Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/19 E. 2022/127 K. 11.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1210 Esas
KARAR NO : 2022/146

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 29/12/2018
KARAR TARİHİ : 16/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 27/11/2016 tarihinde Adana İli, Seyhan İlçesi, … Mah., …numaralı sokak içerisinde renk ve plakası belirsiz motosiklet sürücüsünün asli kusuru ile müvekkili …’e çarpması sonucunda meydana gelen trafik kazasında müvekkilinin basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaralandığını, müvekkilinin gördüğü tüm tedavilere rağmen sakat kaldığını, dava konusu kaza sebebiyle müvekkilinin zararının giderilmesi için davalı Güvence Hesabı’na başvuruda bulunulduğunu, … numaralı hasar dosyasından taraflarına 6.934,00-TL. tutarında kısmi ödeme yapıldığını, bu miktarın müvekkilinin zararını karşılamadığını, bu sebeple huzurdaki davayı açtıklarını belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; müvekkilinin maddi zararının tam ve kesin olarak belirlenmesi halinde artırılmak üzere şimdilik 5.000,00-TL. iş göremezlik tazminatının davalı Güvence Hesabı’ndan (kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunan azami poliçe teminatı limitleri ile sınırlı olmak üzere) temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Güvence Hesabı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından davacıya ödeme yapıldığını, böylece müvekkili kurumun sorumluluklarını yerine getirdiğini, mahkeme tarafından yeniden hesaplama yaptırılması halinde ibranamede belirtilmiş olan ve davacıya ödenen tazminat ile mahkemece tespit edilecek tazminat miktarı arasında fahiş fark bulunması halinde ibranamenin hükümsüz sayılacağını, aksi takdirde küçük farklılıklar için müvekkili kurumun sorumluluğunun söz konusu olmayacağını, plakası tespit edilemeyen araçların sebebiyet verdiği kazalar nedeni ile açılan davalarda öncelikle tespit edilemeyen aracın varlığının ve bu aracın kazaya sebebiyet verdiğinin somut delillerle ispatlanması gerektiğini belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; davanın öncelikle dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, davacıya yapılan ödeme nedeniyle müvekkili kurumun herhangi bir sorumluluğu kalmadığından davanın reddine, ayrıca haksız ve mesnetsiz olarak açılan davanın esastan reddine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; 27/11/2016 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle davacının uğradığını ileri sürdüğü cismani zararların davalı Güvence Hesabı’ndan tazminine yönelik olarak açılmış maddi tazminat davasıdır.
Davacı taraf delil olarak; hasar dosyası, davalının 18/04/2017 tarihli cevabi yazısı, ifade tutanağı, bilirkişi raporu, adli rapor formu, …CBS’nin …numaralı soruşturma dosyası, tüm tedavi dosyası, kusur raporu, maluliyet raporu, bilirkişi incelemesi ve diğer her türlü yasal delile dayanmıştır.
Davalı taraf ise delil olarak; hasar dosyası, ilgili kurumlardan gelecek yazı cevapları, Trafik Sigortası Genel Şartları, ilgili mevzuat, bilirkişi incelemesi ve diğer her türlü yasal delile dayanmıştır.
Mahkememizce davalı sigorta şirketine müzekkere yazılarak ilgili hasar dosyası dosyaya kazandırılmıştır. …CBS’ye müzekkere yazılarak… Soruşturma sayılı dosyasının UYAP örneği celbedilmiştir. Davacının kaza sonrası tedavisine ilişkin raporlar ve kayıtlar dosyaya kazandırılmış, taraflarca bildirilen deliller toplanmış, sonrasında davaya konu trafik kazasına karışanların kusur durumlarının tespiti ve davacının malul kaldığı oranların tespiti bakımından dosyanın ATK Trafik İhtisas Dairesi ile ATK 2. İhtisas Dairesi’ne gönderilmesine karar verilmiştir.
ATK Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 31/03/2020 tarihli ve …-101.02- … sayılı kusur raporunda özetle; kimliği ve plakası tespit edilemeyen motosiklet sürücüsünün meskûn mahal içerisinde belirtilen sokak içerisinde seyir halindeyken, yola gereken dikkati vermediği, yolun sağını takiben seyrini sürdürmediği, aynı istikamette, önünde ve yolun solunu takiben yürümekte olan davacı yayaya çarpması sonucu meydana gelen olayın oluşumunda asli ve tam kusurlu olduğu, davacı yaya …’in ise yolun solunu takiben yürüdüğü sırada, gerisinden gelen motosikletin sadmesine maruz kaldığı olayda; atfı kabil bir kusurunun bulunmadığı, sonuç olarak; kimliği ve plakası tespit edilemeyen motosiklet sürücüsünün olayda %100 (yüzde yüz) oranında kusurlu olduğu, davacı yaya …’in ise kusursuz olduğu şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
ATK Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen kusur raporu taraf vekillerine usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davalı vekili tarafından 18/06/2020 tarihli dilekçe ile ATK Kusur raporuna itiraz edilerek ek kusur raporu düzenlenmesi talep edilmiştir. Sonrasında dosya mahkememizce ek kusur raporu düzenlenmek üzere yeniden ATK Trafik İhtisas Dairesi’ne gönderilmiştir.
ATK Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 29/07/2020 tarihli ve …-101.02- … sayılı ek kusur raporunda; kimliği ve plakası tespit edilemeyen motosiklet sürücüsünün %100 (yüzde yüz) oranında kusurlu olduğu, davacı yaya …’in ise kusursuz olduğu belirtilerek, kök rapordaki görüşler yinelenmiştir.
Mahkememizce ATK Trafik İhtisas Dairesi’nin kusur ek ve kök raporu incelenmiş, raporların ceza dosyası içeriği ve tüm dosya kapsamı ile uyumlu olduğu, yargısal denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu kanaatine varılmıştır.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 26/03/2015 tarihli, 2013/18924 Esas ve 2015/4895 Karar sayılı ilamına göre; “Haksız fiil sonucu çalışma gücünün kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite hastanelerinin Adli Tıp Ana Bilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler de dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden maluliyet raporu alınarak yapılması…” gerekmektedir.
Bu kapsamda davacıya ait tedavi evrakları ilgili yerlerden celbedildikten sonra dava konusu kaza sebebiyle davacının maluliyetinin tespiti bakımından dosya İstanbul Adli Tıp 2. İhtisas Dairesi’ne gönderilmiştir.
ATK 2. İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 28/09/2020 tarihli – …sayılı maluliyet raporunda özetle; Özden oğlu 01.01.1978 doğumlu, …’in 27/11/2016 tarihinde geçirdiği trafik kazasına bağlı gelişen yaralanmasının, 30/03/2013 tarih ve 28603 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik Hükümleri kapsamında fonksiyonel araz bırakmadan iyileşmiş olduğu, dolayısıyla kişinin tüm vücut engellilik oranının %0 (yüzdesıfır) olduğu, iyileşme (iş göremezlik) süresinin ise kaza tarihinden itibaren 9 (dokuz) aya kadar uzayabileceği şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
ATK maluliyet raporu dosya taraflarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, maluliyet raporuna yönelik itirazlar üzerine dosya mahkememizce yeniden ATK’ya gönderilmiştir.
ATK 2. İhtisas Dairesi’nce düzenlenen 24/05/2021 tarihli ve …sayılı maluliyet raporunda ise mevcut belgelere göre yapılan değerlendirmelerde; Özden oğlu, 01/01/1978 doğumlu …’in 27/11/2016 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı yaralanmasının 03.08.2013 tarihli, 28727 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği ile bu yönetmelik kapsamında yer almayan bölüm, cetvel ve listeler için, 11/10/2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında maluliyetine neden olacak düzeyde araz bırakmamış olduğundan, maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme (iş göremezlik) süresinin olay tarihinden itibaren 4 (dört) aya kadar uzayabileceği şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Anılan ATK maluliyet raporu da dosya taraflarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, taraf vekillerince maluliyet raporuna karşı ayrı ayrı itirazda bulunulmuştur. Mahkememizce 22/09/2021 tarihli duruşmada dosyada alınan ATK maluliyet raporlarının yeterli ve hüküm kurmaya elverişli olduğu anlaşılmakla taraf vekillerinin itirazları yerinde görülmeyerek, tarafların yeniden maluliyet raporu alınması talebinin reddine karar verilmiştir.
Dosyada alınan maluliyet raporları, kusur kök ve ek raporları ile tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirilmiş ve dosya aktüer hesabı yapılmak üzere bilirkişiye tevdi edilmiştir.
Aktüer bilirkişi tarafından 15/10/2021 tarihinde seçenekli olarak düzenlenerek dosyaya sunulan raporda özetle; dosya kapsamı, dosyada alınan maluliyet raporları ile kusur raporu hep birlikte değerlendirildiğinde 1. seçenek olarak; 28/09/2020 tarihli maluliyet raporuna göre davacı …in 27/11/2016 tarihinde geçirdiği trafik kazası sonrasında 9 (dokuz) aylık süre için hesaplanan geçici iş göremezlik zararının 12.612,98-TL. olacağı, 2. seçenek olarak ise; 24/05/2021 tarihli maluliyet raporuna göre davacı …’in 27/11/2016 tarihinde geçirdiği trafik kazası sonrasında 4 (dört) aylık süre için hesaplanan geçici iş göremezlik zararının 5.499,38-TL. olacağı, davalı Güvence Hesabı tarafından davacıya yapılan 6.934,00-TL. tutarındaki ödemenin hesap/rapor tarihi itibariyle güncel değerinin 9.112,23-TL. olduğu, bu tutarın (9.112,23-TL.’nin) hesaplanan tutardan tenzili sonucunda davacının bakiye maddi zararının 1. seçenek olan hesaba göre (28/09/2020 tarihli maluliyet raporuna göre ve 9 aylık geçici iş göremezliğe göre yapılan hesaplamada) 3.500,75-TL. olduğu, 2. seçenek olan hesaba göre (24/05/2021 tarihli maluliyet raporuna göre 4 aylık geçici iş göremezliğe göre yapılan hesaplamada) “eksi” -3.612,85-TL. olacağı, yani davacının davalıdan bakiye maddi zararının bulunmadığı şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Aktüer bilirkişi raporu dosya taraflarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davalı vekilince rapora karşı itiraz edilerek yeniden rapor alınması talep edilmiştir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin güncel kararlarında da belirtildiği üzere; haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Somut olayda mahkememizce; dava konusu kazanın meydana geldiği tarihte (27/11/2016) geçerli yönetmelik olan “Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre ATK 2. İhtisas Kurulu’ca düzenlenen 28/09/2020 tarihli ve 12447 karar nolu maluliyet raporundaki tespitlere göre aktüer bilirkişi tarafından 1. seçenek olarak yapılan (9 aylık iyileşme süresi dikkate alınarak) hesaplama dikkate alınmıştır. Bir diğer ifade ile; dosyada alınan kusur, maluliyet ve aktüer bilirkişi raporlarının yargısal denetime, hüküm kurmaya elverişli ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli olduğu kanaatine varılarak, mahkememizce aktüer raporunda 1. seçenek olarak yapılan hesaplamaya itibar edilmiştir.
Güvence Hesabı; 14 Haziran 2007 tarih, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesiyle Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri bünyesinde kurulmuştur. Kamusal nitelikte olan ve ayrı bir tüzel kişiliği bulunan Güvence Hesabı’nın yasal çerçevesi ise 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesi ve Güvence Hesabı Yönetmeliği’nde çizilmiştir.
5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14/1. maddesine göre; “Bu Kanunun 13 üncü maddesi, 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve 10/7/2003 tarihli ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu ile ihdas edilen zorunlu sorumluluk sigortaları ile bu Kanunla mülga 21/12/1959 tarihli ve 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu çerçevesinde ihdas edilmiş olan zorunlu sigortalara ilişkin olarak aşağıdaki koşulların oluşması halinde ortaya çıkan zararların bu sigortalarla saptanan geçerli teminat miktarlarına kadar karşılanması amacıyla Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği nezdinde Güvence Hesabı oluşturulur.” Buna göre davalı Güvence Hesabı’nın sorumluluğu; rizikonun gerçekleştiği tarihte geçerli zorunlu sigorta poliçesinin teminat limitleri ile sınırlıdır.
Bir başka ifade ile Güvence Hesabı, zarar görenlerin trafik kazası sonucunda uğramış olduğu zararları, ancak zorunlu sigortalarla saptanan geçerli teminat miktarlarına kadar karşılar. Somut olayda; kaza tarihi olan 27/11/2016 (2016 yılı) itibariyle davalı Güvence Hesabı’nın sorumluluk limiti 310.000,00-TL.’dir.
Güvence Hesabı Yönetmeliği’nin “Hesaba Başvurulacak Haller” başlıklı 9. maddesinin (a) bendinde açıkça; sigortalının veya sigortayı yaptırmakta sorumlu olanın tespit edilememesi hallerinde kişide meydana gelen bedensel zararlar için güvence hesabına başvurabileceği belirtilmiştir.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası’nda “yaralanma hallerinde”; tedavi dışında, yaralanan kimsenin çalışma gücünün tamamen veya kısmen azalması gibi durumlarda, bundan kaynaklanan zararların, ileride ekonomik yönden yoksun kalacağı zarar ve ziyan ile masrafların, kişinin olay nedeniyle mahrum kaldığı diğer ekonomik zararların poliçe kapsamında kalan zararlardan olduğu kabul edilmektedir. (Işıl Ulaş, Uygulamalı Sigorta Hukuku; 2002, 3.baskı, sh.709-710)
6098 sayılı TBK.’nun 54. maddesinde “Bedensel zararlar”; -1. Tedavi giderleri, -2. Kazanç kaybı, -3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve -4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar” olarak açıklanmıştır.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin yerleşik kararlarında da vurgulandığı üzere; sorumluluğu doğuran olayın zarar görenin vücut bütünlüğünü ihlal etmesi hali 6098 sayılı TBK.’nun 54. maddesinde özel olarak hükme bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince, vücut bütünlüğünün ihlali halinde mağdurun malvarlığında meydana gelmesi muhtemel olan azalmanın ve dolayısıyla maddi zararın türleri; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar şeklinde düzenlenmiştir.
Dosyada alınan ve kaza tarihi itibariyle uygulanması gereken yönetmelik hükümleri kapsamında tanzim edilen ATK maluliyet raporuna göre; davacıdaki yaralanmanın fonksiyonel araz bırakmadan iyileşmiş olduğu, sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığı belirtilmiş olduğundan, aktüer bilirkişi tarafından davacının sürekli iş göremezlik zararı hesaplanmamıştır. Aktüer bilirkişi raporunda davacının gelir durumuna göre ve 1. seçenek olarak 9 (dokuz) aylık geçici iş göremezlik zararı hesaplanmıştır.
Geçici iş göremezlik zararı; motorlu aracın işletilmesi sırasında kişinin yaralanması sonucu yapılan, tedavinin gerektirdiği bir zarar kalemidir. Geçici iş göremezlik kısaca; kaza geçiren bir kişinin kalıcı olarak sakatlık durumunu değil, kazadan sonra bir süre tedavi görmesini, iyileşinceye kadar çalışamamasını ve bu yüzden iş ve kazanç kaybına uğramış olmasını ifade etmektedir.
Trafik kazası sonucunda yaralanmanın doğal bir sonucu olan ve kişi iyileşinceye kadar geçen geçici sakatlık dönemine ilişkin olan geçici iş göremezlik tazminatı; 2918 Sayılı Kanunun 85. maddesi kapsamındaki bedeni zararlardandır. 2918 sayılı KTK’nun 98/1. maddesinde belirtilen “tedavinin gerektirdiği diğer giderler” kapsamındadır.
Geçici iş göremezlik tazminatı, tedavinin gerektirdiği bir gider olarak zorunlu mali sorumluluk sigortası (trafik sigortası) kapsamındadır. Zorunlu mali sorumluluk sigortasının dışında kalan hususların düzenlendiği KTK.’nun 92. maddesinde “geçici işgöremezlik ödeneği” sigorta kapsamı dışına çıkarılmamış olup; bu durum karşısında geçici işgöremezlik ödeneğinin de poliçe limiti ile sınırlı kalmak üzere poliçe kapsamı içinde kaldığının kabulü gerekmektedir. (Yargıtay 10. HD.’nin 14/10/2010 tarih, 2009/5281 E.ve 2010/13730 K. sayılı ilamı)
Ayrıca her ne kadar davalı Güvence Hesabı vekili tarafından davalıya başvurusu üzerine müvekkili kurumca ödeme yapıldığını ve davacıdan ibraname alındığını belirterek, müvekkilinin başkaca bir sorumluluğunun kalmadığını beyan etmiş ise de; davacıdan alınan ibraname dikkate alındığında, davalı kurumca ödenen tazminat tutarı olan 6.934,00-TL. ile aktüer bilirkişi tarafından 1. seçenek olarak hesaplanan tazminat tutarı (12.612,98/TL.) arasında neredeyse yarısı (%50’si) kadar farklılık olduğu, ödenen meblağ ile hesaplanan zarar arasındaki bu açık nispetsizlik karşısında davacıdan alınan ibranamenin geçerli olmadığı ve davalı Güvence Hesabı tarafından yapılan ödeme miktarı ile davacının maddi zararının karşılanmadığı anlaşılmıştır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, Adli Tıp Kurumu’nun ilgili dairelerinden ayrı ayrı alınan kusur ve maluliyet raporları, dosyada alınan ve mahkememizce benimsenen aktüer bilirkişi raporunda 1. seçenek olarak yapılan hesaplama ile toplanıp değerlendirilen tüm delillere göre; 27/11/2016 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde davacının yaralanmasına neden olan ve plakası tespit edilemeyen motosikletin kimliği meçhul sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde %100 kusurlu olduğu, davacının ise kazada herhangi bir kusurunun bulunmadığı, davalı Güvence Hesabı’nın yasa ve ilgili mevzuat hükümleri gereği plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen aracın (motosikletin) karıştığı kaza nedeniyle davacıda meydana gelen yaralanmadan kaynaklı maddi zararlardan kaza tarihindeki teminat limiti dahilinde sorumlu olduğu, kaza nedeniyle davacıdaki yaralanmanın fonksiyonel bir araz bırakmadan iyileşmiş olması nedeniyle davacıya sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığı, davacının iyileşme (iş göremezlik) süresinin kaza tarihinden itibaren 9 (dokuz) aya kadar olacağı, hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda yapılan 1. seçenek olarak yapılan hesaplamaya göre davacının kaza sonucu yaralanmasından kaynaklı olarak davalı sigorta şirketinden talep edebileceği bakiye geçici iş göremezlik (maddi) tazminatının 3.500,75-TL. olduğu, bu miktarın ise davalı sigorta şirketinin sorumlu olduğu teminat limiti içerisinde kaldığı, davacının davalı kuruma başvuruda bulunduğuna dair dosyada herhangi bir belge bulunmadığından, dava tarihi olan 05/02/2014 tarihinin davalı sigorta şirketi yönünden temerrüt tarihi olduğu, davacı tarafın dava dilekçesinin sonuç ve istem bölümünde açıkça yasal faiz talebinde bulunduğu gözetildiğinde mahkememizce hükmolunan geçici iş göremezlik tazminatına dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesi gerektiği, davacının 3.500,75-TL. geçici iş göremezlik tazminatını aşan kısma yönelik talebinin ise reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR : Gerekçede açıklandığı üzere;
1-Davanın kısmen kabulü ile; 3.500,75-TL geçici iş göremezlik tazminatının temerrüt tarihi olan 20/04/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Güvence Hesabı’ndan alınarak davacıya ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin isteminin reddine,
2-Alınması gerekli 239,14-TL karar ve ilam harcından 35,90-TL peşin harcın mahsubu ile kalan 203,24-TL’nin davalıdan alınarak maliyeye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 35,90-TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 4.639,60-TL. (35,90-TL başvuru harcı, 5,20-TL vekaletname harcı, 1.700,00-TL bilirkişi ücreti, 1.441,50-TL posta ve tebligat parası, 1.143,00-TL ATK faturası) yargılama giderinin kabul ve red oranına göre 3.248,42-TL’sinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, geriye kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/2 uyarınca hesap ve taktir olunan 3.500,75-TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
6-Davalı vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/2 uyarınca hesap ve taktir olunan 1.499,25-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
7-Gider avansının harcanmayan kısmının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair; HMK.’nun 6723 sayılı Kanunla değişik Geçici 3. ve 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere bir başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda açıkça okunup, usulen anlatıldı. 16/02/2022

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır

Bu belge 5070 sayılı Yasa uyarınca güvenli E-İMZA ile imzalanmıştır.