Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/649 E. 2022/59 K. 31.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/649 Esas
KARAR NO : 2022/59

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 27/11/2020
KARAR TARİHİ : 31/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı üçüncü kişi durumunda bulunan … LTD. ŞTİ ile davacı arasında finansal kiralama sözleşmesi bulunduğunu, davacının söz konusu sözleşmenin kefillerinden biri olduğunu, dava dışı üçüncü kişinin yapması gereken taksit ödemelerini yapmaması sebebiyle davalının dava dışı üçüncü kişi ile birlikte davacıya da Beşiktaş … Noterliğinin 02.10.2020 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesini ihtarname keşide ettiğini, davacı tarafından buna cevap olarak Kadıköy … Noterliğinin 23.11.2020 tarihli ve …yevmiyeli cevabi ihtarnamesinin gönderildiğini, keşide edilen ihtarname ile verilen 60 günlük süre dolmadan 10.11.2020 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası üzerinden takibe girişildiğini, takibe konu senetlerin finansal kiralama sözleşmesi gereği ödenmesi gereken taksitlere ilişkin bulunduğunu, ayrıca dava dışı üçüncü kişi tarafından verilmiş bir de ipotek bulunduğunu, buna rağmen finansal kiralama sözleşmesinin tarafı olmayan davacının takibe maruz bırakıldığını, bunun İİK 45 hükmüne aykırılık oluşturduğunu, davacının kefillerden sadece biri olduğunu, finansal kiralama sözleşmesinin matbuu olarak hazırlandığını, şartlarını değerlendirme ve tartışma imkanının bulunmadığını, dava dışı üçüncü kişinin ödeme planında değişiklik talebi ile davalıya başvurduğunu, kefil olunan alacağın ipotekle temin edilmiş bulunması sebebiyle öncelikle ipotekli taşınmaza başvurulmasının gerektiğini, haksız yapılan icra takibinin davacı yönünden iptali ile icra ve inkar tazminatına hükmedilmesi talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının finansal kiralama şirketi olduğu, dava konusu işlemin dava dışı … VE TİC. LTD. ŞTİ ile davalı arasında imzalanan 18.07.2018 tarihli sözleşmeye dayalı olduğunu, söz konusu sözleşmenin ayrıca Finansal Kurumlar Birliği’ne 27.07.2018 tarihinde tescil edildiğini, davacının bu sözleşmede kefil olduğunu, ayrıca dava dışı şirket tarafından da ipotek verildiğini, finansal kiracı şirketin taksitleri zamanında ödememek suretiyle temerrüde düştüğünü, bu sebeple ihtarname keşide edildiğini, ihtarnamede belirtilen 60 günlük süresinin fınansal kiralama sözleşmesinin feshine yönelik olduğunu, bu süre geçtiği için finansal kiralama sözleşmesinin de fesih edildiğini, bu süre içinde takip yapma imkanı bulunduğunu, yapılan takibin takip tarihi itibariyle muaccel alacaklara ilişkin olduğunu, bunun 6361 sayılı Kanun 31. maddesinde de belirtildiği, ipoteğin varlığına rağmen kambiyo senedine dayalı takip yoluyla takibe geçilebileceği ve bunun için “tahsilde tekerrür olmamak kaydının” arandığını, takip talebinde bu yönde beyanın bulunulduğunu, takibin beş günlük şikayet süresi geçirilerek kesinleştiğini, menfi tespit talebinin haksız olduğunu, İİK md. 45 yanında 6102 sayılı Türk Borçlar Kanunu md. 586 hükmünün müteselsil kefile rehni paraya çevirmeden de takip yapılabileceğinin öngörüldüğünü, bu konunun yargı kararları ile sabit olduğunu, ayrıca İİK md 45 hükmüne bağlı olarak istisnai düzenlemenin bulunduğunu, 3. Fıkraya göre kambiyo senedine bağlı takip yapılabildiği, takipten sonra açılacak menfi tespit davasının takibi durdurmayacağını, bunun için tedbir kararı verilmesi gerektiğini, tedbir kararı verilebilmesi için teminat yatırılmasının zorunlu olduğunu, davanın dayanaktan yoksun olduğunu ve reddini talep etmiştir.
DELİLLER:
Davacı taraf delil olarak; Finansal kiralama sözleşmesi, İstanbul… İcra Müdürlüğünün…esas sayılı dosyası, ihtarname, bilirkişi incelemesi, tanık, emsal Yargıtay kararları ve diğer her türlü yasla delillere dayanmıştır.
Davalı taraf delil olarak; Finansal kiralama sözleşmesi, tescil belgesi, ödeme planı, ipotek belgesi, ekspertiz raporu, ihtarname, BAM kararları, Yargıtay kararları, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası, ticari defter ve kayıtlar, bilirkişi incelemesi, tanık ve her türlü yasal delillere dayanmıştır.
Dosyanın teknik bilgi ve bilirkişi incelemesi gerektirmesi nedeniyle, dosya nitelikle hesaplamalar uzmanı Prof. Dr. …’ya tevdi edilmiş ve bilirkişiler sunmuş olduğu raporunda: Davacının dava dışı finansal kiracıya kefil olduğunu, kefaletin şekil şartlarının bulunduğunu, aynı borç için rehin verilmesinin kefile başvurmayı engellemeyeceğini, kefaletten doğan borç yanında dava dışı üçüncü kişi tarafından düzenlenen kira bedelleri kadar senetlere aval verildiğini, başvuruya konu edilen senetlerin kira bedellerinden düşük olduğu, davacı lehine olan bu durumun davacıya itiraz imkanı vermediğini, davacının… İcra Müdürlüğü … sayılı dosyadan kaynaklanan borçtan sorumlu olduğuna dair rapor sunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:
Dava; İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takibe yönelik menfi tespit davasıdır.
Çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; dava dışı… Ltd. Şti ile davalı arasında imzalanan finansal kiralama sözleşmesinden kaynaklı olarak tanzim edilen bonolarda davacının … olarak imzasının bulunduğu, aynı borç nedeniyle davalı lehine ipotek tesis edildiği, davalının davacı aleyhine kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe giriştiği, bu bağlamda aynı borç için taşınmaz rehni bulunduğundan bahisle davacı aleyhine başlatılan takipten dolayı davacının davalıya borçlu olup olmadığının tespiti noktalarında toplanmaktadır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun ‘müteselsil kefalet’ başlıklı 586.maddesi;
”Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.
Alacak, teslime bağlı taşınır rehni veya alacak rehni ile güvenceye alınmışsa, rehnin paraya çevrilmesinden önce kefile başvurulamaz. Ancak, alacağın rehnin paraya çevrilmesi yoluyla tamamen karşılanamayacağının önceden hâkim tarafından belirlenmesi veya borçlunun iflas etmesi ya da konkordato mehli verilmesi hâllerinde, rehnin paraya çevrilmesinden önce de kefile başvurulabilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun ‘takibin kabulü şartları’ başlıklı 167.maddesi;
”Alacağı çek, poliçe veya emre muharrer senete müstenit olan alacaklı, alacak rehinle temin edilmiş olsa bile, bu bölümdeki hususi usullere göre haciz yolu ile veya borçlu iflasa tabi şahıslardan ise iflas yolu ile takipte bulunabilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/11743 esas, 2016/9022 karar sayılı içtihadında;
”Alacaklının ihtiyati haciz istemi emre muharrer senede (bonoya) dayalı olup, İİK’nın 167. maddesi gereğince alacağı emre muharrer senede müstenit olan alacaklının, alacak rehinle temin edilmiş olsa bile kambiyo senetlerine mahsus icra takibinde bulunabileceği belirtilmiş olup bu husus İİK’nın 45. maddesinin istisnasını teşkil etmektedir. Bu nedenle, her ne kadar asıl borçlu bakımından kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacak rehinle temin edilmiş ise de, aynı alacak için kambiyo senedi düzenlenmiş olması halinde, rehin paraya çevrilmeden, kambiyo senedine dayalı olarak takip yapılmasında yasaya bir aykırılık bulunmamaktadır. Öte yandan, gerek kredi sözleşmesinde ve gerekse de düzenlenen bonoda kefil sıfatıyla imza koymuş borçlular bakımından, kefalet borcunun rehinle teminat altına alındığına ilişkin dosyada herhangi bir bilgi-belge bulunmamaktadır. Keza kefillerin birlikte kefalette bulunmaları nedeniyle müteselsil kefil oldukları anlaşılmakta olup alacaklının, TBK’nın 586. maddesi uyarınca, asıl borç için verilen ipoteği paraya çevirmeden de kefiller aleyhine her türlü takip işlemini yapabileceği açıktır. Şu halde, gerek asıl borçlu ve gerekse de kefiller bakımından verilen ihtiyati haciz kararında usule bir aykırılık söz konusu olmayıp borçluların itirazı üzerine kararın kaldırılmasına karar verilmesi doğru olmamış, alacaklı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle yerel mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” şeklindeki tespitlere yer verilmiştir.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, yukarıda yer alan yasa maddeleri ve emsal içtihat, incelenen takip dosyası, bilirkişi raporu ile dosyamızda bulunan tüm bilgi ve belgeler bir arada değerlendirildiğinde;
Dava dışı… Ltd. Şti ile davalı arasında finansal kiralama sözleşmesi akdedildiği, davacının işbu sözleşmeye müteselsil kefil olarak imza attığı, sözleşme nedeniyle dava dışı şirkete ait taşınmaz üzerine davalı lehine ipotek tesis edildiği, ayrıca sözleşmeye konu ödemeler için davacının avalist olarak imza attığı takibe konu bonoların davalı şirkete verildiği, davalı şirketin sözleşmeden kaynaklanan borcun ödenmemesi üzerine davacının içinde yer aldığı borçlular hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlattığı, davacının dosyamıza konu talebinin, anılan sözleşmeden kaynaklanan borç için tesis edilmiş bir ipotek bulunduğu, bu nedenle doğrudan kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe girişilemeyeceğinden bahisle takibin iptali istemine ilişkin olduğu, bu bağlamda davacının talebinin menfi tespit istemi şeklinde değerlendirildiği, yukarıda yer alan içtihatta da anlaşıldığı üzere İİK’nin 167.maddesi uyarınca davalının kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip yoluna başvurabileceği, TBK’nin 586.maddesi bakımından, çekilen ihtarnamelerden dava dışı borçlunun ifada geciktiği hususunun sabit olduğu, kefalet türünün müteselsil olduğu, ihtarın sonuçsuz kaldığı ve rehin türünün ipotek olduğu, bu bağlamda davalının başlatmış olduğu takip yönünden yasaya aykırı bir durumun söz konusu olmadığı anlaşılmakla davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
İhtiyati tedbir talebinin reddedildiği anlaşılmakla davalı lehine tazminata hükmedilmemiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelere binaen;
1-Davanın reddine,
2-Şartları oluşmadığından davalı yanın tazminat isteminin reddine,
3-Alınması gerekli 80,70-TL karar ve ilam harcının, peşin alınan 3.457,99-TL den mahsubu kalan 3.377,29-TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacı tarafa iadesine,
4-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap olunan 22.624,15-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
7-Davacı tarafça yatırılan ve harcanmayan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzünde, gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup ana hatları ile anlatıldı.31/01/2022

Katip
¸e-imzalı

Hakim
¸e-imzalı

Bu belge 5070 sayılı Yasa uyarınca güvenli E-İMZA ile imzalanmıştır.