Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/109 E. 2022/379 K. 13.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/109 Esas
KARAR NO :2022/379

DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:05/05/2016
KARAR TARİHİ:13/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili İstanbul 2. Tüketici Mahkemesi’nin… Esas sayılı dosyasına sunduğu ve daha sonra görevsizlik kararı ile mahkememize gönderilen dosyadaki dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı bankanın … Şubesi’nden kullandığı krediler nedeniyle davalı banka tarafından müvekkilinden haksız olarak 5.935-EURO dosya masraf kesintisi yapıldığını, taraflarınca alacağın tahsiline yönelik olarak davalı banka aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı banka tarafından haksız ve mesnetsiz olarak borca itiraz edilmesi üzerine takibin durduğunu belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; davanın kabulüne, davalı borçlunun …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasına vaki itirazlarının iptali ile takibin devamına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı banka vekili ise cevap dilekçesinde özetle; dava konusu uyuşmazlığın niteliği gereği Tüketici Mahkemesi’nin değil Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olduğunu, mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, dava konusu olaya TBK.’nun 20. ve devamı maddelerinde düzenlenen genel işlem koşullarının uygulanmasının mümkün olmadığını, zira davacı ile müvekkili banka arasında akdedilen Genel Kredi Sözleşmeleri’nin 26/06/2007 tarihli olduğunu ve bu tarihte henüz 6098 sayılı TBK.’nun yürürlükte olmadığını, 818 sayılı BK.’nda da davacının iddiasına konu genel işlem koşullarına ilişkin bir düzenleme bulunmadığını, davacı ile müvekkili banka arasında GKS ve FKS’ler imzalandığını, davacının talebi doğrultusunda müvekkili banka tarafından davacıya krediler kullandırıldığını, davacının müvekkili bankadan kullandığı krediler nedeniyle ödediği dava konusu komisyon ve sair giderlerin davacının kabul ve taahhütleri kapsamında davacının cari hesabından tahsil edildiğini, davacının gerek bu tahsilatlar öncesinde ve gerekse bu tahsilatlar sonrasında müvekkili banka nezdindeki özel cari hesaplarından başkaca işlemler de gerçekleştirdiğini, ancak davacının aradan geçen onca işlem ve zaman zarfında dava konusu ettiği komisyon ve sair giderler ile ilgili olarak en küçük bir itirazda dahi bulunmadığını, bu hususların dahi tek başına dava konusu işlemlerin tamamen davacının bilgisi ve rızası dâhilinde gerçekleştiğini, huzurdaki davanın hakkın kötüye kullanılması niteliğinde, tamamen haksız ve kötü niyetli bir dava olduğunu belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; davanın reddine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; davalı banka tarafından davacıya kullandırılan Genel Kredi Sözleşmesi ve Finansal Kredi Sözleşmesi kapsamında davalıdan leasing yönetim gideri adı altında tahsil edilen ücretin iadesi istemine yönelik olarak girişilen ilamsız icra takibine vaki itirazın iptaline ilişkindir.
Dosyanın … 2. Tüketici Mahkemesi’nce verilen 03/11/2016 tarihli, 2016/… Esas ve 2016/… Karar sayılı görevsizlik kararı üzerine mahkememize gönderildiği anlaşılmıştır.
Davacı taraf delil olarak; ….İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyası, taraflar arasında akdedilen sözleşmeler, ödeme dekontları, ödeme planı, bilirkişi incelemesi ve diğer yasal delillere dayanmıştır. Davalı taraf ise delil olarak; Genel Kredi Sözleşmesi, … Sözleşmesi, cari hesap ekstresi, leasing yönetim gideri tahsilatını gösterir mahsup fişi (dekont), banka kayıtları ve diğer her türlü yasal delile dayanmıştır.
Mahkemece takibin başlatıldığı …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyası celbedilerek dosyaya kazandırılmıştır. İcra dosyasının incelenmesinde; davacı tarafça, borcun sebebi olarak “13/08/2007 tarihinde yapılan 5.935-EURO Leasing Yönetim Gideri açıklamalı haksız kesinti” gösterilmek suretiyle davalı banka aleyhine 5.935-EURO’nun tahsiline yönelik olarak ilamsız icra takibine girişildiği, Örnek-7 nolu deme emrinin davalıya 03/02/2016 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafından 7 (yedi) günlük yasal süre içerisinde 04/02/2016 tarihli dilekçe ile borca ve yetkiye itiraz edildiği, davalının itirazı üzerine takibin durduğu, sonrasında 1 (bir) yıllık hak düşürücü süre içerisinde huzurdaki itirazın iptali davasının açıldığı görülmüştür.
