Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/434 E. 2023/970 K. 18.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/434 Esas
KARAR NO:2023/970

DAVA:Tazminat
DAVA TARİHİ:23/06/2022
KARAR TARİHİ:18/12/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilim …’in halihazırda devam etmekte olan sanatçılık kariyerinde, farklı prodüksiyon şirketleri ile yapmış olduğu iş birlikleri neticesinde, gişe rekorları kıran ve son yılların en çok izlenen Türk filmleri arasında yer alan sinema eserlerinin başrolü sıfatı ile icracı sanatçısı olduğunu, müvekkilinin katkıda bulunduğu eserlerden elde etmiş olduğu haklı ünü, kendi markası adı altında sürdürme kararı almış bu kapsamda davalının da malumu olan ancak zikretmediği diğer müvekkil … Sanayi ve Tic. A.Ş isimli produksiyon şirketini 2016 senesinde kurmuş olup burada Türkiye’nin en çok izlenen 3 filmi arasında yer alan … isimli filmelerin milyarlık produksiyonunu kendi bütçesi ile gerçekleştirmiş olduğunu, bu projelerde dava dışı Sn. … ile başrolleri paylaşmış, projelerin de şirketin de tek ortağı olduğunu, müvekkili icracı sanatçı ve yapımcı sıfatlarını haiz olduğu sinema eserlerini de üretmiş olduğunu, davalının müvekkili aleyhine devamlı sataşma maksatlı sözde haber yapmakta olup bu durumu bir alışkanlık haline getirdiğini, uyarılarına rağmen mevcut somut gereğe ve hukuka aykırılık devam etmekte ve içerikte kullandığı dil de ayrıca kışkırtıcı ve yalan ifadelerle dolu ve taraflı olduğunu, davalının daha önce de sataşma maksatlı yine sözde haber yayınlamış olup, konunun içeriğinin gerçeğe mugayir olduğu ve haberin derhal kaldırılması gereği kendisinden talep edilmiş, o haber davalının rızası ile ihtarlarının takiben derhal kaldırılmış olduğunu, davalının haberinde bahsettiği tüm filmlerin 2 nolu müvekkili şirketin işleteni olduğu, haberde geçen … isimli kişinin de bir dönem ceo olarak çalıştığı şirketin filmleri olup, davalının eylemlerinin 1 nolu müvekkili üzerinden esasında şirketin işleyişine ve ticaretine yönelmekte olduğunu….davalının kendi iradesi ile uyarılarına rağmen kaldırmış olduğu 20.01.2022 tarihli haber yazıyı biraz değiştirerek 6 ay sonra tekrar yayına alması, gerçeğin öyle olmadığını bildiği halde, davalının doğruluk ve dürüstlük kuralına aykırı beyanlarla müvekkillerini kamuoyu nezdinde küçük düşürme kastı taşıdığını ve belki de müvekkilinin rakipleri tarafından yönlendirilmiş olabileceğini kuvvetle muhtemel kılmakta olduğunu, davalının aynı zamanda film şirketleri ile yakın ilişki içerisinde olup yalnızca internet sitesi işleteni olmadığını…basın özgürlüğü ve bu özgürlükten yararlanma hakkı; haberde gerçeklik, kamu yararı ve toplumsal ilgi, güncellik, konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık kuralları ile sınırlı olduğunu, haber verme, eleştiri, yorum ve uyarı amaçlı yayınların bu sınırlar içinde kalmaz ise mevcutta hukuka aykırı yayın olduğunu, davalının sistemli eylemi, yalnızca internet sitesi işleteni olduğu düşünülse dahi, eylemi rakip olmayanlar tarafından meydan verilen haksız rekabet eyleminin bir örneğini teşkil etmekte olduğunu, müvekkillerinin ticaretinin ve piyasdaki yerinin sözde haberlerle sarsılması amaç edinilmiş, haber -yazı içeriği haksız rekabet hükümleri gereği yanıltıcı beyan sayılmakta olduğunu, “başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek” sair üçüncü kişilere rekabette gerçeğe uygun olmayan şekilde avantaj sağlanması söz konusu olduğunu, TTK md. 55 kapsamında kötüleyici ve incitici, ticari itibara yönlenen haber yazı içeriği dolayısıyla oluşan kar kayıpları başta olmak üzere tüm tazminat alacaklarının tahsili talebimiz mevcut olduğunu belirterek, dava dilekçesinde belirtilen nedenlerle; Öncelikle HMK md.400 TTK md.61 uyarınca ihtiyati tedbir kapsamında ilk elden bilirkişi incelemesi yapılarak; davalının haksız fiillerinin bilirkişi raporu ile tespitine müteakip davalıya ait https://…..-… ismi ile işletilmekte olan internet sitesine erişimin TTK md. 55/1-a-(1) hükmü gereği; TTK md. 58 hükmü gereği ve TTK md. 61 hükmü gereği içeriğin yayından kaldırılmasına; haklı davamızın kabulü ile davalının arz ve izah edilen olaylar muvacehesinde, haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin tespitine, hakkında dolandırıcılık atılı suçu ile dava açılan dava dışı …’ın davalıyı yönlendirmiş olabileceğine dair taraflarında şüphe uyandırmış, bu hususun da isticvap daveti ile davalıya ayrıca sorularak haksız rekabetin bu bakımdan da tespitini, davalının haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin men’ine, davalının haksız rekabet teşkil eden kusurlu eylemleri bakımından bilirkişi incelemesi ile davalının gerçek kazancı ortaya çıkana değin TTK md. 58/son hükmü gereği şimdilik toplam 1.000,00-TL manevi tazminatın ilk haksız rekabete meydan verilen 20.01.2022 tarihinden tarihten itibaren işleyecek kamu bankaları tarafından mevduata uygulanan en yüksek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline; davalının gerçek kazancının tespiti için; TTK md. 58/son cümlesi gereği; ” ilk haberin yayınlandığı tarihten itibaren site trafiğinin ölçümlenerek okuyucu tıklama hareketinin ve sitenin haberden sonra yeni aldığı reklam gelirleri belirlenmesine ayrıca; davacı müvekkillerini itibarsızlaştırmaya yönelen sistemli haksız rekabet eylemleri dolayısıyla manevi tazminat kalemi olarak müvekkilin kamuoyunda geniş tanınır kişi olması ve haberin müvekkilin haklı şöhretine yönelmesi ve gereksiz kötüleyici ve incitici olması bakımından incitici beyanların etkisi ile manevi zararın artacağının kabulü ile ayrıca madde 4. talebimize ek olarak 100.000,00-TL manevi tazminatın tahsiline, müvekkillerine ödenmesine, TTK md. 59 hükmü kapsamında kararın Türkiye genelinde tirajı en yüksek bir gazetesinde ilan edilmesini belirterek, davalarının kabulünü talep ve dava etmiştir.
Davalı taraf davaya cevap vermemiş, duruşmalara da katılmamıştır.
DELİLLER:
Davacı taraf delil olarak; … haber sitesi ekran kayıtları, yargıtay kararları, isticvap, yemin, bilirkişi incelemesi,, elektronik posta yazışmaları, … sitesi arşiv ve erişim, yer sağlayıcı kayıtları ve sair delillere dayanmıştır.
Bilirkişi raporu:
Dosyanın teknik bilgi ve bilirkişi incelemesi gerektirmesi nedeniyle, dosya Prof. Dr. …’ye devdi edilmiş ve bilirkişi mahkememize sunmuş olduğu 01/05/2023 tarihli raporunda; olayda kötüleme suretiyle haksız rekabet fiilinin gerçekleşmediğine dair rapor sunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:
Dava; haksız rekabetin tespiti, men’i ile haksız rekabetten kaynaklı olarak maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; davalının dava konusu yapılan eylemlerinin haksız rekabet teşkil edip etmediği, davalının eylemleri nedeniyle davacıların maddi ve manevi zarara uğrayıp uğramadıklarının tespiti noktalarında toplanmaktadır.
TTK’nin 55/(1)-a-1 maddesinde “Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek” haksız rekabet olarak düzenlenmiştir.
6102 sayılı TTK’nin 55/(1)-a-1 maddesi anlamında kötülemeden bahsedilebilmesi için ortada sözlü, yazılı veya resimli şekilde bir açıklama (beyan) olmalıdır. Bu açıklamanın başkalarının şahsı, emtiası, iş mahsulleri, faaliyetleri yahut ticari işleri hakkında olması; nihayet bu beyanın yanlış, yanıltıcı veya lüzumsuz yere incitici olması gerekmektedir.
Somut uyuşmazlığa konu beyan ve haberlerin haksız rekabet teşkil edebilmesi, bu beyan ve haberlerin davacıları hedef göstermesi; davacılara matuf olması ve ayrıca yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici nitelikte olması hâlinde mümkündür.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birçok kararında; “…Sözleşme’nin 10/1. fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun ana temellerinden birini ve yine bu toplumun gelişmesi ve her bireyin kendini geliştirmesi için esaslı şartlarından birini oluşturduğunu hatırlatarak ifade özgürlüğünün, Sözleşme’nin 10/2. fıkrasının sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen “haber” veya “fikirler” için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulandığını, bunun, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olduğunu, bunlar olmaksızın “demokratik toplum” olamayacağını …” belirtmiştir.
İfade özgürlüğü ve bu bağlamda basın özgürlüğünün asıl, sınırlamanın ise istisna olduğu unutulmamalıdır. Sınırlamanın kanuni olması, meşru amaca dayanması ve demokratik toplumda gerekli ve orantılı olması da gözetilmelidir.
Basının okuyucunun dikkatini habere çekmek amacıyla çarpıcı başlık ve ifadeler kullanmasının bir gazetecilik tekniği olduğu, yazı içerikleri incelendiğinde haksız rekabetin veya davacıların ticari itibarına ve kişilik haklarına saldırının söz konusu olmadığı, takiben basın özgürlüğü kapsamında kaldığı anlaşılmakla, davalının eylemlerinin haksız rekabet niteliğinde olmadığından bahisle davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.(Aynı doğrultuda; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 2021/709 esas, 2023/1136 karar sayılı ilamı)
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelere binaen;
1-Davanın reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gerekli olan 269,85-TL maktu karar ve ilam harcının, başlangıçta yatırılan 1.724,83-TL peşin harçdan mahsubu ile bakiye 1.454,98-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
3-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4-Davacı tarafça yatırılan ve harcanmayan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacılar vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup ana hatları ile anlatıldı.18/12/2023

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı