Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2020/313 Esas
KARAR NO:2021/443
DAVA:Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:21/11/2019
KARAR TARİHİ:09/06/2021
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirketin … ve … üzerinden yaptıkları yazışmalar ve karşılıklı mailler yolu ile anlaştıklarını, davalı şirketin müvekkiline 29.785-EURO tutarında 18.500 kg processing aid powder adlı kimyasal madde ve 57.738-EURO tutarında 28.500 kg ımpact modifier powder isimli kimyasalların siparişini verdiğini, bu siparişlerin toplam tutarının 87.523-EURO olduğunu, taraflar arasında yapılan şifahi anlaşmaya göre ön ödeme olarak toplam ürün bedelinin %40’ının malzemenin …’den nakledilmesinden önce yapılması gerekirken, davalı şirketin Genel Müdürü olduğunu beyan eden … tarafından müvekkiline sadece 15.000-EURO tutarında havale yapıldığını, bu kişi tarafından ön ödemeye istinaden yapılması gereken 35.000-EURO’nun davalı şirketin hesabının bulunduğu … Bankası’ndan swift sistemi ile kendisine gönderileceğinin ve hiçbir endişeye kapılmaması gerektiğinin beyan edilmesi üzerine müvekkilinin eksik kalan ön ödemeyi kendi hesabından ödeyerek …’deki ana bayiden malların siparişini verdiğini ve söz verilen paranın gönderilmesini beklediğini, Mart 2018’de …’ya intikal eden malzemeler için müvekkilinin davalı şirket müdürü …’a durumu izah ettiğini ve ödeme gelmediği için güvenlik nedeniyle söz konusu ürünlerin …’da serbest bölge antreposunda bekletildiğini anlattığını, ancak … liman yetkililerinin güvenlik nedeniyle sahaya yabancı almamaları nedeniyle malzemeleri davalı şirket müdürüne gösteremediğini, akabinde davalı şirket Genel Müdürü …’ın sahte dekontları nedeniyle almış olduğu malzemeyi %50 zarar ile …’deki üreticiye iade ettiğini, davalı şirketin müvekkiline yaptığı ödemeyi geri alabilmek adına müvekkilinin ve onunla birlikte ortak hesap sahibi olan oğlu …’nun hesaplarına icra ve bloke koydurtarak parayı geri almaya çalıştığını belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle davanın kabulü ile fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 5.000,00-TL.’nin davalıdan alınarak müvekkili davacıya verilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili ise cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin … menşeili ……. (…) … …. …. firmasına sipariş verdiğini ve bu firma ile ticari ilişki içine girdiğini, davacı …’nun ise … menşeili bu firmanın ortaklarından biri olduğunu, şirket ortağı olan davalı gerçek kişi ile müvekkil şirket arasında iddia edildiği gibi hiçbir ticari ilişkinin bulunmadığını, müvekkili şirketin anılan … menşeili bu firmadan ithal edilecek ürünler için biri 57.738-EURO, diğeri 29.785,60-EURO olmak üzere toplamda 87.523,60-EURO bedelli iki adet teklif aldığını, davacının iddia ettiği gibi sipariş edilen ürünlerin toplam bedelinin %40’ının ön ödeme olarak alınacağına dair tarafların herhangi bir şifahi anlaşmasının olmadığını, müvekkili şirket yetkilisinin ürünlerin gerçekten mevcut olup olmadığını görmek için …’ya kadar gittiğini, ancak … menşeili firma tarafından çeşitli bahanelerle sözde var olduğu söylenen ürünlerin müvekkili şirketin yetkilisine bir türlü gösterilmediğini, müvekkilinin tüm iyi niyetli çabalarına rağmen karşı tarafın çeşitli hilelerle müvekkilini zarara uğrattığını ve müvekkilinden toplamda 156.559,40-TL. nakit para aldığını, ancak aldığı bu paraya karşılık müvekkilinin sipariş ettiği ürünlerin varlığını dahi kanıtlamadığını belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle, öncelikle davacı … tacir olmadığında mahkemenin görevsizliğine, müvekkili şirketin adresi de dikkate alınarak mahkemenin yetkisizliğine, davanın husumet yokluğundan reddine, mahkeme aksi kanaatte ise davanın esastan reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; ticari mal satımından kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
Davada; davacı gerçek kişi … tarafından davalı şirketten mal alım satımına ilişkin olarak girildiği iddia edilen ticari ilişki kapsamında uğranıldığı iddia ettiği zararların tazmini belirsiz alacak olarak talep edilmektedir. Davalı şirket ise davalı gerçek kişi ile herhangi bir ticari ilişkisinin bulunmadığını iddia etmektedir.
Dosyanın …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin verdiği 18/02/2020 tarihli, … Esas ve … Karar sayılı yetkisizlik kararı üzerine mahkememize gönderilerek yukarıdaki esasa kaydedildiği anlaşılmıştır.
Davacı taraf delil olarak; … ve … programları üzerinden yapılan yazışmalar, taraflar arasındaki mailler, faturalar, swift belgeleri, … Bankası sahte dekontları, …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası münderecatı, arabuluculuk son tutanağı, vekaletname, taraflar arasındaki telefon görüşmeleri ile SMS mesajları, tanık beyanı ve diğer her türlü yasal delile dayanmıştır.
Davalı taraf ise delil olarak; taraflar arasındaki yazışmalar, nüfus kayıtları, …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nn … Esas sayılı dosyası, …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas ve … Esas sayılı icra takip dosyaları, tanık beyanları, isticvap, yemin, keşif, bilirkişi incelemesi, Yargıtay içtihatları, doktrin ve sair yasal her türlü delile dayanmıştır.
Mahkememizce davacı …’na ait nüfus kayıt örneği UYAP’tan temin edilerek incelenmiş, davacının Türkiye’de mukim olmadığı, yerleşim yerinin ise … / …Cumhuriyeti olduğu tespit edilmiştir.
Taraflarca delil listelerinde bildirilen; …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … E. sayılı dava dosyasının, …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra takip dosyasının ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2020/104201 Soruşturma sayılı dosyasının UYAP örnekleri celbedilerek incelenmiştir.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından dosyaya gönderilen 29/11/2019 tarihli müzekkere cevabında; dosyamız davacısı …’nun sicillerinde gerçek kişi olarak ticari işletme kaydının bulunmadığı bildirilmiştir.
30/09/2020 tarihli duruşmada davacı vekili; müvekkilinin …’de faaliyet gösteren bir şahıs şirketi olduğunu, … mevzuatına göre davacının tacir olduğunu, müvekkilinin halen Türkiye’de ikametgahının bulunmadığını ve …’de ikamet ettiğini beyan etmiştir. Davacı asil … ise aynı celsede; kendisinin …’de ikamet ettiğini, halihazırda Türkiye’de ikametinin bulunmadığını beyan etmişir.
Davalı şirket vekili Av. … aynı duruşmada; davacının gerçek kişi olduğunu ve iddia edildiği gibi tacir olmadığını, kaldı ki müvekkili şirketin davacı … ile herhangi bir ticari ilişkisinin de bulunmadığını, müvekkilinin ticari ilişkisinin davacı ile değil …. … (…) … … … adlı şirketle olduğunu beyan etmiştir.
Mahkememizce 01/10/2020 tarihinde … Vergi Dairesi’ne müzekkere yazılarak; davacının vergi kaydının bulunup bulunmadığı, var ise tacir vasfının bulunup bulunmadığının bildirilmesi istenmiştir. … Vergi Dairesi tarafından verilen 05/10/2020 tarihli cevapta; dosya davacısı …’nun 31/12/2018 tarihi itibarıyle ticareti terk ettiği ve bu tarihten itibaren herhangi bir mükellefiyetine ve ticari faaliyet bilgisine rastlanılmadığı bildirilmiştir.
Mahkememizce 30/09/2020 tarihli duruşmada davacı vekiline; müvekkilinin şahıs şirketi olduğuna ve tacir olduğuna dair tüm bilgi ve belgeleri, “tercüme evrakları ile birlikte” sunmak üzere gelecek süre verilmiştir. Mevcut ara karara rağmen davacı taraf tercüm edilmiş evrakları mahkememize sunmamış, yine … olan bir kısım belgeler sunmuştur.
17/02/2021 tarihli duruşmada mahkekemizce davacı vekiline dosyaya daha önce sunduğu … belgelerin asıllarını ve tercümelerinin asıllarını sunmak üzere yeniden 2 haftalık kesin süre verilmiş, sonrasında davacı vekilince 24/02/2021 ve 03/03/2021 tarihinde ayrı ayrı dosyaya sunulan dilekçelerdeki talebi üzerine mahkememizce celse arasında oluşturulan 15/03/2021 tarihli ara karar ile davacı vekiline daha önce sunduğu … belgelerin asıllarını ve tercümelerinin asıllarını sunmak üzere duruşma günü olan 09/06/2021 tarihine kadar yeniden ek süre verilmiştir. Ancak mahkememizce verilen sürelere ve ek sürelere rağmen davacı vekili tarafından sunulması istenen belge asılları ile tercümeleri ısrarla dosyaya sunulmamıştır.
Mahkememizce 17/02/2021 tarihinde … Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak; … T.C. Kimlik numaralı dosyamız davacısı …’nun sicillerinde kayıtlı olup olmadığı, kayıtlı ise buna ilişkin belgelerin ve ticareti terk etmiş ise buna ilişkin belgelerin gönderilmesi istenmiştir. … Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından müzekkereye verilen cevapta özetle; dosyamız davacısı …’nun … Ticaret Sicil Müdürlüğü’nde bir dönem kayıtlı olduğu, ancak kayıtlarının “re’sen terkin” şekilde terkin edilerek sona erdiği bildirilmiştir.
Dosyaya sunulan ve mahkememizce celbedilen tüm bilgi ve belgelerden; davacı gerçek kişi …’nun Türkiye’de ikametgahının bulunmadığı, davacının …’de ikamet ettği, ayrıca Türkiye’deki vergi kaydının ve ticaret sicildeki kaydının re’sen terkin edilerek kapatılmış olduğu anlaşılmaktadır.
Gerçek kişinin tacir sıfatı, ticaretin terk edilmesiyle sona erer. Ticaretin terkinden kasıt ise işletmenin kapatılması veya o kişi adına işletilmesine son verilmesidir. Bir başka ifade ile ticaret siciline kayıtlı olan bir tacirin, ticareti terk ettiğini ticaret siciline bildirerek kaydın terkinini istemesi ile gerçek kişilerin tacir sıfatı sona ermektedir. Somut olayda; dosyaya gelen müzekkere cevaplarından, davacı gerçek kişi …’nun Türkiye’deki ticari faaliyetlerini sonlandırarak …’e yerleştiği, ayrıca Türkiye’de ticareti terk ederek vergi ve ticaret sicildeki kayıtlarını kapattırdığı anlaşılmıştır.
Öte yandan ticaret şirketlerinde tacir sıfatı şirketin kendisine aittir. Yani ticaret ortaklıklarında ortaklığın bizzat kendisi (yani şirket) tacir olup, ortaklar tacir değildir. Çünkü işleme faaliyeti tüzel kişiliği olan şirket adına yapılır. Somut olayda; dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgeler ile dosyaya celbedilen resmi yazışmalar ve taraf beyanlarından, davacı gerçek kişi …’nun davalı şirket ile ticari ilişkiye giren ve …’de faaliyet gösteren dava dışı …. … (…) … … … adlı şirketin ortaklarından biri olduğu, tacir vasfı olmadığı anlaşılmaktadır. Zira davacının şirket ortağı olması onun tacir olması sonucunu doğurmaz. Davacı tarafça mahkememizce verilen kesin sürelere rağmen bunun aksini kanıtlayan ve geçerli hiçbir belge dosyaya sunulmamıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılabilmesi için; tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse ticari davanın varlığından söz edilemez.
6102 sayılı TTK.’nun 6335 sayılı kanunla değişik 5. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Huzurdaki dava, 6335 sayılı yasa ile değişik 6102 sayılı TTK.’nun 5. maddesi hükmünün yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra 26/11/2020 tarihinde açılmıştır. Görev, 6100 sayılı HMK.’nun 1. maddesi hükmü gereği kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden gözetilmelidir.
HMK.’nun 114/c maddesine göre, mahkemenin görevli ise olması dava şartıdır. Yine HMK.’nun 115. maddesine göre, “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden (re’sen) araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” Dolayısıyla görev konusunun, mahkemelerce her aşamada re’sen gözetilmesi gerekir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 6100 sayılı HMK.’nun ve 6102 sayılı TTK.’nun göreve ilişkin maddelerine göre huzurdaki davaya konu uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesi değil, Asliye Hukuk Mahkemesi’dir. Sonuç olarak dava konusu uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşılmakla ve mahkememizin görevsizliği sebebiyle dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda davanın usulden reddine ilişkin olarak aşağıdaki gibi karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
KARAR: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-HMK.’nun 114/1-c maddesi gereğince mahkememizin görevsizliği sebebiyle davanın HMK.’nun 115/2 maddesi uyarınca dava şartı noksanlığından usulden reddine,
2-HMK.’nun 20. maddesi gereği süresinde talep edilmesi halinde dosyanın Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2. maddesi gereğince yargılama gideri ve vekâlet ücreti hususunda görevli mahkemece karar verilmesine,
4-HMK’nun 331/2. maddesi son cümlesi uyarınca dosya süresi içinde görevli mahkemeye gönderilmediği takdirde talep halinde yargılama gideri ve vekâlet ücreti hususunda mahkememizce karar verilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde HMK’nun 20/1. maddesi uyarınca 2 haftalık kesin süre içinde başvurulması halinde dosyanın görevli mahkemesine gönderilmesine, belirlenen süre içinde başvurulmadığı takdirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
Dair, HMK.’nun 345. maddesi uyarınca gerekçeli kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak 2 (iki) hafta içinde HMK.’nun 342. maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK.’nun 343. maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile yine HMK.’nun 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olarak verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/06/2021
Katip …
e-imzalıdır
Hakim …
e-imzalıdır