Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/129 E. 2023/315 K. 13.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/873 Esas
KARAR NO :2023/317

DAVA:Ticari Şirket (Sorumluluk Davası)
DAVA TARİHİ:27/12/2016
KARAR TARİHİ:13/04/2023

Yukarıda tarafları ve konusu yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonrasında;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin dava dışı … … ve Malz. Tic. A.Ş.’nin %40 paya sahip ortağı olduklarını, aynı zamanda davalı gerçek kişinin tek kişiden oluşan yönetimde başkan olduğunu ve şirkette %39 oranında, dava dışı …’nın ise %20 oranında, şirket çalışanı dava dışı …’in ise %1 oranında hisseye sahip olduğunu; dava dışı … A.Ş.’nin feshi istemli olarak …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasından dava açıldığını; davalı şirket ve ortağı ve sorumlusu olan davalı gerçek kişinin TTK 396.md kapsamında rekabet yasağına aykırı davrandıklarını, ortağı oldukları dava dışı şirket stoklarının davalı şirkete aktarıldığını veya elden satış yoluyla dava dışı şirketi zarar uğrattıklarını, 20/10/2016 tarihinden sonra davalı şirketin defterleri ve stokları dahilinde kazanımlarının dava dışı şirkete aktarılması gerektiğini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davalı şirketin TTK 396.md gereği dava dışı … … A.Ş.’ne devrine, davalı şirkete kayyım atanmasına ve davalı gerçek kişinin şirket adına yaptığı işlerden dolayı menfaatinin şirkete bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı taraf iddialarının soyut olduğunu, aile şirketi olarak kurulan dava dışı şirketin ana sözleşmesinde rekabet yasağına dair hüküm bulunmadığını, müvekkili şirket ile dava dışı şirketin meslek gruplarının farklı olduğunu, her iki şirket ticari defter ve kayıtları incelendiğinde dava dışı şirketin zarara uğratıldığı yönündeki iddialarının yerinde olmadığının tespit edileceğini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddini savunmuştur.
Mahkememizce yapılan yargılama sonrasında 21/11/2019 tarih ve 2016/… Esas 2019/… Karar sayılı kararla davanın aktif husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmiş; verilen karar davacı tarafça istinaf edilmiştir.
İstanbul BAM 14.Hukuk Dairesi’nin 17/11/2022 tarih ve 2020/39 Esas, 2022/1541 Karar sayılı kararıyla; “Dava, şirket yöneticisinin şirkete verdiği zararların belirlenmesi ile davalı şirkete aktarılan stokların tespitine, davalı şirketin tarafların ortağı olduğu şirkete devri, yapılan işlemlerin tarafların ortağı olduğu şirket adına yapılmış sayılmasına ve yapılan işlemlerden sağlanan menfaatlerin tarafların ortağı olduğu şirkete aktarılması istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın aktif husumet nedeniyle reddine, karar verilmiş; bu karara karşı, davacılar vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacılar, dava dışı … AŞ’nin % 40 ortağı olduklarını, şirketin ana sözleşme değişikliği ile tek yönetici tarafından temsil edildiğini, bu dava öncesi yaptırılan tespitlerde şirket muhasebesinde fiktif işlemler tespit edilmesi nedeniyle fesih ve tasfiye davası açıldığını, davalı yöneticinin, tarafların ortağı olduğu şirketle aynı alanda faaliyeti gösteren davalı şirketi kurduğunu, vergi dairesinden alınan belgeye göre 2016 yılında şirketin stok affından faydalanarak 700.000 TL stok affına başvuruda bulunduğunu, bu miktarın yeni kurulan davalı şirkete aktarıldığı yahut yönetici tarafından satılması suretiyle şirketin zarara uğratıldığı iddiasıyla, şirkete verilmek üzere zararın tahsili ve davalı şirketin TTK’nın 396.maddesi uyarınca tarafların ortağı olduğu şirketi devri talep edilmiştir.
Doğrudan zarar, anonim şirket ortaklarının veya alacaklılarının, yönetim kurulu üyelerinin fiilleri sonucunda, şirketin zararından bağımsız olarak uğradıkları zararlardır. Dolaylı zarardan ise, ancak ortaklığın zarara uğraması ve bu zararın ortaklığın mal varlığında bir azalmaya sebep olması halinde uğranılan zarar anlaşılır. Ortaklığın zararı, ortakların ve alacaklıların dolayısıyla zararlarının ön şartıdır. TTK’nın 553 ve 555/1. maddesine göre yönetim kurulu üyeleri kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal ettikleri taktirde şirketin uğradığı zararın tazminini her pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini talep edebilir.
TTK 396. maddesine göre de, yönetim kurulu üyeleri genel kuruldan izin almaksızın, şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden bir işlemi kendi veya başkası hesabına yapamayacağı gibi aynı tür işlerle uğraşan bir şirkete sorumluluğu sınırsız ortak sıfatıyla giremez. Davalı gerçek kişinin, şirket genel kurulunca TTK’nın 396. maddesi gereğince genel kurul izni olmaksızın şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden bir işlemi kendi veya başkası hesabına yapamayacağı gibi, aynı tür ticari işlerle uğraşan sorumluluğu sınırsız ortak sıfatıyla giremez. Bu hükme aykırı harekette bulunan yönetim kurulu aleyhine şirket tazminat istemekle veya tazminat yerine yapılan işlemi şirket adına yapılmış saymakta ve üçüncü kişiler hesabına yapılan sözleşmelerden doğan menfaatlerin şirkete ait olduğunu dava etmekte serbesttir.
Bu durumda, yönetim kurulu üyelerinden şirket tazminat istemekte serbesttir. TTK’nın 396. maddesine göre tazminat davasını açma hakkı şirkete aittir. Rekabet yasağını ihlal etmeyen yönetim kurulu üyesi de bu davayı açabilir. TTK’nın 396.maddesinde düzenlenen zarar şirketin zararı olup, bu nedenle davacıların zararı dolaylı zarardır. Esasen davacılar da zararın şirkete ödenmesini talep etmişlerdir.
Yine TTK.396/4. maddesine göre, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuyla ilgili hükümler saklı tutulmuştur. Yani, yönetim kurulu üyelerinin rekabet yasağına aykırı eylemleri nedeniyle davacı ortakların doğrudan doğruya bir zararları oluşursa, ortaklar, doğrudan doğruya kendilerine ödenmek üzere tazminat davası açabilirler. Olayımızda ise, iddia edilen zarar şirketin zararı olup davacıların doğrudan doğruya zararları söz konusu değildir.
TTK’nın 396/4. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluklarıyla ilgili hükümlerin saklı olduğu belirtilerek TTK’nın 553. ve 555.maddelerine atıfta bulunmuştur. Bu durumda, şirketin uğradığı zararların tazminini şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Davalı şirkete yönelik talep ise, TTK’nın haksız rekabete ilişkin 55 vd. maddelerine dayalı olup, dava dilekçesinin açıklamalara ilişkin 3. maddesinde, şirkete ait stokların yönetici tarafından davalı şirkete devir edildiği veya satılarak, şirket zararına neden olunduğu ileri sürülmesine göre, davacı ortakların TTK’nın 396/son maddesi yollamasıyla 355.maddesine göre, şirketin uğramış olduğu zararların şirkete ödenmesini talep edebilecekleri anlaşılmakla, ilk derece mahkemesinini kararı yerinde değildir. …” neden ve gerekçesiyle mahkememiz kararı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince kaldırılmıştır.
Yukarıda değinilen BAM kararı sonrasında dosya mahkememizin yukarıdaki esasına kaydedilerek yargılamaya devam olunmuştur.
İstanbul BAM 14. HD kararındaki tespitlere göre eldeki davada dayanılan hukuksal neden, 6102 sayılı TTK’nın 396/son maddesinin yollamasıyla aynı yasanın 553.vd.maddelerinde düzenlenen sorumluluk davası olup;
Olaya uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nun 553. maddesi; “Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirket hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar. Kanundan veya esas sözleşmeden doğan bir görevi veya yetkiyi, kanuna dayanarak, başkasına devreden organlar veya kişiler, bu görev ve yetkileri devralan kişilerin seçiminde makul derecede özen göstermediklerinin ispat edilmesi hali hariç, bu kişilerin fiil ve kararlarından sorumlu olmazlar. Hiç kimse kontrolü dışında kalan, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamaz; bu sorumlu olmama durumu gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilerek geçersiz kılınamaz.” hükmünü içermektedir.
Görüldüğü üzere 6102 sayılı TTK’nun 553.maddesinde; şirkete, pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı verilen zarardan dolayı kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurlarının sorumlulukları düzenlenmiş olup,
Yine aynı kanunun 555.maddesinde ise şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibinin isteyebileceği düzenlenmiştir.
Öncelikle davacılık sıfatının tespiti açısından davacıların, …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/12/2019 tarih ve … sayılı kararıyla eldeki davada talebe konu … …Tic. A.Ş.’nin ortaklığından TTK 531.md gereğince haklı nedenle çıkmalarına karar verildiği, verilen kararın kesinleştiği görülmüştür.
Yukarıda değinilen yasal düzenlemelere göre; TTK’nın 553.vd.maddeleri gereğince sorumluluk davasını açmaya ancak, zarar gördüğü ileri sürülen şirketin ve/veya ortağının (pay sahibinin) haklarının bulunduğu tartışmasızdır.
Bu bilgiler ışığında somut olayda; İstanbul BAM kararında vurgulandığı üzere, iddia edilen zarar dava dışı şirketin zararı olup, davacıların doğrudan doğruya zararlarının bulunmadığı, TTK 553. ve 555.maddeleri gereğince şirketin uğradığı zararların tazminini şirket ve her bir pay sahibinin isteyebileceği; davacıların …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasından verilen ve kesinleşen 05/12/2019 tarih ve 2019/1153 K sayılı kararıyla eldeki davada talebe konu … …Tic. A.Ş.’nin ortaklığından TTK 531.md gereğince haklı nedenle çıkmalarına karar verildiği, dolayısıyla davacıların, dava dışı şirketteki ortaklık (pay sahibi) sıfatlarının kalmadığı; bu nedenle TTK’nın 553.vd.maddelerinde düzenlenen sorumluluk davasını açmaya hak ve yetkilerinin bulunmadığı; başka bir anlatımla davanın açıldığı tarihte var olan dava ehliyeti dava şartının, yargılama devam ederken ortadan kalktığı anlaşıldığından, HMK’nın 114/1-d ve 115.maddeleri gereğince dava ehliyeti dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine ilişkin aşağıdaki kararı vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gerekli olan 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından, 179,20 TL peşin ve tamamlama harcının mahsubu ile bakiye 0,70 TL’nin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak maliyeye gelir kaydına,
3-Davanın açıldığı tarih itibariyle davacıların dava ehliyetlerinin bulunması nedeniyle, İstanbul BAM 14. HD’nin kararı da göz önüne alınarak davalı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-Taraflarca yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Davacı tarafça yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzünde, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkca okunup, usulen anlatıldı.13/04/2023

Başkan …
e-imzalı
Üye …
e-imzalı
Üye …
e-imzalı
Katip …
e-imzalı