Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/79 E. 2022/50 K. 24.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/79 Esas
KARAR NO:2022/50

DAVA:Alacak
DAVA TARİHİ:27/03/2012
KARAR TARİHİ:24/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin … tesisat no.lu abonesi olup, 26.08.2002 tarihli perakende satış sözleşmesiyle davalı yandan elektrik hizmeti aldığını, davalının … no.lu,2.815,70-TL Meblağlı, 12.06.2009 son ödeme tarihli ve … no.lu 60.851,90-TL bedelli ve 12.06.2009 son ödeme tarihli faturalarından dolayı müvekkilince … l.Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. … K. Sayılı dosyasıyla müvekkilinin borçlu olmadığının tespitini, söz konusu faturaların iptali ve ödeme halinde istirdat talepli dava açıldığını, bahse konu dava ile müvekkilinin yukarıda belirtilen faturaları ödemek zorunda kaldığını, akabinde müvekkilinin davalı yana 22.256,91-TL Borçlu olmadığına hükmedildiğini, anılan kararın ….İcra Müdürlüğü’nün 2011/12034 esas sayılı dosyasıyla icraya konularak asıl alacağın tahsil edilmiş ise de, anılan dosyada müvekkilince sehven faiz talep edilmediğinden mahkemece faize hükmedilmemiş olmakla işbu dava ile bahse konu kararla hüküm altına alınmasını, 22.256,91-TL’nin ödeme tarihinden itibaren şimdilik 1.000,00-TL faiz alacağını talep ettiklerini beyanla tüm bu nedenlerle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla davalı aleyhinde şimdilik 1.000,00-TL faiz alacağının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 24/06/2013 tarihinde bilirkişi raporu doğrultusunda davasını ıslah ederek 6.289,00-TL harç ikmal ederek davasını 7.289,00-TL ye tamamladığı görülmüştür.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesiyle … l.Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. … K. no ile hüküm altına alacakla ilgili faiz talep edilmişse de, bahse konu dosyada faiz talep edilmeyerek hükmün kesinleştiğini, asıl borç ödendiğinde veya herhangi bir şekilde ortadan kalktığında ona bağlı faiz ve diğer haklarında sona ereceğini, asıl alacak zamanaşımına uğradığından faiz alacağının da zamanaşımına uğradığını, Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği gereği tahakkuk yapılarak mahkeme kararında belirtilen tutarda iade yapıldığını, davaya konu yerel mahkeme kararında zaten istirdada ilişkin hüküm olmadığını, davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER:
Davacı taraf delil olarak; … 1 Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas … karar sayılı dosyası, … İcra Müdürlüğünün 2011/12034 esas sayılı dosyası, bilirkişi incelemesi vs. Delillere dayanmıştır.
Davalı taraf delil olarak; kurum kayıtları, … 1 Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas … karar sayılı dosyası vs. Delillere dayanmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:
Dava; alacak davasıdır.
Mahkememizden verilen 17/12/2015 tarih 2015/… Esas 2015/… Karar sayılı kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/3-2788 esas 2020/825 karar sayılı ilamı ile ” Uyuşmazlığın çözümü için konu ile ilgili “faiz” kavramına kısaca değinmekte fayda vardır. Faiz, hukuki niteliği itibariyle, yan edim olup, asıl alacağı genişleten bir yan haktır. Bu nedenle, faiz borcunun varlığı ve devamı, her şeyden önce asıl alacak hakkının varlık ve devamına bağlıdır. Asıl alacak hakkı doğmamışsa, faiz borcu da doğmaz. Keza, faiz borcu, asıl alacak devam ettiği sürece devam eder. Faiz, asıl alacağa bağlı yan hak olduğu için, asıl alacak sona ererse, faiz de sona erer (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 21. Baskı, Ankara 2017, s. 1001). Bu durum, davaya konu faiz alacağının doğduğu tarihte yürürlükte olan ve somut olaya uygulanması gereken mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 113. maddesinde [Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 131] :
“Asıl borç tediye ile veya sair bir suretle sakıt olduğu takdirde kefalet ve rehin ve sair feri haklar dahi sakıt olur.
Evvelce işleyen faizleri talep hakkının mahfuz bulunduğu beyan edilmiş veya hal icabından neşet eylemiş olmadıkça bu faizler talep olunamaz.
Gayrimenkul rehine ve kıymetli evraka ve konkordatoya müteallik hususi hükümler mahfuzdur.” şeklinde düzenlenmiştir.
Alacaklı, asıl alacak sona erince, işlemiş faiz alacaklarını isteyebilmek için, bu hakkını saklı tutmak zorundadır. Gerçekten, BK’nın 113/2. maddesine göre (TBK m.131/2) daha önce işlemiş olan faizleri isteme hakkının saklı tutulduğu bildirilmiş veya durumun özelliğinden anlaşılmış olmadıkça, bu faizler istenemez. Keza BK’nın 131. maddesine (TBK m. 152) göre de asıl alacak zamanaşımına uğradığında, işlemiş faiz de zamanaşımına uğramış olur. Aynı şekilde, alacaklı, asıl alacağı devrettiği takdirde, faiz alacaklarını da devretmiş sayılır (BK m. 168/1; TBK m. 189/1-2; Eren, s. 1001).
Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 07.07.2020 tarihli ve 2017/4-1704 E., 2020/534 K. sayılı kararında aynı hususlara değinilmiştir.
Davaya konu faiz alacağının başlangıç tarihinin belirlenmesi için ise, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin tespiti önem arz etmektedir.
BK’nın, “Borçların teşekkülü” başlığı altında, sözleşmeden doğan borçlar (m. 1–40) ile haksız fiilden doğan borçlar (m. 41–60) düzenlenmiş; yine aynı başlık altında, borçların üçüncü genel kaynağı olarak, haksız (sebepsiz) iktisaba (m. 61–66) yer verilmiştir.
Bunların dışında, ne hukuki bir işlemde açıklanan bir iradeye, ne de hukuka aykırı bir eyleme dayanan, kanundan doğan borçlar bulunmaktadır.
Özetle, hukukumuzda borçların kaynağı; sözleşme, haksız fiil, sebepsiz iktisap ya da bir kanun hükmü olarak kabul edilmiştir.
Borçlar Kanunu’nda sorumluluğun kaynaklarından biri olarak öngörülen sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için, bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir.
Öte yandan, “Haksız bir fiil ile mal iktisabından doğan borçlar” başlığını taşıyan BK’nın 61. maddesi (TBK m. 77):
“Haklı bir sebep olmaksızın aharın zararına mal iktisabeden kimse, onu iadeye mecburdur. Hususiyle muteber olmayan veya tahakkuk etmemiş bulunan bir sebebe yahut vücudu nihayet bulmuş olan bir sebebe müsteniden ahzolunan şeyin, iadesi lazımdır.” hükmünü haizdir.
Önemle vurgulamak gerekir ki, kural olarak sözleşme ilişkisi devam ettiği sürece sebepsiz zenginleşme söz konusu olmayacaktır. Ancak bazen bir sözleşme ilişkisi dolayısıyla kurulan temaslar sırasında sebepsiz zenginleşme ortaya çıkabilir ve bu tür kazandırmalar sebepsiz zenginleşmeye konu olur. Zira, yapılan kazandırma sözleşme çerçevesi dışındadır ve bunların sözleşmeden doğan bir hak veya borçla ilgisi bulunmamaktadır (Oğuzman, K./Öz, M.T: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2009, s. 746-747).
Belirtilmelidir ki, haksız fiilde ve sebepsiz zenginleşmede temerrüt için ihtarın gerekmediği yolunda açık bir yasa hükmü yoktur. Ne var ki, günümüzde de uygulama alanı bulan, müşterek hukukun “Gasp eden daima temerrüt hâlindedir” şeklindeki genel ilkesine göre, haksız fiilin faili ve sebepsiz zenginleşen daima temerrüt hâlinde bulunduğu için, zaten gerçekleşmiş olan temerrüdü sağlamak üzere alacaklının bunlara ayrıca bir ihtarda bulunması gerekmez.
Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 26.02.2020 tarihli ve 2017/3-1015 E., 2020/222 K. sayılı kararında da aynı ilkelere değinilmiştir.
Eldeki davada, davacının davaya konu ettiği işlemiş faizi talep edebileceği konusunda Yerel Mahkeme ve Özel Daire arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, hangi tarih aralığı için işlemiş faizin talep edilebileceği hususunda toplanmaktadır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davaya sebepsiz zenginleşme hükümlerinin uygulanacağı açıktır. Bu durumda, sebepsiz zenginleşen davalının daima temerrüt hâlinde bulunduğundan hareketle, işlemiş faiz alacağının, davacının davalıya yapmış olduğu her bir ödeme tarihinden itibaren hesaplanması gerektiği kuşkusuzdur. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda faiz alacağının başlangıcı isabetli şekilde belirlenmiş ancak sona erme tarihi “kurumun ödeme yaptığı tarih” olarak gösterilmesine karşın, dava tarihi olan 27.03.2012 olarak hesaplandığı görülmüştür. Oysa kurum tarafından anaparanın davacıya 13.07.2011 tarihinde ödendiği açıktır.
O hâlde, davaya konu işlemiş faizin hesabında, bilirkişi raporunda tespit edildiği gibi, en sonuncusundan geriye doğru davacının davalı kuruma yaptığı ödeme tarihleri ile davalı kurum tarafından anaparanın davacıya ödendiği 13.07.2011 tarihi esas alınmalıdır.
Hâl böyle olunca, direnme kararı yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ile bozulmalıdır. ” şeklinde BOZULMASINA karar verilmiş olduğu anlaşılmakla, dava yeniden mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılarak incelendi:
Mahkememizin 18/10/2021 tarihli celsesinde alınan ara karar uyarınca dosya mali müşavir Hasan Yalçın Zıplar ve hukukçu bilirkişi Ertan Demirkapı’ya tevdi edilmiş ve bilirkişiler sunmuş olduğu raporunda: Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/3-2788 E. – 2020/825 K sayılı ilamı hükmü gereği dava konusu faizin hesabında, bilirkişi raporunda tespit edildiği gibi, en sonuncudan geriye doğru davacının davalı kuruma yaptığı ödeme tarihleri ile davalı tarafından ana paranın davacıya ödendiği 13/07/2011 tarihi esas alınması gerektiği denildiği buna göre yeniden yapılan faiz hesaplamaların;
Davacının kararla hükme bağlanan ve kurumdan tahsil ettiği 22.256,91-TL’sinin, davacı tarafa ödendiği 13/07/2011 tarihi itibariyle faiz hesaplamaları yapılmıştır.
Ana Para- Dav.tar.öden.tarih – Kur.Tar.ödenen tarih – gün – faiz – Bölen – Faiz tutarı
6.356,93 – 16.02.2010 – 31.12.2010 – 318 – 16 – 36.500 – 886,14
6.356,93- 01.01.2011 – 13.07.2011 – 194 – 15 – 36.500 – 506,81
6.473,77 – 17 03.2010 – 31.12.2010 – 289 – 16 – 36.500 – 620,13
6.473,77 – 01.01.2011 – 13.07.2011 – 94 – 15 – 36.500 – 516,13
6.732,47 – 13.03.2010 – 31.12.2010-286-16-36.500-849,95
6.732,47 – 01.01.2011 -13.07.2011- 194 – 15 – 36.500 – 536,75
6.611,50 – 19.04.2010 – 31.12.2010 – 256 – 16 – 36.500 – 741,93
6.611,50 – 01.01.2011 – 13.07.2011 – 194 -15 – 36.500 -527,11
22.256, 91 Toplam faiz tutarı 5,384,95
Yargıtay Hukuk Kurulunun 2017/3-2788 E. 2020/825 K. Sayılı ilamı hükmü mucibi davalı kurumun davalıdan yersiz olarak aldığı ve mahkeme kararı ile davacıya İade etmek zorunda kaldığı 22.256,91 TL mn, davacıya 13/07/2011 tarihinde ödemenin yapıldığı, 13/07/2011 tarihi itibari ile yapılan faiz hesaplamaların sonucunda davacının, davalı kurumdan 5.384,95- TL faiz talep etme hakkına haiz olduğunu, mahkemenin 17/12/2015 tarih2015/1005 E. 2015/929 K. Sayılı karar Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/3-2788 E.-2020/825 K. Sayılı ilamı ile bozulmuş ve davaya konu işlemiş faizin hesabında, bilirkişi raporunda tespit edildiği gibi, en sonuncusundan geriye doğru davacının davalı kuruma yaptığı ödeme tarihleri ile davalı kurum tarafından anaparanın davacıya ödendiği 13/07/2011 tarihi esas alınmalısı gerektiği, hükmü verildiği, bu hüküm ışığında yapılan hesaplamalar sonucunda; Davacının, davalı kurumundan 5.384,95-TL tutarında faiz talep etme hakkına haiz olduğuna dair rapor sunmuşlardır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bozma ilamı, bilirkişi raporu ile toplanıp değerlendirilen delillere göre; davaya sebepsiz zenginleşme hükümlerinin uygulanması gerektiği, sebepsiz zenginleşen davalının daima temerrüt hâlinde bulunduğundan hareketle işlemiş faiz alacağının, davacının davalıya yapmış olduğu her bir ödeme tarihinden itibaren hesaplanması gerektiği, bu doğrultuda bozma sonrası alınan 03/12/2021 havale tarihli bilirkişi raporu ile davacının faiz alacağının 5.384,95 TL olarak tespit edildiği, işbu raporun dosyamız kapsamı ve bozma ilamı ile uyumlu, denetime elverişli olması nedeniyle rapora itibar edilerek davanın kısmen kabülü ile 5.384,95 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin davacı isteminin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelere binaen;
DAVANIN KISMEN KABULÜ İLE;
1-5.384,95 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin davacı isteminin reddine,
2-Alınması gerekli 367,85-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 21,15 -TL ve bilahare ikmal edilen 108,00-TL ıslah harcından mahsubu ile eksik kalan 238,70-TL ‘nin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
(Mahkememizin 2015/…. Esas sayılı 2015/… karar sayılı dosyasında 2016/90 harç numarası ile maliyeye bildirilen ve davalıdan tahsili istenilen 368,78 TL tahsil edilmiş ise, işbu karar kesinleştiğinde ve talep halinde geriye kalan 130,08-TL’nin davalıya iadesine, tahsil edilmemiş ise 2016/90 harç numaralı harç tahsil müzekkeremizin işlemsiz iadesi ile 238,70- TL’nin davalıdan tahsiline),
3-Davacı tarafından yapılan 129,15-TL peşin+ıslah harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 21,15-TL başvuru harcı, 3,30-TL vekalet harcı ve 2.778,00-TL tebligat/posta/bilirkişi gideri olmak üzere toplam 2.802,45-TL yargılama giderinden davanın kabul ve red oranı dikkate alınarak hesap olunan 2.070,31-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 173,25-TL yargılama giderinden davanın kabul ve red oranı dikkate alınarak hesap olunan 45,26-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap olunan 5.100,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap olunan 1.904,32-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesi nezdinde temyiz yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup ana hatları ile anlatıldı.24/01/2022

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı