Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/453 E. 2022/1048 K. 28.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/453 Esas
KARAR NO :2022/1048

DAVA:Menfi Tespit
DAVA TARİHİ:31/03/2021
KARAR TARİHİ:28/11/2022

İstanbul 3. Tüketici Mahkemesi’nin 2021/144 Esas, 2022/215 Karar ve 02/06/2022 tarihli kararı ile görevsizlik kararı verilmiş ve 01/07/2022 tarihinde mahkememize tevzi edilmiş olmakla mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılan, mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı … A.Ş. ile dava dışı … arasında genel kredi sözleşmesi akdedildiğini, sözleşme kapsamında …, … hakkında …. İcra Müdürlüğünün … esas (yeni esas …) dosyası ile takip başlatıldığını, takibin, müvekkili hakkında 25.000.00 TL kefalet limiti olarak başlatıldığını ve takip öncesi hesabın kat edilmediğini, müvekkili tarafından kefalet limiti olan 25.000.00 TL haciz tehdidi altında 14.08.2018 tarihinde icra müdürlüğü hesabına yatırıldığını, müvekkili yönünden dosya borcun kapandığını, müvekkili hakkında varsa konulmuş olan hacizler var ise kaldırılması ve müvekkili yönünde dosyanın kapatılması için talep sunulduğu ise de İcra Müdürlüğünün 15.08.2018 tarihli yazısı ile bahse konu karara karşı …. İcra Hukuk Mahkemesinin … sayılı kararı ile “şikayetçi müşterek borçlu müteselsil kefilin kredi alacağı sebebiyle şahsi kefaleti, kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ile birlikte devam edeceğinden sadece kefalet limitini ödemesi sorumluluğunu kaldırmayacağından bu yöndeki şikayeti yerinde değildir.” denilerek, davanın reddine karar verildiğini, bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuşsa da henüz Bölge adliye Mahkemesi nezdinde karar verilmediğini, müvekkilinin takip konusu alacak bakımından kefil sıfatıyla borçlu olarak yer aldığını, müvekkilinin sorumluluğunun kefalet limiti kadar olduğunu, borcu kabul etmemelerinin yanı sıra müvekkili yönünden hak düşürücü sürenin geçtiği hususu da göz önüne alınarak müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi talep ettiklerini, müvekkilinin, kefalet limiti üzerinden sorumlu tutulması ve bu tutar üzerinden takibe devam edilmesinin hukuk güvenirliliği tehlikeye düştüğünü, Yargıtay uygulaması da dikkate alındığında kefalet limitinde müvekkilinin sorumlu olduğu azami tutarın 25.000.00.TL olduğunu, bu tutar üzerinde müvekkilinden talepte bulunamayacağını bildirerek, takip dosyası sebebiyle müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, dava konusu tutarın %20’sinden az olmamak üzere davalının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının alacağın zamanaşımına uğradığı iddiasının hukuka ve yasaya aykırı olduğunu, alacağa dayanak olarak davacı ve diğer borçlular hakkında …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, söz konusu dosyanın 2006 yılında takipsizlik nedeni ile işlemden kaldırıldığını, 16.01.2007 tarihinde yenilenerek … esas numarasını aldığını, daha sonra … ve son olarak … esas numarasını aldığını, müşterek borçlu ve müteselsil kefil davacının kefalet limiti dahilinde kendi temerrüdünün sonuçlarından sorumlu olduğunu, kefilin sözleşmedeki kefalet tutarı 25.000.00 TL olmakla birlikte bu tutarın ilaveten işleyecek temerrüt faizini de kapsayacağı tartışmasız olduğunu, TBK madde 583 ve 589 hükümleri uyarınca kefilin kefalet limitinden sorumlu olduğunu ve kefalet limiti dahilinde kendi temerrüdünün sonuçlarından sorumlu olduğunun Yargıtay içtihatlarıyla sabit olduğunu, ekte yer alan ihtarnameden de anlaşılacağı üzere borca ilişkin hesap kat edilip davacıya ihtarnamenin tebliğ edildiğini, icra dosyasında yer alan 14.08.2018 tarihli kapak hesabından da anlaşılacağı üzere kefilin sorumlu olduğu borç miktarının kefalet limitine işleyen temerrüt faizi ile birlikte toplam 1.382.394.56 TL olduğunu, borcun sona ermediğinin açıkça anlaşıldığını, davacının, icra dosyasına sadece kefalet limiti olan 25.000.00 TL.’sını yatırmasıyla söz konusu borcun ortadan kalkmasının mümkün olmadığını, davacının …. İcra Hukuk Mahkemesi’nin … sayılı dosyasından şikayet yoluna başvurmuş ise de mahkemenin davanın reddine karar verdiğini, akabinde davacı tarafın dosyayı istinaf kanun yoluna taşıdığı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2019/2639 esas, 2020/2298 karar sayılı dosyası üzerinden gerekli incelemeyi yaparak davacı tarafın iddialarını hukuka ve yasaya uygun bulmadığından davacı tarafın istinaf başvurusunu esastan reddettiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:
Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklı olarak başlatılan takip nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemini içerir menfi tespit davasıdır.
Hâkimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesi tarafından, adlî yargı ilk derece mahkemelerinde ihtisas mahkemelerinin belirlenmesine ilişkin “ihtisas kararları” 30/11/2021 tarihli ve 31675 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Anılan ihtisas kararlarının 15/12/2021 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanacağı da ilgili Resmi Gazete’de yayımlanarak duyurulmuştur.
HSK. Birinci Dairesi’nin “Finans ile ilgili açılacak davalara bakacak mahkemelerin belirlenmesine ilişkin” 25/11/2021 karar tarihli ve 1232 sayılı kararına göre;
“26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 5. maddesinin beşinci fıkrasında, özel kanunlarda başkaca hüküm bulunmadığı takdirde ihtisaslaşmanın sağlanması amacıyla, gelen işlerin yoğunluğu ve niteliği dikkate alınarak daireler arasındaki iş dağılımının Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından belirlenebileceğinin düzenlendiği,
Asliye ticaret mahkemelerine gelen işlerin vasıf ve mahiyeti itibarıyla çeşitli olması, bu çerçevede finans davalarının yoğunluğu ve niteliklerinin farklı olması göz önünde bulundurularak, gerek uygulama birliğinin sağlanması, gerekse etkinlik ve verimliliğin artırılması ile ihtisaslaşmanın önemi nazara alınarak, finans davalarında iş dağılımı bakımından iki veya daha fazla dairesi bulunan mahallerde ihtisaslaşmaya gidilmesinde fayda olacağının değerlendirildiği,
Kanuni düzenlemelerden ya da Hâkimler ve Savcılar Kurulunun kararlarından kaynaklı olarak, asliye ticaret mahkemesinin hangi dairelerinin iflâs ve konkordato, deniz ticareti ve deniz sigortaları gibi davalar dolayısıyla gelecek işlere ilişkin ihtisas mahkemesi sıfatıyla bakacağı gözetilerek, aynı dairelerde iş yoğunluğu oluşmaması bakımından finans davalarına olabildiğince farklı dairelerde bakılmak üzere ihtisas mahkemeleri belirlendiği,
Bu itibarla;
1) 13.01.2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinden,
2) 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969. maddelerinden,
3) 19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndan (142. maddesinde düzenlenenler hariç),
4) 23.02.2006 tarihli ve 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’ndan,
5) 21.11.2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman ve Tasarruf Finansman Şirketleri Kanunu’ndan,
6) 06.12.2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’ndan,
7) 20.06.2013 tarihli ve 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun’dan,
kaynaklanan ve asliye ticaret mahkemesinin görev alanına giren ticari davalara ve ticari nitelikteki çekişmesiz yargı kapsamında gelecek işlere; …
f) Yirmi veya daha fazla asliye ticaret mahkemesi bulunan yerlerde 6, 7, 8 ve 9 numaralı asliye ticaret mahkemelerinin bakmasına,
… örneğin f) İstanbul’da yirmi bir asliye ticaret mahkemesi bulunması nedeniyle 6, 7, 8 ve 9 numaralı asliye ticaret mahkemelerinin bakmasına, bu kapsamda görülmekte olan dava ve işlerin iş bölümüne dayanılarak mezkûr mahkemelere gönderilmemesine, ancak 15/12/2021 tarihinden itibaren gelecek yeni dava ve işlerin ise anılan ihtisas mahkemelerine tevzi edilmesine ve dosya sayısına göre genel tevziden de iş verilmeye devam edilmesine karar verilmiştir.
26/09/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un “Hukuk Mahkemelerinin Kuruluşu” başlıklı 5. maddesinin 17/4/2013 tarihli ve 6460 sayılı kanunun 10. maddesiyle değişik beşinci fıkrası hükmüne göre;
“İş durumunun gerekli kıldığı yerlerde hukuk mahkemelerinin birden fazla dairesi oluşturulabilir. Bu daireler numaralandırılır. Özel kanunlarda başkaca hüküm bulunmadığı takdirde, ihtisaslaşmanın sağlanması amacıyla, gelen işlerin yoğunluğu ve niteliği dikkate alınarak, daireler arasındaki iş dağılımı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenebilir. Bu kararlar Resmî Gazetede yayımlanır. Daireler, tevzi edilen davalara bakmak zorundadır.”
Görüldüğü üzere, yukarıdaki madde hükmünde açıkça bir yerdeki birden çok aynı tür mahkeme arasındaki iş dağılımından bahsedilmiş, iş dağılımını belirleme yetkisi ise Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na verilmiş, dairelerin belirlenen iş dağılımına göre tevzi edilen davalara bakmak zorunda oldukları hükme bağlanmıştır.
Buna göre; bir yerde birden fazla Asliye Ticaret Mahkemesi var ise bunlar arasındaki ilişki “görev ilişkisi değil”, “iş dağılımı ilişkisi”’dir. Bir başka ifade ile mahkemeler arasındaki “iç ilişki” niteliğindedir. Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 29/03/2021 tarihli, 2021/857 E. ve 2021/4342 K. sayılı ilamı da açıkça vurgulandığı üzere; bir yerde aynı mahkemeden birden fazla sayıda bulunması halinde, bu mahkemeler arasındaki ilişki “görev veya iş bölümü ilişkisi olmayıp”, “iş dağılımı ilişkisi”’dir.
Yukarıda değinilen mevzuat hükümleri ve açıklamalardan da anlaşıldığı üzere; ….,7.,8. ve 9. Asliye Ticaret Mahkemeleri ile mahkememiz arasında “görev ilişkisi değil”, “iş dağılımı ilişkisi” bulunduğundan ve eldeki dava da bankacılık işlemlerinden kaynaklandığından, uyuşmazlığın görüm ve çözüm yerinin yukarıda değinilen yasal düzenleme ve HSK. kararı gereğince …., 7., 8. ve 9. Asliye Ticaret Mahkemeleri’ne ait olduğu, öte yandan …., 7., 8. ve 9. Asliye Ticaret Mahkemeleri ile mahkememiz arasındaki ilişki görev ilişkisi olmayıp, iş dağılımı ilişkisi olduğundan ve bu durumda görevsizlik kararı da verilemeyeceğinden, aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR : Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-HSK. Birinci Dairesi’nin 25/11/2021 karar tarihli ve 1232 sayılı ararı uyarınca dosyanın “iş dağılımı nedeni ile” …., 7., 8. ve 9. nolu Asliye Ticaret Mahkemeleri’nden birine tevzi edilmek üzere İstanbul Adliyesi Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosu’na GÖNDERİLMESİNE,
2-Esasın bu şekilde kapatılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda kesin olarak karar verildi.28/11/2022

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı