Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/281 E. 2021/858 K. 10.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/281 Esas
KARAR NO:2021/858

DAVA:İtirazın İptali (Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:21/04/2017
KARAR TARİHİ:10/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında 11/12/2010 tarihinde “Alacağın Temliki, Sulh, İbra ve Feragat Sözleşmesi” başlıklı sözleşmenin imzalandığını, imzalanan bu sözleşme ile taraflar arasında varılan mutabakata göre davalı temlik alanın temlik aldığı toplam 10.265,00-USD’yi 50 adet 200,00-USD ve 1 adet 265,00-USD olmak üzere T.C. Merkez Bankası’nın ödeme günündeki dolar (USD) alış kuru üzerinden Türk Lirası olarak taksitler halinde ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, davalı şirketin sözleşme ile ödemeyi taahhüt ettiği taksitlerden 28/03/2014 ile 28/08/2015 tarihleri arasındaki taksitleri müvekkiline ödemediğini, bunun üzerine davalı borçlu aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı şirketçe 24/05/2016 tarihinde ve yasal süresi içerisinde “…takip alacaklısına hiçbir borçlarının bulunmadığı…” gerekçesiyle itirazda bulunulduğunu, davalının itirazı üzerine icra takibinin durduğunu, davalı şirketçe borca ve takibe yönelik olarak yapılan itirazın haksız ve mesnetsiz olmadığını belirterek ve ayrıca dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; itirazın iptali ile takibin devamına, davalı şirket aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin ise davalı karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili ise cevap dilekçesinde özetle; huzurdaki davada görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, dava konusu alacağın henüz hukuken talep edilebilir bir alacak niteliğinde bulunmadığını, davanın zamansız açılmış bir dava olduğunu, takibe ve davaya konu sözleşmenin alacağın temliki değil borcun nakli niteliğinde olduğunu, dayanak sözleşmenin niteliği gereğince borcu devralan müvekkili şirketin eski borçlunun alacaklıya karşı haiz olduğu itiraz ve def’ileri alacaklıya karşı ileri sürebileceğini, borcu nakleden şirketin tasfiye sürecenin devam etmekte olduğunu, davacının tasfiye sonucunu beklemeden müvekkili şirketten talepte bulunamayacağını, taraflar arasında borcun nakline dair sözleşmenin akdedildiği sırasında alacağın henüz muaccel hale gelmediğini belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; öncelikle davanın görev dava şartı yokluğundan usulden reddine, yapılacak yargılama sonucunda ise davanın esastan reddine, ayrıca davacı karşı yan aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama masrafları ile vekalet ücretinin ise davacı karşı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Eldeki dava; davacı tarafça ilk olarak … 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …/… Esas sayılı dosyasında açılmıştır. … Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 07/06/2018 tarihli; …/… E. ve …/… K. sayılı görevsizlik kararı üzerine dosya mahkememize gönderilmiş ve mahkememizin …/… Esas sayılı sırasına kaydedilmiştir.
Mahkememizce …/… Esas sayılı dosyada yapılan yargılama sonucunda karşı görevsizlik kararı verilmiş ve dosya görevli mahkemenin tayini için re’sen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili hukuk dairesine gönderilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi’nin 08/06/2020 tarihli, 2019/2589 Esas ve 2020/1193 Karar sayılı kararında özetle; eldeki davada taraflar arasındaki uyuşmazlığın TTK.’nun 4/1-f maddesi uyarınca bankacılık işlemlerinden kaynaklandığı, bu nedenle davanın mutlak ticari dava niteliğinde olduğu, sonuç olarak uyuşmazlığın … … Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından (mahkememizce) esastan görülüp sonuçlandırılması gerektiği belirtilmiştir.
Böylece anılan “merci tayini kararı” ile mahkememizin (Asliye Ticaret Mahkemesi’nin) görevli olduğu belirlenmiş, dosya yeniden mahkememize gönderilerek yukarıdakı esas numarasına kaydedilmiş ve tensibi yapılarak mahkememizce işin esasına girilmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; taraflar arasında 11/12/2010 tarihinde akdedilen “Alacağın Temliki, Sulh, İbra ve Feragat Sözleşmesi”’ne dayalı olarak davalı şirketçe sözleşmede belirlenen ödeme tarihlerinde davalıya ödenmediği iddia edilen taksitler toplamı 3.665,00-USD’nin ödeme tarihinden itibaren takip tarihine kadar işleyen faizleri ile birlikte davalı şirketten tahsiline yönelik olarak …. İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı dosyası ile girişilen ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK.’nun 67. maddesi gereğince iptali istemine ilişkindir.
Davacı taraf delil olarak; …. İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı icra takip dosyası, 11/12/2010 tarihli Alacağın Temlik, Sulh, İbra ve Feragat Sözleşmesi, … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dava dosyası, bilirkişi incelemesi ve diğer her türlü hukuki delile dayanmıştır. Davalı taraf ise delil olarak; dayanak sözleşme, icra takip dosyası, davalı şirketin ticari defter ve kayıtları, banka hesap dökümü, Tasfiye Halinde … A.Ş.’nin kayıtları, yemin, emsal kararlar, bilirkişi incelemesi ve diğer tüm yasal delillere dayanmıştır.
Mahkememizce …. İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı icra takip dosyası celbedilerek incelenmiştir. İcra takip dosyasının incelenmesinde; davacı tarafça 26/04/2016 tarihinde 11/12/2010 tarihli “Alacağın Temliki, Sulh, İbra ve Feragat Sözleşmesi”’ne dayalı olarak borçlu (davalı) … ve Dış Ticaret A.Ş. aleyhine 3.665,00-USD asıl alacak ve 442,07-USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 4.107,07-USD’nin tahsiline yönelik (1 USD = 2,8610-TL. alınmak suretiyle) olarak ilamsız icra takibi başlatıldığı, Örnek-7 nolu ödeme emrinin davalı şirkete 20/05/2016 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu davalı şirket vekili tarafından 24/05/2016 tarihinde ve yasal süresi içerisinde borca itiraz edildiği, itiraz üzerine takibin durduğu, sonrasında davacı tarafça 21/04/2017 tarihinde ve 1 (bir) yıllık hak düşürücü süre içerisinde eldeki itirazın iptali davasının açıldığı görülmüştür.
Mahkememizce 14/10/2020 tarihli duruşmada; iddia, savunma ve toplanan deliller üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilerek dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiştir.
Bilirkişi kurulu tarafından düzenlenerek 18/12/2020 tarihinde UYAP’tan dosyaya sunulan raporda özetle; davacı … ve dava dışı … ile davalı şirket (… ve Dış Ticaret A.Ş.) arasında 11/12/2010 tarihinde Alacağın Temliki, Sulh, İbra ve Feragat Sözleşmesi’nin akdedildiği, sözleşme ile davacı … ve dava dışı …’ın dava dışı Tasfiye Halinde … A.Ş.’den olan alacağının davalı şirkete temlik edildiği, anılan sözleşme ile davacı … ve dava dışı …’ın … A.Ş.’den olan alacağının borçlusunun davacı şirket olarak değiştiği, dava dışı Tasfiye Halinde … A.Ş.`nin tasfiye sürecinin ise henüz devam ettiği, dava dışı …’ın 10/01/2011 tarihli “Alacağın Temliki Sözleşmesi” ile 11/12/2010 tarihli sözleşmeden kaynaklanan alacaklarını davacı …’a devir ve temlik ettiği, sözleşmede temlik eden olarak dava dışı …’ın imzasının bulunduğu, davacının ve davalı şirketin mahkemeye ticari defter ibrazında bulunmadığı, dosya kapsamında tarafların yerinde inceleme talebinin de mevcut olmadığı, bu nedenle bilirkişi kurulunca ticari defterler yönünden inceleme yapılamadığı, tarafların dosyaya sunduğu dilekçelerindeki beyanlarına göre; taraflar arasında bakiye borç-alacak ilişkisi bakımından herhangi bir uyuşmazlığın söz konusu olmadığı, davalı şirketçe sadece borcun muaccel hale gelmediği ve henüz talep edilebilir olmadığı iddiaları ile davacı yanın takipte talep ettiği alacağa yönelik itirazda bulunulduğu, eldeki davanın alacağın temliki hükümlerine göre oluşan alacağın tespiti ve tazminine ilişkin olduğu, davalı şirketçe taraflar arasında imzalanan belgenin temlikname niteliğinde olmadığının ve belgede yer alan alacağın muaccel hale gelmediğinin iddia edildiği, taraflar arasındaki akdedilen 11/12/2010 tarihli belgenin “Alacağın Temliki, Sulh, İbra ve Feragat Sözleşmesi” ismini taşıdığı, davacı tarafın tasfiye halindeki dava dışı … A.Ş.’nin … numaralı kâr ve zarar katılım akdi ile cari hesapların ekinde bulunan 10.265 USD’yi bütün hakları ile birlikte davalıya temlik ettiği, davalı şirketin ise davacının kendisine temlik ettiği bu tutarı davacıya sözleşmede açıkça belirlenen tarihlerde ve miktarlarda olmak üzere ödeme günündeki TCMB döviz alış kuru üzerinden Türk Lirası olarak taksitler halinde ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği, ayrıca ödemelerden birinin gününde yapılmamasının bakiye ödemeleri muaccel kılmadığının, ancak ardışık olarak 6 (altı) taksitin gününde ödenmemesi halinde takip eden 6 (altı) aylık ödemenin muacceliyet kesbedeceğinin hüküm altına alındığı, ayrıca sözleşmeye uyulması halinde tarafların birbirlerini ibra ettiklerinin anlaşıldığı, anılan sözleşme hükümleri hep birlikte değerlendirildiğinde; davacının dava dışı … A.Ş.’nin … numaralı kâr ve zarar hesabındaki hak ve alacaklarını davalıya temlik etmesiyle taraflar arasında alacağın temliki sözleşmesinin kurulmuş olduğunun kabulünün gerekeceği, alacağın temlikinin yazılı şekilde yapılmasının gerekli olduğu, yazılı temlik beyanının alacağı devralan tarafından imzalanmasının aranan şekil şartının gerçekleşmesi için yeterli olduğu, bu nedenle taraflar arasında akdedilen 11.12.2010 tarihli belgenin geçerli bir alacağın temliki sözleşmesi niteliğinde olduğu, taraflar arasındaki sözleşme incelendiğinde davalı tarafın davacının kendisine temlik ettiği hesap ve alacak karşılığında davacıya sözleşmede tarihleri ve miktarları belirtilen şekilde taksitler halinde ödeme yapmayı kabul ettiği, davalının iddialarının aksine taraflar arasındaki sözleşmede davalının ödeme yükümlülüğünün dava dışı … A.Ş.’nin tasfiye sürecinin sonuçlanması, kâr ve zarar durumunun belirginleşmesi şartlarına bağlanmamış olduğu, taraflar arasındaki sözleşmede taksit tutarları ile ödeme tarihlerinin açık ve net olarak belirlendiği, davalı şirketin sözleşmedeki ödeme planına göre ilk taksitleri süresinde ödediği, icra takip dosyasında yapılan incelemede davacının taraflar arasındaki sözleşme hükmüne uygun olarak sadece ödenmeyen bakiye alacağı takibe konu yaptığı, bu nedenle davaya konu icra takibinde herhangi bir usulsüzlüğe rastlanmadığı, zaten davalının da alacağın miktarına ilişkin olarak herhangi bir itirazının söz konusu olmadığı, dolayısıyla başlatılan icra takibinin yerinde ve haklı olduğu, sonuç olarak taraflar arasında akdedilen 11/12/2010 tarihli Alacağın Temliki, Sulh, İbra ve Feragat Sözleşmesi’ne göre davalı şirketin davacının Tasfiye Halindeki … A.Ş.’deki 10.265,00-USD’lik alacağını 50 taksitte ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği, yapılan alacağın temliki sözleşmesinin geçerli olduğu, nitekim davalı şirketin sözleşmedeki ödeme planındaki ilk taksitlerini ödediği, ödeme planında yer alan ve takip konusu yapılan taksitlerin ise ödenmediği, bu durumda taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davacının icra yoluna gitmek suretiyle alacak talebinde bulunmasında herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı, icra inkar tazminatı talep edilebilmesi için gerekli şartların da somut olayda gerçekleştiği, bu yönüyle davacının icra inkar tazminatına yönelik talebi konusundaki takdirin münhasıran mahkemeye ait olduğu şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi kurulu raporu dosya taraflarına tebliğ edilmiş, davalı şirket vekili tarafından rapora 01/01/2021 tarihli dilekçe ile itiraz edilerek ek rapor alınması talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili tarafından ise 04/01/2021 tarihli dilekçe ile bilirkişi kurulu raporuna karşı yazılı beyan dilekçesi sunulmuştur.
Mahkememizce 30/04/2021 tarihli ara karar ile; davalı şirket vekilinin 01/01/2021 tarihli rapora itiraz dilekçesindeki ve davacı vekilinin 02/03/2021 tarihli dilekçesindeki beyanları dikkate alınmak suretiyle ek rapor düzenlenmek üzere dosyanın kök raporu düzenleyen bilirkişi kuruluna tevdi edilerek ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenerek 08/07/2021 tarihinde UYAP’tan dosyaya sunulan ek raporda özetle; taraflar arasında akdedilen 11/12/2010 tarihli sözleşme ile davalı şirketin davacının Tasfiye Halinde … A.Ş. nezdindeki 10.265,00-USD tutarındaki alacağını taksitler halinde (51 taksitte) ödemeyi taahhüt ettiği, taraflar arasındaki alacağın temliki sözleşmesinin geçerli olduğu, nitekim davalı şirketin sözleşmedeki ödeme planındaki ilk taksitleri davacıya ödediği, ödeme planında yer alan ve takip konusu yapılan taksitleri ise ödemediği, bu durumda taraflar arasında akdedilen sözleşme uyarınca davacının icra takibi yoluna gitmek suretiyle davalı şirketten alacak talebinde bulunmasında herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı, ayrıca icra inkar tazminatı şartlarının da olayda gerçekleştiği, tarafların dosyaya sundukları beyan ve dilekçelerine göre bakiye borç / alacak konusunda herhangi bir uyuşmazlık olmadığı, 11/12/2010 tarihli sözleşme ile davacı tarafın, dava dışı Tasfiye Halinde … A.Ş.’den olan 10.265,00-USD alacağını tüm hakları ile birlikte davalı tarafa temlik ettiği, sonuç olarak davalı şirketin davacının kendisine temlik ettiği tutarı sözleşmede tarihleri ve miktarları belirtilen şekilde, her bir taksitin ödeme günündeki TCMB döviz alış kuru karşılığı Türk Lirası olarak davalıya ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği, buna göre davacı yanın davalı şirketten sözleşmeye istinaden 28/03/2014 tarihinden icra takip tarihine kadar 3.665,00-USD tutarında asıl alacak ile heyetçe yapılan hesaplama sonucunda tespit edilen 334.26-USD tutarında takip öncesi işlemiş faiz olmak üzere toplam 3.999,26-USD talep edebileceği şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi heyeti ek raporu dosya taraflarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davacı vekili tarafından 06/08/2021 tarihli dilekçe ile ek rapora karşı beyan ve itirazda bulunularak, davalarının talepleri gibi aynen kabulüne karar verilmesi talep edilmiştir. Davalı şirket vekili tarafından ise 07/09/2021 tarihli dilekçe ile ek rapora itiraz edilerek, kamu bankalarından yabancı paraya fiilen uygulanan en yüksek faiz oranının sorularak yeniden ek rapor alınması talep edilmiştir.
Mahkememizce 10/11/2021 tarihli duruşmada; dosyada alınan bilirkişi kök ve ek raporlarının dosya kapsamına ve yargısal denetime uygun, hüküm kurmaya elverişli, aynı zamanda uyuşmazlığı çözmeye yeterli olduğu, dosyada gelinen aşama itibariyle USD faizi oranlarına ilişkin olarak dosyada T.C. Merkez Bankası’nın resmi internet sitesinden alınan gerekli verilerin bulunduğu anlaşılmakla ve ayrıca bir yazışma yapılamasına gerek olmadığı kanaatine varılarak, davalı şirket vekilinin faiz oranları bakımından gerekli yazışmaların yapılması, sonrasında ek rapor alınması yönündeki talebinin reddine karar verilmiştir.
Eldeki davada taraflar arasındaki uyuşmazlık, taraflar arasında düzenlenen 11/12/2010 tarihli Alacağın Temliki, Sulh, İbra ve Feragat Sözleşmesi’ne (kısaca alacağın temliki sözleşmesine) dayanmaktadır.
Davacı vekili; müvekkili ile davalı şirket arasında 11/12/2010 tarihinde Alacağın Temliki, Sulh, İbra ve Feragat Sözleşmesi imzalandığını, sözleşmeye göre davalı şirketçe 50 adet 200,00-USD ve 1 adet 265,00-USD olmak üzere sözleşmede belirlenen tarihlerde davacıya 51 taksit halinde toplam 10.265,00-USD tutarında ödeme yapmayı taahhüt ettiğini, ancak davalının sözleşme gereğince 28/03/2014 ile 28/08/2015 tarihleri arasında yapılması gereken aylık ödemeleri müvekkiline yapmadığını, bu nedenle davalı şirket aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün …E. sayılı dosyası ile icra takibine giriştiklerini, davalı şirketin borcunu ödemediği gibi kötü niyetli olarak takibe itiraz ettiğini ve takibi durdurduğunu ileri sürerek; itirazın iptaline ve davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Alacağın temliki; mevcut bir alacağın alacaklısının değişmesi işlemidir. Alacaklının bir borç ilişkisinden doğan alacağını borçlunun rızasına gerek olmadan bir sözleşmeye dayanarak üçüncü bir kişiye devretmesine “alacağın temliki” adı verilir (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 23. Baskı, Ankara 2018, s.1252).
Alacağın temliki müessesesi, davaya konu 11/12/2010 tarihli sözleşme tarihinde uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 162. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun rızai temliki düzenleyen 162. maddesine göre; “Kanun veya akit ile veya işin mahiyeti icabı olarak menedilmiş olmadıkça borçlunun rızasını aramaksızın alacaklı, alacağını üçüncü bir şahsa temlik edebilir. Borçlu, alacağın temlik edilmemesi şart edilmiş olduğunu, bu şartı ihtiva etmeyen bir ikrarı bilkitabeye istinat ile alacağını temellük eden üçüncü bir şahsa karşı iddia edemez”.
Aynı kanunun “Akdin Şekli başlıklı 163. maddesinde ise; “Tahriri şekilde yapılmış olmadıkça alacağın temliki muteber olmaz. Bir alacağın temlikini va’detmek, hususi şekle tabi değildir” hükümleri mevcuttur.
Buna göre; 818 sayılı BK’nun 163. maddesinde alacağın temliki sözleşmesinin geçerliliği sadece yazılı şekle tabi tutulmuş olup, herhangi bir resmî şekle bağlanmamıştır. Dolayısıyla yazılı şekilde düzenlenmiş olması şartıyla, bir kimse bir başkasından olan alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir. Böyle yapılan bir sözleşme alacağın temliki hükmünde olup, hukuken geçerlidir.
Öte yandan aynı Kanun’un 164. maddesine göre; “alacağın temliki kanun veya mahkeme kararı mucibince vuku bulduğu hâlde, bir güna merasime tabi olmaksızın ve evvelki alacaklı tarafından rıza izhar edilmesine bile ihtiyaç bulunmaksızın üçüncü şahıslara karşı dermeyan edilebilir.”
Tüm bu açıklamalara ve yukarıda belirtilen yasal düzenlemelere göre somut olayda; davacı ile davalı şirket arasında 11/12/2010 tarihli Alacağın Temliki, Sulh, İbra ve Feragat Sözleşmesi imzalandığı, anılan sözleşmeye göre davalı şirketin davacıya 50 ay boyunca her ay 200,00-USD ve 1 kez ise 265,00-USD olmak üzere 51 taksit halinde 10.265,00-USD tutarında ödeme yapmayı taahhüt ettiği, davalı şirketin edimlerini yerine getirmemesi üzerine davacı tarafından davalı şirket aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün …E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığı, davalı şirketin takibe itirazı üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı ile davalı şirket arasında imzalanan alacağın temliki sözleşmesi, tamamen bağımsız nitelikte bir sözleşme olup, sözleşmenin tarafları açısından kendi başına hüküm ifade eder. Davacı taraf anılan sözleşmeye dayanarak sözleşmenin karşı tarafı olan davalı … ve Dış Ticaret A.Ş. aleyhine icra takibinde bulunmuş ve itiraz üzerine duran takibin devamı bakımından eldeki itirazın iptali davası açılmıştır. Davacının temlik sözleşmesine konu yaptığı alacağın borçlusu durumundaki Tasfiye Halindeki … A.Ş. ise huzurdaki davada taraf değildir.
Davalı şirket vekili tarafından her ne kadar davaya konu edilen alacak kalemlerinin hukuken henüz talep edilebilir nitelikte bir alacak olmadığı, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin başlığı “alacağın temliki”, davalı … ve Dış Ticaret A.Ş. “temlik alan”, davacı ise “temlik eden” olarak belirtilmesine karşın, sözleşmede alacaklının değişmemesi, sadece borçlunun değişmesi nedeniyle ortada alacağın temliki değil, borcun nakli işleminin söz konusu olduğu, müvekkili şirketin davacının Tasfiye Halinde … A.Ş. nezdindeki alacağını ödemekle yükümlü olan ve borcu devralmış olan yeni borçlu olduğu, devreden borçlunun (Tasfiye Halinde … A.Ş.’nin) ise borçlu sıfatının ortadan kalktığı, sözleşmede borcun müvekkili … ve Dış Ticaret A.Ş.’ye devredildiğinin davacı tarafından da kabul edildiği, … A.Ş.’nin tasfiye sürecinin halen devam ettiği, bir başka ifade ile dava dışı … A.Ş.’nin tasfiye işlemlerinin henüz sonuçlanmadığı, bu nedenle alacağın muaccel hale gelmediği savunulmuş ise de; davacı tarafın eldeki davaya konu takipte dava dışı …’na yönelik bir talebi mevcut olmayıp, taraflar arasında akdedilen 11/12/2010 tarihli Alacağın Temliki, Sulh, İbra ve Feragat Sözleşmesi’nde davalı şirketin satın aldığı alacak bedelinin ödenmesine ilişkin olarak açıkça miktar ve tarih belirtilen bir takvim mevcut olduğundan ve sözleşmede ödemelerin dava dışı … A.Ş.’nin tasfiyesi sonrası yapılacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığından, mahkememizce davaya ve takibe konu edilen alacak kalemlerinin henüz talep edilebilir nitelikte bir alacak olmadığına yönelik davalı savunmalarına itibar edilmemiştir. (Nitekim, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 26/04/2016 tarihli, 2016/4537 E. ve 2016/7507 K. sayılı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nin 13/09/2018 tarihli, 2018/1560 E. ve 2018/1048 K. sayılı ilamları da aynı doğrultudadır.)
Somut olayda; davacı taraf, eldeki davaya konu icra takip dosyasında dava dışı … A.Ş. nezdindeki alacağını değil, dava dışı … A.Ş.’den olan alacağının davalı şirkete devrine ilişkin devir bedelini davalıdan talep etmektedir. Davacı taraf, 11/12/2010 tarihli Alacağın Temliki, Sulh, İbra ve Feragat Sözleşmesi ile dava dışı … A.Ş.’den olan alacağını davalı şirkete temlik etmiş, bu temlik karşılığında davalı şirket ise dava dışı …’tan olan alacağı taksitler halinde davacıya ödemeyi kabul ve taahhüt etmiştir. 11/12/2010 tarihli sözleşme dosya tarafları arasında yapılmış bir iç sözleşme olup, ayakta ve geçerlidir. Sözleşmede taksitlerin ödeneceği tarihler ve miktarlar taraflar arasında kesin ve net olarak belirtilmiştir. 11/12/2010 tarihli temlik sözleşmesinde taksitlerin vadesi kesin olarak kararlaştırıldığından, her taksit için ödeme tarihinin geçmesi ile ilgili taksit yönünden davalı şirketin temerrüdü oluşmuştur. Hükme esas alınan bilirkişi kurulu ek raporunda; davalı şirketin ilgili taksitler bakımından temerrüt tarihi dikkate alınmak suretiyle gerekli hesaplamalar yapılmış ve davacının davalı şirketten takip öncesi için talep edebileceği işlemiş faiz miktarı 334,26-USD olarak hesaplanmıştır.
2004 sayılı İİK.’nun 67/2 maddesine göre; icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması, borçlunun da itirazında haksız olması yasal koşullardandır. İcra inkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra takibine haksız olarak itiraz eden borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunların dışında alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 09/10/2019 tarihli, 2019/4054 Esas ve 2019/7699 Karar ve 04/06/2020 tarihli, 2020/2083 Esas ve 2020/2727 Karar sayılı ilamları)
İddia, savunma, toplanan deliller ile dosyada alınan bilirkişi kurulu kök ve ek raporlarının hep birlikte değerlendirilmesi sonucunda; davacı ile davalı şirket arasında 11/12/2010 tarihinde Alacağın Temliki, Sulh, İbra ve Feragat Sözleşmesi imzalandığı, anılan sözleşmeye göre davalı şirketin davacıya 50 ay boyunca her ay 200,00-USD ve 1 kez ise 265,00-USD olmak üzere toplam 51 taksit halinde 10.265,00-USD tutarında ödeme yapmayı kabul ve taahhüt ettiği, davalı şirketin sözleşme kapsamındaki taahhüt ve edimlerini yerine getirmemesi üzerine davacı tarafından davalı aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün …E. sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı şirketin borca itirazı üzerine takibin durduğu, davacı ile davalı şirket arasında imzalanan alacağın temliki sözleşmesinin bağımsız nitelikte bir sözleşme olduğu, anılan sözleşmenin dosya tarafları yönünden tek başına hüküm ifade ettiği, yargılama sırasında davalı tarafça dava dışı … A.Ş.’nin tasfiye halinde olduğu, tasfiye sürecinin halen devam ettiği ve bu aşamada davacının müvekkilinden talepte bulunamayacağı iddia edilmiş ise de davacının davalı şirket ile ayrı ve geçerli bir temlik sözleşmesi yaptığı, taraflar arasında akdedilen sözleşmede … A.Ş.’nin tasfiyesinin bekleneceğine dair bir hüküm bulunmadığı, davacının … A.Ş.’den değil, alacağını temlik ettiği davalı şirketten talepte bulunduğu, bu durumda … A.Ş.’nin tasfiyesinin beklenmesinin gerekmediği, dosyada alınan bilirkişi kök ve ek raporlarının yargısal denetime uygun ve hüküm kurmaya elverişli olduğu, taraflar arasında akdedilen alacağın temliki sözleşmesi gereğince davalı şirketin sözleşme ile ödemeyi taahhüt ettiği taksitlerden 28/03/2014 ile 28/08/2015 tarihleri arasındaki taksitleri davacıya ödemediği, icra takip tarihi itibariyle davalı şirketin davacıya 3.665,00-USD asıl alacak, 334,26-USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 3.999,26-USD borcunun bulunduğu, sonuç olarak davalı şirketin bu miktara (3.999,26-USD.’ye) yönelik olarak yaptığı itirazlarının haklı ve yerinde olmadığı, davacının davalı şirket aleyhine 3.665,00-USD asıl alacak, 334,26-USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 3.999,26-USD için icra takibi başlatmakta haklı olduğu anlaşılmakla, hükme esas alınmasında sakınca görülmeyen bilirkişi kurulu ek raporunda tespit edilen miktara göre davanın kısmen kabulüne, asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4489 sayılı kanun ile değişik 4/a maddesi gereğince Devlet bankalarınca 1 (bir) yıl vadeli USD mevduat hesabına uygulanan en yüksek faiz uygulanmasına, ayrıca İİK.’nun 67/2 maddesinde düzenlenen icra inkar tazminatının amacı alacağın tahsilini geciktirmeye yönelik haksız itirazları önlemek olduğundan, takip konusu fatura alacakları da likit ve önceden belirlenebilir olduğundan, ayrıca davalının itirazları da kısmen haksız olduğundan, mahkememizce kabul edilen alacağın takip tarihindeki Türk Lirası karşılığı olan 11.441,88-TL. üzerinden %20 oranında hesaplanan 2.288,37-TL. icra inkar tazminatını da kapsar şekilde davanın kısmen kabulüne, davacının fazlaya ilişkin davacı isteminin ise reddine ilişkin olarak aşağı gibi karar vermek gerekmiştir. (Nitekim, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 01/10/2020 tarihli, 2020/2489 E. ve 2020/3744 K. sayılı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nin 19/01/2021 tarihli, 2021/60 E. ve 2021/43 K. sayılı ilamları da aynı doğrultudadır.)
KARAR: Gerekçede açıklandığı üzere;
1-Davanın kısmen kabulü ile; davalı şirketin …. İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı icra takip dosyasında; 3.665,00-USD asıl alacak ve 334,26-USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 3.999,26-USD’ye yönelik itirazının iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4489 sayılı kanun ile değişik 4/a maddesi gereğince Devlet bankalarınca 1 (bir) yıl vadeli USD mevduat hesabına uygulanan en yüksek faiz yürütülmek suretiyle takibin talepnamedeki diğer kayıt ve şartlarla aynen devamına, davacının fazlaya ilişkin isteminin ise reddine,
2-Alacak likit ve belirlenebilir olduğundan, kabul edilen alacağın takip tarihindeki Türk Lirası karşılığı olan 11.441,88-TL. üzerinden %20 oranında hesaplanan 2.288,37-TL. icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Alınması gerekli 781,59-TL karar ve ilam harcından 200,72-TL peşin harç ve icraya yatan harç toplamının mahsubu ile geriye kalan 580,87-TL harcın davalıdan tahsili ile Maliyeye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan peşin harç ve icraya yatan harç toplamı olan 200,72-TL harcın davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 31,40-TL başvuru harcı, 4,60-TL vekalet harcı, 1.600,00-TL bilirkişi ücreti ve 306,40-TL posta masrafı olmak üzere toplam 1.942,40-TL yargılama giderinin, kabul ve red oranına göre 1.891,41-TL’sinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
7-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 308,44-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
8-Taraflarca yatırılan gider avansından geriye kalan kısmın karar kesinleştikten sonra ilgili tarafa iadesine,
Dair; HMK.’nun 6723 sayılı Kanunla değişik Geçici 3. ve 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere bir başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda açıkça okunup, usulen anlatıldı. 10/11/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır