Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/616 E. 2023/548 K. 05.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/616 Esas
KARAR NO:2023/548

DAVA:Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:22/09/2022
KARAR TARİHİ:05/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; 28/01/2020 tarihinde müvekkiline … plakalı aracın çalınmış olması sebebiyle müvekkilinin maddi hasarı meydana geldiğini, müvekkili tarafından sigorta şirketine başvuru yapıldığını, sigorta şirketi tarafından 8 iş günü içerisinde sebepsiz yere tazminatın ödenmediğini, alacağın zamanında tahsil edilememesinden kaynaklı yasal faizi aşan zararın ortaya çıktığını, aşkın zarar talebi sebebiyle bu davayı açtıklarını, alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik 500-TL’sinin davalıdan tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili ise; davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, ileride ıslah yoluyla artırılmasına muvafakat etmediklerini, müvekkili şirket tarafından davacıya ödeme yapıldığını, herhangi bir borç kalmadığını, davacı tarafın faizi aşan zararını kesin ve net bir şekilde ispat etmesi gerektiğini, açıklanan tüm nedenlerle davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; aşkın zararın tazmini istemine ilişkindir.
Aşkın zarar, para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bir zarar olup bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Aşkın zarar, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki farktır.
Aşkın zararın talep edilebilmesi için; borçlunun para borcunda kusuru ile temerrüde düşmesi, alacaklının temerrüt nedeniyle ve temerrüt faizi ile karşılanamayan zararının oluşması ve aşkın zarar ile temerrüt arasında nedensellik bağının bulunması gerekir.
Aşkın zarar alacaklısının tazminat talebinde bulunabilmesi için, öncelikle kaynağı ne olursa olsun bir alacağı olduğunu, borçlunun temerrütte bulunduğunu, illiyet bağını ve bu alacağını tahsil edememesinden veya geç ödeme yapılmasından doğan ve duruma göre malvarlığında azalma veya engellenen kazançlardan oluşan zararının varlığını kanıtlaması gerekir.
Aşkın zarara uğradığını iddia eden davacının bu iddiasını somut delillerle kanıtlaması gerekir. Salt enflasyon veya döviz kurunun aleyhe değişmesi gibi hususlar aşkın zararın varlığını ispat için yeterli değildir.
Bir para borcunun ödenmesinde temerrüde düşülmesinden dolayı alacaklının zarara uğrayacağı kabul edilerek bu zararın, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum dikkate alınarak belli bir oranda olacağı benimsenmiş ve TBK’nın 120. maddesi yollaması ile 3095 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde temerrüt faiz oranları belirlenmiştir. Buradan hareketle kanun koyucu tüm bu ekonomik olumsuzlukları değerlendirip, bunların doğuracağı zarar dolayısıyla tazminat oranını Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’ndan aldığı yasa yapma yetkisine dayanıp temerrüt faizi olarak belirlemiş iken, zımnen bu takdirin yerinde olmadığı ileri sürülüp salt aynı ekonomik göstergelere dayanılarak, tazmin edilecek zararın geçmiş günler faizinden fazla olduğu kabul edilemez.
Uğranıldığı iddia olunan zararın, yetkili merciin belirlediğinden fazla olduğunun iddia edilmesi ve bu nedenle TBK’nın 122. maddesine dayanılarak aşkın zarar istenilmesi hâlinde ise artık açılmış olan davaya özgü somut vakıalara dayanılması gerekir. Bunlar da yasal, elverişli ve geçerli delillerle, geçerli ispat kuralları dairesinde kanıtlanmalıdır. Burada kanıtlanacak olgular, geç ödeme ile davacının maruz kaldığı zararı doğuran vakıalar ve bu vakıalar nedeniyle uğranılan fiili zarardır.
Bu açıklamalardan sonra tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davanın aşkın zarar istemine ilişkin olduğu, aşkın zarar iddiasında bulunan davacının bu iddiasını açık ve somut delillerle kanıtlaması gerektiği; salt enflasyon, yüksek faiz veya döviz kurundaki dalgalanmaların aşkın zarara vücut vermeyeceği, davacının ise somut bir iddiaya dayanmayıp, ülkenin genel ekonomik yapısına tutunduğu, hal böyle olunca aşkın zararın varlığının kanıtlanamadığı anlaşılmakla, davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis etmek gerekmiştir. ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2021/11-938 E – 2022/401 K sayılı kararı )
HÜKÜM: Gerekçede açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 179,90-TL karar ve ilam harcının peşin yatırılan 80,70-TL harçtan mahsubu ile geriye kalan 99,20-TL eksik harcın davacıdan alınıp Maliye’ye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 500,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
5-6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği gereğince Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00-TL arabulucu ücretinin davacıdan alınarak Maliye’ye gelir kaydına,
6-Gider avansının harcanmayan kısmının karar kesinleştikten sonra ilgisine iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 05/07/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır