Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/632 Esas
KARAR NO : 2022/143
DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/09/2021
KARAR TARİHİ : 16/02/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında tanzim ve imza olunan 03/07/2007 tarihli “Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi” hükümleri uyarınca taraflar arasında tesis olunan “işçi-işveren” ilişkisinin 03/07/2007 tarihi ile 31/03/2020 tarihi arasında sürdüğünü, müvekkili şirkette 31/03/2020 tarihine kadar satış mühendisi olarak çalışan davalının iş akdinin müvekkili şirketin faaliyet merkezinin şehir dışına taşınması nedeniyle taraflarca karşılıklı mutabakata varılarak ve davalı işçinin tüm tazminatları ile özlük hakları ödenerek fesholunduğunu, iş akdinin feshini müteakip davalının müvekkili şirket ile aynı sektörde, müvekkili şirketin üretmekte olduğu ürünlerle evsaf bakımından aynı nitelikte ürünleri, müvekkili şirketin tasarlayıp kendi ihtiyaçlarına uygun biçimde ürettirdiği makine ve teçhizatı taklit ederek ve müvekkili şirket ile aynı üretim reçetelerini kullanarak ürettiğini, müvekkili şirketin müşteri portföyündeki tüm müşterilerine müvekkili şirkete kıyasla daha düşük fiyatla pazarladığını öğrendiklerini, davalının haksız rekabete sebebiyet verir biçimde ve fiyat kırarak müvekkili şirketin işini ve itibarını zedeler nitelikteki faaliyetlerini halen sürdürdüğünü belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; davalının eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiği hususunun tespitine, davalının haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin mahkemece önlenmesine, müvekkilinin uğradığı müspet ve/veya menfi zararların bu aşamada net olarak hesaplanması güç olduğundan, fazlaya dair her türlü haklarını saklı tutarak şimdilik 10.000,00-TL. maddi tazminatın ve davacı müvekkilinin uğradığı itibar kaybı nazara alınarak şimdilik 10.000,00-TL. manevi tazminatın davalıdan tahsiline, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davalı karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili ise cevap dilekçesinde özetle; huzurdaki davanın görevsiz mahkemede açılmış olduğunu, bu nedenle mahkemece esas yönünden herhangi bir inceleme yapılmaksızın öncelikle görev dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı şirket ile müvekkili arasında rekabet yasağına ilişkin hiçbir yazılı anlaşma ya da taahhüdün bulunmadığını, davacı tarafın dilekçesinde ileri sürdüğü iddialarının ticari hayatın olağan akışına ve gerçeklere aykırılık teşkil ettiğini, davacı tarafın haksız rekabet kural ve ilkeleri ile bağdaşmayan ve ticari koşul ve şartları tamamen göz ardı eden bir yaklaşımla eldeki davayı ikame ettiğini, davacı tarafça ileri sürülen taklit ve benzerlik iddialarının taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, davacı tarafından iddia edilen benzerliklerin ulusal ve uluslararası sektörel şartlar ve özellikler gözetilmeksizin ileri sürüldüğünü ve davacı ile müvekkili arasındaki ilişki işçi-işveren ilişkisi olduğundan, işçi-işveren ilişkisi sonra erdikten sonraki bir aşama için haksız rekabet iddiasının Ticaret Mahkemesi’nin değil İş Mahkemesi’nin görev alanına girdiğini belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; öncelikle davanın görevsizlik nedeniyle reddine, davanın zamanaşımı yönünden reddine, bunların mümkün olmaması halinde ise davanın esastan reddine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin ise davacı karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; davacı şirkette 03/07/2007 ile 31/03/2020 tarihleri arasında sigortalı işçi (satış mühendisi) olarak çalışan davalının, iş akdi sona erdikten sonra davacı şirketle aynı iş kolunda ve haksız rekabet teşkil eden bir takım ticari faaliyetlere giriştiği iddiasıyla eski işvereni şirketçe açılmış maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkin alacak davasıdır.
Davacı taraf delil olarak; … Noterliği’nin 25/12/2020 tarihli – … yevmiye numaralı e-tespit tutanağı, … Noterliği’nin 25/12/2020 tarihli – … yevmiye numaralı e-tespit tutanağı, … Noterliği’nin 04/01/2021 tarihli – … yevmiye numaralı e-tespit tutanağı, … Noterliği’nin 14/01/2021 tarihli – … yevmiye numaralı e-tespit tutanağı, … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2021/… Değişik İş sayılı delil tespiti dosyası, müvekkili şirketin tüm fiziki ve dijital kayıt ve belgeleri, arabuluculuk dosyası, tanık beyanı, bilirkişi incelemesi, keşif, inceleme ve sair her türlü yasal delile dayanmıştır. Davalı taraf ise delil olarak; ticari kayıtlar, yazışmalar, tanık beyanı, bilirkişi incelemesi, davalı kayıtları, sektörel kayıtlar, ürünlere ilişkin belge ve bilgiler ile sair her türlü hukuki delile dayanmıştır.
Davacı vekili 16/02/2022 tarihli duruşmada; davalı … ’ın müvekkili şirkette 03/07/2007 ile 31/03/2020 tarihleri arasında belirsiz süreli iş akdi ile satış mühendisi olarak çalıştığını, davalının işten ayrıldıktan sonra işçi olarak çalıştığı müvekkili şirketin bilgilerini ve müşteri portföyünü kullanarak aynı iş kolunda haksız rekabet oluşturacak şekilde faaliyette bulunduğunu ve bulunmaya devam ettiğini, eldeki davanın niteliği itibariyle mutlak ticari davalardan olduğunu, davalı tarafın görev itirazının yerinde olmadığını, eldeki davada Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olduğunu belirterek, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili ise aynı celsede; görevli mahkemenin İş Mahkemesi olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’unun 1. maddesine göre, “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” Göreve ilişkin düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olduğundan, taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemelerce re’sen incelenir.
Eldeki dava; davacı şirketin eski çalışanı (işçisi) olan davalının, davacının yanından ayrıldıktan sonra rekabet yasağını ihlal eden bir takım ticari faaliyetlerinden ve fiillerinden doğduğu ileri sürülen davacı şirketin maddi ve manevi zararlarının tazminine yönelik olup; mahkememizce öncelikle uyuşmazlığın 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında bulunup bulunmadığı, bu bağlamda mahkememizin mi (Asliye Ticaret Mahkemesi’nin mi) yoksa İş Mahkemesi’nin mi görevli olduğu hususunda değerlendirme yapılması gerekmiştir.
6100 sayılı HMK.’nun 115/1. maddesi uyarınca dava şartlarının bulunup bulunmadığı davanın her aşamasında mahkemece re’sen araştırılır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.
HMK.’nun 114/1-c maddesine göre mahkemenin görevli olması dava şartı olarak düzenlenmiştir. Buna göre; baktığı davada görevli olup olmadığı hususunun mahkemelerce her aşamada re’sen gözetilmesi gerekir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Mahkeme duruşma yapmadan, yani taraflara tebligat çıkarıp onları dinlemeden dahi dosya üzerinden yapacağı inceleme sonucunda görevsizlik kararı verebilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmış ise veya yapılmamış olsa bile mahkeme ilk önce re’sen görevli olup olmadığını inceleyip, karara bağlamalıdır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin İş Mahkemesi’ne verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesi, Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5. maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir.
Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447. maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir.
İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Türk Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir. İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcu gereği zaten rekabet yasağı bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi, varsa zararının tazminini de isteyebilecektir.
Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447. maddesinde; iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş olup, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından değerlendirilmesinin güçlüğü ortadadır.
Bu konuda Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davaları bakımından ticari dava olduğunu benimsemiş ise de; son dönem verdiği güncel kararlarında konuyu yeniden değerlendirmiş ve görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi değil, İş Mahkemesi olduğunu belirleyerek aksi yöndeki kararlarından dönmüştür. (Nitekim; Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 21/12/2021 tarihli, 2021/11745 E. – 2021/16748 K. sayılı, 30/11/2021 tarihli, 2021/10474 E. – 2021/15964 K. sayılı ve 01/06/2021 tarihli, 2021/3076 E. – 2021/9789 K. sayılı ilamları bu yöndedir.)
Somut olayda tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, talebin ileri sürülüş biçimi ve Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin güncel kararlarına göre; eldeki uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444. ve devamı maddelerine dayalı olarak davacı işveren tarafından davalı işçinin rekabet yasağına ilişkin yasa hükümlerini ihlal ettiği ve bu nedenle kendisini zarara uğrattığı iddiasıyla açılmış bulunan maddi ve manevi zararların tazmini talepli eldeki davada; uyuşmazlığın çözüm ve görüm yerinin yani görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi değil, İş Mahkemesi olduğu kanaatine varılarak, davanın usulden reddine dair aşağıdaki gibi karar vermek gerektiği sonucuna varılmıştır.
KARAR: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-HMK 114/1-c bendi gereğince mahkememizin görevsizliği sebebiyle davanın HMK 114/1-c ve 115/2 maddesi gereğince dava şartı noksanlığından usulden reddine,
2-HMK 20. md gereğince süresinde talep halinde dosyanın İstanbul Nöbetçi İş Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2. maddesi gereğince yargılama gideri ve vekâlet ücreti hususunda görevli mahkemece karar verilmesine,
4-HMK’nun 331/2. maddesi son cümlesi uyarınca dosya süresi içinde görevli mahkemeye gönderilmediği takdirde talep halinde yargılama gideri ve vekâlet ücreti hususunda mahkememizce karar verilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde HMK’nun 20/1. maddesi uyarınca 2 haftalık kesin süre içinde başvurulması halinde dosyanın görevli mahkemesine gönderilmesine, belirlenen süre içinde başvurulmadığı takdirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
Dair; HMK’nun 6723 sayılı Kanunla değişik Geçici 3. ve 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, … Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 16/02/2022
Katip …
e-imzalıdır
Hakim …
e-imzalıdır
Bu belge 5070 sayılı Yasa uyarınca güvenli E-İMZA ile imzalanmıştır.