Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/516 E. 2021/925 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/516 Esas
KARAR NO:2021/925

DAVA:İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:05/08/2021
KARAR TARİHİ:25/11/2021

Yukarıda tarafları ve konusu yazılı davanın mahkememizce dosya üzerinde yapılan inceleme sonrasında;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında … ili, … ilçesi, İncili mahallesi, 73 ada, 235 parsel sayılı taşınmaz üzerinde 48 yatakta … Yaşlı Bakım Evi Rehabilatasyon Merkezi binası anahtar teslim yapım işine ilişkin 03.03.2018 tarihli sözleşme imzalandığını, sözleşmenin 14. maddesine istinaden 30.05.2019 tarihli geçici kabulün yapıldığını, 20.05.2019 kesin kabulün yapılmasına engel bir husus bulunmadığının tespit edilerek taraflar arasında kesin kabul tutanağı imzalandığını, müvekkili tarafından davalı tarafa fatura kesildiğini, hakediş miktarının 554.877,15 TL olduğunu, alacağın tahsili için …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takibine başladıklarını, davalının itiraz etmesi üzerine takibin durduğunu ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle itirazın iptaline, davalının icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirket ile dava dışı … …İnş. Taah. San. ve Tic. Ltd. Şti.arasında 15/01/2018 tarihli Adi Ortaklık Sözleşmesinin imzalandığını, bu adi şirket ile müvekkili arasında 03/03/2018 tarihli sözleşmenin imzalandığını, adi ortaklığın hak ehliyeti bulunmadığını, adi ortaklıkla ilgili dava ve takiplerde alacaklı ve borçlu tarafında ortaklarının tamamının yer alması gerektiği, bu nedenle …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında davacı şirketin hak ehliyeti olmadığını, dolayısıyla taraf ehliyetinin de mevcut olmadığını, takip başlatamayacağını ve adi şirket ortaklarının başlattıkları icra takibinde borçluya karşı birlikte hareket etme zorunluluğunun olduğunu, davacı şirkete hiçbir borcunun bulunmadığını, davacı şirket ile yapılmış herhangi bir sözleşme veya hukuki ilişki bulunmadığını, davacının alacak iddiasında bulunamayacağını, ayrıca müvekkilinin adi ortaklıktan alacaklı olduğunu ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddini savunmuş, davacının kötüniyet tazminatına mahkumiyetini talep etmiştir.
Dava; taraflar arasında yapıldığı ileri sürülen sözleşme gereği hakediş alacağının davalıdan tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın İİK’nın 67.md gereğince iptali istemine ilişkindir.
Bilindiği üzere, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı Kanun’un 5/3. maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında, Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının TTK’de ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrılmıştır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nin 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatını haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği açıktır.
Yine aynı kanunun 16/2.maddesi ise; “Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri ile kamu yararına çalışan dernekler ve gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıflar, bir ticari işletmeyi, ister doğrudan doğruya, ister kamu hukuku hükümlerine göre yönetilen ve işletilen bir tüzel kişi eliyle işletsinler, kendileri tacir sayılmazlar” hükmünü içermektedir.
Yukarıda değinilen hususlar çerçevesinde somut olaya bakıldığında; dava konusu istemin taraflar arasında yapılmış “… İli, … İlçesi, İncili Mahallesi, 73 Ada, 235 Parsel Sayılı Taşınmaz Üzerinde 48 Yatakta … Yaşlı Bakım Evi Rehabilatasyon Merkezi Binası Anahtar Teslim Yapım İşine” ilişkin sözleşmeye dayalı hakediş alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olduğu; davalı taraf (…) tacir olmadığı gibi davanın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen mutlak ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği ve buna bağlı olarak TTK hükümlerinin veya özel kanun hükümlerinin uygulanmasını gerektirir ticari bir uyuşmazlıktan söz edilemeyeceği, uyuşmazlığın çözümünün genel mahkemelerin görev kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmaktadır. Aksi uygulama, Asliye Ticaret Mahkemelerinin kuruluş amacına ve niteliğine aykırı düşecektir.
Bu nedenle uyuşmazlığın görüm ve çözüm yeri Asliye Hukuk Mahkemesi olduğundan mahkememiz eldeki davaya bakmakta görevsizdir. HMK’nın 114.maddesi gereğince görev dava şartı olup, aynı yasanın 115.maddesi gereğince dava şartlarının varlığı ileri sürülmese de yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılması gerekeceğinden HMK’nın 114/1-c ve 115/2.maddeleri gereği görev dava şartı yokluğu nedeniyle aşağıdaki kararı vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın, görev dava şartı yokluğu nedeni ile Usulden Reddine,
2-Görevli mahkemenin İstanbul Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğuna,
3-Karar kesinleştikten sonra HMK’nın 20.maddesi gereğince 2 haftalık yasal sürede taraflardan biri tarafından başvuru halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine, aksi halde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
4-Harç ve yargılama giderinin görevli mahkemece değerlendirilmesine, HMK 331/2. maddesi gereğince davaya başka bir mahkemede devam edilmediği taktirde talep halinde harç ve yargılama giderinin ve gider avansının harcanmayan kısmının mahkememizce karar altına alınmasına,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonrasında oy birliğiyle karar verildi. 25/11/2021

Başkan …
e-imzalı
Üye …
e-imzalı
Üye …
e-imzalı
Katip …
e-imzalı