Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/52 E. 2022/264 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/52 Esas
KARAR NO:2022/264

ISLAH EDİLEN DAVA:Adi Ortaklık Alacağı
DAVA TARİHİ:30/05/2016
ISLAH DAVA TARİHİ:10/05/2018
KARAR TARİHİ:17/03/2022

Yukarıda tarafları ve konusu yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonrasında;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili davalılar …, … Ve Tic. A. Ş., … Enerji San. Ve Tic. A. Ş., … … San Ve Tic. A. Ş., … …A. Ş.aleyhine açtıkları davaya ilişkin dava dilekçesinde özetle; davalı ile kurulan ortaklık çerçevesinde … … San.ve Tic. A.Ş.’nin kurulduğunu; şirketin kuruluşunun davacının emeği, davalının sermayesi ile gerçekleştirildiğini; bu şirketin kuruluşuna ilişkin davacıya şirketin %10 payının taahhüt edilmesine karşın pay devrinin yapılmadığını ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle öncelikle adı geçen şirketteki %10 payın davacıya ait olduğunun tespiti ile adına devrine, olmadığı takdirde bedelinin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Yargılama devam ederken davacı taraf 10/05/2018 tarihli dilekçe ile davayı tamamen ıslah etmek suretiyle, ilk dava dilekçesi ile davalı olarak hasım gösterilen tüm şirketler yönünden iradi taraf değişikliği yapmış; davalı şirketlerin davadan çıkartılarak davaya sadece davalı gerçek kişi yönünden devam ettiklerini talep etmiş ve adı geçen davalı gerçek kişi yönünden; aradaki adi ortaklık ilişkisi çerçevesinde taahhüt edilen şirketlerdeki payların devrine, bu olmadığı takdirde bedellerinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı taraf davaya cevap dilekçesinde bildirdiği nedenlerle davanın reddini savunmuş;
Islah dilekçesine verdiği cevap dilekçesinde ise, iradi taraf değişikliğine açıkça muvafakat etmiş, esas yönünden, davacı ile müvekkili … arasında adi ortaklık olarak nitelendirilebilecek hiçbir ilişkinin olmadığını, davacının, taraflar arasında inançlı işlem söz konusu olduğu yönündeki iddialarının, tıpkı adi ortaklığa ilişkin iddialar gibi hukuki dayanak taşımadığını, davacının haksız taleplerine dayanak olarak göstermeye çalıştığı e-posta yazışmaları dahi ortaklık taahhüdüne dair delil olma kabiliyetinden çok uzak olduğunu, şirketler ile ilgili yasal düzenlemeler çerçevesinde, …’un … … San. ve Tic. A.Ş.’de hakim hissedar konumunda olduğunu ileri sürmesinin mümkün olmadığını ileri sürerek dilekçesinde ayrıntı olarak bildirdiği diğer nedenlerle ıslah edilen davanın da reddini savunmuştur.
Mahkememizce yapılan yargılama sonrasında 07/02/2019 tarih ve … sayılı kararla mahkememizin görevsizliğine karar verilmiş; karar davalı tarafça istinaf edilmiştir.
İstanbul BAM 14. Hukuk Dairesi’nin 20/12/2019 tarih ve 2019/807 E- 1657 sayılı kararıyla; “İstinaf incelemesi HMK 355 maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Asliye ticaret mahkemesince, uyuşmazlığın 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 vd maddelerinde düzenlenen, davacının davalıyla adi ortaklığının fesih ve tasfiyesine ilişkin davalara bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemelerine ait olduğu, ıslah edilen davada tarafların tacir olmadığı, davanın TTK’da düzenlenen mutlak ticari dava niteliği de taşımadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Emsal nitelikteki Yargıtay 17.HD 2013/18281 esas 2014/9533 karar 12/06/2014 tarihli kararında da vurgulandığı üzere; 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı hüküm altına alınmıştır. Buna göre bir uyuşmazlığın ticari nitelikte olabilmesi için, her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi yahut aynı maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerekmektedir. Yine aynı maddede, bu Kanun’dan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, 5. maddesinin ikinci fıkrasında, bir yerde Ticaret Mahkemesi varsa Asliye Hukuk Mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu Kanun’un 4. maddesi hükmünce ticari sayılan davalara Ticaret Mahkemesinde bakılacağı düzenlenmiştir.
Türk Ticaret Kanununun 3. maddesinde, “Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.” düzenlemesi getirilmiştir.
Bir hukuki işlemin veya fiilin TTK’nın kapsamında kaldığının kabul edilmesi için kanunun amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen bu kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bir hukuki işlemin veya fiilin olması gerekir.
Somut olayda, davacı davalı ile kurulduğu ileri sürelen adi ortaklık ilişkisi kapsamında davalı şirketteki %10 payın davacıya ait olduğunun tespiti ile adına devrine, olmadığı takdirde bedelinin faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, yargılama sürecinde 10/05/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile davayı tamamen ıslah edilerek, dava dilekçesi ile davalı olarak hasım gösterilen tüm şirketler yönünden iradi taraf değişikliği yapılmış; davalı şirketlerin davadan çıkartılarak davaya sadece davalı gerçek kişi yönünden devam ettikleri bildirilerek ve adı geçen davalı gerçek kişi yönünden; aradaki adi ortaklık ilişkisi çerçevesinde taahhüt edilen şirketlerdeki payların davacı adına devrine, bu olmadığı takdirde bedellerinin tahsiline karar verilmesi istenilmiştir.
Davacının ıslah dilekçesindeki netice talebinde de davalı gerçek kişi tarafından adi ortaklık ilişkisi kapsamında taahhüt edilen şirket hisselerinin kendisine devri, iş bu talebin kabul görmemesi halinde hisselerin değerinin tahsili talep edilmiş olup, ortaklığa konu faaliyetlerin ticari faaliyetler olduğu, uyuşmazlığın tarafların ticari faaliyeti ile ilgili olduğu, davacının hisse devirlerini istediği, uyuşmazlığın şirket hisselerine ilişkin olup TTK hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmakla, uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.” neden ve gerekçesiyle mahkememiz kararı HMK’nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca kaldırılmıştır.
Islah edilen dava; varlığı ileri sürülen adi ortaklık ilişkisi içerisinde dava dışı şirketlerde bulunan ve davacıya taahhüt edilen davalı hisselerinin dilekçesinde belirtilen oranlarda davacıya devri, bu mümkün olmadığı takdirde hisselerin rayiç değerlerinin davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları birlikte değerlendirildiğinde eldeki davaya ilişkin öncelikle çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; taraflar arasında bir adi ortaklık ilişkisinin bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere 6098 sayılı TBK’nda akitten doğan borçlar başlıklı bölümde sözleşmenin tamamlanması şekli ve 14. ve devamı maddelerinde de imzalanması ile ilgili belirlemeler mevcut olup, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun da başlangıç kısmında sözleşmenin kurulmasına ilişkin hükümler mevcut olduğu gibi, sözleşmenin şekli, yazılı olması, 15. ve devam eden maddelerde de imza ile ilgili hükümler mevcut olup, imzanın sözleşme taraflarının el yazısı ile olması veya tarafın konumuna göre kanunda belirtilen surette imza niteliği taşıyan hallerde yapılmış olması gerektiği, gelişen teknolojik durum sebebiyle Türk Borçlar Kanununda ise ayrıca güvenli elektronik imzanın da geçerli olduğu belirlenmiştir.
6098 sayılı TBK’nın 620.vd.maddelerinde düzenlenen adi ortaklık sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekil koşullara bağlanmamış ve somut olayda davacı taraf, taraflar arasında varlığı ileri sürülen adi ortaklık ilişkisine dayalı olarak hisse devrini, mümkün olmadığı takdirde rayiç değerlerinin tahsilini istemiş ise de; taraflar arasında birbirlerini bağlayan, karşılıklı hak ve yükümlülüklerini düzenleyen bir adi ortaklık ilişkisinin varlığının davacı tarafça kesin kanıtlarla kanıtlanamadığı, 10/09/2021 tarihli duruşmada dinlenen tanık anlatımlarının da bu ilişkinin varlığını kanıtlamaya yeterli olmadığı, dolayısıyla davacı tarafın adi ortaklık ilişkisine dayalı istemlerinin yerinde olmadığı; diğer yandan taraflar arasındaki e-mail yazışmalarının iddianın kanıtlanması açısından yeterli olmadığı anlaşıldığından davanın reddine ilişkin aşağıdaki kararı vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gerekli olan 80,70 TL maktu karar ve ilam harcının, başlangıçta yatırılan 170,78 TL peşin harcından mahsubu ile bakiye 90,08 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
4-Davalı tarafça yapılan 83,08 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından geriye kalanın karar kesinleştiğinde talep halinde taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzünde, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkca okunup, usulen anlatıldı. 17/03/2022

Başkan …
e-imzalı
Üye …
e-imzalı
Üye …
e-imzalı
Katip …
e-imzalı