Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/220 E. 2022/597 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/220 Esas
KARAR NO :2022/597

DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:10/01/2013
KARAR TARİHİ:16/06/2022

Yukarıda tarafları ve konusu yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonrasında;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı taraf ile yapılan hisse devir sözleşmesinin 9. maddesi gereğince, her türlü sözleşme öncesinde doğmuş harç ve ceza ve benzeri yükümlüklerin yanı sıra sözleşmesel borç ve taahhüt ve yükümlülüklerinin tamamının davalıya ait olacağına ilişkin hüküm bulunması ve 6183 sayılı Amme Alacakların Tahsili Usulü Hakkındaki Yasa’nın 35. maddesi gereğince amme alacağının ödenmemesinde müteselsil sorumluluğunun bulunması, yine TTK 336. maddesi gereğince kanunen tutulması gereken defterlerin mevcut olmaması veya bunların düzensiz tutulması ve Yasa’nın ve sözleşmenin kendilerine yüklediği sair vazifeleri kasten veya ihmal neticesi olarak yapılmaması halinde yönetim üyelerinin şirket adına yapmış oldukları sözleşme ve muamelelerden müteselsil sorumlulukları olduğuna dair hükümler birlikte değerlendirildiğinde, hisse devir sözleşmesinden önceki döneme dair vergi borcu için yapılan ödemelerden davalının sorumlu olmasına rağmen davalı tarafça ödenmediği, alacağın tahsili amacıyla davalı aleyhine …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından başlatılan takibe de itiraz edildiğini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle itirazın iptaline, davalının icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kendisine husumet yöneltilemeyeceğini, sorumluluğun şirkete karşı değil vergi dairesine karşı olduğunu ve borcun da ödenmiş olmasından dolayı sorumluluğunun olamayacağını, yine yönetim kurulunun sorumluluğundan bahsedebilmek için kusurlu olması gerektiğini oysa her hangi bir kusurlu hareketinin bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini, davacının kötüniyet tazminatıma mahkumiyetini talep etmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonrasında 12/09/2019 tarih, 2018/431 Esas, 2019/593 Karar sayılı kararla davanın reddine karar verilmiş, verilen karar taraf vekillerince temyiz etmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 02/11/2020 tarih, 2019/5173 Esas, 2020/4609 Karar sayılı kararıyla; “1- Dava, davacı şirket tarafından ödenen vergi borcunun davacı şirketin eski ortağı ve yönetim kurulu üyesi olan davalıdan tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere, davacı şirket, davalının hem yönetim kurulu üyesi sıfatı sebebiyle hem de 25.07.2007 tarihli hisse devir sözleşmesinin 9. maddesi gereğince vergi borcundan sorumlu olduğunu iddia etmiştir. Mahkemece, davalının yönetim kurulu üyesi sıfatı gereği sorumlu olup olmadığı tartışılmışsa da zikredilen Hisse Devir Sözleşmesinin 9. maddesindeki taahhüdü sebebiyle sorumlu olup olmadığına ilişkin hiçbir inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2- Öte yandan Mahkemenin, davalının şirket yönetim kurulu üyesi sıfatı sebebiyle vergi sebebiyle kişisel sorumluluğuna ilişkin gerekçesi de isabetli görülmemiştir. Zira, vergi müfettişi tarafından tanzim edilen raporda, davalının yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde gider gösterilmek suretiyle davacı şirketin ticari defterlerine kaydedilen bir takım faturalar sebebiyle vergi kaybı ve kaçağına sebebiyet verildiği tespit edilmiş ve davacı şirketin bu sebeple tahakkuk ettirilen vergi borç ve cezasını uzlaşmak suretiyle ödemek zorunda kaldığı anlaşılmaktadır. Buna göre, yönetim kurulu üyelerinin işlemi sebebiyle şirketin zarara uğradığı açık olup, idari işleme karşı yargı mercilerine başvurulmaması yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna halel getirmez. Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş vaki zarar nedeniyle davalı yöneticinin sorumluluğuna gidilip gidilmeyeceğinin tespiti olmalıdır. Sorumluluğun doğup, doğmadığının ise, 6103 sayılı Kanun’un 2/1-a maddesi gereğince somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı TTK hükümlerine göre belirlenmesi gerekir. TTK’nın 336. maddesinde belirtilen hallerde yönetim kurulu üyeleri ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı tüm zarardan müteselsilen sorumlu olurlar. TTK’nın 338. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat edemedikleri takdirde zarardan sorumlu oldukları düzenlenmiştir. Türk Ticaret Kanunu, yönetim kurulu üyeleri için ispat yükü ters çevrilmiş kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngörmüş ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesi kabul etmiştir. Ancak aynı Kanun’un 336/2 maddesi uyarınca, aynı maddenin 1. fıkrasında 5 bent olarak belirtilen vazifelerin yerine getirilmesi münhasıran yönetim kurulu üyelerinden birine tevdi edilmişse de zarardan dolayı ancak o üyenin sorumluluğuna gidilebilir. Yöneticinin sorumluluğuna gidilebilmesi için eylem ile zarar arasında illiyet bağının bulunması da zorunludur. Bu itibarla, mahkemece, öncelikle vergi müfettişi raporuna konu faturaların düzenlendiği tarihte şirket yönetim kurulunun kimlerden teşekkül ettiği ve TTK 336/2 maddesinde belirtildiği şekilde mesuliyetin münhasıran yönetim kurulu üyelerinden birisine verilip verilmediğinin tespit edilmesi, akabinde ise şirket defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, şirketin gerçek zararı belirlenmeli ve davalının bu zararın oluşumunda kusurlu olmadığını ispat edememesi halinde belirlenen zarar ölçüsünde davanın kabulü cihetine gidilmesi gerekirken hatalı değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiş, …” neden ve gerekçesiyle mahkememiz kararı bozulmuştur.
Mahkememizce bozma ilamına uyulmuş, yargılamaya devam olunmuştur.
Dava, davacı şirket tarafından ödenen vergi borcunun davacı şirketin eski ortağı ve yönetim kurulu üyesi olan davalıdan tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup; hükmüne uyulmasına karar verilen bozma ilanında işaret edildiği üzere, davacı taraf, davalının yönetici olduğu dönemdeki şirket yönetici sorumluluğu yanında taraflar arasında yapılmış 25/07/2007 tarihli Hisse Devri Sözleşmesinin 9.maddesindeki davalı taraf taahhüdüne dayanmıştır.
Taraflar arasında yapılmış 25/07/2007 tarihli Hisse Devri Sözleşmesi’nin 9.maddesinde; “… şirketinin hisselerinin tamamının …’a devrinin tamamlandığı tarihe kadar doğmuş ve bu tarihten önceki herhangi bir dönemle ilgili olup sonradan ortaya çıksa bile her türlü vergi, resim, harç, ceza ve benzeri kanuni yükümlülüklerin yanı sıra sözleşmesel borç, tahhüt ve yükümlülüklerin tamamı Ülkan Delikan’a ait olup bu borçlardan …sorumludur.” hükmü kararlaştırılmış olup; şirket yönetici sıfatından kaynaklı yasal sorumluluğunun yanında sözleşmenin bu hükmüne göre davalı, payları devre konu şirketin devir tarihine kadar doğmuş her türlü vergi, resim, harç, ceza ve benzeri yükümlülüklerinden de sorumludur.
Hükmüne uyulan Yargıtay bozma ilamında vurgulandığı üzere, payları devre konu şirkete devir tarihine kadar bir kısım usulsüzlükler nedeniyle vergi, borç ve cezası tahakkuk ettirildiği ve uzlaşmak suretiyle ödendiği dosya kapsamı ile sabittir. Dava dilekçesine ekli tahakkuk fişleri ve vergi dairesi alındı belgelerinden ödenen miktarın, takipte talep edilen alacak miktarı olan 105.800,65 TL olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda, hükmüne uyulan Yargıtay bozma ilamının (1) nolu bendi ve taraflar arasında yapılmış 25/07/2007 tarihli Hisse Devri Sözleşmesi’nin yukarıda değinilen 9.md hükmü gereği, davacı tarafça ödenmek durumunda kalınan ve takipte talep edilen alacaktan dolayı davalının sorumluluğu söz konusudur. Bu nedenle davanın kabulü ile davalı borçlunun vaki itirazının İİK’nın 67.maddesi gereğince iptaline; alacak likit ve itiraz haksız olduğundan davalının icra inkar tazminatına mahkumiyetine ilişkin aşağıdaki kararı vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜ ile,
1-Davalı borçlunun ….İcra Müdürlüğü’nün … Esas Sayılı dosyasındaki itirazının iptali ile, talep edilen asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %16,50 oranını aşmamak üzere avans faizi uygulanmak sureti ile takibin devamına,
2-İtirazın iptaline karar verilen miktar üzerinden %20 oranında hesaplanan 21.160,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Alınması gerekli 7.227,24-TL karar ve ilam harcından 529,00 TL icraya yatan ve 1.277,85 TL peşin harcın düşümü sonucu bakiye 5.420,39 TL harcın davalıdan alınarak maliyeye gelir kaydına,
4-Davacı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 14.001,06-TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafça yatırılan 24,30 TL başvuru harcı, 3,75 TL vekalet harcı, 529,00 TL icraya yatan ve 1.277,85 TL peşin harç, 2.400 TL bilirkişi ücreti ve 381,20 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 4.616,1‬0 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından geriye kalanın karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı , gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay’da temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okundu usulen anlatıldı. 16/06/2022

Başkan …
e-imzalı
Üye …
e-imzalı
Üye …
e-imzalı
Katip …
e-imzalı