Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/28 E. 2021/1061 K. 22.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/28 Esas
KARAR NO:2021/1061

DAVA:İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:18/01/2021
KARAR TARİHİ:22/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan “itirazın iptali” davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin ambalaj sanayi alanında üretim ve satış işiyle iştigal eden bir şirket olduğunu, davalı şirketin ise fuar organizasyonları işiyle uğraşmakta olduğunu, taraflar arasında 20/12/2019 tarihinde müvekkili şirkekin … isimli fuara katılımını sağlamak üzere sözleşme akdedildiğini, sözleşmeye göre müvekkili şirkete … Salonu isimli salonda 12 metrekarelik bir alan ayrıldığını, söz konusu alanın bedeli olarak ise 23.364,00-TL.’nin belirlenmiş olduğunu, bu bedelin müvekkili şirket tarafından 03/01/2020 tarihinde 11.600,00-TL., 27/01/2020 tarihinde ise 11.764,00-TL. olmak üzere davalı şirkete bankadan hesaba havale yapılmak suretiyle ödendiğini, yapılan ödemelere ilişkin dekontların dilekçe ekinde mahkemeye sunulduğunu, bilindiği üzere 2019 yılının sonunda başlayan ve etkilerini hala sürdüren Corona Virüs salgını nedeniyle ticari faaliyetlerin askıya alındığını veya kısıtlandığını, bu kapsamda fuar organizasyonlarına katılma faaliyetlerinin de kısıtlandığını ve planlanan fuarların yapılmasına olanak bulunmadığını, müvekkili şirketin katılmayı planladığı uyuşmazlık konusu … isimli fuarın da işbu davanın açıldığı tarihe kadar defalarca ertelendiğini, fuarın iptalini müteakip müvekkili şirketçe ödenen bedelin iadesi için davalı şirkete … 37. Noterliği’nden 20/11/2020 tarihli – … yevmiye numaralı ihtarnamenin keşide edildiğini, söz konusu ihtarnamenin davalı tarafa 24/11/2020 tarihinde tebliğ edildiğini, davalı şirketin ihtarnamenin tebliğine rağmen müvekkili şirkete olumlu veya olumsuz herhangi bir dönüş yapmadığını, ihtarnamenin sonuçsuz kalması üzerine …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile davalı şirket aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığını, ancak davalı şirket tarafından haksız ve mesnetsiz olarak borca itiraz edilmesi üzerine takibin durduğunu, davalı tarafın müvekkili şirketçe ödenen sözleşme katılım bedelini iade etmek yerine müvekkiline bir sonraki fuarlara katılmayı teklif ettiğini, normal şartlar altında 15-16 Nisan 2020 tarihleri arasında düzenlenmesi gereken fuarın halen düzenlenmediğini ve ne zaman düzenleneceğinin de belirsiz olduğunu, Corona Virüs salgınının belirsizliği karşısında fuarın düzenlenmesinin halihazırda olanaksız olduğunu, kaldı ki bir fuar düzenlense dahi Covid-19 endişesi nedeniyle fuara katılımın minimum düzeyde olacağını, bu nedenle fuardan beklenilen verimin de alınamayacağını, dolayısıyla müvekkili şirketçe ödenip davalı şirket uhdesinde bulunan fuar katılım bedelinin haksız olarak davalının elinde kalmaya devam edeceğini, mevcut haksız durumun ortadan kaldırılması için mahkemece itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi gerektiğini, Türk Borçlar Kanunu’nun 136. maddesi gereğince borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa borcun sona ereceğini, Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığı tarafından pandemi olarak tanımlanan Corona Virus’ün de mücbir sebeplerden olduğunu ve mevcut borç ilişkisini sona erdirdiğini, bu durumda taraflara karşılıklı borç yükleyen eldeki sözleşmede davalı tarafın davacı müvekkilinden aldığını iade etmesi gerektiğini belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; davalının itirazının iptali ile takibin devamına, davalı borçlu aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili ise cevap dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin tüm hakları …’na ait olan “…” isimli organizasyonu gerçekleştirmek için … ile imzalanan sözleşme kapsamında yetkilendirildiğini ve bahse konu organizasyonu 2019 yılı içerisinde başarılı bir şekilde hayata geçirdiğini, aynı organizasyonun “…” ismiyle 15-16 Nisan 2020 tarihleri arasında … Merkezinde gerçekleştirilmesinin planlandığını ve müvekkili şirketin yine … tarafından organizasyonun gerçekleştirilmesi için yetkilendirildiğini, müvekkili şirketin anılan organizasyon için gerek katılımcılarla ve gerekse sponsorlarla sözleşmeler imzaladığını, gerekli planlamaların ve ayarlamaların da yapıldığını, davacı şirket ile müvekkili şirket arasında bu kapsamda 20/12/2019 tarihinde katılımcı sözleşmesi imzalandığını, davacının sözleşme uyarınca ödemekle yükümlü olduğu 23.364,00-TL.’yi 2020 yılı Ocak ayı içerisinde 2 (iki) taksit halinde müvekkili şirkete ödediğini, Mart 2020 tarihine gelindiğinde Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edilen salgın hastalık riski dolayısıyla alınan önlemler çerçevesinde bahse konu organizasyonun planlanan 15-16 Nisan 2020 tarihleri arasında da yapılabilmesinin mümkün olamadığını, müvekkili şirketin ilk olarak anılan organizasyonu 2 (iki) aylık bir erteleme ile Haziran 2020 tarihinde gerçekleştirebileceğini düşündüğünü ve katılımcılara bu yönde bilgi verdiğini, ancak salgın hastalık riskinin ortadan kalkmaması nedeniyle bu tarihlerde de yapılamadığını, müvekkilinin bu süreçte … ile irtibatlı olarak tüm katılımcı ve sponsorlara gerekli bilgilendirmeleri yaptığını, son olarak bahse konu organizasyonun 09-10 Haziran 2021 tarihleri arasında … Merkezi’nde yapılmasının planlandığını, buna rağmen davacı şirketin ödediği katılım bedelinin iadesine yönelik olarak müvekkili şirket aleyhine icra takibi başlattığını, oysa davacı tarafın katılmak üzere sözleşme imzaladığı organizasyonun müvekkili şirketten kaynaklanmayan ve tahmin edilmesi mümkün olmayan mücbir sebeplerle bugüne kadar gerçekleştirilemediğinin aşikar olduğunu, tacir olan taraflar arasında akdedilen katılım sözleşmesinin 27. maddesinde; mücbir sebep hallerinde katılımcının fuar katılım hakkının başka bir fuara katılım şeklinde kullandırılacağına ve alınan katılım bedelinin iade edilmeyeceğine dair hüküm bulunduğunu, TTK uyarınca basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gereken davacı tarafın imzaladığı ticari mukavelede yer alan katılım koşullarını bilmesi gerektiğini, kaldı ki mücbir sebep halinin sona ermesi ile birlikte organizasyonun gerçekleştirileceğinin müvekkili şirketçe davacı dahil tüm katılımcılara bildirildiğini, dolayısıyla gerek sözleşme hükümleri ve gerekse genel hükümler çerçevesinde davacı şirketin ödediği bedelin iadesini talep etme hakkının bulunmadığını belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; davanın reddine, davacı aleyhine %20’den az olmamak kaydıyla kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, tüm yargılama giderleri ve avukatlık ücretlerinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; taraflar arasında akdedilen 20/12/2019 tarihli fuar katılım sözleşmesi kapsamında davacı şirketin 03/01/2020 ve 27/01/2020 dekontlarla davalı şirkete ödediği toplam 23.364,00-TL. tutarındaki katılım bedelinin iadesi talepli olarak davacı şirketçe davalı şirket aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla girişilen ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK.’nun 67. maddesi gereğince iptali istemine ilişkindir.
Davacı taraf delil olarak; banka dekontları, sözleşme, icra takip dosyası, ihtarname, arabuluculuk dosyası, ticari defter ve kayıtlar, keşif, tanık beyanı, bilirkişi incelemesi, yemin ve sair yasal delillere dayanmıştır.
Davalı taraf ise delil olarak; taraflar arasında imzalanan 20/12/2019 tarihli Katılımcı Sözleşmesi, yapılması planlanan organizasyonun mücbir sebeplerle yapılamadığına dair 21/04/2020 tarihli Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği yazısı, organizasyonun 09-10 Haziran 2021 tarihlerinde yapılmasının planlandığının davacı tarafa bildirildiğine dair mail yazışmaları, davalı şirketin ticari defter ve kayıtları, ilgili Bakanlık genelgeleri, icra takip dosyası, banka kayıtları, tanık beyanı, bilirkişi incelemesi, yemin ve diğer her türlü yasal delile dayanmıştır.
Mahkememizce …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyasının aslı celp edilerek dosyaya kazandırılmıştır. İcra takip dosyasının incelenmesinde; davacı şirket tarafından 16/12/2020 tarihinde davalı şirket aleyhine, 23.364,00-TL. asıl alacak, 286,73-TL. ihtar gideri, 140,83-TL. işlemiş faiz olmak üzere toplam 23.791,55-TL. üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı, Örnek-7 nolu ödeme emrinin davalı borçlu şirkete 23/12/2020 tarihinde tebliğ edildiği, davalı-borçlu şirket tarafından vekili aracılığıyla 28/12/2020 tarihinde icra dosyasına sunulan dilekçe ile yasal süresi içerisinde borca itiraz edildiği, davalının itirazı üzerine takibin durduğu, sonrasında davacı alacaklı şirket vekili tarafından 18/01/2021 tarihinde ve 1 (bir) yıllık hak düşürücü süre içerisinde harca esas değer olarak 23.791,55-TL. gösterilmek suretiyle huzurdaki itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır.
Yasal dayanağını 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesinden alan itirazın iptali davası ile alacaklı; icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK.’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada tespit edilecek husus; borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesidir. İtirazın iptali davaları icra takibine ve takip talebine sıkı sıkıya bağlı davalardan olup; davanın, başlatılan takibin ve vaki itirazın niteliği gereğince takipte talep edilen alacağın varlığı ile miktarını kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafa aittir.
Davacı vekili 15/09/2021 tarihli duruşmada; müvekkili şirketçe davalıya ödenen meblağın ödenip ödenmediği ile ilgili olarak bir ihtilaf bulunmadığını, dosyada bilirkişi incelemesi yaptırılmasına gerek olmadığı kanaatinde olduklarını, ayrıca dava dilekçesinde bildirdikleri ihtarname ile buna ilişkin tebliğ belgesini celse arasında mahkemeye sunacaklarını beyan etmiştir. Davalı vekili ise aynı celsede; davacı tarafın bahsettiği ihtarnamenin müvekkili şirkete tebliğ edildiğini, sözleşmenin 27. maddesinde mücbir sebep halinde katılımcıya sonraki ilk fuara katılım hakkı tanınacağının ve para iadesi yapılmayacağının açıkça düzenlendiğini, mücbir sebebin ortadan kalkmasından sonraki ilk fuarın da 15/09/2021 tarihi itibariyle … Merkezi’nde düzenlenmeye başladığını, bu nedenle huzurdaki davanın reddinin gerektiğini, gerekirse celse arasında davacıya yeni yapılacak olan fuara katılım konusunda yaptıkları çağrıya ilişkin duyuruları sunacaklarını beyan etmiştir.
Taraflarca 15/09/2021 tarihli duruşma sonrasında dosyaya ayrı ayrı beyan dilekçeleri sunulmuş, … 37. Noterliği’nin 20/11/2020 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile bu ihtarnamenin davalı şirkete tebliğine dair tebliğ şerhi dosyaya kazandırılmıştır. Anılan ihtarnamenin davalı şirkete 24/11/2020 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Ayrıca davalı tarafça, davacı şirketin de aralarında bulunduğu katılımcılara gönderilen e-mail mesajları da dosyaya sunulmuştur.
HMK.’nun 266. maddesi hükmüne göre; çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Ancak genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez.
Somut olayda; taraflar arasında 20/12/2019 tarihli fuar katılım sözleşmesinin imzalandığı, davacı şirketçe davalı şirkete sözleşme kapsamında toplam 23.364,00-TL. tutarında ödeme yapıldığı ve sözleşme konusu fuarın önceden kararlaştırılan tarihlerde yapılamadığı hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Covid-19 Corona Virüs salgını nedeniyle sözleşme konusu fuarın kararlaştırılan tarihte yapılamaması sebebiyle, katılım sözleşmesi gereği davacı şirket tarafından davalıya ödenen katılım bedelinin iadesinin talep edilip edilemeyeceği, edebilecekse miktarı, bu konuda davacı tarafça davalı aleyhine girişilen ilamsız icra takibine davalının itirazlarının haklı olup olmadığı, talep edilen alacağın likit olup olmadığı ile icra inkar tazminatı koşullarının somut olayda oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmaktadır.
Gerek eldeki uyuşmazlığın niteliği, gerek dosya kapsamındaki deliller, gerekse tarafların karşılıklı beyanları dikkate alındığında; taraflar arasında akdedilen fuar katılım sözleşmesi gereği önceden belirlenen tarihlerde yapılması planlanan fuarın, Covid-19 pandemi sürecinde alınan önlemler nedeniyle gerçekleştirilememesinin mücbir sebep kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği ile davalı organizasyon şirketinin davacı katılımcıya vermeyi taahhüt ettiği hizmete karşılık olarak ondan aldığı parayı iade etmesi gerekip gerekmediği hususlarının çözümü özel veya teknik bilgiyi gerektirmediğinden ve tamamen mahkememizin hukuki değerlendirmesini gerektirdiğinden, mahkememizce bilirkişi incelemesi yaptırılmasına gerek duyulmamıştır.
Davacı taraf ile davalı taraf arasında fuar katılım sözleşmesi imzalandığı ve davacı tarafça bu sözleşme uyarınca davalıya toplam 23.364,00-TL. ödendiği hususunda taraflar arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Eldeki dava, fuar katılım sözleşmesi gereğince ödenen bedelin iadesi amacı ile başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Fuar ve kongrelere ilişkin imzalanan organizasyon katılım sözleşmeleri karşılıklı iki tarafa borç yükleyen sözleşme tiplerindendir. Her sözleşmenin temel amacı kuşkusuz tarafların karşılıklı olarak edimlerini yerine getirmesidir. Bununla birlikte tarafların kendi kontrolleri dışında gelişen bazı durumlar veya şartlar nedeniyle tarafların sözleşme ile üstlendikleri yükümlülüklerini yerine getirememesi hali “ifa imkânsızlığı” (mücbir sebep) adı ile TBK.’nun 136. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
Doktrin ve uygulamada mücbir sebep; “borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun ya da borcun ihlaline, kaçınılmaz ve mutlak şekilde neden olan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olay” olarak tanımlanmaktadır. (EREN, Fikret: Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, Ankara 2018, 582) Bir olayın mücbir sebep olarak nitelendirilebilmesi için o olayın önceden sezilemez, karşı konulamaz olması ve harici bir etkenden ileri gelmiş olması gerekir.
Somut olay yönünden salgın hastalığının “mücbir sebep” olarak kabul edilip edilmediğini irdelemek gerekmektedir. Salgın hastalık, insandan insana bulaştığı için, geniş bir coğrafi alana yayıldığı için, bu konuda alınan önlemler ticaret hayatında kısıtlamalar getirdiği için “mücbir sebep” sayılacağı konusunda şüphe yoktur. Corona Virüs (Covid-19) pandemisi nedeniyle T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından ülkedeki tüm fuarların, toplantıların ve benzeri organizasyonların ertelenmesi, mücbir sebep için aranan bütün unsurları taşımaktadır. Mücbir sebep halinde taraflara düşen yükümlülük ise, ifa imkânsızlığını diğer tarafa bildirmek ve zararın doğması ya da artmaması için gereken tedbirleri karşı tarafla iş birliği içinde almaktır.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) uyarınca ifa imkansızlığı, borcun ifasının borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşması halinde borcun sona ermesidir. TBK.’nda düzenlenmeyen geçici ifa imkansızlığı, pek çok sözleşmede karşımıza çıkabilen bir ifa engelidir. Mevzuatta ifa imkansızlığı düzenlenirken sürekli imkansızlık ve geçici imkansızlık ayrımına gidilmemiştir. Geçici ifa imkansızlığının, geçici olduğu göz önünde bulundurulduğunda aslında gerçek anlamda bir imkansızlık olmadığı söylenebilir. Ancak zaman kavramının ön plana çıktığı bu ayrım uygulamada kullanılmaktadır ve bu ayrıma göre ifa önündeki engel devamlı nitelikteyse sürekli ifa imkansızlığı, ifa önündeki engel geçici nitelikteyse geçici ifa imkansızlığı söz konusu olacaktır.
Somut olayda davalı organizasyon şirketi, mücbir sebep halinin sona ermesi ile birlikte taahhüt ettiği fuar organizasyonunun ileri bir tarihte mutlaka gerçekleştirileceğini, bu durumu davacı şirket dahil tüm katılımcılara bildirildiğini, o halde davalı şirketin de ileri bir tarihte yapılması muhtemel fuarın gerçekleştirilmesini beklemesi gerektiğini, dolayısıyla davacıdan aldığı paraların iadesinin mümkün olmadığını iddia etmektedir. Buradaki geçici imkansızlığın varlığı, beraberinde tarafların bu sözleşmeyle ne kadar süre bağlı kalacakları sorununu da beraberinde getirmektedir. Zira bazı özel durumlarda tarafları o sözleşme ile bağlı saymak hem tarafın ekonomik özgürlüğünü engeller, hem de bir başkası ile sözleşme yapma fırsatını ortadan kaldırır.
Uygulamada, geçici imkânsızlık halinde tarafların o sözleşmeyle bağlı tutulma süresine “akde tahammül süresi”denilmektedir. Bu sürenin gerçekleşip gerçekleşmediğini de her somut olaya göre ve onun çerçevesinde değerlendirmek gerekir.
Eldeki uyuşmazlık yönünden davanın tarafları arasında akdedilen sözleşmeye konu fuarın (organizasyonun) yapılmasının planlandığı tarih 15-16 Nisan 2020 tarihleri arasıdır. Davacı şirketin fuar katılım bedelini eksiksiz olarak davalıya ödediği, fuarın gerçekleşmesi için ise yaklaşık 7 (yedi) ay kadar beklediği, bu sürenin hiç de kısa bir süre olmadığı, davacı şirketin 7 (yedi) ay sonra davalı tarafa 20 Kasım 2020 tarihinde ihtarname gönderdiği, bu tarihe kadar aksiyona geçmediği dosya kapsamı ve tarafların beyanları ile sabittir.
Davacı taraf, … 37. Noterliği’nden davalı şirkete keşide ettiği 20 Kasım 2020 tarihli ve … yevmiye ihtarnamede özetle; müvekkili şirketin 15-16 Nisan 2020 tarihlerinde … Merkezi’nde düzenlenecek olan “12. …” isimli fuara tanıtım katılmak için davalı ile imzaladığı sözleşme gereğince 23.364,00-TL. bedel ödeme yükümlülüğü altına girdiğini, davalı karşı yanın ise fuarı gerçekleştirme ve müvekkiline … salonunda 12 m2’lik alan tahsis etme yükümlülüğünü üstlendiğini, mücbir sebep niteliğindeki Corona Virüs salgını nedeniyle ülkede tüm fuarların iptal edilmiş olduğunu, işbu ihtamamenin keşide edildiği tarihe kadar da sözleşmeye konu fuarın yapılamadığını, Corona Virüs salgınının sözleşmenin ifasını tarafların kusuru olmaksızın imkânsız hale getirdiğini, sözleşme konusu fuarın iptal edilmesi nedeniyle müvekkili şirketçe ödenen 23.364,00-TL.’nin herhangi bir mesnedinin kalmadığını, sözleşme gereği davalı şirkete ödemiş oldukları bedelin başkaca bir fuara katılım hakkı bedeli olarak davalı şirket uhdesinde tutulmasını da kabul etmediklerini, sonuç olarak fuar katılım bedeli olarak ödedikleri 23.364,00-TL.’nin sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince müvekkiline iadesinin gerektiğini belirterek ihtarnamenin tebliğinden itibaren 3 (üç) gün içinde müvekkili şirketin bildirilen banka hesabına iadesini (yatırılmasını), aksi takdirde alacağın tahsili için gerekli yasal yollara başvurulacağını ihtar etmiştir.
Dava konusu fuar için sözleşmede belirlenen tarihten sonra sözleşmenin ifa edilmesi, davacı şirket için sözleşme yapılmasındaki amacı gerçekleştirmeyecek ise artık sözleşmenin feshi koşullarının doğduğunun ve davacı için erteleme seçeneğinin değerlendirilmesinin zorunlu olmadığının kabulü gerekir. Zira somut olayda; Covid-19’dan (Corona Virüs’ten) kaynaklı mücbir sebep halinin mevcut olduğu ve ne zaman ortadan kalkacağının da belirsiz olduğu dikkate alındığında, taraflar arasında imzalanmış olan fuar katılım sözleşmesinin ifa edilmesi olanağının kalmadığını düşünen davacı şirketin sözleşmeyi feshetmesi söz konusu olabilir.
Davacı şirket anılan ihtarname ile akdi ilişkiyi sonlandırılmak istediğini, davalı şirketin ileride yapacağı fuara katılmak istemediğini, ödediği bedelin ileride yapılacak bir fuar için davalı şirket uhdesinde kalmasına da rıza göstermediğin açık ve net olarak ortaya koymuştur.
6098 sayılı TBK.’nun 136. maddesine göre; “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder.”
Diğer taraftan 6098 sayılı TBK.’nun sebepsiz zenginleşmeyi düzenleyen 77. maddesinde “Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür.” hükmü bulunmaktadır. Buna göre; geçerli bir nedene dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerine kayan değerler, sebepsiz zenginleşme teşkil etmektedir. Hukuka uygun bir neden olmadan bir kişinin mal varlığından yararlanarak kendi mal varlığını artıran kimse, TBK.’nun 77. ve devamı maddeleri uyarınca elde ettiğini diğer tarafa geri vermekle yükümlüdür.
Somut olayda olduğu gibi sözleşme taraflara karşılıklı borç yüklüyorsa, imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu (davalı) sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davalı şirketçe kendisine ödenen (ifa edilen) edimi (parayı) geri vermekle yükümlüdür. Yani hizmet bedelini almış kişi aldığı parayı iadeyle yükümlüdür. Bu noktada bir kişinin mal varlığı değerlerinde meydana gelen artışın nedeni başta geçerli ve hukuka uygun bir sebep var iken sonradan bu sebep ortadan kalkabilir.
Bu kapsamda başta hukuka uygun olarak akdedilmiş bir sözleşme Covid-19 gerekçesiyle sonlandırıldığında, tarafların edimleri için geçerli neden olan “sözleşme” ortadan kalkmış olacağından, edimini ifa eden taraf (davacı şirket) sözleşmeye istinaden sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca ifa ettiği edimin iadesini davalıdan talep edilebilecektir.
Diğer taraftan 2004 sayılı İİK.’nun 67/2 maddesine göre; icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması, borçlunun da itirazında haksız olması yasal koşullardandır. İcra inkâr tazminatı, aleyhinde yapılan icra takibine haksız olarak itiraz eden borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunların dışında alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 09/10/2019 tarihli, 2019/4054 Esas ve 2019/7699 Karar ve 04/06/2020 tarihli, 2020/2083 Esas ve 2020/2727 Karar sayılı ilamları)
İddia, savunma, taraflar arasında akdedilen sözleşme hükümleri, … 37. Noterliği’nin 20 Kasım 2020 tarih – … yevmiye nolu ihtarnamesi, icra takip dosyası ve dosyada toplanan deliller hep birlikte değerlendirildiğinde; davacı şirket tarafından davalı şirkete keşide edilen ihtarnamede akdi ilişkiyi sonlandırdığını ve davalı şirketin ileride yapacağı fuara da artık katılmak istemediğini serbest iradesi ile açıkça beyan ettiği, ayrıca davalıya ödediği bedelin ileride yapılacak bir fuar için dahi davalı şirket uhdesinde kalmasına rıza göstermediğini deklare ettiği, takip ve dava konusu yaptığı tutarın ise ihtarnamenin tebliğinden itibaren 3 (üç) gün içinde bildirdiği banka hesabına iadesini (yatırılmasını), aksi takdirde alacağın tahsili için gerekli yasal yollara başvurulacağını talep ve ihtar ettiği, anılan ihtarnamenin davalı şirkete 24/11/2021 tarihinde tebliğ edildiği, TBK’nun 136. maddesi uyarınca taraflara karşılıklı borç yükleyen davaya konu sözleşmede kendi edimi yönünden imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan davalı şirketin, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davalı şirketçe kendisine ödenen (ifa edilen) edimi (aldığı parayı) ona (davacıya) geri vermekle yükümlü olduğu, ancak tebliğ aldığı ihtarnameye rağmen aldığı 23.364,00-TL. bedeli iade etmediği, davalı şirketin 27/11/2020 tarihi itibariyle temerrüde düştüğü, her iki taraf da tacir olduğundan tacir olan taraflar arasındaki para alacağına avans faizi yürütülmesi gerektiği, mahkememizce re’sen yapılan hesaplamaya göre davalı şirketin temerrüt tarihi olan 27/11/2020 ile takip tarihi olan 16/12/2020 tarihi arasındaki 19 gün için davacı şirketin davalıdan 121,62-TL. işlemiş avans faizi talep edebileceği, böylece davacı şirketin takip tarihi itibariyle davalı şirketten 23.364,00-TL. asıl alacak, 121,62-TL. işlemiş faiz olmak üzere toplam 23.485,62-TL. alacaklı olduğu, buna göre davalı yanın 23.485,62-TL.’ye yönelik itirazının haksız olduğu ve İİK.’nun 67. maddesi gereğince iptalinin gerektiği, ayrıca İİK.’nun 67/2 maddesinde düzenlenen icra inkar tazminatının amacı alacağın tahsilini geciktirmeye yönelik haksız itirazları önlemek olduğundan, takip konusu para alacağı da likit ve önceden belirlenebilir olduğundan, ayrıca davalı şirketin itirazları da haksız olduğundan, davacı lehine kabul edilen alacağın %20’si oranında hesaplanan icra inkar tazminatını da kapsar şekilde davanın kısmen kabulüne, davacının fazlaya ilişkin isteminin ise reddine ilişkin olarak aşağı gibi karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Gerekçede açıklandığı üzere;
1-Davanın kısmen kabulü ile; davalı şirketin …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında 23.364,00-TL. asıl alacak, 121,62-TL. takip öncesi işlemiş faiz olmak üzere TOPLAM 23.485,62-TL.’ye yönelik itirazının iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek (yıllık %13,75 oranını geçmemek üzere) avans faizi uygulanmak suretiyle takibin talepnamedeki diğer kayıt ve şartlarda aynen devamına, davacının fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-İtirazın iptaline karar verilen miktar üzerinden %20 oranında hesaplanan 4.697,12-TL. icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Davacı tarafından yapılan 286,73-TL ihtarname giderinin yargılama giderleri içerisinde hesaplanmasına,
4-Alınması gerekli 1.604,30-TL. karar ve ilam harcından 406,31-TL. peşin harç + icraya yatan harcın mahsubu ile kalan 1.197,99-TL. harcın davalıdan alınarak maliyeye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından yatırılan 406,31-TL. peşin harç +icra yatan harcın davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
6-1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin 1.303,03-TL’sinin davalıdan 16,97-TL’sinin davacıdan alınıp maliyeye gelir kaydına,
7-Davacı tarafından yapılan 386,28-TL. (59,30-TL başvuru harcı, 8,50-TL. vekalet harcı, 31,75-TL. posta masrafı, 286,73-TL ihtarname gideri olmak üzere toplam 386,28-TL.) yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre 381,31-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, geriye kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davacı taraf vekille temsil olunduğundan, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 5.100,00-TL. vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/2 uyarınca hesap ve taktir olunan 305,93-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10-Taralarca yatırılan gider avansından geriye kalanın karar kesinleştiğinde taralara iadesine,
Dair; HMK.’nun 6723 sayılı Kanunla değişik Geçici 3. ve 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere bir başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 22/12/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır