Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/765 E. 2023/97 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/765 Esas
KARAR NO :2023/97

DAVA:Menfi Tespit
DAVA TARİHİ:30/12/2011
KARAR TARİHİ:09/02/2023

Yukarıda tarafları ve konusu yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonrasında;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin müvekkili kooperatifin inşaatlarında 2005 Aralık ayında çalışmaya başladığını, davalı şirket yöneticileri ile fikir birliği içindeki eski kooperatif yöneticilerinin 2005 yılı sonundan 2011 yılı Haziran ayına kadar yapılması gereken tüm inşaat işlerini ve bu inşaat işlerine ilave kooperatif adına her türlü işi hiçbir ihale yapmadan, kooperatif genel kuruluna bilgi vermeden ve yönetim kurulunda görüşmeden davalı şirkete yaptırdığını, 25/06/2011 tarihinde yapılan kooperatif genel kurulunda eski yöneticilerin ve denetim kurulu üyelerinin azline ve hesap tetkik komisyonu kurularak yapılan suistimal varsa araştırmasına karar verildiğini ancak, 18/06/2011 tarihinde davalı şirket ile kooperatifin iki yönetim kurulu üyesi arasında hesap mutabakatı ve muacceliyet sözleşmesi başlıklı bir belge ile kooperatifin borcunun 198.500 TL olduğunu ve bu borcun tasfiyesi için beş adet bono tanzim edildiğini, bu sözleşme kapsamında toplam 198.500 TL tutarlı beş adet bononun davalı şirkete verildiğini, 25/06/2011 tarihli genel kurulda 18/06/2011 tarihli sözleşmeden ve bonolardan söz edilmediğini, bu nedenle bonoların genel kurul yapılıp eski yöneticilere azil edildikten sonra eski yöneticiler tarafından eski tarihli olarak tanzim edildiği intibanın uyandığını, yeni yönetim kurulunun gerek davalı şirkete gerekse kooperatifin eski yöneticilerine noterden muhtelif ihtarlar gönderdiğini ancak, bonoların dayanakları konusunda hiçbir bilgi verilmediğini, davalı şirketin ise… Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, işlerin birim fiyatlarının mahalli rayiçlere göre yeniden hesaplanması gerektiğini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle takip konusu yapılan bonolardan dolayı borçlu olmadıklarının tespitine, davalının %40 oranında kötüniyet tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiş; 14/11/2014 tarihli ıslah dilekçesi ile, yargılama sırasında 198.500 TL bedelli bonolar yönünden icra dosyasına yatırılan toplam 262.628,60 TL’nin davalıdan istirdadına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin 2005 yılından bu yana davalı kooperatifle çalışmasını sürdürdüğünü, anlaşmaların karşılıklı imzalandığını ve edimlerin yerine getirildiğini, müvekkili şirket tarafından yapılan işler de dahil tüm yönetimin genel kurulda ibra edildiğini, müvekkili şirketle sözleşme imzalayıp imalat yaptıran kooperatif yetkililerinin yetkilerini nasıl kullandıkları ya da bu yetkiye haiz olup olmadıkları hususlarının müvekkili şirketle bir ilgili bulunmadığını, müvekkili şirketin tüm edimlerini yerine getirdiğini, ayrıca davacı kooperatifin başkaca işlerin yapımı konusunda da müvekkili ile sözleşmeler akdedildiğini, yeni yönetim kurulu tarafından devam eden boya işleri için avans ödemesi yapıldığını ancak, 20/07/2011 vadeli ilk senedin ödemesiyle ilgili bir bilgi verilmediğini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddini savunmuş, davacının %40 oranında icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonrasında 02.03.2019 tarih ve 2014/328 Esas – 2019/197 Karar sayılı kararla davanın reddine, davacının İİK 72/4.md gereğince tazminata mahkumiyetine karar verilmiş; verilen karar davacı tarafça istinaf edilmiştir.
İstanbul BAM 16. Hukuk Dairesi’nin 05/11/2021 tarih ve 2019/2670 E – 2021/1900 K sayılı kararıyla; “Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Yargılama sırasında borcun ödenmesi nedeniyle dava istirdada dönüşmüştür.

Davacının menfi tespit talebi, eski kooperatif yöneticilerinin davalı şirket lehine usulsüzlükler yaparak, kooperatifi zarara uğrattığı ve bu kapsamda haksız olarak verilen takibe konu bonoların bedelsiz kaldığı iddiasına dayalıdır. Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemeleri ile, davalıya yaptığı işlerin hak edişinden çok daha fazla (değerlendirmelere göre 705.487,06 TL ile 1.249.684,94 TL arasında) ödemeler yapıldığı, takibe konu bonoların da fazladan gösterilen borçlanmaya dayalı olarak davalıya verildiği; karar tarihinden sonra sonuçlanan ….Ağır Ceza Mahkemesi’nin … Esas – 2020/229 Karar sayılı dosyasında bu işlemlere atıf yapılarak eski kooperatif yöneticilerinin görevi kötüye kullanma ve zimmet suçlarından mahkumiyetlerine karar verildiği de gözetildiğinde; belirtilen ceza dosyasının celbedilerek ceza dosyasında alınan bilirkişi raporları da gerektiğinde yapılacak yeni bir bilirkişi incelemesi ile karşılaştırılmalı olarak incelenerek, oluşacak duruma göre davaya konu bonoların bedelsiz kalıp kalmadığının tespiti gerektiğinden, eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olduğu…” neden ve gerekçesi ile mahkememiz kararı kaldırılmıştır.
Dava; İİK’nun 72/3.maddesi gereği menfi tespit istemine ilişkin açılmış olup, takibe konu borç ödendiği anlaşıldığından, davacının ıslahıyla birlikte İİK’nun 72/6.maddesi gereğince davaya istirdat davası olarak devam edilmiştir.
Bilindiği üzere, İİK’nın 72.maddesine dayalı olarak açılan menfi tespit davalarında kural olarak alacağın varlığını ve miktarını kanıtlamak yükümlülüğü alacaklıdadır. Ancak, alacağın kambiyo senedine dayanması halinde bu genel kuralın istisnası olarak borçlu olunmadığının kanıt yükümlülüğü, iddiayı ileri süren borçlu taraftadır.
Yukarıda değinilen İstanbul BAM 16. HD’sinin Kararı gereği, dava konusu bonoların bedelsiz kalıp kalmadığının tespiti için bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş, dosya istinaf kararı öncesi rapor veren bilirkişiler SMMM … ve Kooperatifler konusunda uzman … ile istinaf kararı sonrasında heyete eklenen Özel Hukukta Nitelikli Hesaplamalar konusunda uzman Doç. Dr. …’e tevdi edilmiş, adı geçen bilirkişi kurulundan alınan 02/11/2022 tarihli ek raporun dosya arasında olduğu görülmüştür.
Alınan bilirkişi kurulu ek raporunda özetle; ceza yargılaması sırasında aldırılan bilirkişi raporlarında davalı şirketin kayrıldığının kabul edildiği ancak, birçok kalemde somut zarar hesabı yapılamadığının ifade edildiği, raporda Bayındırlık Bakanlığı birim fiyatları esas alınarak, kooperatifin ödediği fiyatla arasındaki farkın, fazla ödeme olarak gösterildiği, bu durumun Bayındırlık Bakanlığı birim fiyatlarının piyasa fiyatlarının neredeyse yarısından belirlenmesinden kaynaklandığı, Bayındırlık Bakanlığı ile piyasa birim fiyatları arasındaki mutlak farkın uğranılan zarar miktarını tespiti için kullanılamayacağı ancak, zararın varlığının kabul edilebileceği, denetime elverişli bir zarar tespiti bulunmadığı; ceza davasında davalının davacı kooperatifin eski yöneticileri ile suç işleme kastı ile birlikte hareket ettiklerine dair somut bir belge bulunmadığı, raporlarda sadece davalı şirketin kayrıldığından bahsedildiği, davacı kooperatifin eski yöneticilerinin basiretli hareket etmemiş olmalarının, piyasa koşullarına göre daha uygun bedelle yaptırılabilecek olması nedeniyle bir kooperatif zararı var ise bunun yönetici sorumluluğundan kaynaklandığı; özetle, davalının kooperatif yöneticileri ile suç işleme kastı ile hareket ettiğinin ortaya konulmadığı, dolayısı ile davacının davalıdan geri istenebilir bir alacağının bulunmadığı yönünde görüş bildirilmiştir.
Somut olayda davacı hakkında davalı tarafça başlatılan takip; taraflar arasında yapılmış 18/06/2011 tarihli Hesap Mutabakatı ve Muacceliyet sözleşmesi gereği düzenlenen 5 adet bonoya dayandırılmış olup, sözkonusu sözleşme ile alacak konusunda taraflar mutabıktır. Diğer bir anlatımla taraflar borcun (alacağın) varlığını yazılı belgeye bağladıklarından, alacağın varlığı ve miktarı tartışmasızdır. Alacağın varlığı bu şekilde yazılı belgeye bağlandıktan ve ödemelerin de yine aynı sözleşme gereği takip dayanağı bonolarla ödeneceği kararlaştırıldıktan sonra, davacı tarafın iddia ettiği şekliyle alacağın varlığını veya borcun bulunup bulunmadığını araştırıp tartışmaya HMK’nın 200.maddesindeki düzenleme karşısında yasal olanak bulunmamaktadır. Alacağın varlığı ve miktarının, açıklandığı şekliyle bulunduğunun kabulü gerektiğine göre; davacı takip borçlusuna düşen, sözkonusu borcun ödendiğinin veya istenemez (örneğin zamanaşımı) olduğunun HMK’nın 200.maddesi gereğince kesin kanıtlarla kanıtlanması yükümlülüğüdür. Davacı tarafça bildirilen ve toplanan deliller sözkonusu borcun ödendiğini veya istenemez olduğunu kanıtlamamaktadır.
Diğer yandan, BAM kararında belirtilen …. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 05/11/2020 tarih ve … sayılı kararıyla, davacı kooperatifin eski yöneticilerinin görevi kötüye kullanma ve zimmet suçlarından mahkumiyetlerine karar verildiği görülmüş ise de;
…. Ağır Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasındaki bilirkişi raporunda, Bayındırlık Bakanlığı birim fiyatları esas alınarak fazla ödemeye yönelik hesaplama yapılmış ise de; mahkememizce alınan ve benimsenen bilirkişi kurulu raporunda açıklandığı üzere, piyasa birim fiyatlarının Bayındırlık Bakanlığı birim fiyatlarından yüksek olduğu, birim fiyatlar aradaki mutlak farkın fazla ödeme olarak kabul edilemeyeceği; diğer yandan yine bilirkişi raporunda davacı kooperatifin eski yöneticilerinin davalı şirket lehine hareket ettiği yönünde görüş bildirilmiş ise de, davalı şirketin suç işleme kastı ile davacı kooperatifin eski yöneticileri ile birlikte hareket ettiğinin hiçbir kuşkuya yer verilmeyecek şekilde ispatlanamadığı; kaldı ki, davalı şirket yöneticileri hakkında bu konuda verilmiş bir mahkumiyet kararının bulunmadığı, bu durumda, davacı kooperatifin eski yöneticilerinin kooperatif zararına yapmış olduğu işlemlerden dolayı davalı şirketin sorumluluğuna gidilemeyeceği kanaatiyle davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Yargılama devam etmekte iken, (alınan 25/02/2019 tarihli bilirkişi raporunda da vurgulandığı üzere), takip dosyasında tahsil edilen 110.411,45 TL’nin …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/06/2012 tarihli kararı ile tedbiren alacaklıya ödenmemesine karar verilerek kararın infaz edildiği ve İİK’nın 72/4. maddesindeki tazminat koşullarının gerçekleştiği anlaşıldığından, davacı borçlunun (takip tarihi dikkate alınarak) tazminata mahkumiyetine ilişkin aşağıdaki kararı vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-İİK.nın 72/4.maddesi gereğince takip tarihine göre %40 oranında hesaplanan 44.164,58 TL tazminatın davacı takip borçlusundan alınarak davalı takip alacaklısına ödenmesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gerekli olan 179,90 TL maktu karar ve ilam harcının, başlangıçta yatırılan 14.647,95 TL peşin, tamamlama ve ıslah harcından mahsubu ile bakiye 14.468,05 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 39.768,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan 1.000 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzünde, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkca okunup, usulen anlatıldı.
09/02/2023

Başkan …
e-imzalı
Üye …
e-imzalı
Üye …
e-imzalı
Katip …
e-imzalı