Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/580 E. 2023/103 K. 14.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/580 Esas
KARAR NO :2023/103

DAVA:Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:02/11/2020
KARAR TARİHİ:14/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA DİLEKÇESİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı banka arasında 17.10.2017 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere rehinli dorselerin muhafazası için sözleşme imzalandığını, söz konusu sözleşmeye göre davalı bankanın haczettiği dorseler satış gününe kadar müvekkili tarafından muhafaza edilecek, davalı banka da buna karşılık müvekkiline bedelini ödeyeceğini, ancak söz konusu sözleşmeye rağmen davalı banka müvekkiline ödemeleri eksik ödediği gibi her geçen sene dorse başına ödenecek bedele ilişkin iyileştirme de yapılmadığını, geçen süreç içerisinde davalı banka ile yapılan görüşmelerde anlaşma imkanı olmadığını ve işbu tespit ve belirsiz alacak davasının açılması zorunluluğu hasıl olduğunu, açıklanan tüm bu nedenlerle ve fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile, şimdilik 1.000,00 TL olan araç muhafaza (yedieminlik) bedelinin alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP DİLEKÇESİ:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı taraf dava dilekçesinde alacak iddiasını müvekkili banka ile imzalanmış olan kira ilişkisine dayandırdığını, kira ilişkisinden doğduğu iddia edilen alacak taleplerine ilişkin Sulh Hukuk Mahkemesinde ikame edilmesi gerekmekte olduğunu, her ne kadar davacı 1.000,00 TL talepli iş bu davayı ikame etmişse de alacak iddiası davacı tarafından net bir şekilde belirlenebilir olup dava harcının tamamlatılmasının gerektiğini, davacı tarafın alacak iddiasının kabulü mümkün olmayıp, alacak talebinin hangi araçların muhafazası için olduğunun davacı tarafından ispatı gerekmekte olup, bu yönde hiçbir delil sunulmadığını, bu aşamadan sonra delil sunulmasına muvafakatlarının bulunmadığını, davacı tarafından muhafaza yükümlülüğü yerine getirilmemiş olup, müvekkili banka lehine rehinli bulunan araçlar davacının gözetiminde iken çalındığını, açıklanan tüm bu nedenlerle davanın görev yönünden reddine, esasa girilecek olması halinde davanın esastan reddine, mahkemece davacının alacak iddiasının araştırılmasına ve hesaplamasına girilecek olması halinde çalınan araçlar nedeniyle müvekkilinin uğramış olduğu zararların tespiti ile mahsuplaşma yapılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında imzalanan sözleşme nedeni ile alacak istemine ilişkindir.
Somut olayda taraflar arasında 05/01/2018 tarihinde, 17/10/2017 tarihinden geçerli olmak üzere davalı adını rehinli araçların muhafazasına ilişkin ” KİRA VE MUHAFAZA SÖZLEŞMESİ” imzalandığı, davacının talebinin sözleşme nedeni ile yapılması gereken ödemelerin eksik yapıldığı iddiasına dayandığı anlaşılmıştır.
Davalı tarafından uyuşmazlık konusu sözleşmenin kira sözleşmesi olduğu ve sulh hukuk mahkemelerinin görevli olduğu belirtilerek görev dava şartı ileri sürülmüş ise de, dava konusu sözleşme incelendiğinde sözleşmenin vedia (saklama) sözleşmesi olduğu ve 6102 sayılı TTK’nun 4/1 maddesi uyarınca ticari dava olup 5/1 maddesi uyarınca ticaret mahkemelerinin görevli olduğu anlaşılmıştır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 561. maddesinde “Saklama sözleşmesi, saklayanın, saklatanın kendisine bıraktığı bir taşınırı güvenli bir yerde koruma altına almayı üstlendiği sözleşmedir. Açıkça öngörüldüğü veya durum ve koşullar gerektirdiği takdirde, saklayan ücret isteyebilir.” Aynı Kanun’un 562. maddesinde ise; “Saklatan, sözleşmenin ifasının zorunlu kıldığı bütün masrafları ödemekle yükümlüdür. Saklatan, kendi kusurundan ileri gelmediğini ispat etmedikçe, saklayanın saklamadan doğan zararlarını gidermekle yükümlüdür.” düzenlemelerine yer verilmiştir.
Saklama sözleşmesi, eksik iki tarafa borç yükleyen sözleşme niteliğindedir. Saklayanın esas borcu taşınırı emin bir yerde muhafaza etmek ve saklatanın talebi hâlinde veya belirlenen vadede bunu saklatana geri vermektir. Saklatan ise sadece sözleşmede açıkça ücret kararlaştırılmış olması veya hâl ve şartların saklatanın ücret ödemesini gerekli kılması hâli dışında hiçbir borç altına girmemektedir. Sadece saklayanın sözleşmeyle üstlendiği borçların yerine getirilmesiyle bağlantılı giderler ile muhafaza edilen taşınırın saklayana verdiği zararları gidermek zorundadır. Bu nedenle saklama sözleşmesi, sözleşmede açıkça kararlaştırılmış olmadıkça veya hâl ve şartlar gerekli kılmadıkça ivazsız bir sözleşmedir. (Uygur, Turgut: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Şerhi, C. II, Ankara 2012, s. 2535).
Dosya içerisinde yer alan, davalının müştekisi olduğu ve davacı şirket yetkilisi …’ın muhafaza görevini kötüye kullanma suçundan yargılandığı … 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılan kovuşturma dosyasında, davacı şirket yetkilisinin verdiği ifadesinde ilk olarak 15 adet adet aracı alıp …’nde bulunan … otopark ve lojistik deposuna getirdiğini daha sonra 58 adet aracı alarak Gebze’de bulunan … Taşıma otoparkına getirdiğini , …’nde bulunan 15 araçtan 7 ‘sinin icrada ihale yolu ile satıldığı kalan 8 araç için ihaleden satışı ile ilgili tarafına 28/11/2019 tarihinde evrak geldiğinin araçlara bakmak için gittiğinde araçların orada olmadığını gördüğünü beyan ettiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce davacının alacak talebi konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılmış tarafların ticari defter ve kayıtları incelenerek düzenlenen, 14/02/2022 UYAP tarihli bilirkişi heyet raporu ile 09/11/2022 UYAP tarihli ek bilirkişi heyet raporunda özetle, taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacı tarafından düzenlenen 16/03/2020 tarihli “2018 ve 2019 YILI FARK TUTARLARI” açıklamalı 74.921,80 TL bedelli fatura, 16/03/2020 tarihli “2019 YILI 12. AY 2020 YILI OCAK, ŞUBAT, MART AYI FATURALARI” açıklamalı 8.494,08 TL tutarlı fatura ve 17/06/2020 tarihli “GEBZE PARK 120 GÜNLÜK(19,99 GÜNLÜK)-GEBZE (GÜVENLİK GÖREVLİSİ 4 AYLIK ÇALIŞMA BEDELİ) açıklamalı 41.138,10 TL tutarlı 3 adet faturadan kaynaklandığı, davalı tarafından anılan faturalar için davalıdan her hangi bir mal ve hizmet almadıklarını belirterek itiraz ettiği , davacı tarafından düzenlenen diğer faturaların davalı tarafından 2019 yılı kasım ayıda dahil olmak üzere ödediği, davacının sözleşmeye aykırı olarak muhafaza görevini yerine getirmediği bu hali ile alacak talebinde bulunamayacağı rapor edilmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ile birlikte tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde; taraflar arasında 6098 sayılı TBK’nun 561. maddesinde düzenlenen şekli ile bir saklama sözleşmesi bulunduğu, davacının davalı adına rehinli araçların muhafazasını üstlendiği, bu araçlardan 8 tanesinin davacının muhafaza ettiği yerden çalındığı, bu hali ile davacının taraflar arasındaki sözleşmenin ve Kanun’un tarafına yüklediği muhafaza yükümlülüğünü ihlal ettiği, tarafların incelenen ticari defter ve kayıtlarına göre 2019 yılı Kasım ayı dahil olmak üzere davacı tarafından kesilen faturaları ödediği dikkate alınarak davanın reddine dair aşağıda ki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR : Gerekçesi yukarıda yazılı kararda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90-TL karar ve ilam harcının, peşin yatan 54,40 TL den düşümü ile eksik kalan 125,50 TL nin davacıdan alınarak Hazine’ ye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap olunan 1.000,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
5-Gider avansının harcanmayan kısmının karar kesinleştiğinde ve istek halinde ilgili tarafa iadesine,
6-6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği gereğince Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabulucu ücretinin davacıdan alınarak Hazine’ye ödenmesine
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
14/02/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır