Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/326 E. 2020/883 K. 09.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/326 Esas
KARAR NO:2020/883

DAVA:Alacak
DAVA TARİHİ:30/12/2010
KARAR TARİHİ:09/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin akaryakıt dağıtım sektörünün önde gelen şirketlerinden olduğunu, akaryakıt sektöründe uzun yıllardır uygulanan yerleşik sisteme paralel şekilde müvekkili şirketin de bayilerinin faaliyet gösterdiği istasyonların bulunduğu taşınmazalara ilişkin olarak uzun süreli intifa veya kira anlaşmaları tesis ettiğini, bayileriyle yaptığı anlaşma süresi ile doğru orantlı olarak şekilde bayilerine istasyon geliştirme desteği (inkişaf bedeli), peşin satış destek primi (PSDP), ayni/nakdi kredi, ariyet emtia ve ekipman destege gibi destekler verdiğini, bazı istasyonlara ise direkt olarak yatırımlar yaptığını, müvekkili şirketin bayilerine yaptığı ödeme ve yatırımların tutarının taraflar arasında kurulan ticari ilişkinin süresi ile doğru orantılı olduğunu, bir başka deyişle müvekkili şirketin bayisine yapacağı ödemenin tutarını veya vereceği ariyetin miktarını ya da yapacağı yatırımın değerini hesaplarken bayi tarafından işletilen akaryakıt istasyonunun ne kadar süre ile Petrol Ofisi bayi olarak faaliyet göstereceğini dikkate aldığını ve bu süre boyunca o istasyonda yapılacak satışlardan elde edeceği muhtemel kazanç ile orantlı bir rakam tespit ettiğini, fakat Rekabet Kurulu’nun 05/03/2009 tarihli, … ve … sayılı kararlarına istinaden Rekabet Kurumu’nun internet sitesinde 12/03/2009’da yayımlanan duyuru ile akaryakıt sektöründe bayilik sözleşmeleriyle bağlantılı olarak yapılan intifa ve benzer etkiye sahip ekipman, kredi, kira gibi ayni ve şahsi hakları içeren sözleşmelerin rekabet yasağının süresini fiilen uzatacak şekilde kullanılamayacağını, bu tür anlaşmaların varlığı halinde 5 (beş) yılı aşan süreler bakımından … sayılı Tebliğ’de tanınan muafiyet koşullarının ortadan kalkacağının kamuoyuna açıklandığını, sözleşmelerin belirtilen süreleri aşan kısmının 4054 sayılı Kanun’un 4. maddesine aykırı hale geldiğini ve aynı Kanun’un 56. maddesi gereğince geçersiz sayıldığını, 4054 sayılı Kanun’un 56. maddesinde Borçlar Kanunu’na yapılan gönderme gereğince sözleşmelerin geçersiz kalan süresine ilişkin olarak yerine getirilmiş edimlerin geri istenmesi konusunda yine Borçlar Kanunu’nun sebepsiz zenginleşme halinde iadenin kapsamını belirleyen 63. ve 64. maddelerinin uygulanacağını, özetlenen bu hukuksal çerçeve kapsamında müvekkili şirket ile davalı arasındaki duruma bakıldığında ise müvekkili şirket ile davalı arasında rekabet hukuku anlamındaki dikey anlaşmanın Rekabet Kurumu’nun tebliğ ve kararları doğrultusunda öngörülen zamandan önce 18/09/2010 tarihi itibariyle … sayılı Tebliğ ile öngörülen grup muafiyetinin dışında kalarak sonlandığını, bu nedenle davalının gerçekleşmeyen anlaşma sürelerine ilişkin olmak üzere peşinen sağladıkları kazanımları ve bu kazanımların semerelerini faizleriyle birlikte müvekkili şirkete iade etme yükümlülüğünün bulunduğunu, bu kapsamda müvekkili şirketin peşinen ve sözleşme süresi öngörülerek yapmış olduğu ödemelerin müvekkili şirketin yararlanamayacağı süreye karşılık gelen kısmının (anapara) davalının bu bedelleri iktisap tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ve KDV’si ile birlikte müvekkili şirkete iadesinin gerektiğini, davalı … ve …’ün müşterek malik oldukları ve diğer davalı …’in de bayi olarak ticari faaliyet gösterdiği akaryakıt istasyonunda aradaki sözleşmeler ile bunlara bağlı protokoller gereğince aradaki dikey anlaşmanın intifa süresi sonuna kadar devam edeceğine inanılarak istasyon zemin betonu, istasyon bina inşaatı ve bunlarla sınırlı olmamak üzere benzeri ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapıların inşaat giderlerinin müvekkili şirketçe karşılandığını belirterek ve dilekçede açıklanan diğer nedenlerle taraflar arasındaki dikey anlaşmanın tesis edildiği tarihte öngörülen süresinden daha erken bir tarihte sonlanması nedeniyle istasyon zemin betonu, istasyon bina inşaatı ve bunlarla sınırlı olmamak üzere benzeri ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğindeki yapıların ödeme kalemlerinden geçersiz kalan bakiye süreye isabet eden kısmının dava tarihi itibariyle ÜFE ile uyarlanıp amortisman uygulanarak güncellenmiş 76.517,16-TL.’nin iktisap tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ve KDV’si ile birlikte müşterek malikler … ve … (kendi aralarında taşınmazdaki hisseleri oranında) ile davalı bayi … Ticaret’ten müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ve hataya ilişkin haklarının saklı tutulmasına, yargılama giderlerinin de davalı karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılara usulüne uygun meşruhatlı davetiye tebliğ edilmiş olup, davalılardan … ve …’e usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara katılmadıkları gibi herhangi bir yazılı beyanda da bulunmamışlardır. Diğer davalı … Tic. Ltd. Şti. yetkilisi ise dosyaya göndermiş olduğu 19/12/2012 havale tarihli dilekçesinde; kendilerine tebliğ edilen bilirkişi raporunu kabul etmediklerini, söz konusu tesisleri 8 (sekiz) yıllığına kiraladıklarını, ancak kira sözleşmesi süresi dolmadan mülk sahipleri tarafından taşınmazdan çıkarıldıklarını, dolayısıyla raporda bahsi geçen malzemelerin tamamının istasyonda olduğunu, davacı tarafça bu malzemenin mülk sahibinden istenebildiğini, taşınmaza el koyup kendilerini tahliye eden mülk sahipleri olan … ve …’ün halen akaryakıt istasyonunu kullandıklarını, dolayısıyla asıl muhatapların şirket değil bu şahıslar olduğunu, bu nedenle bilirkişi raporunu kabul etmediklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; istasyonlu bayilik sözleşmesinin feshinden ve intifanın süresinden önce terkininden doğan alacağın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tahsiline yönelik alacak davasıdır.
Dava dilekçesi ve ekleri, faturalar, cari hesap dökümü, ihtarname, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi, tapu senedi, tapu kayıtları, … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Talimat sayılı dosyası, dosyada alınan ve aldırılan bilirkişi raporları davanın delillerini oluşturmaktadır.
Mahkememizce …Esas sayılı dosyada yapılan yargılama sonucunda davanın reddine dair verilen 20/12/2012 tarihli ve 2012/298 K. sayılı karar önce Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 11/12/2013 tarihli, 2013/13235 E. ve 2013/19766 K. sayılı ilamı ile onanmış, daha sonra davacı tarafça karar düzeltme yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 07/0502014 tarihli, 2014/5479 E. ve 2014/8804 K. sayılı ilamı ilamı ile “mahallinde yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi ile davacı yanca iddia edilen kalıcı yatırımların taşımaz üzerinde yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise akdin feshinden sonra da davalı yanın aynı kalıcı yatımları kullanarak ticaretine devam edip etmediği, bir başka deyişle anılan kalıcı yatırımların taşınmaza değer katıp katmadığı tespit edilerek, şayet bu yatırımların taşınmaza değer kattığının yani davalı yanın yapılan kalıcı yatırımları kullanarak ticaretine devam ettiğinin saptanması halinde, bunun davacı yanca talep edebileceği gözetilerek varılacak uygun sonuca karar verilmesi gerektiği…” belirtilerek davacı şirketin karar düzeltme isteminin kabulüne, Daire’nin (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin) 11/12/2013 gün ve 2013/13235 E. – 2013/19766 K. sayılı bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce Yargıtay bozma ilamına uyulmuş, dava konusu akaryakıt istasyonunun bulunduğu … Asliye Hukuk Mahkemesi’ne (Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) talimat yazılmış, talimatla mahallinde keşif de icra edilmek suretiyle bilirkişi incelemesi yaptırılmış, talimat raporu geldikten sonra konusunda uzman bilirkişilerden oluşturulan bilirkişi heyetindenh birleştirme raporu alınarak yargılamaya devam edilmiş, sonuç olarak 28/01/2016 tarihli, 2014/245 Esas ve 2016/42 K. sayılı kararla davanın kabulü ile 76.517,16-TL. yatırım bedeli alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Davalılar … ve … tarafından anılan kararın temyiz edilmesi üzerine bu defa Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 07/03/2019 tarihli, 2017/3689 E. ve 2019/1496 K. sayılı kararı ile; “Temyiz eden davalılar … ve …’e dava dilekçesi …’da , diğer davalı …adresinde tebliğ edilmiş olup, davalılardan …’ün İstanbul’da, dosya kapsamından davalı …’ün ise …’nde ikamet ettiği anlaşılmaktadır. Davalı şirketin işlettiği petrol istasyonu ise …’nde bulunmaktadır. Bu itibarla gerçek kişi davalılara dava dilekçesinin …’da tebliğ edilmesi usulsüz olup diğer tebligatların da …’da sürdürülmesi usulsüz olmuştur. Bu uygulama T.C Anayasası’nda yer alan adil yargılanma hakkına ve HMK’da yer alan hukuki dinlenilme hakkına aykırıdır. Hükmün bu nedenle bozulması gerekmektedir. Mahkemece yapılması gereken iş dava dilekçesinin bu iki davalıya usulüne uygun şekilde tebliğ edilip (dosyaya vekalet sunulduğundan vekile tebligat yapılmak suretiyle) davalılar yönünden yargılamanın bütün aşamalarını tamamlamaktan ibarettir.
..
Diğer taraftan, davacı taleplerinin kapsamının keşfen belirlenme aşamasına gelince, bu hususta da Dairemizin en son içtihatları doğrultusunda, davacının iddia ettiği sabit yatırımların davalıya ait taşınmazın değerinde bir artış/fayda sağlaması , kalıcı nitelikteki bu yatırımları kullanarak ticari faaliyetinin devam ettiğinin sabit olmasına bağlıdır. İstasyonun faaliyete geçmesi için zaruri olmayan (zemin betonu, çevre duvarı, tel çit, bordür döşemesi, yağmur suyu ızgarası , yer altı tesisatı vs.) giderlerinin geri istenmesi mümkün değildir. Ne var ki, istasyonun işletilmesi için zorunlu olup halen davalıya fayda sağlayan (akaryakıt tankı, tank havuzu, hizmet binası, kanopi -tonoz, vb.) sabit yatırım bedelleri davacı yanca talep edilebilir. Dairemizin istikrar kazanmış uygulaması da bu yöndedir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda bu hususlar gözetilmemiştir. Bu durumda mahkemece ayrıntılı bozma kararı çerçevesinde hesap yapılıp varılacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekir..” denilmek suretiyle bozulmuştur.
Bu defa davacı şirket vekili tarafından Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 07/03/2019 tarih, 2017/3689 E. ve 2019/1496 K. sayılı kararının kaldırılması için karar düzeltme isteminde bulunmuş, bunun üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesi tarafından 17/06/2020 tarihli, 2019/2741 Esas ve 2020/1074 Karar sayılı ilam ile davacı tarafın karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir. Sonrasında ise dava yeniden mahkememizin yukarıdaki esasına kayedilmiştir.
Yargılama sırasında davacı vekili tarafından UYAP üzerinden mahkememize gönderilen 09/12/2020 tarihli dilekçede özetle; davadan feragat ettikleri belirtilerek, HMK’nun 307 ve devamı maddeleri uyarınca feragat beyanları doğrultusunda davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesi, ayrıca davada kendisini vekil ile temsil ettiren davalıların yargılama gideri ve vekalet ücreti taleplerinin de bulunmadığı gözetilerek, davalı karşı taraf lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmeksizin davanın karara bağlanması talep edilmiştir.
Davalılar … ve … vekili tarafından UYAP’tan mahkememize gönderilen 09/12/2020 tarihli dilekçede ise; davacı tarafın feragate yönelik beyanı kabul edilmiş ve davacı taraftan vekalet ücreti, yargılama gideri, hiçbir hak ve alacak talepleri bulunmadığı hususları açıkça beyan edilmiştir.
Davacı şirket vekilinin dosya içerisinde bulunan vekâletnamesinin incelenmesinde; davadan feragat yetkisinin bulunduğu görülmüştür. Yine davalılar … ve … vekillerinin dosyadaki vekaletnamesinin incelenmesinde feragati kabul yetkisinin bulunduğu anlaşılmıştır. Diğer davalı şirketin ise dosyada vekili bulunmamaktadır.
6100 sayılı HMK.’nun 307. maddesine göre davadan feragat, davacı tarafın talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir. Feragat davayı sona erdiren tek taraflı bir işlemdir. Feragat karşı tarafın kabulüne bağlı değildir. HMK.’nun 307. maddesi hükmüne uygun olarak davacının davadan feragatinin mahkemece saptanması halinde, feragat sebebiyle davanın reddine karar verilmesi gerekir.
Davacı taraf davayı açtıktan sonra mahkememize sunduğu dilekçesinde açıkça davadan feragat ettiğini bildirmiş olduğundan ve davalılar vekili de mahkememize sunduğu dilekçesinde davacının feragatini kabul ettiğini, davacı yandan vekâlet ücreti taleplerinin bulunmadığını bildirdiğinden, mahkememizce taraf vekillerinin beyanları dikkate alınarak, davanın feragat nedeniyle reddine dair aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.
KARAR : Gerekçede açıklandığı üzere;
1-Davanın feragat nedeniyle reddine,
2-Alınması gerekli 36,27-TL karar ve ilam harcının, dava açılırken peşin yatırılan 1.136,30-TL harçtan mahsubu ile kalan 1.100,03-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, (Mahkememizin 2014/245 Esas 2016/149 harç numarası ile Maliyeye bildirilen 4.090,59-TL bakiye karar harcı davalılardan tahsil edilmiş ise mahkememizin iş bu karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalılara iadesine, tahsil edilmemiş ise yine talep halinde ve karar kesinleştiğinde işlemsiz iadesi için maliyeye müzekkere yazılmasına,)
3-Talep edilmediğinden kendisini vekille temsil eden davalılar lehine yargılama gideri ve vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-Taraflarca yatırılan gider avansından geriye kalan kısmın karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay’da temyiz yasa yolu açık olmak üzere karar verildi. 09/12/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır