Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/228 E. 2021/608 K. 12.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/487 Esas
KARAR NO:2021/448

DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:02/08/2019
KARAR TARİHİ:10/06/2021

Yukarıda tarafları ve konusu yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonrasında;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile davalı … – …arasında imzalanmış Standart Üye İş Yeri Sözleşmesi istinaden davalıya pos cihazı tesis edildiğini, pos cihazında kartı kullanılan bankalarla yapılan yazışmalar neticesinde, mail order yoluyla yapılan harcama itirazlarının tamamının şüpheli işlem olduğunun tespit edildiğini ve pos cihazının kullanıma kapatıldığını, davalının hesaplarında yeterli bakiye bulunmaması nedeniyle banka alacağının karşılanamadığını, banka alacağının çekilen ihtara rağmen ödenmemesi üzerine alacağın tahsili için başlatılan …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına davalı tarafça itiraz edildiğini ve takibin durduğunu ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle itirazın iptaline, davalının icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile davacı banka arasındaki ticari ilişki kapsamında, davacı tarafça müvekkilinin işyerine pos cihazı kurulduğunu, ilk kurulumda mail ordere kapalı olan sistemin, davacı banka müşteri temsilcisi ile yapılan görüşme sonrasında aktif hale getirildiğini ancak, sistemin kullanımı, detayları, riskleri konusunda yazılı ya da sözlü olarak herhangi bir uyarı ve ya bilgilendirme yapılmadığını; dava dışı … ve… yetkililerinin verdiği ihtiyaç listesinin üzerine müvekkilinin karını ekleyerek, dava dışı şirket kaşesi ile imzalanan ve kredi kartının tüm bilgilerini içeren mail order formunun verilmesi ile ön ödeme tutarını kart bilgileri üzerinden pos cihazına girdiğini ve paranın müvekkili hesabına geçtiğini, ilerleyen günlerde mail order alışverişlerinin sorunsuz şekilde hesaba geçtiğini, yapılan harcamaların sahte işlemler olduğu yönünde itirazlarla karşılaşan davacı bankanın ödemeleri durdurduğunu ve pos sistemini kapattığını, müvekkilinin yeterli bilgiye sahip olmadığını ve bu nedenle işlemlerdeki usulsüzlüğü fark edemediğini, davacı bankanın zararın doğmasına ve artmasına sebep olduğunu, oluşan zararın davacının kendi kusurundan kaynaklandığını, müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddini savunmuş, davacının kötüniyet tazminatına mahkumiyetini talep etmiştir.
Takibin başlatıldığı, …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası getirtilmiş, yapılan incelemede, davacı tarafça, davalı borçlu hakkında davaya dayanak yapılan Standart Üye İşyeri Sözleşmesinden kaynaklanan alacağın fer’ileri ile birlikte tahsili amacıyla ilamsız icra takibine girişildiği, ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 günlük yasal süre içerisinde davalı borçlunun yetkiye ve borca yönelik itirazı üzerine takibin durduğu ve yasal 1 yıllık süre içerisinde davacı tarafça, itirazın hükümden düşürülmesine yönelik dilekçede ileri sürülen nedenlerle eldeki davanın açıldığı görülmüştür.
Dava; taraflar arasında yapılmış Standart Üye İşyeri Sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili amacı ile davalı borçlu hakkında başlatılan takibe vaki itirazın İİK 67.md gereği iptali istemine ilişkindir.
Davalı taraf icra dairesinin yetkisine itiraz etmiş ise de; takip ve davaya dayanak taraflar arasındaki Standart Üye İş Yeri Sözleşmesi’nin Yetkili Merciler Başlıklı 23.maddesinde İstanbul Mahkeme ve İcra Daireleri’nin yetkili kılındığı öngörülmüş ve anılan yetki sözleşmesinin HMK 17.maddesine göre geçerli olduğu anlaşıldığından, davalının icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı yerinde görülmemiştir.
Davanın, başlatılan takibin ve vaki itirazın niteliği gereği, takipte talep edilen alacağın varlığı ile miktarını kanıtlamak yükümlülüğü davacı tarafa aittir. Bu kapsamda, davacı tarafça bildirilen deliller toplanmış, taraflar arasındaki sözleşme ile eklerinin ve borçluya tebliğ edilen hesap kat ihtarının dosya arasında olduğu görülmüştür. Uyuşmazlığın niteliği itibarı ile çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden bilirkişi raporu alınmasına karar verilerek, dosya, ekleri ve getirtilen-sunulan belgelerle birlikte konusunda uzman bankacı bilirkişi …’e tevdi edilmiş, adı geçen bilirkişi tarafından düzenlenen 22/12/2020 tarihli bilirkişi raporunun dosya arasında olduğu görülmüştür.
Alınan bilirkişi raporunda özetle; davacı banka ile borçlu davalı arasında imzalanan Standart Üye İşyeri Sözleşmesine istinaden davalıya POS hesabı açıldığı ve akabinde davalının cihazını aktif olarak kullandığı; davalı işletmenin mail order/tele order sistemi ile pos üzerinden yaptığı satışların, ilgili kart hamilleri tarafından harcama itirazlarına uğradığı, bu durumun bankaca değerlendirilmesi sonrasında davalı tarafça ispat edilemeyen haksız satış tahsilatlarından kaynaklı olarak davacı banka tarafından itirazda bulunan kart hamillerine iade/ödeme yapıldığı ve davalı işletmenin hesabına borç kaydedildiği, bu kapsamda takip tarihi itibariyle davacı bankanın, taleple bağlı kalınarak 471.926,97 TL asıl alacak, 35.799,88 TL işlemiş faiz, 1.789,99 TL BSMV olmak üzere toplam 509.516,84 TL alacağının bulunduğu; asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %46,50 oranında temerrüt faizi istenebileceği bildirilmiştir.
Alınan bilirkişi raporu, gerekçeli, denetlenebilir, dosya içeriğine uygun ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli görüldüğünden, rapora yönelik davalı taraf itirazları yerinde görülmemiş, mahkememizce de benimsenmiş ve hükme esas alınmıştır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları ile incelenen takip dosyası, alınan ve benimsenen bilirkişi raporu, toplanıp değerlendirilen delillere göre; taraflar arasındaki Standart Üye İşyeri Sözleşmesi kapsamında, davacı banka tarafından davalıya pos hesabı açıldığı ve akabinde mail order/tele order sistemi ile pos üzerinden satışların gerçekleştirildiği ancak, kart hamilleri tarafından yapılan harcama itirazları üzerine durumun bankaca değerlendirilmesi akabinde şüpheli işlemlerden kaynaklı davalı tarafça ispat edilemeyen haksız satış tahsilatlarından dolayı itirazda bulunan kart hamillerine davacı banka tarafından iade/ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında imzalanan 13/04/2017 tarihli Standart Üye İşyeri Sözleşmesi’nin 13.maddesinde, satış belgesi düzenlemeden yapılan satışlar ve gerçek dışı veya usulsüz işlemler nedeniyle davacı banka tarafından yapılan ödemelerden davalının sorumlu olacağı ve aynı sözleşmenin 16.maddesi gereğince banka kayıtlarının münhasıran delil niteliğinde olduğu kararlaştırılmış olup; davalının sözleşmenin bu hükümlerinin geçersizliğine veya sözleşmeye attığı imzaya herhangi bir itirazı bulunmamaktadır. Dolayısı ile sözleşme hükümleri tarafları bağlayıcı niteliktedir.
Davacı banka tarafından, harcamalara itiraz eden kart hamillerine yapılan veya daha sonra davalıdan tahsili talep edilen ödemeler, davalının hiçbir mal veya hizmet satışı yapmaksızın mail order/tele order sistemi üzerinden yaptığı usulsüz işlemler nedeniyle hesabına geçmesini sağladığı nakit para olup; bu paranın ön ödeme olarak davalı hesabına geçtiği, herhangi bir mal veya hizmet satışı karşılığı olmadığı davalının da kabulündedir (Cevap dilekçesinin 3.sayfasındaki açıklamalar). Başka bir anlatımla davalı; hesabına geçen bu paranın, yapılan bir hizmet veya mal satışı karşılığı olmadığını ikrar etmiş olup; bundan sonra yapılacak araştırma, banka zararına olarak davalının edindiği ve ödemek istemediği haksız kazanç miktarının belirlenmesi yönünde olmuştur.
Yukarıda özetlendiği şekliyle davalı tarafça yapılan gerçek dışı ve usulsüz işlemler nedeniyle davacı banka tarafından kart hamillerine yapılan ödemelerin, taraflar arasındaki sözleşme hükümleri gereğince davalıdan tahsilinin gerekeceği kuşkusuzdur. Takipte talep edilen alacağın varlığının ve miktarının belirlenmesi için mahkememizce görevlendirilen bankacı bilirkişi tarafından, yine taraflar arasındaki geçerli olan delil sözleşmesi gereği davacı banka kayıtları üzerinde gerekli ve yeterli inceleme yapılarak takip tarihi itibariyle talep edilmesi gereken asıl alacak ve fer’ileri denetime elverişli olarak düzenlenen ve dosyaya sunulan raporla belirlenmiştir.
Benimsenen bilirkişi raporunda dayanak ve gerekçeleriyle açıklandığı üzere davacı bankanın, takip tarihi itibariyle 471.926,97 TL asıl alacak, 35.799,88 TL işlemiş faiz, 1.789,99 TL BSMV olmak üzere toplam 509.516,84 TL alacaklı olduğu, tespit edilen toplam 509.516,84 TL alacak miktarına yönelik davalı borçlunun vaki itirazının yukarıda açıklanan nedenlerle haksız olduğu ve İİK’nun 67.maddesi gereğince iptalinin gerektiği; bu miktarı aşan davacı isteminin raporda açıklanan nedenlerle yerinde olmadığı anlaşılmış; alacak likit ve itiraz haksız olduğundan kabul edilen alacak miktarı üzerinden davalının icra inkar tazminatına mahkumiyetine, reddedilen miktar yönünden alacaklının kötü niyetinin kanıtlanamamış olması nedeniyle, davalı-borçlu tarafın kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
Diğer yandan davalı tarafın hiçbir mal veya hizmet satışı yapmadan elde ettiği haksız kazancı kabul etmekle birlikte, dürüstlük kuralları gereğince bunu sahibine iade etmesi gerekirken; savunmalarını davacı bankanın ve kart hamillerinin kusurlarına dayandırması kötüniyetli olduğundan açık göstergesidir. Kötüniyet, sebebi ne olursa olsun hiçbir hukuk düzenince korunamaz. Bankanın ya da kart hamillerinin tam kusuru dahi, davalının haksız edindiği bu kazancın iadesine engel değildir. Talep haksız fiil sorumluluğuna dayandırılmıyor ki tarafların kusuru zararın dağılımında dikkate alınsın. Bu nedenle davacının veya kart hamillerinin kusur durumlarının araştırılmasına gerek görülmemiştir.
İşte yargılamanın başından sonuna kadar davalı vekilinin verdiği bazı dilekçelerinde hukuki dinlenilme hakkı, savunma hakkı gibi kavramları çarpıtmak suretiyle mahkememizce alınan kimi ara kararlara yönelik kullanılan hukuki nezaket ve terbiye dışı “…derinlik, seviye,…” gibi kimi sözcüklerin temelinde de yine aynı kötüniyetli savunma mantığı vardır. Uyuşmazlık, davalının edindiği haksız kazancın iadesinin gerekip gerekmeyeceği noktasında olup; davalı vekili uyuşmazlığı, dosyanın bilirkişiye nasıl verildiği sorununa indirgeyerek yargılamayı ısrarla sürüncemede bırakma çabasında olmuştur. Dünyanın hiçbir yerinde de bu tür çirkin yakıştırma ve değerlendirmelere savunma, hukuki dinlenilme hakkı denmesi mümkün değildir.
Her ne kadar davalı tarafça mahkememiz heyeti HSK’na şikayet edilmek suretiyle reddedilmiş ise de; reddin yapıldığı yargılama aşaması ile ileri sürülen ret sebeplerine göre, ret talebinin açıkça davayı uzatmaya yönelik olduğu; ileri sürülen nedenlerin, nihai karara yönelik yasa yolu nedeni olarak ileri sürülebilecek nitelikte olduğu kanaatine varıldığından HMK’nun 41.madde gereğince geri çevrilmesine karar vermek gerekmiş ve açıklanan nedenlerle aşağıdaki gibi karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
Davanın KISMEN KABULÜ ile,
1-Davalı borçlunun ….İcra Müdürlüğü’nün … Esas Sayılı dosyasında 471.926,97 TL asıl alacak, 35.799,88 TL takip tarihine kadar işlemiş faiz ve 1.789,99 TL BSMV olmak üzere toplam 509.516,84 TL’ye yönelik itirazının iptali ile, takibin asıl alacak miktarına takip tarihinden itibaren yıllık %43,50 oranında faiz ve faizin %5’i oranında BSMV uygulanmak suretiyle takibin devamına,
2-İtirazın iptaline karar verilen miktar üzerinden %20 oranında hesaplanan 101.903,36 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Davacı tarafın fazlaya ilişkin istemlerinin reddine,
4-Reddedilen miktar yönünden koşulları gerçekleşmediğinden davalı tarafın tazminat isteminin reddine,
5-Alınması gerekli 34.805,09-TL karar ve ilam harcından 8.705,88,-TL peşin ve icraya yatan harcın mahsubu ile geriye kalan 26.099,21-TL harcın davalıdan alınıp maliyeye gelir kaydına,
6-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan peşin ve icraya yatan harç 8.705,88 TL’nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
7-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 42.525,84 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
8-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince reddedilen miktar yönünden hesap ve takdir olunan 269,62 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
9-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL başvuru harcı, 6,40 TL vekalet harcı, 1.000 TL bilirkişi ücreti ve 126,60 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 1.177,40 TL’nin kabul ve red oranına göre 1.176,77 TL’sinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
10-Davacı tarafça yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzünde, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkca okunup, usulen anlatıldı. 10/06/2021

Başkan …
e-imzalı
Üye …
e-imzalı
Üye …
e-imzalı
Katip …
e-imzalı