Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2020/225 Esas
KARAR NO:2021/245
DAVA:Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:12/05/2020
KARAR TARİHİ:31/03/2021
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı asil dava dilekçesinde özetle; 2019 yılı sonlarında yeni açmış olduğu … Kıraathanesi isimli işyerinde kullanmak üzere davalı şirketten internet aldığını, ancak Covid-19 tedbirleri kapsamında işletmesini kapatmak ve faaliyetini sonlandırmak zorunda kaldığını, davalı şirketin müşteri hattını arayarak durumunu izah ettiğini, görüştüğü çağrı merkezi operatörü tarafından kendisine herhangi bir fatura çıkarılmayacağının ve taahhüt edilen kalan ayların parasının kendisinden alınmayacağının söylendiğini, buna karşın kendisine 15/05/2020 son ödeme tarihli 2.734,31-TL.’lik fatura çıkarıldığını, anılan fatura nedeniyle herhangi bir borcunun bulunmadığını belirterek, öncelikle davalı tarafa borçlu olmadığının tespiti ile aboneliğin borçsuz olarak iptaline, iptalin mümkün olmaması ve borcun iptal edilmemesi halinde ise miktarın aylık olarak faturalandırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili ise cevap dilekçesinde özetle; davacının zorunlu olmasına karşın dava açmadan önce arabulucuya başvurmadığını, bu nedenle öncelikle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi gerektiğini, her ne kadar müvekkili şirket aleyhine huzurdaki dava açılmış ise de müvekkili şirket tarafından internet hizmeti verilmediğinden davanın muhatabının … A.Ş. olduğunu, bu nedenle husumet itirazında bulunduklarını, davacının taahhütlü internet abonesi olduğunu, 27 ay … A.Ş.’de abone olarak kalma yönünde taahhütte bulunması karşılığında indirim/fayda sağlayarak “3 ay bedava kampanyası 27 Aylık” kampanyasından yararlandığını, davacıya kampanya kapsamında gerekli kurulumun yapılarak hizmet verildiğini, dava dışı … A.Ş. tarafından taahhüt süresi sona ermeden 21/04/2020 tarihinde gerçekleştirilen abonelik iptali nedeniyle davacının 2020/Nisan (2.734,31-TL) dönemine ait faturasına kampanya kapsamında yararlanmış olduğu indirimlerin toplam bedelinin yansıtıldığını, davacının taahhüt süresi sona ermeden internet aboneliğini sonlandırarak taahhüdüne aykırı hareket ettiğini, dolayısıyla ortada herhangi bir şekilde haksız ya da fazla ücret tahakkuku söz konusu olmadığını, davanın muhatabı olan…A.Ş’ye ihbar edilmesi gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; davacı gerçek kişinin işlettiği kıraathanede kullanmak üzere aldığı internet hizmetine ilişkin abonelik sözleşmesini Covid-19 pandemi sürecinde alınan tedbirler nedeniyle işyerinde kullanamadığı için iptal ettirmesi nedeniyle taahhüt bedelinden dolayı tahakkuk ettirilen faturadan kaynaklı olarak davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine yönelik olarak açılmış menfi tespit davasıdır.
Davacı taraf delil olarak; nüfus kayıtları, abonelik sözleşmesi, konuşma kayıtları, SMS kayıtları, vergi levhası, tanık beyanı ve diğer yasal delillere dayanmıştır. Davalı taraf ise delil olarak; abonelik dosyası, faturalar, bilirkişi incelemesi ve sair yasal delillere dayanmıştır.
Davacı asil, 28/10/2020 tarihli ön inceleme duruşmasında kendisinin hali hazırda tacir değil, esnaf odasına kayıtlı bir esnaf olduğunu beyan etmiştir. Davacı asil 31/03/2021 tarihli duruşmadaki beyanında ise; … Mahallesi, … … Caddesi, No:… …/… adresindeki Kemerburgaz Kıraathanesi’nin sahibi olduğunu, … Esnaf ve Sanatkarlar Odası’na kayıtlı bir esnaf olduğunu, ayrıca … Vergi Dairesi’nde götürü usulde vergiye tabi olduğunu, faaliyetinin esnaf faaliyeti kapsamında olduğunu ifade etmiştir.
Eldeki dava, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra açılmıştır. 6102 sayılı TTK’nun 4. maddesine göre bir davanın ticari dava olabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğmuş bulunması veya anılan yasa maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan sayılması gerekir.
Bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması ya da açılan davanın TTK’da sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez. Buna göre taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, yasa gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/11/2015 tarih ve 2014/… Esas, 2015/… Karar sayılı ilamı).
TTK’nun 12. maddesine göre; “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir”. Aynı yasanın 11. maddesinde ise; “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulu’nca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” şeklinde düzenleme mevcuttur.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr; ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tâbi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir.
Somut olayda taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacı gerçek kişinin İstanbul – Eyüpsultan’da işlettiği kıraathanesinde kullanmak üzere aldığı internet hizmetine ilişkin abonelik sözleşmesinin taahhüt süresi dolmadan iptal edilmesi nedeniyle tahakkuk ettirilen faturadan dolayı borçlu bulunmadığının tespitine yöneliktir.
Davacı tarafından dosyaya sunulan ve … Esnaf ve Sanatkar Sicil Müdürlüğü tarafından düzenlenen 29/03/2021 tarihli – … belge nolu Esnaf ve Sanatkarlar Sicil Tasdiknamesi’ne göre davacı … 28/02/2019 tarihinden itibaren odaya kayıtlı “esnaf” olarak faaliyetlerini sürdürmektedir. Davacı tarafından dosyaya sunulan vergi levhasındaki matraha ve tahakkuk eden vergi miktarına göre de davacının faaliyetlerinin ensaf faaliyetleri sınırında kaldığı anlaşılmaktadır. Davacı bizzat mahkeme huzurundaki kendi beyanı ile esnaf olduğunu ve götürü usulde vergiye tabi olduğunu bildirmiştir. Sonuç olarak; dosyadaki bilgi, belge ve davacının beyanlarına göre mahkememizce davacı …’ın kıraathanesindeki çalışmasının sermayeden ziyade daha çok bedeni çalışmayı gerektirdiği, dolayısıyla tacir değil, esnaf olduğu kanaatine varılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’unun (HMK) 1. maddesine göre, “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkindir.
6100 sayılı HMK.’nun 114/c maddesine göre, mahkemenin görevli olması dava şartıdır. Yine HMK.’nun 115. maddesine göre, “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” Dolayısıyla görev itirazı yapılmış ise veya yapılmamış olsa bile mahkeme re’sen ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip, karara bağlamalıdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; somut olayda dosya davalısı (şirket) tacir olmasına rağmen, davacı … tacir değil esnaf olduğundan, ayrıca bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin de tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması gerektiğinden, davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 6100 sayılı HMK.’nun ve 6102 sayılı TTK.’nun göreve ilişkin maddelerine göre huzurdaki davaya konu uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi değil, Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşılmakla ve mahkememizin görevsizliği sebebiyle davanın usulden reddine ilişkin olarak aşağıdaki gibi karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
KARAR : Gerekçede açıklandığı üzere;
1-HMK.’nun 114/1-c bendi gereğince mahkememizin görevsizliği sebebiyle davanın HMK.’nun 115/2 maddesi uyarınca dava şartı noksanlığından usulden reddine,
2-HMK.’nun 20. maddesinde belirtilen süre içerisinde taraflarca talep edilmesi halinde dosyanın Nöbetçi … Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-Harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine, HMK.’nun 331/2. maddesi gereğince davaya başka bir mahkemede devam edilmediği taktirde ve talep halinde harç ve yargılama giderleri ile gider avansının harcanmayan kısmının mahkememizce karar altına alınmasına,
Dair; HMK.’nun 6723 sayılı Kanunla değişik Geçici 3. ve 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere bir başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, … Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar davacının yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda açıkça okunup, usulen anlatıldı.31/03/2021
Katip …
e-imzalıdır
Hakim …
e-imzalıdır