adlı dava dışı firmada metal yüzey temizleyici olarak işe girdiğini, dava dışı bu firmada iş akdinin 23.08.2022 tarihinde sonlandığını ve müvekkilinin 25.08.2022 tarihinde tekrardan davacı firmada beden işçisi olarak çalışmaya başladığını, müvekkilinin daha önce davacı firmada iş akdinin sonlanmasının ardından başka bir firmada çalışmasına rağmen bu çalışmaya ilişkin kendisine rekabet yasağına dair bir talep veya bildirim beyanı yapılmadığını, daha önce bu hususta herhangi bir talep öne sürmeyen davacı firmanın, eldeki davada rekabet yasağına aykırı davranıldığını iddia ederek fahiş tutarda bir bedel istemesinin, kötü niyetle hareket ettiklerini kanıtladığını, müvekkilinin geçimini beden işçisi olarak sağladığını, amacının geçimini sürdürmek olduğunu, bu kapsamda yaşadığı bölgedeki uygun alanlarda yapabileceği işlerde çalışıyor olmakla birlikte; herhangi bir ticari sır taşıma yahut rekabet ihlali oluşturma gibi bir eylemi hiçbir zaman varolmadığını, davacı firmanın, müvekkili ve davacının imzalarını taşıyan sözleşmeyi dosyaya sunmuşsa da, müvekkilinin iş akdinin devamının sağlanabilmesi amacıyla imzalamış olduğu bu sözleşmenin içeriğine ve sonuçlarına dair bilgi sahibi olmadığını, mevcut ekonomik durum ve davalı açısından yeni bir iş bulmanın zorlukları gibi somut koşullar nedeniyle müvekkilinin bu sözleşmeyi hiçbir bilgiye sahip olmadan imzalamak durumunda kaldığını, bu sözleşmenin müvekkile gösterilmeden imzalandığı için müvekkilinin işbu sözleşmenin varlığını hatırlayamadığını, taraflarına iletemediğini, bu hususta mevzuatımızda her ne kadar sözleşme özgürlüğü ilkesi geçerli olsa da, bu özgürlüğe bir sınır TMK Madde 23/2’de “Kimse özgürlüklerinden vazgeçemez veya onları hukuka ya da ahlâka aykırı olarak sınırlayamaz” şeklinde çizildiğini, bu hükmün amacının, kişinin kendi eliyle özgürlüklerinden hukuka aykırı şekilde vazgeçmesinin önlenmesi olduğunu, bir kişinin, söz konusu olayda davalı işçinin, ekonomik faaliyet ve özgürlüklerini sınırlarken bu sınırların TBK Madde 27/1’de bahsedilen kişilik haklarına ve TMK Madde 23’e uygun olarak çizilmesi gerektiğini, eldeki davaya konu rekabet yasağı içeren iş sözleşmesiyle müvekkilinin ekonomik geleceği büyük bir risk altına girdiğini ve bu riskin işçinin ekonomik varlığını ahlaka ve temel haklara aykırı derecede tehlikeye soktuğunu, rekabet yasağı içeren sözleşmeyle, işçinin ekonomik faaliyet özgürlüğüne getirilecek olan sınırlamaların da anılan kanun maddelerinde belirlenen sınır ölçüleri içerisinde olması gerektiğini, eldeki davaya dayanak olarak gösterilen iş sözleşmesindeki rekabet yasağı aşırı nitelikte yasaklar içermekte olduğu için hukuken geçersiz olduğunu, zira, bahsi geçen bu yasağı içeren sözleşmenin tarafların imzasını barındırıyor olsa da içeriği itibariyle matbu tek taraflı ve fahiş tutarda bir cezai şart içerdiği için geçersiz nitelikte olduğunu, mahkemece de bilindiği üzere işçiye rekabet yasağı getiren sözleşmelerin geçerli olabilmesi için kanunen aranan şartlar bulunduğunu, bu şartların yasağın belli bir bölge, süre ve iş türü ile sınırlı olması olarak belirlendiğini, karşı yanın sunmuş olduğu iş sözleşmesinde açıkça görüldüğü üzere müvekkilinin davacı firmada üretim bölümünde fırın,pota ve torbalama elemanı çalıştığını, makine işçisi olduğu için haliyle hiçbir ticari sır veya bilgiye vakıf olmuş olmasının mümkün olmadığını, her halükarda objektif sınırlar içerisinde de müvekkilinin, davacı firmanın üretim veya ticaret sırlarını öğrenmiş olmasının mümkünatı bulunmadığını, karşı tarafın sunduğu iş sözleşmesinin içinde var olan bu rekabet yasağının geçersiz olduğunu, mesnetsiz iddialarla kötüniyetli olarak ikame edilen bu davanın öncelikle yetkisizlik nedeniyle reddine, ayrıca usule aykırılık nedeniyle hukuki yarar yokluğundan reddine, mahkeme aksi görüşte ise de; söz konusu iş sözleşmesindeki rekabet yasağı hukuken hiçbir geçerlilik taşımadığından işbu davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davanın davalı işçinin haksız rekabet yasağı sözleşmesine aykırı hareket ettiği iddiasıyla açılan tazminat davasıdır.
… Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından 31/05/2023 tarihli … sayılı karar ile “…01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakameleri Kanununda, coğrafı olarak bir davaya hangi yerdeki görevli mahkeme tarafından bakılacağının tespiti için getirilmiş olan düzenlemeye yetki kuralı denilmektedir. Kesin olmayan yetki kurallarını genel yetki kuralı ve özel yetki kuralı olarak iki şekilde ele almak gerekmektedir. Genel yetki kuralı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’un 6. maddesinde açık bir şekilde düzenlenmiş olup buna göre; “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” denilmektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakameleri Kanununun 17. Maddesinde, “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmü mevcuttur.
Yetki itirazının ne zaman ve nasıl yapılacağına dair, 6100 sayılı HMK’nın 19/2 maddesinde; “Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir.Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.” şeklinde düzenleme mevcuttur.
Davalı vekili süresi içerisinde sunduğu cevap dilekçesinde, yetki itirazında bulunmuş ve sözleşme kapsamında taraflarca yetkili mahkemenin belirlendiğini, sözleşmeye göre İstanbul Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğunu belirtmiştir.
Taraflar arasında düzenlenen 25.08.2022 tarihli sözleşmeye göre, taraflar arasında çıkacak olan uyuşmazlıklarda, İstanbul Mahkemeleri ve İcra Müdürlüklerinin yetkili olduğu hususunda anlaşıldığı görülmüştür.
Açıklanan tüm nedenlerle, Mahkememizin yetkili olmadığı anlaşıldığından, dava dilekçesinin yetki yönünden reddine, Mahkememizin yetkisizliğine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” gerekçesi ile yetkisizlik kararı verildiği, kararın taraflarca istinaf edilmemesi üzerine kesinleştiği ve dosyanın mahkememize tevzi edildiği anlaşılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6. maddesinde “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” denilerek genel yetkili mahkeme düzenlenmiştir..
Taraflar Kanun’un 17. maddesi düzenlemesi gereği sözleşmeye koyacakları bir yetki şartı ve ayrı bir yetki sözleşmesi ile başka bir yer mahkemesinin yetkili olduğunu kararlaştırabilirler. Ancak yetki sözleşmesi ancak tacirler veya kamu tüzel kişileri tarafından yapılabilir.
Yukarıda yapılan açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde; davacı vekili tarafından HMK’nun 6. maddesinde düzenlenen genel yetki kuralı gereği, davalı yanın yerleşim yeri olan … Mahkemelerinde dava açıldığı, davalı tarafından süresi içeresinde sunulan cevap dilekçesi ile sözleşmede yer ayan yetki sözleşmesi gereği İstanbul Mahkemeleri’nin yetkili olduğuna dair yetki ilk itirazında bulunulduğu, ancak davalı yanın HMK’nun 17. maddesinde sayılan yetki sözleşmesi yapabilecek kişilerden olmadığı ve yapılan yetki sözleşmesinin geçersiz olduğu, davada kesin ve özel yetki kuralının bulunmadığı ve HMK’nın 6. maddesi gereğince davalının yerleşim yeri mahkemeleri olan … Mahkemelerinin yetkili olduğu anlaşıldığından mahkememizin yetkisizliğine, … Ticaret Mahkemesi’nin yetkili olduğuna dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur (Emsal Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 05/07/2017 tarihli 2017/7024 esas ve 2017/6228 karar sayılı ilamı, Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 24/04/2023 tarihli 2023/524 esas ve 2023/3889 karar sayılı ilamı).
KARAR : Gerekçesi yukarıda yazılı kararda açıklandığı üzere;
1-)Davaya bakmakla yasal olarak yetkili mahkemenin … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ OLMASI NEDENİYLE mahkememizin karşı YETKİSİZLİĞİNE,
2-)Yargılama gideri avukatlık ücreti ve harç açısından HMK 20 ve 331. Maddeleri nazara alınarak, süresinde başvurulması halinde yetkili mahkemece nazara alınmasına, yöntemince başvurulup dosya mahkemesine gönderilmediği takdirde ise, talep üzerine mahkememizce dosya üzerinden durumun tespiti ile yargılama giderlerinin verilecek olan ek kararla düzenlenmesine,
3-)Daha önce … Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından yetkisizlik kararı verilmiş olması nedeniyle mahkememiz kararının istinaf kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi halinde yetkili mahkemenin belirlenmesi için dosyanın resen Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’ ne gönderilmesine,
Dair; tarafların yüzlerine karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/11/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır