Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/587 E. 2021/682 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/339 Esas
KARAR NO : 2021/661
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 20/07/2020
KARAR TARİHİ : 20/09/2021

Yukarıda tarafları ve konusu yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonrasında;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile kardeşleri arasında … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1999/ … E sayılı dosyasında görülen miras hukukundan kaynaklı davada mahkemece, müvekkiline ait 6 adet … T.A.Ş.kurucu intifa senedi üzerine dava kesinleşinceye kadar devir ve satışının önlenmesine yönelik tedbir kararı verildiğini, yargılama esnasında davalı bankanın 23/06/2005 tarihinde bütün kurucu intifa senetlerinin kendisi tarafından satın alınacağını bildirdiğini, bir hissenin değerinin … ATM 2005/ … D.iş sayılı dosyası ile 403.248,00 TL olarak belirlendiğinin duyurulduğunu, bunun üzerine müvekkiline ait 10 adet hissenin üzerinde tedbir bulunmayan 4 adedinin davalı bankaya devir ve teslim edildiğini, üzerinde tedbir bulunan hisselere yönelik mahkeme kararının kesinleşmesinden sonra kalan 6 adet hissenin de güncel değeri ile müvekkile ödenmesinin istenildiğini ancak, davalı banka tarafından 2005 yılında belirlenen 403.248,00 TL üzerinden ödeme yapılacağının bildirildiğini, daha fazla zarara uğranılmaması amacıyla bu değer üzerinden karşılıklarının tahsil edildiğini; müvekkilinin herhangi bir ihmal ve kusuru olmaksızın müvekkiline ait 6 adet hissenin mahkeme ilamına rağmen davalı banka tarafından 28/06/2005 tarihinden 30/12/2008 tarihine kadar süreçte vadeli hesapta nemalandırılmadığı gerekçesiyle oluşan zararın tazmini amacıyla davalı banka aleyhine … ATM’nin 2009/ … E sayılı dosyası ile dava açıldığını, mahkemece davanın kabulüne ilişkin verilen ve Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen karar ilamının, … İcra Müdürlüğü’nün 2014/… E sayılı dosyası üzerinden takibe konulduğunu; müvekkilinin duçar olduğu zararın, temerrüt faizinin dahi üstünde olması nedeniyle TBK’nın 122.maddesi kapsamında munzam zararın meydana geldiğini, davalının temerrüdü sonrası ödemeyi geç yaparak müvekkilinin gerçek zararının arttığını, yatırım yapamadığını, ülkedeki enflasyondan dolayı daha fazla zarara uğradığını ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle şimdilik 25.000 TL’nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş; 09/08/2021 tarihli dilekçesi ile talebini 1.526.491,21 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının munzam zararını ispat etmesi gerektiğini, enflasyon, TL bazında döviz kuru ve altın kurundaki artış açısından müvekkili bankaya kusur yüklenemeyeceğini, davacının ileri sürdüğü munzam zarar ile müvekkili bankanın temerrüdü arasında illiyet bağı bulunmadığını, davacının ticari yaşamdaki bu tür sıkıntılara katlanmak zorunda olduğunu ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddini savunmuştur.
Dava; munzam zarar nedeniyle alacak istemine ilişkindir.
Dava tarihi itibariyle olaya uygulanması gereken 6098 sayılı TBK 122.maddesinde munzam zarar düzenlenmiştir. Anılan madde gereğince alacaklının uğradığı zarar geçmiş günler (temerrüt) faizinden fazla olduğu takdirde borçlu kendisine kusur yüklenemeyeceğini kanıtlamadıkça bu zararı ödemekle yükümlüdür.
Yasa koyucu para borcunun geç ödenmesi halinde bir zararın mevcut olduğunu kural olarak benimsemiştir. Bu zararın karşılanması iki bölümde düşünülmüştür. Birinci bölüm kanıtlanmadan ödenmesi talep edilecek zarar miktarıdır ki bu temerrüt faizidir. Diğer bir deyişle temerrüt faizi miktarınca alacaklının zarara uğradığı yasal bir karine olarak kabul edilmiştir. Bunun dışında davacının herhangi bir karineden istifade etmek olanağı yasal olarak mevcut değildir.
Dava konusu somut olaydaki çözümlenmesi gereken hukuki sorun; temerrüt faizini aşan bir zararın mevcut olup olmadığıdır.
Yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu davacıyı ispat yükünden kurtarmaz. Zira; davacı para alacağını zamanında alması halinde ne şekilde kullanacağını kanıtlamakla yükümlüdür. Ayrıca alacaklı, uğradığı zararın kendisine ödenen temerrüt faizinden fazla olduğunu ispat etmek zorundadır. Soyut enflasyonun ya da bankalarda mevduat için ödenen faizin temerrüt faizinden yüksek oranda olması, munzam zararın gerçekleştiği ve kanıtlandığı anlamına gelmez. Burada davacının kanıtlaması gereken husus enflasyon ve mevduat faizinin yüksekliği gibi genel olgular değil, kendisinin şahsen ve somut olarak geç ödemeden dolayı zarar gördüğü keyfiyetidir. Örneğin alacağını zamanında tahsil edememekten ötürü, başkasına olan borcunu ödemek için daha yüksek oranda faizle borç aldığını, alacaklı olduğu parayı zamanında alsa idi yabancı para ile ödemek durumunda olduğu borcunu, geçen süre içinde gerçekleşen bu fark sebebiyle daha yüksek kurdan ödemek zorunda kaldığını kanıtlamak durumundadır. Ülkede yaşanan ekonomik kriz nedeniyle paranın döviz karşısında hızlı değer kaybı, yüksek enflasyon gibi genel afaki ve doğrudan davacının zararını ifade etmeyen umumi ekonomik konjonktürel olgular T.B.K.’nın 122. maddesinde sözü edilen munzam zararın varlığını göstermez.
Somut olayda; taraflar arasındaki uyuşmazlık, temerrüt faizini aşan bir zararın mevcut olup olmadığı noktasındadır. Davacı taraf, yüksek enflasyon, dolar kuru artışı ve serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşundan dolayı zarara uğradığını iddia etmiş ve mahkememizce bu konuda bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmış ise de; davacı tarafça alacağın zamanında tahsil edilmesi halinde paranın ne şekilde kullanılacağı kanıtlanamamıştır. Başka bir anlatımla davacı alacaklı, uğradığını iddia ettiği zararı kendisine ödenen temerrüt faizinden fazla olduğunu ispat etmek zorundadır. Soyut enflasyonun yada bankalara mevduat için ödenen faizin temerrüt faizinden yüksek olması veya döviz kuru, altın ve taşınmaz fiyatlarının artışı, munzam zararın oluştuğu ve zararın kanıtlandığı anlamına gelmez. Burada davacının, kendisinin şahsen ve somut olarak geç ödemeden dolayı gördüğü zararı kanıtlaması gerekir. Ülkede yaşanan ekonomik kriz nedeniyle paranın döviz karşısında hızlı değer kaybı, yüksek enflasyon gibi genel afaki ve doğrudan davacının zararını ifade etmeyen umumi ekonomik konjonktürel olgular dava tarihi itibariyle yürürlükte olan T.B.K. 122. maddesinde sözü edilen munzam zararın varlığını göstermez. Dolayısı ile alınan bilirkişi raporuna değer verilmemiş olup; yukarıda açıklandığı üzere davacı tarafça munzam zararın varlığını somut delillerle kanıtlayamadığından davanın reddine ilişkin aşağıdaki kararı vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 59,40-TL karar ve ilam harcının 26.068,94-TL peşin ve ıslah harcından mahsubu ile geriye kalan 26.009,54-TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
3-6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği gereğince Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabulucu ücretinin davacıdan alınıp maliyeye gelir kaydına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 86.227,19 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan 7,80 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 20/09/2021

Başkan …
¸e-imzalı

Üye …
¸e-imzalı

Üye …
e-imzalı

Katip …
¸e-imzalı

Bu belge 5070 sayılı Yasa uyarınca güvenli E-İMZA ile imzalanmıştır.