Her ne kadar davalı-borçlu banka vekili tarafından borca itirazla birlikte icra dairesinin yetkisine itiraz edilerek İstanbul Anadolu İcra Müdürlüğü’nün yetkili olduğu ileri sürülmüş ise de; taraflar arasında akdedilen Genel Kredi Sözleşmesi’nin 36.2. maddesinde açıkça tüm ihtilaflarda İstanbul (Merkez) Mahkemeleri’nin ve İcra Daireleri’nin yetkili olacağı şeklinde yetki sözleşmesi yapılmış olduğundan, 6100 sayılı HMK.’nun 17. maddesi hükmü gereği davalının yetkiye yönelik itirazları mahkememizce yerinde görülmemiş ve işin esasına girilmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda verilen 24/05/2018 tarihli, 2017/… E. ve 2018/… K. sayılı kararda; “…taraflar arasındaki kredi sözleşmesi hükümlerine göre kullandırılan krediye ilişkin olarak bankaca masraf kesintisi yapılabileceği hüküm altına alınmış ise de; bu masrafın bilirkişi raporunda ayrıntılı olarak değerlendirildiği üzere kullandırılan kredinin %0,65 oranını geçemeyeceği anlaşılmaktadır. Bu durumda kredi miktarı 296.732 Euro üzerinden hesaplanan 1.928,76 Euro masraf kesintisi yasal olup, davacıdan fazla yapılan 4.006,25 Euro’luk masraf kesintisi haksızdır. Dolayısıyla taraflar arasındaki Genel Kredi Sözleşmesi ve Düzenleme Şeklinde … Sözleşmeleri kapsamında davacıya kullandırılan kredilere ilişkin 5.935,76 Euro Leasing Yönetim Gideri kesintisinin tahsili için alacaklı davacı tarafça, davalı hakkında girişilen ilamsız icra takibinde, benimsenen bilirkişi raporu ile tespit edilen ve davalı bankaca masraf adı altında haksız olarak kesilen 4.006,25 Euro kesinti miktarına yönelik, davalı borçlunun vaki itirazının haksız olduğu ve İİK.’nun 67. maddesi gereğince iptalinin gerektiği, belirlenen – tespit edilen alacak miktarını aşan davacı isteminin yerinde olmadığı anlaşıldığından…” denilmek suretiyle davanın kısmen kabulüne, davalı borçlunun …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında 4.006,25-EURO’ya yönelik itirazının iptali ile takibin bu miktara 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince ve yıllık %7’yi geçmemek üzere hesaplanacak faiz yürütülmek suretiyle takibin devamına, bu konuda fazlaya ilişkin istemin reddine, kabul edilen 4.006,25-EURO’nun %20’si oranında hesaplanacak icra inkar tazminatının davalıdan alınıp, davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Mahkemece verilen karara karşı davalı banka vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Bunun üzerine dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmiştir.
İstanbul BAM 13. Hukuk Dairesi tarafından verilen 15/01/2020 tarihli, 2018/1423 E. ve 2020/7 K. sayılı kararda aynen;
“…Taraflar arasında 25/06/2007 tarihli 500.000,00-EURO limitli Genel Kredi Sözleşmesi ve 05/07/2007 Tarihli Düzenleme Şeklinde … Sözleşmesi imzalanmıştır.
Somut uyuşmazlık, GKS ve … Sözleşmesi uyarınca leasing yönetim gideri adı altında tahsil edilen ücretin oranı ve miktarının sözleşme ve mevzuata uygun olup olmadığı, davalı bankanın davaya konu kesintiyi yapma hakkı olup, olmadığı noktasındadır.
Taraflar arasındaki sözleşmede; davacı müşterinin her türlü masrafların, komisyon ücreti, tahsis ücreti kabul ettiği belirlenmiş ve gerekli giderlerin de davacı tarafından karşılanacağı sabit olmakla birlikte, davalı tarafından talep edilen ücretlerin işin niteliğine uygun ve makul olup olmadığının da denetimi gerekmektedir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda başka bankalara ait uygulamalarda değerlendirilmiş ise de mahkemece diğer bankalardan uygulamalarının ne olduğunun sorulmadığı, bilirkişi tarafından internetten alınan kayıtlara göre değerlendirme yapılmış ise de bu kayıtlar resmi banka kayıtları olmayıp denetime ve karar vermeye elverişli olmayıp, davalının alınan ücretlerin sözleşme ve bankacılık uygulamalarına uygun olduğunu savunması karşısında Mahkemece; diğer bankalardan sözleşme tarihine göre benzer türdeki kredi sözleşmelerinde leasing yönetim gideri adı altında ücret alınıp alınmadığı, alınıyorsa sözleşme tarihlerine göre oranlarının sorulup karşılaştırılarak, davacıdan tahsil edilen miktarın ne kadar olduğu, diğer bankalarca fiilen hangi oranda tahakkuk ettirildiği ve buna göre davalı banka uygulamasının yerinde olup olmadığı, tahsil edilen ücretin fahiş olup olmadığının belirlenerek, davacıya iadesi gereken miktar bulunup bulunmadığı hususlarında bankacılık alanında uzman bir bilirkişiden rapor alınıp, ortaya çıkacak sonuca göre taleple ilgili bir karar verilmesi gerektiği halde davanın esasına ilişkin tüm deliller toplanıp değerlendirilmeden yetersiz inceleme ve araştırma ile karar verilmesi doğru olmamış, davalı vekilinin istinafı yerinde görülmüştür.
Sonuç itibariyle, açıklanan nedenler ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’ nun 353/1-a6 maddesi uyarınca kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre her bir taleple ilgili bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur…” denilerek mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce 01/07/2020 tarihli duruşmada İstanbul BAM 13. HD.’nin kaldırma kararı dikkate alınarak; … A.Ş. Genel Müdürlükleri’ne ayrı ayrı müzekkere yazılarak “Genel Kredi Sözleşmeleri” ve “… Sözleşmeleri’nde” taraflar arasındaki sözleşmelerin tarihleri dikkate alınarak 01/01/2007 ve 31/12/2007 tarihleri arasında Leasing Yönetim Gideri” adı altında ücret alınıp alınmadığı, alınmakta ise bu tarihlerdeki oranlarının sorulmasına, müzekkerelere cevap geldiğinde ve talep halinde dosyanın gelen belgelerle birlikte İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi kaldırma kararı da dikkate alınarak ek rapor düzenlenmek üzere kök raporu düzenleyen bilirkişiye tevdiine karar verilmiştir. Mahkememizce ilgili bankalara yazılan müzekkerelere cevap verilmiş, akabinde müzekkere cevaplarının dosyaya sunulduğu anlaşıldıktan sonra 02/12/2020 tarihli duruşmada; İstanbul BAM 13. Hukuk Dairesi’nin 15/01/2020 tarihli, 2018/1423 E. – 2020/7 K. sayılı kararında belirtilen hususlar ve BAM kaldırma kararı sonrası mahkememizce ilgili bankalara yazılan müzekkere cevapları ile ekleri dikkate almak suretiyle ek rapor düzenlenmesi için dosyanın kök raporu düzenleyen bankacı bilirkişiye tevdi edilmiştir.
Bankacı bilirkişi tarafından tanzim edilerek dosyaya sunulan 23/12/2020 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; dosyanın incelenmesinde, leasing yönetim gideri adı altında bir masraf kalemine ve/veya tahsilatına emsal banka uygulamalarına rastlanılmadığı, davalı banka tarafından 296.732,00-EURO anapara tutarına karşılık tahsil edilmiş olan 5.935,01-EURO’luk leasing yönetim gideri adı altındaki masraf ücretinin, emsal bankalar tarafından böyle bir komisyon uygulaması bulunmaması sebebiyle karşılaştırılamadığı, davalı banka uygulamalarının diğer bankaların uygulamaları ile örtüşmediği, dava konusu masrafın fahiş olup olmadığı konusunda emsal bankaların aynı ad ve amaç altında böyle bir kalem tahsilatlarının bulunmaması nedeniyle mukayese imkanı olmadığından fahiş olup olmadığı konusunda herhangi bir sonuca varılmasının mümkün olmadığı, bu tespitler doğrultusunda davacı banka tarafından 296.732,00-EURO anapara tutarına karşılık tahsil edilmiş olan 5.935,01-EURO’luk leasing yönetim gideri masraf ücretinin davacı firmaya iadesinin gerekebileceği, nihai takdirin ise mahkemeye ait olduğu, davalı bankanın davacı tarafından dava öncesinde temerrüde düşürülmemiş olduğu, takip tarihinden itibaren 5.935,01-EURO’ya 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi doğrultusunda devlet bankalarının aynı tür 1 (bir) yıl vadeli mevduata fiili olarak uyguladığı en yüksek oranda faiz uygulanması gerektiği şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi ek raporu dosya taraflarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davalı banka vekili tarafından 11/11/2020 tarihli dilekçe ile ek rapora karşı itiraz etmiştir. Mahkememizce ek rapora itirazlar sonrasında … sözleşmesi kapsamında işlem yapmaya yetkili 5 (beş) adet finans kuruluşuna (… … A.Ş., Siemens … A.Ş., İş … A.Ş., … … A.Ş. ve … … … A.Ş.’ye) ayrı ayrı müzekkereler yazılmış, 01/01/2007 ile 31/12/2007 tarihleri arasında “leasing yönetim gideri” adı altında müşterilerinden herhangi bir ücret alınıp alınmadığı, alınmakta ise bildirilen tarihlerdeki oranlarının sorulmuştur. Müzekkere cevapları geldikten ve eksiklikler tamamlandıktan sonra dosya yeniden ek rapor düzenlenmek üzere bankacı bilirkişi …’e tevdi edilmiştir.
03/03/2022 tarihli 2. ek bilirkişi raporunda özetle; … sözleşmesi içeriğine bağlı olarak kullandırılmış … kredisi nedeniyle davacıdan leasing yönetim gideri açıklaması ile tahsil edilmiş olan 5.935-EURO’nun davacı firmaya iadesinin gerektiği kanaatine varıldığı, mahkeme tarafından 5.935,01-EURO leasing yönetim giderinin davacıya iade edilmesi kanaatine varıldığı takdirde, davalı banka tarafından davacı dava öncesi temerrüde düşürülmemiş olduğundan kök raporda belirtilmiş olan takip tarihi itibariyle 5.935,01 EURO ana para tutarı üzerinden 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi doğrultusunda devlet bankalarının ayrı tür 1 yıl vadeli mevduata fiili olarak uyguladıkları en yüksek oranda faiz uygulanması gerektiği, ancak taraflar arasında imzalanmış genel kredi sözleşmesi içeriği ile yine davalı bankanın T.C. Merkez Bankası’na bildirmiş olduğu 22/08/2007 tarihli kredi işlemlerinde faiz dışında sağlanacak ücret, komisyon ve masraflar ile bankacılık hizmet komisyonları başlıklı liste içeriğinde leasing yönetim gideri adı altında olmasa da farklı isim altında masraf/komisyon alınabileceği ve de bazı emsal başka ad altında da olsa komisyon almış olduğu beyanları mahkemece değerlendirildiğinde davalı bankanın leasing yönetim gideri tahsilinin hukuki yönden iadesine gerek bulunmadığı, banka tahsilatının hukuka uygunluğu kanaatine varılır ise, tahsil edilmesi gereken komisyon/masraf tutarına davalı bankanın T.C. Merkez Bankası’na yaptığı bildirimle %1 komisyon/masraf alabileceği bildirmiş olmakla alabileceği %1 oranındaki komisyon tutarının 3.866,30- EURO olduğu, davacıdan tahsil edilmiş olan komisyon tutarının ise 5.935,76 EURO olduğu, dolayısıyla 5.935,76 – 3.866,30 = 2.069,46-EURO’nun davacı firmaya iade edilmesinin gerektiği, davalı banka tarafından davacının dava öncesi temerrüde düşürülmediği, bu nedenle kök raporda belirtmiş olan takip tarihinden itibaren 2.069,46-EURO ana para tutarı üzerinden 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi doğrultusunda devlet bankalarının ayrı tür (EURO) 1 yıl vadeli mevduata fiili olarak uygulamış oldukları en yüksek oranda faiz uygulanması gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Bilirkişi 2. Ek raporu da dosya taraflarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davalı vekili tarafından bilirkişi 2. ek raporuna karşı itiraz dilekçesi sunulmuştur.
Mahkememizce 13/04/2022 tarihli duruşmada; İstanbul BAM 13. Hukuk Dairesi’nin 15/01/2020 tarihli, 2018/1423 E. ve 2020/7 K. sayılı kararına belirtildiği şekilde ve bu karara uygun olarak mahkememizce ilgili bankalara ve sonrasında ilgili leasing şirketlerine ayrı ayrı müzekkereler yazılarak kurumlarınca leasing yönetim gideri adı altında müşterilerinden ücret alınıp alınmadığının sorulduğu, buna ilişkin müzekkere cevaplarının dosyaya alındığı ve bu hususta başkaca bir araştırma yapılmasına gerek olmadığı kanaatine varılarak davalı banka vekilinin katılım bankalarına yeniden müzekkere yazılması yönündeki talebi ile; dosyada alınan bilirkişi kök ve ek raporlarının yargısal denetime uygun, hüküm kurmaya elverişli ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin yeni bir bilirkişiden rapor alınması yönündeki taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
Dosyada BAM kararı sonrası alınan bilirkişi ek raporları, gerekçeli, denetlenebilir, dosya içeriğine uygun ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli görüldüğünden, mahkememizce de benimsenmiş ve hükme esas alınmıştır.
Eldeki davada uyuşmazlık; taraflar arasında akdedilen Genel Kredi Sözleşmesi ve … Sözleşmesi uyarınca “leasing yönetim gideri” adı altında davalı banka tarafından davacıdan tahsil edilen komisyonun (masrafın) oranı ve miktarı ile bunun sözleşmeye ve mevzuata uygun olup olmadığı, ayrıca davalı bankanın davaya konu kesintiyi yapma hakkının olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Taraflar arasında akdedilen sözleşmede; davacı müşterinin her türlü masraf, komisyon ücreti, tahsis ücreti gibi kalemleri ödemeyi kabul ettiği anlaşılmaktadır. Tacir olan bankanın verdiği kredi ve sağladığı finansman hizmeti karşılığında müşterisinden “ücret” talep etmesi elbette ki mümkündür. Zira Bankalar Kanunu’nun 144. maddesi çerçevesinde kredilere uygulanacak faiz oranları ile faiz dışında sağlanacak diğer menfaatler ve tahsil olunacak masrafların nitelikleri ile sınırları serbestçe belirlenebilir.
Mahkememizce BAM kararına uygun olarak gerekli araştırma yapılmış ve gelen belgeler dikkate alınarak bilirkişiden 1. ve 2. ek raporlar alınmıştır.
İddia, savunma, toplanan deliller, dosyada alınan 2. ek bilirkişi raporunun kapsamı tümüyle birlikte değerlendirilmiş, 2. ek bilirkişi raporu gerekçeli, denetlenebilir, dosya içeriğine uygun ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli görüldüğünden, mahkememizce de benimsenmiş ve hükme esas alınmıştır.
Bilindiği üzere kredi veren kuruluşlar müşterilerine faiz geliri karşılığında ödünç para kullandırmakta, ödemelerini ertelemekte veya benzer finansman olanakları sağlamaktadır. Kredi kullandıran kuruluşların temel geliri kullandırdıkları kredi karşılığında aldıkları faizdir. Faiz oranları belirlenirken kullandırılacak kredinin maliyeti ve karlılığı dikkate alınmalıdır. Kredi kuruluşlarının sözleşme masrafları, personel giderleri ve benzeri giderlerin olduğu, bunların da kredi kuruluşları açısından bir maliyet oluşturduğu şüphesizdir. Kredi kuruluşu her hizmet sağlayıcı gibi hizmet verirken ve sunduğu hizmetlerin maliyetlerini belirlerken işletme giderlerini de dikkate almalıdır. Faiz oranları belirlenirken bu giderleri dikkate almalıdır. Bu giderler dikkate alınmadan kredisi sözleşmesi düzenlenmesi ve daha sonra içeriği belli olmayan soyut birtakım adlar altında maliyetleri tüketiciye yansıtmaya çalışması müşteri aleyhine dengesizlik oluşturacak ve iyi niyet kurallarına aykırı olacaktır.
Kredi sözleşmelerinde davalı banka sadece kredi verilmesi için zorunlu olan masrafları müşterisinden isteyebilir. Kredi verilmesi için gereken zorunlu masrafların neler olduğu konusunda ispat yükü ise davalı bankaya aittir. Aksi halde leasing yönetim gideri adı altında maktu olarak belirlenen bir miktarın genel piyasa uygulamasının dışına çıkan ve fahiş olan kısmının davacı müşteriden alınması haksız şart niteliğindedir. Netice itibariyle somutlaştırılamayan ücret ve masraflar adı altında maktu olarak bir bedelin müşteriden talep edilmesi düşünülemez.
Öte yandan 2004 sayılı İİK.’nun 67/2 maddesine göre; icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması, borçlunun da itirazında haksız olması yasal koşullardandır. İcra inkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra takibine haksız olarak itiraz eden borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunların dışında alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 09/10/2019 tarihli, 2019/4054 Esas ve 2019/7699 Karar ve 04/06/2020 tarihli, 2020/2083 Esas ve 2020/2727 Karar sayılı ilamları)
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, incelenen takip dosyası, BAM kaldırma kararı sonrasında dosyada alınan ve mahkememizce benimsenen bilirkişi 2. ek raporu ile toplanıp değerlendirilen tüm delillere göre; davalı banka tarafından davacı müşteriden tahsil edilmesi gereken komisyon/masraf tutarının (bizzat davalı bankanın T.C. Merkez Bankası’na uygulayacağını bildirdiği %1 oranı dikkate alındığında) 3.866,30-EURO olması gerekirken, davalı banka tarafından davacıdan bu tutarı ve oranı aşar şekilde 5.935,76-EURO tutarında (leasing yönetim gideri adı altında) komisyon tahsil edilmiş olduğu, dolayısıyla davalı bankanın davacıdan 5.935,76 – 3.866,30 = 2.069,46-EURO fazla komisyon tahsil ettiği ve fazladan tahsil ettiği bu miktarı davacıya iade etmesi gerektiği, davacının davalı bankayı takip öncesinde temerrüde düşürmediği, bu nedenle 2.069,46-EURO asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4489 sayılı kanun ile değişik 4/a maddesi gereğince Devlet bankalarınca 1 (bir) yıl vadeli EURO mevduat hesabına uygulanan en yüksek faiz yürütülmesi gerektiği, ayrıca takip (dava) konusu yapılan fazladan tahsil edilen komisyon alacağı likit ve önceden belirlenebilir nitelikte bir para alacağı olduğundan ve basiretli bir tacir gibi davranması beklenen davalı banka tarafından müşterisinden ne kadar komisyon tahsil edilmesi gerektiğini bilmesi (en azından bilebilecek durumda olması) gerektiğinden, davacı lehine icra inkar tazminatını da kapsayacak şekilde aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın kısmen kabulü ile; davalı bankanın …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında 2.069,46-EURO asıl alacağa yönelik itirazının iptali ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4489 sayılı kanun ile değişik 4/a maddesi gereğince Devlet bankalarınca 1 (bir) yıl vadeli EURO mevduat hesabına uygulanan en yüksek faiz yürütülmek suretiyle takibin talepnamedeki diğer kayıt ve şartlarla aynen devamına, davacının fazlaya ilişkin isteminin ise reddine,
2-Alacak likit ve belirlenebilir olduğundan, kabul edilen alacağın takip tarihindeki Türk Lirası karşılığı olan 6.767,13-TL. üzerinden %20 oranında hesaplanan 1.353,42-TL. icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Alınması gerekli 465,98-TL karar ve ilam harcından 332,91-TL peşin harcın+ icraya yatan harcın mahsubu ile 133,07-TL harcın davalıdan alınıp maliyeye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan peşin harç ve icraya yatan harç toplamı 332,91-TL’nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 5.100,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
6-Davalı kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 5.100,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 900-TL bilirkişi ücreti ve 289,75-TL tebligat posta gideri, 4,30-TLvekalet harcı toplamı 1.194,75-TL’nin kabul ve red oranına göre 416,35-TL’sinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
8-Davalı tarafından yatırılan 148,85-TL tebligat, posta giderinin kabul ve red oranına göre 96,95-TL’sinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
9-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair; HMK.’nun 6723 sayılı Kanunla değişik Geçici 3. ve 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere bir başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 13/04/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır