Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/396 E. 2022/507 K. 25.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/396 Esas
KARAR NO:2022/507

DAVA:İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:14/08/2020
KARAR TARİHİ:25/05/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ile müvekkili arasında … Türkiye için Franchise Sözleşmesi imzalandığını, davalının bu sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, sözleşmeden kaynaklanan fatura bedellerini müvekkiline ödemediğini, müvekkili tarafından cari hesaptan kaynaklı alacaklarının tahsili amacıyla davalı aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı tarafından takibe haksız ve kötü niyetli olarak itiraz edilmesi üzerine takibin durduğunu, itirazdan sonra davalı tarafından 100.000,00-TL. tutarında ödeme yapıldığını, borca itirazdan sonra ödeme yapılmış olmasının davalı borçlunun borcu kabul ettiğini ve borca haksız olarak itiraz ettiğini gösterdiğini, ayrıca borçlu tarafından müvekkili şirket yetkililerine gönderilen e-maillerden de davalının borca haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini ortaya koyduğunu, taraflar arasında akdedilen franchise sözleşmesi’ne göre davalının müvekkili şirkete “royality kullanım bedeli”, “reklam fonu bedeli”, “network kullanım bedeli”, “uluslararası ofis ücreti” ödemekle yükümlü olduğunu, müvekkili şirketin farklı tarihlerde elektronik faturalar düzenleyerek davalıya tebliğ ettiğini, ancak davalı faturalara itiraz etmediği gibi keyfi olarak ödeme yapmaktan kaçındığını, dava ve takip konusu alacağın taraflar arasında akdedilen franchise sözleşmesinden kaynaklandığını belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; davalıların …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasındaki itirazlarının iptali ile takibin devamına, davalılar aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle yetkiye itiraz ettiklerini, icra takibinin başlatıldığı icra dairesinin ve mahkemenin yetkisiz olduğunu, HMK.’nun yetkiyi düzenleyen maddesine göre davalı gerçek veya tüzel kişinin yerleşim yerinin bağlı bulunduğu yer icra daireleri ve mahkemelerin yetkili olduğunu, dolayısıyla … İcra Müdürlükleri ile … Mahkemeleri’nin yetkili olduğunu, mahkemece yetkisizlik kararı verilerek dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesi gerektiğini, her ne kadar davacı tarafça dava dilekçesinde sözleşmedeki yetki şartı gereğince İstanbul Mahkemeleri’nin yetkili olduğu ileri sürülmüş ise de HMK hükümleri gereğince yetki sözleşmesinin tacirler veya kamu tüzel kişileri arasında yapılabildiğini, sözleşmede sadece müvekkillerinden …’ın imzası bulunduğunu, …’ın ise gerçek kişi olduğunu ve tacir sıfatının bulunmadığını, bu nedenle yetki sözleşmesinin geçersiz sayılması gerektiğini, kaldı ki sözleşmenin sadece müvekkillerinden … tarafından imzalanmış olduğunu, ortada geçerli bir sözleşmenin de bulunmadığını, huzurdaki davada davalı olarak müvekkillerinden … Gayrimenkul İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti. ve diğer müvekkili …’ın göründüğünü, davaya konu icra takip dosyasında ise yine her iki müvekkilinin borçlu konumunda olduğunu, takip dayanağı cari hesap ektresine bakıldığında müvekkillerinden sadece … Gayrimenkul … Ltd. Şti. ile ilgili olduğunu, diğer müvekkili davalı …’ın ise bu faturalarla herhangi bir ilgisinin bulunmadığını, müvekkillerinden …’ın davada taraf sıfatı bulunmadığından husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, öte yandan davacı tarafça dava dilekçesi ekinde franchise sözleşmesinin sunulduğunu ve dava konusu talebin dayanağının da anılan sözleşme olduğunu, bu durumda müvekkillerinden … Gayrimenkul … Ltd. Şti. anılan sözleşmede taraf olmadığından bu davalının da taraf sıfatının bulunmadığını, bu nedenle müvekkili şirket yönünden de davanın husumet yokluğundan reddi gerektiğini, davacının dayandığı sözleşmenin geçerli bir sözleşme olmadığını, zira davacı şirketin imza ve kaşesini içermediğini, dolayısıyla sözleşme geçerli olmadığından sözleşmeye bağlı takip konusu faturaların da geçerliliği bulunmadığını, müvekkili tarafından takipten sonra yapılan 100.000,00-TL. tutarındaki ödemenin müvekkilinin borcu kabul ettiği anlamına gelmediğini, zira müvekkilinin borç tehdidi ve cebri icra baskısı altında ve ayrıca … Türkiye çatısı altında iş yürütmeye devam etmek isteğinde olduğundan davacıya ödeme yaptığını, sonuç olarak takip konusu alacak kalemleri sözleşmeye dayalı olduğundan ve sözleşme de geçersiz olduğundan, geçerli olduğu kabul edilse dahi müvekkili şirket (… Gayrimenkul … Ltd. Şti.) sözleşmenin tarafı olmadığından, diğer müvekkili …’ın ise davacı ile karşılıklı herhangi bir cari hesabı bulunmadığından ilgili faturalardan dolayı sorumluluğunun bulunmadığını belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; öncelikle yetki itirazının kabulü ile davanın yetkisizlik nedeniyle reddine, her iki müvekkili açısından davanın husumet nedeniyle reddine, davacı tarafından huzurda açılan haksız, hukuka aykırı ve mesnetsiz davanın esastan reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; taraflar arasında akdedilen franchise sözleşmesinden kaynaklanan cari hesap alacağı bakiyesinin tahsiline yönelik olarak davacı şirketçe davalılar aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile girişilen ilamsız icra takibine vaki itirazların İİK.’nun 67. maddesine göre iptali istemine ilişkindir.
Davacı taraf delil olarak; Franchise Sözleşmesi, cari hesap dökümü, dekont, mesajlar, mailler, icra müdürlüğünün derkenarı, arabuluculuk son tutanağı, bilirkişi incelemesi, tanık beyanı, …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası, ticari defter ve kayıtlar, yemin ve diğer her türlü yasal delile dayanmıştır. Davalı taraf ise delil olarak; tarafların ticaret sicil kayıtları, 31/12/2018 tarihli 241.819,57-TL. meblağlı fatura, bilirkişi incelemesi, tanık beyanı, ticari defter ve kayıtlar, yemin, icra dosyası, arabuluculuk son tutanağı ve diğer her türlü yasal delile dayanmıştır.
Her ne kadar davalılar vekili tarafından yetki itirazında bulunulmuş ise de; dosyada bulunan sicil kayıtlarından davalılardan …’ın diğer davalı şirketin (… Gayrimenkul … Ltd. Şti.’nin) tek ortağı ve yetkilisi olduğu görülmüş, tacir olan taraflar arasında akdedilen davaya konu alacağın dayanağı … Gayrimenkul Danışmanlığı Sözleşmesi’nin 8/e maddesine göre taraflar arasında işbu sözleşmeden doğacak tüm anlaşmazlıklarda İstanbul Mahkeme ve İcra Daireleri’nin yetkili kılındığı, 6100 sayılı HMK.’nun 17. maddesi gereğince yetki sözleşmesi ile belirlenen yerde (yani İstanbul’da) takip yapıldığı, mevcut davanın da İstanbul’da açıldığı anlaşılmış olmakla davalı borçluların yerinde görülmeyen yetki itirazının ayrı ayrı reddine karar verilerek mahkememizce işin esasına girilmiştir.
Mahkememizce …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyası celbedilerek dosyaya kazandırılmıştır. İcra dosyasının incelenmesinde; davacı şirket tarafından 11/11/2019 tarihinde davalılar aleyhine 444.825,70-TL. cari hesap alacağının tahsiline yönelik olarak ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin tebliği sonrasında davalı borçlular vekili tarafından 20/11/2019 tarihinde yetkiye, borca, faize ve tüm fer’ilere itiraz edildiği, davalıların itirazı üzerine takibin durduğu, akabinde davacı şirket vekili tarafından 14/08/2020 tarihinde harca esas değer olarak 344.825,70-TL. gösterilmek suretiyle ve 1 (bir) yıllık hak düşürücü süre içerisinde huzurdaki itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır.
Yasal dayanağını 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesinden alan itirazın iptali davası ile alacaklı; icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK.’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada tespit edilecek husus, borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesidir.
Davanın, başlatılan takibin ve vaki itirazın niteliği gereği, takipte talep edilen alacağın varlığı ile miktarını kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafa aittir. Mahkememizce deliller toplanmış, dava konusu icra takip dosyası dosyaya kazandırılmış ve sonrasında 07/06/2021 tarihli ara kararla iddia, savunma, taraflar arasındaki sözleşme hükümleri, faturalar, dosyada toplanan deliller, tarafların ilişki dönemine ait ticari defter ve kayıtlar üzerinde SMMM bilirkişi… ve borçlar mevzuatından kaynaklı nitelikli hesaplamalar konusunda uzman bilirkişi … marifetiyle inceleme yaptırılarak rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi kurulu tarafından düzenlenerek 03/09/2021 tarihinde mahkememize sunulan raporda özetle; incelenen davacı şirkete ait 2019-2020 yılı ticari defterlerine ait beratların ve noter tasdiklerinin yasal sürelerinde yapıldığı, envanter defterinin açılış tasdikinin yasal süresinde yapıldığı bu anlamda davacı şirketin ticari defterlerinin TTK.’nun ilgili hükümleri yönünden usulüne uygun tasdik edildiği ve tutulduğunun görüldüğü, bu hususlarda takdirin mahkemeye ait olduğu, davacı yanın incelenen 2019-2020 yıllarına ait ticari defterlerinde davalı şirketle olana hesap hareketlerini 120.01.04661 numaralı hesap kodunda takip etmekte olduğu, düzenlediği faturaları bu hesabın borcuna, yapmış olduğu tahsilatları ise bu hesabın alacağına kaydettiği, davacı yanın incelenen 2019-2020 yılı ticari defterlerinde icra takip tarihi itibariyle davalı yandan 444.825,70-TL. alacaklı olduğu, davalının icra takibinden sonra davacı şirkete 100.000,00-TL. ödeme yaptığı, yapılan muhasebesel incelemeler sonucunda davacı yanın davalı yandan son işlem tarihi olan 01/05/2020 tarihi itibariyle davalı 344.825,70-TL. alacaklı olduğunun tespit edildiği, davalı yanın incelenen 2019-2020 yıllarına ait ticari defterlerinin açılış tasdikleri ile kapanış tasdiklerinin yasal süresinde olduğu, davalı şirketin 2019-2020 yılı ticari defterlerinin TTK.’nun ilgili hükümlerine göre usulüne uygun tutulmuş olduğu, bu hususta takdirin mahkemeye ait olduğu, davalı yanın incelenen 2019-2020 yılına ait ticari defterlerinde davacı yan ile olan hesap hareketlerini 320.28 numaralı hesap kodunda takip ettiği, davalı yanın 2019 yılı sonu itibariyle kendi ticari defterlerinde davacı yana 467.847,24-TL. borçlu olduğunun görüldüğü, davalı yanın icra takip tarihinden sonra 18/02/2020 tarihinde … Bankası vasıtası ile davacı yana 100,000,00-TL. tutarında ödeme yaptığı, yapılan muhasebesel incelemeler neticesinde yapılan bu ödemeden sonra davalı yanın davacı yana 367.847,24-TL. borçlu olduğunun tespit edildiği, sözleşmenin geçerliliğinin hukuki takdirinin mahkemeye ait olduğu, davacı yanın incelenen 2019-2020 yılına ait ticari defterlerinde davalı şirketten icra takip tarihi itibariyle 444.825,70-TL., dava tarihi itibariyle ise 344.825,70-TL. alacaklı olduğu, davalı şirketin incelenen 2019-2020 yıllarına ait ticari defterlerinde davacı şirkete icra takip tarihi itibariyle 467.847,24-TL., dava tarihi itibariyle ise 367.847,24-TL. borçlu olduğu, davacı tarafından düzenlenen faturaların davalı şirkete ait ticari defterlerde kayıt altına alındığı, söz konusu faturalara ve muhteviyatı olan hizmete süresi içerisinde davalı tarafından itiraz edildiğini gösteren bir belgenin dosyaya sunulmamış olduğu, fatura içeriği hizmetlerin davalı yana verildiği kanaatine varıldığı, bu konudaki takdirin mahkemeye ait olduğu, hizmetin verildiği kişinin davalı şirket olduğu, diğer davalı gerçek kişinin ise sözleşmeyi imzalayan durumunda olduğu, sonuç olarak; davacı yanın incelenen 2019-2020 yılına ait ticari defterlerinde davalı yandan dava tarihi itibariyle 344.825,70-TL. alacaklı olduğu, davalı yanın incelenen 2019-2020 yıllarına ait ticari defterlerinde dava tarihi itibariyle davacıya 367.847,24-TL. tutarında borçlu olduğu, faiz ve icra inkar tazminatına yönelik talepler yönünden ise takdirin mahkemeye ait olduğu şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi raporu dosya taraflarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davacı vekili tarafından rapora karşı yazılı beyanda bulunulmuştur. Davalılar vekili tarafından ise rapora itiraz edilerek davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir. Mahkememizce 13/10/2021 tarihli duruşmada davalı tarafın itirazlarını değerlendirmek üzere dosyanın kök raporu düzenleyen bilirkişi kuruluna tevdi edilerek ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi kurulu tarafından düzenlenerek 24/02/2022 tarihinde dosyaya sunulan ek raporda özetle; davalılarca her ne kadar sözleşmede davacı şirketin imzasının bulunmadığı, dolayısıyla sözleşmenin geçersiz olduğunu ileri sürmekte ise de süreç içerisinde sözleşme ile ilgili işlemleri ihtirazi kayıtsız olarak yapmış oldukları, davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarında sözleşmenin geçerliliği kabul edilerek işlemler yaptıkları, sözleşme geçersiz olsa idi davalının TMK.’nun 2. ve TTK.’nun 18. maddelerine göre basiretli bir iş adamı olarak sözleşmeyi uygulamaması gerektiği, bu konudaki nihai takdirin mahkemeye ait olduğu, sözleşme içeriği incelendiğinde taraflar arasındaki sözleşmenin franchise sözleşmesi olduğu, tarafların bunu kabul ettiklerinin anlaşılmakta olduğu, ancak sözleşme maddelerinde genellikle davalıların adının bulunmadığı ve boş bırakıldığı, bu hususta takdirin mahkemeye ait olduğu, genel olarak franchise sözleşmelerinin şekil açısından geçerlilik şartına tabi olmadığı, ancak ispat açısından yazılı yapılmasının tercih edildiği, davalı tarafça sözleşmenin davalılardan … Gayrimenkul … Ltd. Şti. açısından geçersiz olduğunu ileri sürmekte ise de franchise sözleşmelerinde şekil şartı bulunmadığından takdirin mahkemeye ait olduğu şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi kurulu ek raporu dosya taraflarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davalılar vekili tarafından 14/03/2022 tarihli dilekçe ile itiraz edilmiştir. Davacı vekili tarafından 17/03/2022 tarihli dilekçe ile bilirkişi raporuna karşı yazılı beyanda bulunulmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; taraflar arasında akdedilen “… Türkiye İçin Franchise Sözleşmesi”’nin taraflar yönünden bağlayıcı olup olmadığı, anılan franchise sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklerin davalılar tarafından yerine getirilip getirilmediği, sözleşmesel yükümlülükler ile ilgili olarak davacı şirketçe keşide edilen faturalar nedeniyle davalıların davacı şirkete borcu bulunup bulunmadığı, borcu bulunuyor var ise miktarı, takip konusu yapılan alacağın likit olup olmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmaktadır.
Eldeki davada taraflar arasındaki uyuşmazlık 17/02/2017 tarihli Franchise Sözleşmesi’nden kaynaklanmakta olup; uyuşmazlığın çözümü için franchise sözleşmesinin hukuki niteliğinin ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.
Franchise kelimesinin Türkçe karşılığı “imtiyazdır.” Franchise demek, belirli bir firmanın ürünüyle, hizmetiyle, kalitesiyle ve ismiyle bağdaşan ve kanıtlanan durumlarına bir bedel karşılığı almak ve isim hakkını kullandırmaktır. Bir marka veya bir firmanın belirli bir maddi bedel karşılığında bağımsız olan yatırımcılara kendileri ile bağdaşan ve başarı yapmış olan markasını veya firmasını kullandırması ve işin yönetimi ve organizasyonu bakımından da belirli şartlar dahilinde sürekli destek sağlayarak uzun vadeli oluşturdukları iş ilişkisidir. Franchise sözleşmesi, sürekli borç ilişkisi içeren bir sözleşmedir. Tarafların sözleşmeden kaynaklı birbirlerine olan borçlarını tek bir edim ile değil sözleşme süresi boyunca tekrarlanan birçok edimle yerine getirmesidir. Mevzuatta franchise sözleşmeleri için herhangi özel bir şekil şartı öngörülmemiş olup, franchise sözleşmeleri, TBK.’nun 12/1. maddesi gereğince hiçbir şekle bağlı olmaksızın yapılabilmektedir. Ancak uygulamada genellikle yazılı şekilde yapılmaktadır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 27/09/2011 tarih, 2010/921 E. ve 2011/11001 K. sayılı kararında da; franchise sözleşmelerinin Borçlar Kanunu hükümlerine tabi özel hukuk sözleşmeleri niteliğinde olduğu, aksi öngörülmedikçe şekil serbestisi ilkesi gereği herhangi bir şekle bağlı olmadığı vurgulanmıştır.
Davalılarca dava konusu franchise sözleşmesinde davacı şirketin imzasının ve/veya kaşesinin olmadığı, bu nedenle sözleşmenin geçersiz olduğu iddia edilmektedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, davacı şirket alacağını sözleşmeye dayandırmakta, dolayısıyla sözleşmeyi açıkça kabul etmektedir. Davalılardan …’ın ise sözleşmedeki imzala yönelik herhangi bir itirazı yoktur. Davalılardan şirket, her ne kadar sözleşmede imzasının bulunmadığını, bu nedenle sözleşmenin kendisini bağlamayacağını iddia etmiş ise de; taraflar arasında süreç içerisinde devam eden ticari ilişki kapsamında sözleşmenin taraflarca uygulandığı, davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarında sözleşmenin geçerliliğini kabul ederek bir takım işlemler yaptığı, sözleşme kapsamında davacı tarafça düzenlenen faturaları defterlerine işlediği, böylece oluşan cari hesabı kabul ederek davacıya ödemeler dahi yaptığı dosya kapsamından açıkça anlaşılmaktadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” denilerek dürüstlük kuralı hüküm altına alınmıştır. TMK.’nun 2. maddesinde düzenlenen hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralının amacı, hakime özel ve istisnai hallerde (adalete uygun düşecek şekilde) hüküm verme olanağını sağlamaktır. Bir hakkın kullanılmasının açıkça adaletsizlik oluşturduğu, gerçek hakkın tanınması ve bireyin korunması için tüm hukuki yolların kapalı bulunduğu zorunluluk hallerinde, TMK.’nun 2. maddesi uygulama alanı bulur ve olağan üstü bir imkan sağlar; haksızlığı düzeltici, yasadaki kuralları tamamlayıcı fonksiyonunu yerine getirir (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 25.1.1984 tarih ve 1983/3 E., 1984/1 K. sayılı Kararı).
Somut olayda; davacı tarafça dosyaya ibraz edilen franchise sözleşmesinde davalının imzası bulunmakta, davacı/alacaklının imzası ise bulunmamaktadır. Davaya ve takibe konu alacağın dayanağı niteliğindeki franchise sözleşmesi davacıda olup, davaya konu edilen bu alacak için davacının elindeki sözleşmeyi her zaman imzalaması mümkündür. Bu durumda sözleşmedeki imza eksikliği hususunun ileri sürülmesi yukarıda belirtilen TMK.’nun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırıdır. Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre de; özel şekilde düzenlenmesi gereken bir sözleşme, bu şekle uyulmadan düzenmiş olmasına karşılık, taraflarca sözleşme hükümleri yerine getirilmiş ise (yani sözleşme hayata geçirilmiş ise) artık o sözleşmeye geçerlilik tanımak gerekir. Aksinin düşünülmesi TMK.’nun 2. maddesinde öngörülen dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına açıkça aykırı olacaktır. Sonuç itibariyle davacı şirket ile davalılardan … arasında 17/02/2017 tarihinde “… GAYRİMENKUL HİZMETLERİ BÜROSU TALİ LİSANS SÖZLEŞMESİ” (franchise sözleşmesi) akdedildiği, sözleşmenin tüm hükümleriyle birlikte geçerli olduğu ve davalılardan …’ın sözleşmenin tarafı olması nedeniyle sorumlu olduğu kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar davalılardan … Gayrimenkul İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti, dava konusu sözleşmede taraf değil ise de; TMK.’nun 2. maddesinde düzenlenen hakların kullanılmasında ve borçların ifasında dürüstlük kuralı ile davranılması gerektiğine dair kural dikkate alındığında; davacı şirket ile girdiği ticari ilişki kapsamında takip konusu cari hesabın kaynağı faturaları ticari defterlerine işlemek suretiyle sözleşmeyi kabul eden davalı şirketin sözleşmeden dolayı sorumlu olması gerektiği kanaatine varılmıştır. Ayrıca davalı şirketin takipten sonra ve davadan önce “cari hesap bakiyesine mahsuben” açıklaması ile dava ve takip konusu cari hesap borcuna ilişkin olarak ödeme yapmış olması karşısında, zımnen kabul ettiği borcu ve borcun kaynağı sözleşmeyi inkar etmesi çelişkili davranışta bulunma yasağına aykırı olduğu gibi hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir. Hakkın kötüye kullanıldığını gösteren durumlardan birisi de “çelişkili davranışlarda bulunma” yasağıdır. Bu ilke gereği hukuki ilişkide bir kimse, davranışı ile karşı tarafta korunmaya layık, haklı bir güven yarattıktan sonra bu davranışı ile çelişkili bir tutum takınamaz.
Diğer yandan TTK.’nda faturanın tanımı yapılmamıştır. Faturanın tanımı Vergi Usul Kanunu’nun (VUK.’un) 229. Maddesinde ise şu şekilde yapılmıştır. Fatura; satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır. Bir başka tanıma göre ise fatura; ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası, bir ticari belgedir.
6102 sayılı TTK.’nun 21/1 maddesine göre; “Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” TTK.’nun 21/2 maddesine göre ise; “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren 8 (sekiz) gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27/06/2003 tarihli, 2001/1 Esas ve 2003/1 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere; bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren 8 (sekiz) gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi takdirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır.
TTK.’nun 21/2. maddesi uyarınca tacir olmanın hüküm ve sonuçları gereği, bir faturayı tebliğ alan tacir, bu tarihten itibaren 8 (sekiz) gün içerisinde fatura içeriği konusunda bir itirazda bulunmamış ise artık fatura içeriğini kabul etmiş sayılacaktır. TTK. 21/2 maddesi ile fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak faturayı düzenleyenin lehine, adına fatura düzenlenenin ise aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. TTK.’nun 21/2. maddesi ile faturanın özellikle tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı olduğu, süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenenin ise aleyhine bir karine getirildiği söylenebilir.
Faturanın delil olması ile ticari defterlerin delil olması tamamen birbirinden farklıdır. 6102 sayılı TTK.’nun 21/2. maddesine göre, faturaya itiraz edilmemesi durumunda fatura içeriği kesinleşir ise de akdî ilişkinin yazılı delillerle ispat edilmesi gerekir. Ancak, fatura ticari defterlere kayıt edilmiş ise artık faturanın delil olmasıyla ilgili TTK.’nun 21/2 maddesine değil, ticari defterlerin delil olmasıyla ilgili 6100 sayılı HMK.’nun 222. maddesine bakmak gerekir. Faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek ticari defterlerine kaydeden kimse, bu faturaya konu malı veya hizmeti aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini kabul etmiş sayılır ve fatura nedeniyle malı veya hizmeti almadığını, bu faturadan dolayı borçlu olmadığını yazılı veya kesin delillerle ispatlaması gerekir. Yasanın verdiği bu imkân sebebiyle, karşı tarafça süresinde itiraz olunmayan faturayı tanzim eden tacirin, bunun dışında faturaya konu işin yapıldığını ve teslim edildiğini veya işin görüldüğünü ayrıca ispat etmesi gerekmez.
Dosyada alınan bilirkişi kurulu kök ve ek raporları mahkememizce incelenip denetlenmiş, raporun toplanan delillere, sözleşme hükümlerine, tarafların ticari defter ve kayıtlarına, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere uygun, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu saptanarak hükme esas alınmıştır.
Öte taraftar 2004 sayılı İİK.’nun 67/2 maddesine göre; icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması, borçlunun da itirazında haksız olması yasal koşullardandır. İcra inkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra takibine haksız olarak itiraz eden borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunların dışında alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 09/10/2019 tarihli, 2019/4054 Esas ve 2019/7699 Karar ve 04/06/2020 tarihli, 2020/2083 Esas ve 2020/2727 Karar sayılı ilamları)
İddia, savunma, 17/02/2017 tarihli franchise sözleşmesi hükümleri, icra takip dosyası, borca itiraz dilekçesi, cari hesap ekstresi ve faturalar, taraflara ait ticari defter ve kayıtlar ile tüm dosya kapsamı ile mahkememizce benimsenen bilirkişi kurulu kök ve ek raporlarının birlikte değerlendirilmesinde; davacı şirket ile davalılardan … arasında 17/02/2017 tarihli frenchise sözleşmesi akdedildiği, anılan sözleşmenin tüm hükümleriyle geçerli olduğu, davalılardan …’ın diğer davalı şirketin tek ortağı ve yetkilisi olduğu, bu davalının sözleşmenin tarafı olması nedeniyle sözleşmeden dolayı davacı şirkete karşı sorumluluğu bulunduğu, diğer davalı … Gayrimenkul İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin ise TMK.’nun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı çerçevesinde davacı şirket ile girdiği ticari ilişki kapsamında takip konusu cari hesabın kaynağı faturaları ticari defterlerine işlediği ve bu şekilde sözleşmeyi kabul ettiği, dolayısıyla uyduğu ve uyguladığı sözleşmeden dolayı davacıya karşı sorumlu olduğu, davalılardan şirket (…) tarafından davaya konu icra takibinden ve borca itirazdan sonra ancak davadan önce 18/02/2020 tarihinde davacı şirketin banka hesabına “Cari Borcuma İstinaden” açıklaması ile …Bankası vasıtası ile davacı şirket hesabına 100,000,00-TL. tutarında ödeme yapıldığı, davacı şirketin usulüne uygun olarak tutulmuş ticari defterlerine göre takip tarihi itibariyle davalıdan 444.825,70-TL., dava tarihi itibariyle ise 344.825,70-TL. alacaklı olduğu, davalı şirketin usulüne uygun olarak tutulmuş ticari defterlerine göre davacı şirkete icra takip tarihi itibariyle 467.847,24-TL., dava tarihi itibariyle ise 367.847,24-TL. borçlu olduğu, davacı yanın eldeki davada 344.825,70-TL. üzerinden itirazla duran takibin devamını talep etmiş olduğu anlaşılmakla; taleple bağlılık ilkesi de gözetilerek ve ayrıca İİK.’nun 67/2 maddesinde düzenlenen icra inkar tazminatının amacı alacağın tahsilini geciktirmeye yönelik haksız itirazları önlemek olduğundan ve mahkememizce kabul edilen cari hesaba ve faturaya dayalı alacaklar likit ve itiraz da haksız olduğundan, davalılar aleyhine %20 icra inkar tazminatını da kapsayacak şekilde davanın kabulüne ilişkin olarak aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR : Gerekçede açıklandığı üzere;
1-Davanın kabulü ile; davalı borçluların …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında 344.825,70-TL. asıl alacağa yönelik itirazlarının iptali ile, asıl alacağa (344.825,70-TL’ye) takip tarihinden itibaren değişen oranlarda (yıllık %18,25 oranını geçmemek kayıt ve şartıyla) işleyecek avans faizi ile birlikte takibin talepnamedeki diğer koşullarla aynen devamına,
2-Kabul edilen asıl alacağın %20’si oranında hesaplanan 68.965,14-TL icra inkar tazminatının davalılardan alınıp davacıya ödenmesine,
3-Alınması gerekli 23.555,05-TL karar ve ilam harcından 5.888,77-TL. peşin harç + icraya yatan harcın mahsubu ile 17.666,28-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile maliyeye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan toplam 8.130,47-TL. (54,40-TL başvuru harcı, 5.888,77-TL peşin harç + icraya yatan harç, 7,80-TL vekalet harcı, 2.000,00-TL bilirkişi ücreti ve 179,50-TL tebligat, posta ücreti olmak üzere toplam:8.130,47-TL) yargılama giderinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine,
5-Davacı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 32.587,80-TL vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine,
6-6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği gereğince Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabulucu ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile maliyeye gelir kaydına,
7-Gider avansının harcanmayan kısmının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair; HMK.’nun 6723 sayılı Kanunla değişik Geçici 3. ve 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere bir başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 25/05/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

Bu belge 5070 sayılı Yasa uyarınca güvenli E-İMZA ile imzalanmıştır.