Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/524 E. 2023/467 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/524 Esas
KARAR NO :2023/467

DAVA:Alacak
DAVA TARİHİ:05/06/2017
KARAR TARİHİ:08/06/2023

Yukarıda tarafları ve konusu yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonrasında;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava ve ıslah dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında akaryakıt alım-satımına ilişkin komisyonculuk/aracılık yapılması hususunda 18/05/2010 tarihli sözleşme imzalandığını, işbu ticari ilişki kapsamında akaryakıt alımlarının yapıldığını, davalı şirketin nakit sıkıntısı nedeniyle kendilerine ileriye dönük yapılacak olan akaryakıt alımlarına karşılık avans ödemesi yapıldığını, müvekkilinin iyiniyetle ve basiretli bir tacir olarak yükümlülüklerini ve borçlarını yerine getirmesine ve hatta davalıdan alacaklı olmasına rağmen, davalı tarafça aleyhlerine bir takım davalar açıldığını, müvekkilinin cari hesapta davalıdan alacaklı olduğunu bildirmiş; 06/02/2018 tarihli dilekçesinde açıkladığı üzere cari hesaba dayalı olarak davalıdan 127.592,90 Euro alacaklı olduklarını ileri sürerek bu miktarın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki yapılmış sözleşme gereği yetkili mahkemelerin Avusturya Mahkemeleri olduğunu, taraflar arasında aynı konuya istinaden Avusturya Steyr Eyalet Mahkemesi tarafından görülen ve karar bağlanan dosya bulunduğunu, bu nedenle aynı konuda mükerrer yargılama yapılmasının mümkün olmadığını; müvekkili şirketin davacıdan alacaklı olduğunu, davacı şirketin malvarlığını perdelemek amacıyla başka bir şirket kurduğunu, böylelikle borçlarından kurtulmaya çalıştığını ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddini savunmuştur.
Mahkememizce yapılan yargılama sonrasında 04/03/2021 tarih ve 2017/581 Esas, 2021/185 Karar sayılı kararla derdestlik dava şartı nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş; verilen karar davacı tarafça istinaf edilmiştir.
İstanbul BAM 43. Hukuk Dairesi’nin 02/07/2021 tarih ve 2021/939 Esas, 2021/828 Karar sayılı kararıyla; “Dava, cari(açık) hesap ilişkisinden kaynaklanan alacak davasıdır.
İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, … 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/03/2018 tarihli ve … K sayılı tenfiz kararına konu Avurturya Steyr Bölge Mahkemesi’nin 29/04/2016 tarih ve 3 Cg 15/13a-84 numaralı kararının eldeki dava yönünden derdestlik teşkil edip etmediği noktasındadır.
Tasfiye Halinde(iflas) … firmasının ileri sürdüğü alacak iddiasına ilişkin …Bölge Mahkemesi’nin 29/04/2016 tarih ve 3 Cg 15/13a-84 numaralı kararının tenfizi istemli davada … 2. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından 23/03/2018 tarih ve … K sayılı tenfiz kararı, Yargıtay 11. HD’nin 16/11/2020 tarih ve 2020/2642 E.- 2020/5051 K. Sayılı kararı ile, Avurturya Steyr Bölge Mahkemesi’nin kararına karşı ilgili ülke nezdinde iade-i muhakeme kanun yoluna başvurulduğu, talebin yerinde bulunarak dosyanın yeniden derdest hale geldiği ve dolayısıyla ortada tanıma ve tenfize konu olacak kesinleşmiş bir karardan söz edilemeyeceği, gerekçesi ile bozulmuştur.
Dava şartları, mahkemece bir davanın esası hakkında yargılama yapılabilmesi için gerekli olan koşullardır. Yargılamanın her aşamasında dava şartlarının var olup olmadığı mahkemece re’sen incelenmelidir.
6100 sayılı HMK’nın “dava şartları” başlıklı 114. maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde; “Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması”, yani derdestlik, iç hukukumuzda dava şartı olarak öngörülmüştür. Derdestliğin ilk koşulu, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan bir davanın daha önce açılmış olmasıdır. İkinci koşulu, daha önce açılmış bulunan davanın halen görülmekte ve kesin hükümle sonuçlanmamış olmasıdır. Bu iki koşulun birlikte bulunması durumunda derdestlik söz konusu olmaktadır.
Yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde derdestlik, iç hukukumuzda bir dava şartı olarak düzenlenmesine rağmen 5718 sayılı MÖHUK’ta milletlerarası derdestlik konusunda herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. 6100 sayılı HMK’da olduğu gibi açık bir düzenleme olmadığı sürece yabancı ülkede açılan ve görülmekte olan bir davanın, iç hukukumuzdaki bir dava bakımından derdestlik teşkil edeceğini kabul etmek doğru değildir. Böyle bir kabul, Türk Mahkemelerinin yargı yetkisinin, buna bağlı olarak bir bakıma egemenlik hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracaktır. Öte yandan yabancı bir ülkede açılmış ve görülmekte olan bir dava sonucunda verilecek kararın tanınıp tenfiz edileceği de belli olmadığından milletlerarası derdestliğin kabul edilmesi, yargılamanın gecikmesine sebebiyet vererek davacının adil yargılanma hakkının zedelenmesine neden olacaktır. Yabancı bir mahkemede açılan ve görülen bir davada verilip kesinleşen bir karar bile, ülkemizde ancak tanınıp tenfiz edildiğinde hukuki sonuç doğurmaktadır. Bu gerçeklik karşısında yabancı bir ülkede henüz görülmekte olan bir davanın iç hukukumuz bakımından derdestlik teşkil edeceğini kabul etmek Yasa Koyucu’nun amacına da uygun değildir(Yargıtay 11. HD’nin 11.03.2021 tarih ve 2020/2899 E. – 2021/2319 K. Sayılı Kararı).
Somut uyuşmazlığa gelindiğinde ilk derece mahkemesince yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde Avurturya’da daha önce açılan, tarafları, konusu ve sebebinin aynı olduğu iddia edilen davanın eldeki dava bakımından derdestlik teşkil etmeyeceği kabul edilerek davanın esası hakkında inceleme ve araştırma yapılıp deliller hep birlikte değerlendirilerek varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda, Mahkemece hatalı değerlendirme ve eksik inceleme ile davanın sonuçlandırılması isabetli görülmemiştir.” neden ve gerekçesiyle mahkememiz kararı HMK’nın 353(1)a-4 maddesi gereğince kesin olarak kaldırılmıştır.
Yukarıda değinilen BAM kararı sonrasında dosya mahkememizin yukarıdaki esasına kaydedilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Uyuşmazlığın niteliği itibarı ile çözümü uzmanlık gerektirdiğinden davacı taraf isteminin yerinde olup olmadığının, cari hesap ilişkisine dayalı olarak karşı taraftan bir alacağının bulunup bulunmadığının, bulunuyor ise miktarının tespiti için bilirkişi kurulu raporu alınmasına karar verilmiş, bu yönden davacı taraf ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapmak üzere … 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nden aldırılan bilirkişiler SMMM …, Karayolları Taşımacılığı konusunda uzman … ve Ticaret ve Borçlar Hukukunda nitelikli hesaplamalar konusunda uzman … tarafından sunulan 21/12/2022 tarihli raporun dosya arasında olduğu görülmüştür.
Talimat ile aldırılan bilirkişi kurulu raporunda özetle; davacı tarafın, davalı şirket adına Türkiye’de çalışanı/irtibat elamanı …’e verdiği toplam 191.863,61 Euro bedelli 7 adet çekin geçerli ödeme olarak kabul edilebileceği, davacı şirket tarafından davalıya yapıldığı iddia olunan 200.000 Euro ödemenin yapıldığına ilişkin banka, kasa ya da hesap hareketi tespit edilemediği, bu doğrultuda yapılan hesaplamada davacı şirketin davalı şirkete 72.407,10 Euro borçlu olabileceği; davacı tarafça yapıldığı iddia olunan ödemenin geçerli kabul edildiği takdirde davacı şirketin davalı şirketten 127.592,90 Euro alacaklı olabileceği yönünde görüş bildirilmiştir.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, talimatla aldırılan bilirkişi kurulu raporu ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Tarafların kabulünde olan akaryakıt alım-satımına ilişkin 18/05/2010 tarihli sözleşme gereğince davacı taraf, cari hesap alacağının tahsilini istemiş ise de; talimat ile alınan bilirkişi kurulu raporunda dayanak ve gerekçeleriyle ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, davacı taraf ticari defterlerinde cari hesap alacağına konu, davacı tarafça davalı şirkete yapıldığı iddia olunan 200.000 Euro ödemenin banka ve hesap kayıtlarında yer almadığı gibi ödemenin yapıldığı ileri sürülen kişinin davalı şirket yetkilisi olmadığı, davacı tarafça, ödemenin şirket yetkilisine yapıldığının ispatlanamadığı; başka bir ifadeyle, davacı tarafça yapıldığı ileri sürülen ödeme iddiasının yazılı belgeyle ispatlanamadığı; kaldı ki, yapıldığı ileri sürülen 200.000 Euro’luk ödeme tarihi itibariyle davacı şirket kasasının bu ödemeyi yapmaya müsait olmadığı, dolayısıyla davacının davalı şirketten herhangi bir cari hesap alacağının bulunmadığı aksine, davalı tarafa borcunun bulunduğu kanaatine varıldığından davanın reddine ilişkin aşağıdaki kararı vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın Reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gerekli olan 8.537,12 TL maktu karar ve ilam harcının, başlangıçta yatırılan 7.757,85 TL peşin harçdan mahsubu ile bakiye 8.357,22 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 82.674,48 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
4-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzünde, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkca okunup, usulen anlatıldı.
08/06/2023

Başkan …
¸e-imzalı
Üye …
¸e-imzalı
Üye …
¸e-imzalı
Katip …
¸e-imzalı

Bu belge 5070 sayılı Yasa uyarınca güvenli E-İMZA ile imzalanmıştır.