Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/418 E. 2022/415 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/418 Esas
KARAR NO :2022/415

DAVA:Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:05/11/2012

BİRLEŞEN…. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: : …

DAVA:Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:22/04/2013
KARAR TARİHİ:21/04/2022

Yukarıda tarafları ve konusu yazılı asıl ve birleşen davaların mahkememizce yapılan açık yargılaması sonrasında;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı …’nun davacı şirketin 23.01.2008 -14.03.2012 tarihleri arasında yetkili müdürü olduğunu, davalı tarafından davacı aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, takibe dayanak bononun incelenmesinden bononun malen kaydı içerdiğinin ancak davacı ile davalı arasında herhangi bir mal alışverişi olmadığını, davalı ve dava dışı …’nun işbirliği yaparak ve geçmiş tarihli bono düzenleyerek davacıyı borçlandırmaya çalıştığını ileri sürerek, icra takibinden dolayı davacının borçlu olmadığının tespitine, bononun iptaline ve davalının kötüniyet tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; bononun tanzim tarihinden sonra düzenlenmiş bir bono olmadığını, davalı ile davacı şirket ve tüm ortakları arasında şirketin % 85 hissesini satımı konusunda 15.01.2012 tarihinde sözleşme düzenlendiğini, bu sözleşmeye istinaden davalı tarafından ödemeler yapıldığını, ancak şirketin kamu ve şahsi borçlarının tasfiyesi sonrasında hisse devri gerçekleştirileceğini, takip konusu bononun hisse bedeli olarak davalının ödediği meblağ karşılığında düzenlendiğini, ancak kötü niyetli şirket ve ortaklarının bu devri gerçekleştirmediği gibi şirket hisselerini bir başkasına devrederek davalıyı dolandırdıklarını ileri sürerek davanın reddini savunmuş; davacının tazminata mahkumiyetini istemiştir.
Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı …’nun davacı şirketin 23.01.2008 -14.03.2012 tarihleri arasında yetkili müdürü olduğunu, davalı tarafından davacı aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, davalı ve dava dışı …’nun işbirliği yaparak geçmiş tarihli bono düzenleyerek davacıyı borçlandırmaya çalıştığını, bu hususta suç duyurusunda bulunulduğunu, soruşturmanın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın… soruşturma numaralı dosyası üzerinden devam ettiğini, davacı ile davalı arasında herhangi bir mal ya da para alışverişi olmadığını ileri sürerek, icra takibinden dolayı davacının borçlu olmadığının tespitine, bononun iptaline, davalının tazminata mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalıya birleşen davaya ilişkin herhangi bir tebligat yapılmadığını, bu nedenle herhangi bir savunma yapılamadığını delil ikame edilemediğini, birleşen dava dosyasındaki bononun davacının elden aldığı borç para karşılığı düzenlediğini, davacının borçlu olmadığını ispatlamasının gerektiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Kapatılan …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/11/2013 tarih ve… sayılı kararıyla asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmiş; verilen karar asıl ve birleşen davacı vekili ve asıl ve birleşen davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 22/03/2021 tarih ve 2020/4902 Esas, 2021/2727 Karar sayılı kararıyla; “1-Asıl ve birleşen davanın davacısı vekilinin temyizi yönünden, dava asıl ve birleşen davalarda davacının, bonolardan dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Asıl davada, asıl ve birleşen davanın davacısı vekili, davaya konu 600.000.- TL tutarlı bonoya ilişkin sözleşme hakkında suç duyurusunda bulunduğunu belirtmiş olmasına rağmen, mahkemece TBK’nın 74. maddesi hükmü gereğince, ceza mahkemelerinin maddî fiilin sübutuna ilişkin vermiş olduğu mahkûmiyet kararları hukuk hâkimini bağlayacağından söz konusu soruşturmanın akibeti sorulup beklenilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
2-Asıl ve birleşen davanın davalısı vekilinin temyizine gelince, birleşen dava konusu 200.000.- TL tutarlı bonoda ihdas nedeni olarak nakden ibaresi yer almış, lehdar davalı da vermiş olduğu borca karşılık senedin düzenlendiği savunmasında bulunmuştur. Mahkemece davalının talilde bulunmadığı gözetilerek ispat yükünün birleşen davanın davacısında olduğu kabul edilip varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
3-Bozma sebep ve şekline göre, taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir. ” neden ve gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuş; ticaret mahkemelerinin birleştirilmesine yönelik HSK kararı sonrası anılan mahkemenin kapatılması nedeniyle dosya mahkememize tevzi edilmiştir.
Mahkememizce bozma ilamına uyulmuş, yargılamaya devam olunmuştur.
Asıl dava yönünden yapılan inceleme sonrasında;
Asıl dava yönünden hükmüne uyulmasına karar verilen bozma ilamında işaret edildiği üzere, davaya konusu bonoya ilişkin yapılan suç duyurusu sonrasında, İstanbul CBS’nın … Soruşturma nolu, …nolu kararıyla davalı şüpheli ve diğer şüpheliler hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları ile bozma öncesi alınan bilirkişi kurulu raporu ile birlikte ilk kararda tartışılıp değerlendirildiği üzere; davalı ile birlikte davacı şirket ve ortaklarının da taraf olarak yer aldığı 15.01.2012 tarihli “şirket hissesi alım satım protokolünün” yapıldığı, bu protokolün 6762 sayılı mülga TTK’nın 520. maddesinde öngörülen resmi şekil şartına uyulmadan yapıldığından geçersiz olduğu, dolayısıyla davacı şirket ve ortaklarının …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile takibe konu edilen 15.01.2012 tanzim ve 15.08.2012 vade tarihli, 600.000.- TL bedelli bono bedeli oranında davalıya borçlu olduğu, bonoya dayalı yapılan suç duyurusunda kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği anlaşıldığından asıl davanın reddine, bozma ilamı öncesinde verilen kararla tazminat isteminin reddi yönündeki karara karşı davalı alacaklının bir temyiz istemi olmadığından ve bozma ilamı kapsamı dışında kaldığından usuli kazanılmış hak nedeniyle davalının tazminat isteminin de reddine karar vermek gerekmiştir.
Birleşen dava yönünden yapılan inceleme sonrasında;
Bilindiği üzere, kural olarak İİK’nın 72.maddesine dayalı olarak açılan menfi tespit davalarında borçlu olunmadığı ileri sürülmüş ise; alacağın varlığını ve miktarını kanıtlamak yükümlülüğü alacaklıdadır. Ancak, alacağın kambiyo senedine dayanması halinde bu genel kuralın istisnası olarak borçlu olunmadığının kanıt yükümlülüğü, iddiayı ileri süren borçlu taraftadır.
Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. Ancak, senede “malen” veya “nakden” kaydı yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin talili (nedene, illete bağlanması) anlamına gelir ki, böyle bir durumda kanıt yükümlülüğü yer değiştirir. Senedi talil eden, iddiasını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer (YHGK 17.12.2013 gün 2003/19-781 Esas, 2003/768 Karar sayılı ilamı).
Somut olayda; davacı hakkındaki icra takibi TTK.hükümleri gereğince tüm yasal unsurları taşıyan dava konusu bonoya dayanmaktadır. Söz konusu bononun düzenlenme sebebi bölümünde “nakden” kaydı bulunmaktadır.
Davacı taraf her ne kadar dava konusu bono yönünden davalıya borçlu olmadığını ileri sürmüş ise de, hükmüne uyulan Yargıtay bozma ilamında vurgulandığı üzere, dava konusu 200.000- TL bedelli bonoda ihdas nedeni olarak nakden ibaresinin bulunduğu, bononun davalı tarafça verilen borca karşılık düzenlendiği savunması karşısında, ispat yükü kedisinde olan davacı tarafça bononun bedelsizliğinin kanıt yükü kendisinde olan davacı tarafça yasal kanıtlarla kanıtlanamadığı; bu durumda kayıtsız ve şartsız borç ikrarını içeren, yasal unsurları tam olan takip ve dava konusu bonodan dolayı davacı tarafın borçlu olmadığından söz edilemeyeceği, ayrıca davacının iddiasının ispatı yönünden yemin deliline de dayanmadığı anlaşıldığından, davacı tarafça HMK 200 ve izleyen maddeleri hükümleri uyarınca yasal delillerle kanıtlanamayan birleşen davanın reddine; icra dosyasına yatacak paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde verilen ihtiyati tedbir kararının, icra takibine devam edilmediğinden ve bu nedenle kararın infazının alacaklıya zarar vermediği kanaatine varıldığından davalının tazminat isteminin de reddine karar vermek gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle aşağıdaki kararı vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Asıl Davanın REDDİNE,
2-Koşulları oluşmadığından asıl dava yönünden davalı tarafın tazminat isteminin reddine,
3-Birleşen…….nin … Esas Sayılı Davasının REDDİNE,
4-Koşulları oluşmadığından birleşen dava yönünden davalı tarafın tazminat isteminin reddine,
5-Asıl davada, karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gerekli olan 80,70 TL maktu karar ve ilam harcının, başlangıçta yatırılan 8.910,00 TL peşin harçdan mahsubu ile bakiye 8.829,3‬0 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
6-Asıl davada, davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 47.050,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
7-Asıl davada, davalı tarafından yapılan ve ilk kararda hesaplanan 17,80 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
8-Birleşen davada, karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gerekli olan 80,70 TL maktu karar ve ilam harcının, başlangıçta yatırılan 3.415,50 TL peşin harçdan mahsubu ile bakiye 3.334,80 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
9-Birleşen davada, davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 22.450,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
10-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay’da temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okundu usulen anlatıldı. 21/04/2022

Başkan …
¸e-imzalı
Üye …
¸e-imzalı
Üye …
¸e-imzalı
Katip …
¸e-imzalı