Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/678 E. 2021/753 K. 20.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/678 Esas
KARAR NO:2021/753

DAVA:Ticari Unvanın Korunması
DAVA TARİHİ:19/10/2021
KARAR TARİHİ:20/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Unvanın Korunması davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin yayıncılık sektöründe yıllardır ticari faaliyet gösteren tanınmış bir firma olduğunu, faaliyetlerini eğitim alanında sürdüren “…”’ın bu alanda en çok tanınan ve en saygın yayıncılık şirketleri arasında bulunduğunu, bu alanda tüm Türkiye’de ismini duyurduğunu, … sınavlarına hazırlık ve ilkokul kitaplarında en çok tercih edilen kitapların yayıncılığını yaptığını, 23/02/2012 tarihinde “… … TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ” unvanı ile kurulan müvekkili şirketin, 20/04/2016 tarihinde unvanında sadeleştirmeye giderek “… TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ” unvanını kullanmaya başladığını ve “…” markasının 14/12/2015 tarihinde tescil edilerek koruma altına alındığını, davalı … ANONİM ŞİRKETİ’nin ise 01/12/2020 tarihinde kurulan bir şirket olduğunu, müvekkili şirket tarafından tescillendirilen “…” unvanının davalı şirket tarafından haksız olarak “…” şeklinde kullanılmaya başlandığını, davalı şirketin “…” unvanı ile aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, gerek halk tarafından gerekse sektör içerisinde müvekkiline ait tescilli unvan ile bu unvanın ilişkilendirilmesi ve karıştırılması ihtimali bulunduğunu, tüketicilerin müvekkili şirkete ait yayını almak isterken yanılarak diğer şirkete ait ürünü tercih ediyor veya iki yayın arasında işletmesel bir ilişki kurabiliyorsa karıştırma ihtimaliden bahsedilebileceğini, iki şirket arasındaki isim benzerliğinin yani … ve … unvanları arasındaki benzerliğin çok fazla olduğunu, müvekkili şirketin tanınmışlık düzeyi nedeniyle davalı şirketin müvekkilinin itibarından haksız bir yarar elde edecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek faaliyetlerde bulunmasının kaçınılmaz olduğunu, müvekkili şirketin sahibi olduğu unvanın davalı … Anonim Şirketi tarafından haksız olarak kullanılmak suretiyle müvekkilinin unvanına tecavüzde bulunulduğunu, davalı şirketin benzer bir unvan değil, neredeyse aynı ismi kullandığını, ”Yayıncılık” yerine ”Yayınları” ibaresini kullandığını, unvan sahibinin izni olmaksızın unvanın taklit edilmek suretiyle üretilen ürünü üreten, satan, dağıtan veya başka bir şekilde ticaret alanına çıkaran veya bu amaçlar için ithal eden veya elde bulunduran davalı şirketin mevcut hukuka aykırılığı gidermek ve sebep olduğu zararları tazmin etmekle yükümlü olduğunu, davalı şirketin müvekkili davacı şirketin ticaret unvan haklarını ihlal ederek haksız kazanç elde ettiğini belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; müvekkili şirketin ticaret unvanına yapılan haksız tecavüzün kaldırılmasına, mevcut tecavüzün önlenmesi için gerekli tüm önlemlerin alınmasına, hukuka aykırılığın giderilerek kusurun ağırlığına göre maddi ve manevi tazminata hükmedilmesine, davalı şirketin “…” unvanı kullanmasının tedbiren engellenmesine, yapılacak yargılama sonucunda ise davalarının kabulü ile davalı şirketin müvekkilinin unvan hakkına tecavüz ettiğinin tespitine, davalı tarafın unvanını ayırt edici bir şekilde değiştirmesine, davalı şirkete ait ve tecavüze neden olan unvanı içerir her türlü yazılı, basılı görsel belge, kitap, reklam metni, tabela, dijital materyal, iş yeri panoları, internet siteleri, internet sitesi içerikleri, sair araçlar ve ilgili her türlü malların imhasına, kullanımının önlenmesine, davalının izinsiz kullanım nedeniyle elde ettiği haksız kazanç ve unvana verdiği zarar nedeniyle 20.000,00-TL. manevi tazminata, unvana tecavüz neticesi davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatler karşılığı olarak ise şimdilik 1.000,00-TL. maddi tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; davacı şirketin 14/12/2015 tarihinde Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescil ettirerek koruma altına aldığını ileri sürdüğü … markasına ve unvanına davalı tarafça yapıldığı ileri sürülen tecavüzün ve bu fiil dolayısıyla oluşan haksız rekabetin önlenmesi, davalı şirkete ait unvanın ticaret sicilden terkinine karar verilmesi, davacı şirketin uğradığını ileri sürdüğü maddi ve manevi zararların tazminine yönelik olarak açılmıştır.
Davacı taraf delil olarak; … kayıtları, Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtları, arabuluculuk tutanakları, keşif, bilirkişi incelemesi, tanık beyanları, yemin, isticvap ve diğer tüm yasal delillere dayanmıştır.
Eldeki dava; davacı şirket tarafından Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescil ettirilmiş olan “…” markası ve unvanının, davalı şirketçe haksız olarak “…” şeklinde kullanıldığı, böylece davalı şirketin haksız rekabet ve markaya (unvana) tecavüz oluşturan eylemleri nedeniyle haksız kazanç elde ettiği iddialarına dayalı olup, ticaret unvanına yapılan haksız tecavüzün kaldırılması, tecavüzün önlenmesi ile maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi talepleri içermektedir. Uyuşmazlık, davacı şirketin marka olarak tescil edilmiş unvanı ile davalı şirketin benzer bir unvanı arasındaki benzerliğin karışıklığa ve haksız rekabete sebebiyet veriyor ise davalı şirketin ticaret unvanının terkinine karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 39. ile 52. maddelerinde düzenlenen ticaret unvanı; ticari hayatta kullanılan, taciri diğer tacirlerden ayırt etmeye hizmet eden, bu fonksiyonu ile diğer ayırt edici işaretlerden ayrılan bir tanıtıcı işaret ve ticari işletmenin malvarlığına dahil bir gayri maddi malvarlığı hakkı, TTK.’nun kabul ettiği terim ile bir “fikri mülkiyet hakkı” dır. Ticaret unvanı üzerindeki hak; gayri maddi haklar içinde fikri mülkiyet haklarındandır.
TTK.’nun 11/3. maddesinde ticari işletmenin devri sözleşmesinin aksi öngörülmemiş ise ticaret unvanı ile “diğer fikri mülkiyet haklarını” içerdiği kabul edilmiştir. Bir başka ifade ile ticaret unvanı üzerindeki hakkın bir fikri tür mülkiyet hakkı olduğu açıkça belirtilmiştir.
Davacı taraf dava dilekçesinde davalı şirketin müvekkili şirket adına tescilli olan markaya ve ticari unvana çok yakın bir unvanı kullanmasının haksız rekabet ve marka olarak tescilli unvana tecavüz oluşturduğunu ileri sürerek davalı şirketin tescil ettirdiği unvanın terkinini, haksız rekabetin tespit edilerek durdurulmasını ve bu nedenle uğradığı maddi ve manevi zararların tazminini talep ve dava etmiştir. Diğer bir anlatımla, davacı taraf davadaki taleplerini genel korumaya ilişkin TTK hükümlerine göre oluşturmuş ise de, aynı zamanda marka hakkına ilişkin hükümlere dayalı maddi vakıalara da dayanmış olup, somut olayda özel korumaya ilişkin 6769 sayılı Kanun (556 sayılı KHK) hükümlerinin de tartışılması gerekir.
Türk hukuk sisteminde “adli yargı” yönünden mahkemeler “genel mahkemeler” ve “özel mahkemeler” olarak ayrılmıştır. Genel mahkemeler “hukuk mahkemeleri” açısından; sulh hukuk ve asliye hukuk mahkemesidir. Özel mahkemeler ise “asliye ticaret mahkemeleri”, “aile mahkemeleri”, “iş mahkemeleri”, “fikri ve sınai haklar hukuk mahkemeleri” gibi mahkemelere ayrılmıştır. Adalet Bakanlığı tarafından ihtiyaç hasıl olduğunda ihtisas mahkemelerinin kurulabileceği de Anayasa ve mevzuat gereği olup, hukuk ilişkilerinden doğan davalarda dava konusunun miktarına bağlı kalmaksızın “ihtisas mahkemeleri” kurulması öngörülmüştür. Kurulacak ihtisas mahkemelerinin görevlendirmesinin HSK tarafından belirleneceği kuralı gereğince de Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun tek başına fikri haklara ilişkin olduğu, bu nedenle bu yasanın koruma sınırı içinde yer almayan bir kısım hakların da Kanun Hükmünde Kararname ile korunduğu ve buna göre markaların da 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile koruma altına alındığı ve bu kanun hükmünde kararnamenin 71. maddesinde açıkça bu kanun hükmünde kararnamede ön görülen davalara ilişkin görevli mahkemelerin ihtisas mahkemeleri olduğu belirtilmiş olduğundan, Markaların Korunması Hakkındaki Kanun Hükmündeki Kararname uyarınca bu KHK ‘dan kaynaklanan itilaflara da Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemelerince bakılması yasa gereğidir.
Somut olayda ortada davacı şirketçe tescili sağlanmış bir marka (…) ve ticari unvan söz konusudur. Dava konusu tescilli marka ve unvan yönünden 6769 sayılı Kanun (556 sayılı KHK) hükümlerinin de olaya uygulanması gerekir. Zira davacı şirket Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescilli olan marka hakkına da dayanmakta olup, aynı zamanda ticaret unvanı olarak kullandığı markaya vaki tecavüzün önlenmesini de talep etmektedir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde TTK hükümlerinden ziyade 6769 sayılı Kanun (556 sayılı KHK) hükümlerinin uygulama yeri bulacağı anlaşılmaktadır. Nitekim Yargıtay 20. Hukuk Dairesi de 13/06/2016 tarihli, 2016/4842 Esas, 2016/6845 Karar sayılı kararında bu hususu vurgulanmıştır. Sonuç olarak eldeki davaya bakma görevinin ihtisas mahkemesi olan Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşıldığından, mahkememizin görevsiz olduğuna kanaat getirilmiştir.
Öte yandan Asliye Ticaret Mahkemesi ile özel mahkeme olan Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi arasındaki ilişki görev ilişkisidir. Görevle ilgili düzenlemeler ise kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Mahkeme duruşma yapmadan, yani taraflara tebligat yapıp onları dinlemeden dahi dosya üzerinden yapacağı inceleme üzerine görevsizlik kararı verebilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmış ise veya yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip, karara bağlamalıdır. (Yargıtay 3. HD. 24/04/2018 tarihli, 2016/15479 E. ve 2018/4356 K.)
Açıklanan nedenlerle; eldeki uyuşmazlığın çözümünde yukarıda anılan mevzuat hükümlerin uygulanmasının gerektiği, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin görev alanına giren uyuşmazlığın mahkememizin görev alanına girmediği, dolayısıyla görevli mahkemenin Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olduğu, mahkemenin görevli bulunmasının dava şartlarından olduğu ve taraflarca ileri sürülmese dahi davanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilebileceği, sonuç olarak mevcut davada 6100 sayılı HMK.’nun 114/1-c maddesinde öngörülen dava şartının bulunmadığı, buna göre HMK.’nun 115/2 maddesi gereğince davanın görev dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR: Gerekçede açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının HMK.’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince görev dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-Görevli Mahkemenin … FİKRİ ve SİNAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ olduğuna,
3-HMK’nun 331/2. maddesi gereğince yargılama gideri ve vekâlet ücreti hususunda görevli mahkemece karar verilmesine,
4-HMK’nun 331/2. maddesi son cümlesi uyarınca dosya süresi içinde görevli mahkemeye gönderilmediği takdirde talep halinde yargılama gideri ve vekâlet ücreti hususunda mahkememizce karar verilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde HMK’nun 20/1. maddesi uyarınca 2 (iki) haftalık kesin süre içinde başvurulması halinde dosyanın görevli mahkemesine gönderilmesine, belirlenen süre içinde başvurulmadığı takdirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 20/10/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır