Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/648 E. 2021/267 K. 07.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/648 Esas
KARAR NO:2021/267

DAVA:İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:26/11/2020
KARAR TARİHİ:07/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’in …’da 2005 yılında kurulmuş olan bilişim ve finansal danışmanlık alanında faaliyet gösteren … firmasının ortağı ve yetkilisi olduğunu, müvekkili ile davalı şirket arasında 14 Kasım 2016 tarihinde kredi sözleşmesi akdedildiğini, sözleşme uyarınca müvekkilinin davalı şirketin üretimde bulunan siparişlerini finanse etmek üzere 80.000-EURO tutarında nakit meblağı davalı şirkete borç olarak verdiğini, sözleşmenin 2. maddesinde yıllık faiz oranının %10 olacağının, 5. maddesinde ise borç tutarının 14 Mart 2017 tarihine kadar ödenmemesi durumunda aylık %1,5 oranında bir gecikme cezası uygulanacağının kararlaştırıldığını, müvekkilinin sözleşme gereği üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirerek davalı şirkete banka kanalıyla 80.000-EURO transfer ettiğini, davalı şirketin borcunu parça parça ödediğini, ancak 6.000-EURO’luk bakiye kısmı ödemediğini, bunun üzerine davalı şirket aleyhine … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı tarafın icra takibine tamamen haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini belirterek ve dilekçede açıklanan diğer nedenlerle itirazın iptali ile takibin devamına, davalı şirket aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın tacir olmadığını, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, davacı … yabancı olduğundan MÖHUK’un 48. maddesi uyarınca yabancılık teminatı yatırması gerektiğini, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca krediyi sadece yetkilendirilen finans kuruluşlarının verebileceğini, taraflar arasında yapılan kredi sözleşmesinin kanunun emredici hükmüne aykırı ve batıl olduğunu, ayrıca talep edilen alacak yönünden zamanaşımı süresinin dolduğunu, taraflar arasındaki sözleşme batıl olduğundan, sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın ve faizin de geçersiz olduğunu, bu sebeple davacı tarafın cezai şart ve faiz taleplerinin reddi gerektiğini, müvekkili şirket tarafından dava konusu borcun ödendiğini belirterek, davanın reddine, davacı tarafın %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkûm edilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili mahkememize UYAP’tan sunduğu 03/02/2021 tarihli beyan dilekçesinde ise özetle; huzurdaki davanın dayanağının taraflar arasında akdedilen “ödünç para verme sözleşmesi” olduğunu, dolayısıyla tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın davanın mutlak ticari dava niteliğinde olduğunu, bu nedenle Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olduğunu, müvekkilinin … vatandaşı olduğunu ve … Sözleşmesi gereğince teminattan muaf olduğunu, davalı tarafın dava konusu sözleşmenin batıl olduğu ve bu nedenle sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince davada zamanaşımı süresinin dolduğuna yönelik iddialarının hukuki dayanaktan yoksun ve kötü niyetli olduğunu, dava konusu icra takibinin dayanağı olan sözleşme her ne kadar “kredi sözleşmesi” başlığını taşımakta ise de sözleşmenin aslında kredi sözleşmesi değil, “ödünç para verme sözleşmesi” olduğunu, huzurdaki dava ödünç sözleşmesine dayalı alacağın tahsiline ilişkin olduğundan, TBK.’nun 146. maddesine göre 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu bildirmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; davacı gerçek tarafından, davalı şirket aleyhine … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK.’nun 67. maddesi gereğince iptali istemine ilişkindir.
Davacı taraf delil olarak; … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra takip dosyası, 13 Temmuz 2016 tarihli Sözleşme ve Türkçe tercümesi, davalı şirket yetkilisinin finansman tutarını aldığını gösteren mail yazışmaları ve banka dekontu, davalı şirket yetkilisine gönderilen avukat mektubu ve davalı şirket yetkilisi tarafından verilen cevap, arabuluculuk son tutanağı aslı, … firmasına ait … kayıtları, e-mail yazışmaları, banka kayıtları, Ticaret Sicil kayıtları, ticari defter ve kayıtlar, bilirkişi incelemesi, keşif, tanık beyanı, yemin ve diğer yasal delillere dayanmıştır.
Davalı taraf ise delil olarak; banka dekontları, ihtarname, tanık beyanı, yemin ve diğer her türlü yasal delile dayanmıştır.
Mahkememizce …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra takip dosyasının aslı celbedilerek incelenmiştir. İcra takip dosyasının incelenmesinde; davacı gerçek kişi … tarafından 26/07/2019 tarihinde vekilleri aracılığıyla borcun sebebi olarak 14/11/2016 tarihli sözleşme gösterilmek suretiyle 6.000,00-EURO asıl alacak, 7.423,56-EURO yıllık %10 işlemiş faiz ve 8.988,63-EURO aylık %1,5 gecikme bedeli olmak üzere toplam 22.412,19-EURO üzerinden davalı şirket aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığı, Örnek-7 nolu ödeme emrinin davalı şirkete 16/01/2020 tarihinde e-tebligat ile tebliğ edildiği, mevzuat gereği 21/01/2020 tarihinde otomatik olarak okundu sayıldığı, davalı şirket tarafından vekili vasıtasıyla 16/01/2020 tarihli dilekçe ile ve yasal süresi içerisinde borca, faize ve tüm fer’ilerine itiraz edilerek takibin durdurulduğu, sonrasında 26/11/2020 tarihinde ve 1 (bir) yıllık hak düşürücü süre içerisinde davacı tarafça davalı şirket aleyhine huzurdaki itirazın iptali davasının açıldığı görülmüştür.
Davacı vekili 07/04/2021 tarihli duruşmada; taraflar arasındaki ihtilafın ödünç para verme sözleşmesinden kaynaklı olduğunu beyan etmiştir. Aynı duruşmada davalı vekili ise; görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi değil, Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, görev itirazlarını tekrar ettiklerini belirtmiştir.
6102 sayılı TTK.’nun 4/1. maddesinde ticari davalar tanımlanmış ve sayılmıştır. TTK.’nun 4/1. maddesine göre;
“Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
a) Bu Kanunda,
b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır.”
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılabilmesi için; tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Davacı taraf, 03/02/2021 tarihli beyan dilekçesinde; TTK.’nun 4/1-f bendine atıf yaparak, taraflar arasında akdedilen “ödünç para verme sözleşmesinin” anılan maddede sayılan türde işlerden biri olduğunu, dolayısıyla tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın huzurdaki davanın mutlak ticari dava niteliğinde olduğunu ve Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olduğunu ileri sürmüştür.
6102 sayılı TTK.’nun 6335 sayılı kanunla değişik 5. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Huzurdaki dava, 6335 sayılı yasa ile değişik 6102 sayılı TTK.’nun 5. maddesi hükmünün yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra 26/11/2020 tarihinde açılmıştır. Görev, 6100 sayılı HMK.’nun 1. maddesi hükmü gereği kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden gözetilmelidir.
6102 sayılı TTK.’nun 4/1-f bendinde; “…Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının” ticari dava sayılacağı…” hususu ifade edilmiştir. Anılan maddenin gerekçesinde ise; (f) bendinin kapsamının genişletildiği, çünkü bugün finans sektöründe sadece bankalar ve ödünç para verme işleri ile uğraşanların bulunmadığı, bu sektörün sadece anılan kanunlarla düzenlenmediği, bunların yanında, finansal kiralama, faktoring, özel ve genel finans şirketleri, fortfaiting şirketleri başta olmak üzere çeşitli finans kurum ve kuruluşlarının da olduğu, bunları düzenleyen ayrıntılı bir mevzuat bulunduğu, maddeye eklenen “diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara” ibaresinin anılan şirketleri ifade ettiği açıkça belirtilmiştir. Sonuç olarak; gerek ilgili bendin (f bendi) metin olarak yazılış biçimi ile içeriği, gerek bir bütün olarak değerlendirilmesi halinde kastettiği anlam, gerekse madde gerekçesi dikkate alındığında, finansal nitelikteki kurumlar haricinde gerçek kişilerin tarafı olduğu ödünç para verme sözleşmelerinin bu kapsama girmediği anlaşılmaktadır.
Öte yandan ticaret şirketlerinde tacir sıfatı şirketin kendisine aittir. Yani ticaret ortaklıklarında ortaklığın bizzat kendisi (yani şirket) tacir olup, ortaklar tacir değildir. Çünkü işleme faaliyeti tüzel kişiliği olan şirket adına yapılır. Somut olayda; davacı ve sözleşmenin tarafı olan gerçek kişi …, Belçika’da faaliyet gösteren dava ve sözleşme dışı şirketin sadece ortağı ve yetkilisidir. Davacının şirket ortağı olması onun tacir olması sonucunu doğurmaz.
Davacı tarafça talebin ileri sürülüş biçimi, tarafların iddia ve savunmaları, davaya takibe konu sözleşme ile tüm dosya kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlığın; 14 Kasım 2016 tarihinde davacı … ile davalı şirket arasında imzalanan sözleşmeden kaynaklandığı, orjinalinde “…” başlığı bulunan, ancak Türkçe tercümesine “Kredi Sözleşmesi” başlığı konulan sözleşmenin ödünç para verme sözleşmesi niteliğinde olduğu, davanın taraflarından olan davacı …’in gerçek kişi olduğu, davacının Belçika’da faaliyet gösteren dava dışı … firmasının ortağı ve yetkilisi olduğu, davalı şirket her ne kadar tacir ise de davacının tacir olduğuna dair dosyada herhangi bir delil bulunmadığı, taraflar arasındaki ödünç para verme sözleşmesinden kaynaklı davanın 6102 sayılı TTK.’nun 4. maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan olmadığı, sonuç olarak uyuşmazlığa bakma, delilleri değerlendirip sonuçlandırma görevinin mahkememize değil, Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu anlaşılmakla; HMK.’nun 114/1-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olup olmadığına ilişkin dava şartının, yine HMK.’nun 115. maddesi gereğince mahkemece davanın her aşamasında re’sen dikkate alınması gerektiği de gözetilerek, mahkememizin görevsizliği nedeni ile HMK nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki hüküm fıkrası tesis kılınmıştır.
KARAR : Gerekçede açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının HMK 114/1-c ve 115/2 maddesi gereğince görev dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-Görevli Mahkemenin … ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ olduğuna,
3-HMK’nun 331/2. maddesi gereğince yargılama gideri ve vekâlet ücreti hususunda görevli mahkemece karar verilmesine,
4-HMK’nun 331/2. maddesi son cümlesi uyarınca dosya süresi içinde görevli mahkemeye gönderilmediği takdirde talep halinde yargılama gideri ve vekâlet ücreti hususunda mahkememizce karar verilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde HMK’nun 20/1. maddesi uyarınca 2 (iki) haftalık kesin süre içinde başvurulması halinde dosyanın görevli mahkemesine gönderilmesine, belirlenen süre içinde başvurulmadığı takdirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
Dair, HMK’nun 345. maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK’nun 342. maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca Mahkememize veya başka bir Mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup anlatıldı. 07/04/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır