Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/810 E. 2022/78 K. 01.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/854 Esas
KARAR NO:2022/171

DAVA:3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit
DAVA TARİHİ:29/12/2021
KARAR TARİHİ:23/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket tarafından müvekkilinin … A.Ş. … Şubesi’ndeki banka hesabına bağlantılı olarak kredi limitine ve şirket kredi kartına bloke konulduğunu, söz konusu borç miktarının 223.679,00-TL. olarak belirlendiğini, anılan borç ile ilgili olarak ödeme emrinin müvekkiline tebliğ edilmemiş olduğunu, müvekkilinin söz konusu borcun varlığını şirketin kredi kartına 02/03/2021 tarihinde bloke konulmasıyla ve ticaret hayatındaki nakit akış işlemlerinin aksamasıyla öğrendiğini, davalının söz konusu işlemlerinde borcun kaynağının belirsiz olması sebebi ile müvekkilinin banka hesaplarına konulan blokenin yasal olmadığını, davalı … A.Ş. yetkilileriyle defalarca görüşme yapılmasına karşın kendilerine hiçbir bilgi ve belgenin sunulmadığını, bunun üzerine 09/04/2021 tarihinde 2101585290 sayılı evrakla CİMER’e başvuruda bulunarak davalı … A.Ş. ile dava dışı … A.Ş. hakkında şikayette bulunduklarını, başvuruya BDDK tarafından 17/04/2021 tarihinde verilen cevapta; … A.Ş.’nin ödenmeyen kredi borcu nedeniyle risk bildirimi yapıldığının bildirildiğini, davalı şirketin gerekli araştırmaları yapmadan müvekkili şirketin banka kartına bloke koydurduğunu, müvekkili şirketin kesinlikle davalı tarafa herhangi bir borcunun bulunmadığını belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; davanın kabulü ile müvekkili şirketin davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine, alacağın %20’sinden az olmamak kaydıyla davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili ise cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile … A.Ş. arasında … 48. Noterliği’nde akdedilen 08/01/2019 tarihli ve … yevmiye numaralı “Tahsili Gecikmiş Alacakların Devir Sözleşmesi” kapsamında borçlu … A.Ş.’den olan …’ın alacağının müvekkili şirkete devir ve temlik edildiğini, işbu temlik işlemi sonrasında … A.Ş.’nin ödenmeyen kredi borcundan kaynaklanan borcun müvekkili şirket tarafından takip edilmeye başlandığını, bu sebeple müvekkili şirket tarafından söz konusu alacağın tahsili amacıyla yapılan birtakım yasal işlemler kapsamında borçlu şirket hakkında Kredi Risk Merkezi’ne bildirimde bulunulduğunu, yapılan işbu bildirimin alacağın tahsilinin sağlanması amacına yönelik olağan bir işlem olduğunu, risk bildirimi yapılan firmanın vergi kimlik numarası olan … ile davacı … A.Ş.’nin vergi kimlik numaralarının aynı olması nedeniyle davacı firmanın bankalar açısından riskli mevcut firma statüsünde değerlendirildiğini, müvekkili şirketin hatalı bir işleminden ya da kötü niyetinden söz edilemeyeceğini belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; davanın reddine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; banka hesabına, bununla bağlantılı kredi limitine ve şirket kredi kartına bloke konular davacı şirket tarafından açılmış menfi tespit davasıdır.
Davacı taraf delil olarak; ilgili icra dosyası, ödeme emri, tanık beyanı, bilirkişi incelemesi, İTO kayıtları, MERSİS numarası kayıtları, yemin ve sair tüm delillere dayanmıştır. Davalı taraf ise; ilgili dava dosyası kapsamı, İTO kayıtları, MERSİS numarası kayıtları, tanık beyanı, yemin, bilirkişi incelemesi ve her türlü yasal delile dayanmıştır.
Davacı vekili 04/02/2021 tarihinde UYAP üzerinden mahkememize sunduğu talep açıklama dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde belirttikleri üzere taraflarının borcun kaynağı hakkında malumat sahibi olmadıklarını, davalı şirket tarafından müvekkilinin … A.Ş. … Şubesi nezdindeki banka hesabına bağlantılı olarak kredi limitine ve şirket kredi kartına bloke konulduğunu, borca ilişkin ödeme emrinin müvekkiline tebliğ edilmediğini, dolayısıyla borcun kaynağının bilinmediğini beyan etmiştir.
Davacı vekili 23/02/2022 tarihli duruşmada; huzurdaki davanın davalı şirket tarafından müvekkili şirketin banka hesabına ve bununla bağlantılı olarak kredi limitine ve şirket kartına haksız olarak bloke konulması nedeniyle müvekkili şirketin bloke tutarı kadar borçlu olmadığının tespitine yönelik menfi tespit davası olduğunu, davalı karşı tarafa davayı açmadan önce borcun tarafı olmadıklarını, bunun vergi numarasının hatalı bildirilmesinden kaynaklı bir durum olduğunu bildirmelerine karşın hesaptaki blokelerin kaldırılmadığını, dolayısıyla davalı tarafın işbu davanın açılmasına sebebiyet verdiğini ve kötü niyetli olduğunu beyan etmiştir.
Davalı vekili ise 23/02/2022 tarihli duruşmada; müvekkili şirket ile … arasında akdedilen temlik sözleşmesi kapsamında devralınan banka alacağıyla ilgili olarak davalı şirketin hesabına bloke işlemi yapıldığını, bloke işleminin kaynağının ve sebebinin temlik alınan banka alacağı olduğunu, ancak celse öncesinde sundukları dilekçe ile davayı kabul ettiklerini bildirdiklerini, ancak iddia edilenin aksine davanın açılmasına sebebiyet vermediklerini belirterek, aleyhlerine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemesini talep etmiştir.
6100 sayılı HMK.’nun 1. maddesine göre; “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.”
HMK.’nun Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevine ilişkin 2/2 maddesinde ise; “Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça…” ifadesine yer verilerek, HMK.’da yer alan mahkemelerin görevine ilişkin genel düzenlemelere ancak yine HMK.’daki diğer düzenlemelerle veya diğer kanunlardaki göreve ilişkin düzenlemelerle istisnalar getirilebileceği hükmü mevcuttur.
6102 sayılı TTK.’nun 5/1 maddesine göre; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesi, tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.”
Hâkimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesi tarafından, adlî yargı ilk derece mahkemelerinde ihtisas mahkemelerinin belirlenmesine ilişkin “ihtisas kararları” 30/11/2021 tarihli ve 31675 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Anılan ihtisas kararlarının 15/12/2021 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanacağı da ilgili Resmi Gazete’de yayımlanarak duyurulmuştur.
HSK Birinci Dairesi’nin “Finans ile ilgili açılacak davalara bakacak mahkemelerin belirlenmesine ilişkin” 25/11/2021 karar tarihli ve 1232 sayılı kararına göre;
26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 5. maddesinin beşinci fıkrasında, özel kanunlarda başkaca hüküm bulunmadığı takdirde ihtisaslaşmanın sağlanması amacıyla, gelen işlerin yoğunluğu ve niteliği dikkate alınarak daireler arasındaki iş dağılımının Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından belirlenebileceğinin düzenlendiği,
Asliye ticaret mahkemelerine gelen işlerin vasıf ve mahiyeti itibarıyla çeşitli olması, bu çerçevede finans davalarının yoğunluğu ve niteliklerinin farklı olması göz önünde bulundurularak, gerek uygulama birliğinin sağlanması, gerekse etkinlik ve verimliliğin artırılması ile ihtisaslaşmanın önemi nazara alınarak, finans davalarında iş dağılımı bakımından iki veya daha fazla dairesi bulunan mahallerde ihtisaslaşmaya gidilmesinde fayda olacağının değerlendirildiği,
Kanuni düzenlemelerden ya da Hâkimler ve Savcılar Kurulunun kararlarından kaynaklı olarak, asliye ticaret mahkemesinin hangi dairelerinin iflâs ve konkordato, deniz ticareti ve deniz sigortaları gibi davalar dolayısıyla gelecek işlere ilişkin ihtisas mahkemesi sıfatıyla bakacağı gözetilerek, aynı dairelerde iş yoğunluğu oluşmaması bakımından finans davalarına olabildiğince farklı dairelerde bakılmak üzere ihtisas mahkemeleri belirlendiği,
Bu itibarla;
1) 13.01.2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinden,
2) 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969. maddelerinden,
3) 19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndan (142. maddesinde düzenlenenler hariç),
4) 23.02.2006 tarihli ve 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’ndan,
5) 21.11.2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman ve Tasarruf Finansman Şirketleri Kanunu’ndan,
6) 06.12.2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’ndan,
7) 20.06.2013 tarihli ve 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun’dan,
kaynaklanan ve asliye ticaret mahkemesinin görev alanına giren ticari davalara ve ticari nitelikteki çekişmesiz yargı kapsamında gelecek işlere; …
f) Yirmi veya daha fazla asliye ticaret mahkemesi bulunan yerlerde 6, 7, 8 ve 9 numaralı asliye ticaret mahkemelerinin bakmasına,
… örneğin f) İstanbul’da yirmi bir asliye ticaret mahkemesi bulunması nedeniyle 6, 7, 8 ve 9 numaralı asliye ticaret mahkemelerinin bakmasına, bu kapsamda görülmekte olan dava ve işlerin iş bölümüne dayanılarak mezkûr mahkemelere gönderilmemesine, ancak 15/12/2021 tarihinden itibaren gelecek yeni dava ve işlerin ise anılan ihtisas mahkemelerine tevzi edilmesine ve dosya sayısına göre genel tevziden de iş verilmeye devam edilmesine karar verilmiştir.
26/09/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un “Hukuk Mahkemelerinin Kuruluşu” başlıklı 5. maddesinin 17/4/2013 tarihli ve 6460 sayılı kanunun 10. maddesiyle değişik beşinci fıkrası hükmüne göre;
“İş durumunun gerekli kıldığı yerlerde hukuk mahkemelerinin birden fazla dairesi oluşturulabilir. Bu daireler numaralandırılır. Özel kanunlarda başkaca hüküm bulunmadığı takdirde, ihtisaslaşmanın sağlanması amacıyla, gelen işlerin yoğunluğu ve niteliği dikkate alınarak, daireler arasındaki iş dağılımı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenebilir. Bu kararlar Resmî Gazetede yayımlanır. Daireler, tevzi edilen davalara bakmak zorundadır.”
Görüldüğü üzere, yukarıdaki madde hükmünde açıkça bir yerdeki birden çok aynı tür mahkeme arasındaki iş dağılımından bahsedilmiş, iş dağılımını belirleme yetkisi ise Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na verilmiş, dairelerin belirlenen iş dağılımına göre tevzi edilen davalara bakmak zorunda oldukları hükme bağlanmıştır.
Buna göre; bir yerde birden fazla Asliye Ticaret Mahkemesi var ise bunlar arasındaki ilişki “görev ilişkisi değil”, “iş dağılımı ilişkisi”’dir. Bir başka ifade ile mahkemeler arasındaki “iç ilişki” niteliğindedir. Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 29/03/2021 tarihli, 2021/857 E. ve 2021/4342 K. sayılı ilamı da açıkça vurgulandığı üzere; bir yerde aynı mahkemeden birden fazla sayıda bulunması halinde, bu mahkemeler arasındaki ilişki “görev veya iş bölümü ilişkisi olmayıp”, “iş dağılımı ilişkisi”’dir.
Somut olayda; taraflar arasındaki uyuşmazlığın temeli, davalı şirketçe dava dışı bankadan temlik alınan ve ödenmeyen banka kredi borcundan kaynaklanmakta olup, mahkememize (İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne) açılmış olan davanın, “Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosu tarafından yukarıda belirtilen HSK (Hâkimler ve Savcılar Kurulu) kararı gereğince dosyaya bakacak finans konusunda uzman mahkemeler olan İstanbul 6, 7, 8 ve 9. Asliye Ticaret Mahkemeleri dışında başka bir mahkemeye (mahkememize) atanmış olması durumu hiçbir şekilde davacı tarafın hatası olmadığı gibi, eldeki davanın davacı tarafça görevli olmayan bir mahkemede açıldığının iddia edilmesi de hukuken mümkün değildir.
Bilindiği üzere; davanın görevli olmayan (yani görevsiz) bir mahkemede açılması halinde, davanın açıldığı mahkemece “görev dava şartı yokluğu nedeniyle” verilen “usulden red kararı”, 6100 sayılı HMK.’nun 20. maddesi uyarınca farklı sonuçlar doğurmaktadır. Anılan maddede belirlenen sürelere uyulmamasına bir takım kesin sonuçlar bağlanmakta ve davacı tarafa bazı sorumluluklar yüklenmektedir. Bu nedenle, görevli bir mahkeme nezdinde açılan eldeki davada tevzi bürosunun hatalı işleminden dolayı görevsizlik kararı verilerek, davacı yana bazı sorumluluklar yüklenmesi hakkaniyete uygun olmadığı gibi yasal da değildir.
Yukarıda değinilen mevzuat hükümleri ve açıklamalardan da anlaşıldığı üzere; İstanbul 6, 7, 8 ve 9. Asliye Ticaret Mahkemeleri ile mahkememiz (İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi) arasında “görev ilişkisi değil”, “iş dağılımı ilişkisi” bulunduğundan ve eldeki dava, davalının banka hesabına konulan blokenin sebebi olan banka alacağından kaynaklı olarak davalının davacıya borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olduğundan, uyuşmazlığın görüm ve çözüm yerinin yukarıda değinilen yasal düzenleme ve HSK kararı gereğince İstanbul 6, 7, 8 ve 9. Asliye Ticaret Mahkemeleri’ne ait olduğu, öte yandan İstanbul 6, 7, 8 ve 9. Asliye Ticaret Mahkemeleri ile mahkememiz arasındaki ilişki görev ilişkisi olmayıp, iş dağılımı ilişkisi olduğundan ve bu durumda görevsizlik kararı da verilemeyeceğinden, aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Gerekçede açıklandığı üzere;
1-6102 sayılı TTK.’nun 5/2. maddesi ve HSK. Birinci Dairesi’nin 25/11/2021 karar tarihli ve 1232 sayılı ararı uyarınca dosyanın “iş dağılımı nedeni ile” İstanbul 6, 7, 8 ve 9. Asliye Ticaret Mahkemeleri’nden birine tevzi edilmek üzere İstanbul Adliyesi Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosu’na GÖNDERİLMESİNE,
2-Esasın bu şekilde kapatılmasına,
Dair verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup anlatıldı. 23/02/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır