Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/91 E. 2020/169 K. 19.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/91 Esas
KARAR NO : 2020/169

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 29/02/2012
KARAR TARİHİ : 19/02/2020

Mahkememizde açılan menfi tespit davasının, davacı vekilinin 30/01/2019 tarihli yargılamanın iadesi talepli dilekçesi üzerine yapılan açık yargılaması sonucunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı …–… vekili tarafından mahkememize sunulan 30/01/2019 tarihli yargılamanın iadesi istemli dilekçede özetle; müvekkili ile davalı …Ş. arasında düzenleme şeklinde … Sözleşmesi akdedildiğini, finansal kiralama sözleşmesine konu olan diğer davalı …. Şti.’nden satın alınan makinelerin 25/11/2011 tarihinde müvekkilinin iş yerine gönderildiğini, 26/11/2011 tarihinde makinelerden birinin montajının yapıldığını, montajın yapılmasıyla müvekkilinin sözleşme konusu makinelerin ikinci el olduğunu, üstünde vuruk, çizinti ve deformasyonların bulunduğunu anladığını, bunun üzerine … Noterliği’nce düzenlenen 28/11/2011 tarih ve… yevmiye numaralı tespit tutanağı ile ayıbın tespit edildiğini ve davalı …Ş.’ye ihbar edildiğini, ayıbın aynı zamanda makineleri temin eden … Şti.’ne de bildirildiğini, bu aşamadan sonra davalıların hileli davranışlarıyla bir kurgu yaratarak müvekkilinin sanki makineleri almak istemediği için ayıplı olduğunu ileri sürdüğünü iddia ettiklerini, müvekkilinin kullanamadığı makineler için davalı kiralayana kira ödemek zorunda kaldığını ve zarara uğradığını, davalıların müvekkilinin 25/11/2011 tarihinde sözleşme konusu makineleri eksiksiz bir şekilde teslim aldığına dair tesellüm belgesi imzaladığını ve bu belge dolayısıyla artık ayıp iddiasının ileri sürülemeyeceğini iddia ettiklerini, aslına 25/11/2011 tarihinde imzalanan bir tesellüm belgesi mevcut olmadığını, bu tarihte imzalandığı iddia edilen belgenin çok sayıda belgenin içine konularak hileli davranışlarla finansal kiralama sözleşmesinin imzalandığı tarihte müvekkiline imzalatıldığını, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin kararında “…özellikle 25/11/2011 tarihli ibraname ve teslim-tesellüm belgesinde makinelerin yeni ve kullanılmamış olarak teslim alındığının davacının imzasıyla tasdik ettiği beyanından anlaşılmasına göre uygun bulunan hükmün onanmasına…” denilmek suretiyle davalıların hileli davranışlarıyla imzalatmış oldukları teslim belgesiyle hüküm kurulduğunu, davalılardan …’nin 31/07/2012 tarihli dilekçesinde belgenin sonradan tamamlanması konusunda açıklama yaparken “imzalı boş kağıdı karşısındakine veren kimse onun üzerine kendisini zararlandırıcı nitelikte eklemeler yapılabileceğini öngörmesi gerekir” şeklinde ifadelere yer vermek suretiyle bu belgeyi hileli olarak müvekkiline sunduklarını ikrar etmiş bulunduğunu, bu durumun açıkça hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu ve hukuk düzeninin bunu korumayacağını, ayrıca davalının ıslak imzalı olarak sunduğu Tesellüm Belgesi ile cevap dilekçesinin ekinde sunduğu fotokopi tesellüm belgesinin farklı olmasının yapılan hileyi gösterdiğini, yeniden yargılama yapılarak hükme doğrudan etki eden Tesellüm Belgesi üzerinde yapılacak inceleme sonucu hangi tarihte imzalandığı hususunun netlik kazandığında müvekkilinin haklılığının da ortaya çıkacağını, ayrıca yeni ve kullanılmamış ürün için sözleşme yapılmasına karşın teslim edilen ürünün ikinci el çıkması dolayısıyla olayda edimin hiç ifa edilmemesinin söz konusu olduğunu, makinelerin ikinci el olduğunun bilirkişi raporlarıyla sabit olduğunu, davalıların asli edim yükümlülüklerini yerine getirmediklerini, davalılardan … Şti. servis teknisyeninin düzenlemiş olduğu iddia edilen teknik servis formlarının davalıların olay kurgusunu desteklemek için dava dosyasına sunulmak üzere sonradan hile ile oluşturulduğunu, muhtelif tarihli 10 adet teknik servis formunda yazılı bilgilerin gerçeği yansıtmadığını, formların tek taraflı olarak hazırlanan ve müvekkilinin montajı istemeyen taraf olarak göstermeye çalışan formlar oluğunu, düzenleme şeklinde tespit tutanağı hazırlamanın Noterlerin görevleri içerisinde olduğunu, mahkemenin gerekçeli kararında Noter tespit tutanağını geçerli olarak kabul etmemesinin doğru olmadığını, müvekkili tarafından İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nden 23/01/2012 tarihinde dava konusu makinelere yönelik olarak tespit talebinde bulunulduğunu ve ilgili mahkemece alınan bilirkişi raporunda makinelerin hasarları ve ikinci el ürün olduklarının tespit edildiğini, İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nce anılan bu tespit raporunun bilirkişilerce kanıtlara uygun olarak düzenlenmediğinden bahisle ve kanıtların mahkemece serbest olarak değerlendirilmesi esasından hareketle rapora katılınmadığını, bu durumun da hukuka aykırı olduğunu, mahkemece makinelerde bulunan gizli ayıpların hiç değerlendirilmediğini, müvekkili ile davalıların akdetmiş oldukları finansal kiralama sözleşmesinin davalının ayıpla ilgili sorumluluğunu kaldıran maddelerinin geçersiz olduğunu, davalıların ikinci el hasarlı makineleri sıfır ürün fiyatına satarak hem müvekkilini mağdur ettiklerini, hem de haksız kazanç elde ettiklerini, haksız kazançlarını korumak adına yargılama sırasında dosyaya sunmak üzere Tesellüm Belgesi ve Teknik Servis Formları gibi sahte belgeler oluşturarak mahkemeyi yanılttıklarını belirterek bu işlemler dolayısıyla müvekkili aleyhine verilen kesinleşen karar karşısında HMK’nun 374 vd. maddeleri gereğince yargılamanın iadesi isteminin kabulü ile İstanbul (Kapatılan) … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/11/2013 tarihli, … Esas ve … Karar sayılı kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılardan … Şti. vekili yargılamanın iadesi talebine karşı cevap dilekçesinde özetle; yargılamanın iadesinin bazı ağır yargılama hataları ve eksikleri ile hükme bağlanarak ve kesinleşen ilamları ortadan kaldırmanın yolu olduğunu, somut davada davacının mahkemeye sunduğu dilekçesinde daha önce İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında tartışılan tüm hususları aynen tekrar ederek yargılamanın iadesini talep ettiğini, davacının temel iddiasının önceki davanın reddinde esas alınan 25/11/2011 tarihli teslim tesellüm belgesinin hile ile müvekkiline imzalatıldığından ibaret olduğunu, davacının teslim tesellüm belgesinin hile ile imzalatıldığına dair iddiasının kaldırılması talep edilen dosyada etraflıca tartışıldığını, davalının önceki davada böyle bir belge imzaladığını hatırlamadığını, bu belgenin diğer belgeler arasına konularak hile ile imzalatıldığını iddia savunduğunu, bu savunmanın gerek ilk derece yargılamasında gerekse temyiz aşamasında itibar görmediğini ve davanın reddine karar verildiğini, davacının büyük kısmı bazı Yargıtay kararlarını birebir aktarımından oluşan 10 sayfalık dilekçesinde yer alan hususların bir önceki yargılamada ve temyiz aşamasında tartışılmış olup yargılamanın iadesine dayanak olabilecek nitelikte bulunmadığını belirterek davacı tarafın yargılamanın iadesine yönelik talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılardan … vekili ise yargılamanın iadesi talebine karşı cevap dilekçesinde; öncelikle eksik harcın ikmali gerektiğini, HMK.’nun 375. maddesindeki yargılamanın iadesi şartlarının somut olayda oluşmadığını, dava dilekçesinin HMK.’nun 375. maddesindeki sebeplerden herhangi birini kapsamadığını, dava dilekçesindeki iddiaların tamamının kesin hükümle karara bağlanan iddialar olduğunu, bu iddiaların başına kesinleşen ilama atıfla “karara tesir eden hileli davranışta bulunmuş olması sonucunda verilmiş olduğu anlaşılmakla” şeklinde bir ifade eklenmesinin tekrar edilen iddialara yargılamanın iadesi kuvvetini kazandırmayacağını, sonuç olarak davacının yargılamanın iadesi dilekçesine sıraladığı iddialarının yargılama aşamasında da dile getirildiğini ve kesinleşen mahkeme kararı ile karara bağlandığını belirterek karşı tarafın talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İstanbul (Kapatılan) … Asliye Ticaret Mahkemesi’nce … Esas sayılı dosyada yapılan yargılama sonucunda 05/11/2013 tarih,… E. ve … K. sayılı kararla yerinde görülmeyen davanın reddine karar verilmiş, söz konusu karar Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 20/11/2014 tarih, 2014/778 E. ve 2014/16623 K. sayılı ilamı ile onanmış, davacı vekilinin karar düzeltme yoluna gitmesi üzerine daha sonra Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nce 23/06/2015 tarih, 2014/3925 E. ve 2015/9232 K. sayılı kararı ile davacı tarafın karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiş, böylelikle hüküm 23/06/2015 tarihinde kesinleşmiştir.

DELİLLER VE GEREKÇE:
Talep yargılamanın iadesi olup; talep dilekçesi ile yargılamanın iadesi talep edilen İstanbul (Kapatılan)… Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …Esas – … K. sayılı dosyası 2019/1 Esas numarasını almış, ancak İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kapatılmış olması nedeniyle 22/02/2019 tarihinde İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’ne aktarılarak… Esas numarasına kaydedilerek tensibi yapılmış ve duruşma açılmıştır.
Yargılamanın iadesi, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 10. ve 6100 sayılı HMK.’nun 381/1. maddelerinde açıkça düzenlendiği üzere; bağımsız bir dava olup, ayrı bir esasa kaydedilerek, dava değeri üzerinden nispi olarak peşin karar ve ilam harcı alınması gerektiğinden mahkememizce talep sahibine yatırması gerekli harç tamamlatılmıştır. Şöyle ki; mahkememizce 25/02/2019 tarihli tensip tutanağı ile yargılamanın iadesi talebinde bulunan davacı vekiline tebligat çıkarılarak 44,40-TL. başvuru harcı ile 4.372,50-TL. peşin harcı ve 210,00-TL. gider avansını yatırması için kesin süre verilmiş, davacı vekili tarafından tebliğden itibaren verilen kesin süre içerisinde 07/03/2019 tarihinde toplam 4.416,90-TL. harç ve 210,00-TL. gider avansı İstanbul 3 Nolu Mahkemeler veznesine yatırılmıştır.
Yargılama sırasında yargılamanın iadesi talebinde bulunan davacı vekili Av. … 20/09/2019 tarihli dilekçesi ile vekillikten çekilmiş, vekilin çekilme dilekçesi davacı asile tebliğ edilmiş, daha sonra davacılar adına Av. … tarafından dosyaya vekalet sunulmuş ve bu vekilin vekil kaydı yapılmıştır. Davacılar adına Av. … tarafından dosyaya sunulan 28/01/2020 tarihli ek beyan dilekçesinde ise özetle; taraflar arasında 04/11/2011 tarihinde Finansal Kiralama Sözleşmesi akdedildiğini, davalıların sözleşme gereği müvekkiline sıfır makine teslim etmesi gerektiği halde 2. el makinelerin seri numaraları ve isimleri üzerinde değişiklikler yaparak teslim ettiklerini, müvekkilinin ayıbı tespit ettikten sonra 28/11/2011 tarihinde … Noterliği’nden düzenleme şeklinde tespit tutanağı düzenlettiğini, bu durumu davalılara bildirdiğini, müvekkilleri tarafından kiralama şirketi olan … ve makineleri temin eden …Şti. aleyhine 2012 yılında İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde dava açıldığını, bu davada müvekkillerinin haklılığı tespit edilmiş olmasına rağmen mahkemece yanlış değerlendirme yapılarak davanın reddine karar verildiğini, müvekkilleri tarafından kararın temyiz edildiğini, usulüne uygun bir inceleme yapılmadan kararın Yargıtay tarafından 20/11/2014 tarihinde onandığını, sonrasında yerel mahkeme kararının kesinleştiğini, davaya konu olan nakış makinelerinin 9 metre uzunluğunda çok kafalı makineler olduğunu ve makinelerin naylon ambalaj içinde getirilerek 25/11/2011 tarihinde vinç marifetiyle davacının işyerine yerleştirildiğini, makinelerin davalı şirket tarafından yerine tam yerleştirilmeden ve tam olarak montajı yapılmadan, nakış kafaları tam çalışır hale getirilmeden, makinelerin tam olarak teslim edilmiş kabul edilmeyeceğini, müvekkili firmanın ihbar yükümlülüğünü yerine getirdiği halde mahkemenin ayıp ihbarı zamanında yapmadığından bahisle davayı reddettiğini, dava dosyasındaki tespit tutanağı, ihtarnamelerden ve dosyada alınan bilirkişi raporlarında müvekkilinin haklı olduğunun tespit edildiğini, hal böyle iken davanın müvekkilleri aleyhine sonuçlandığını, kefillerin ve kiralama sözleşmesini imzalayan davacıların halen kiralama sözleşmesinden doğan borçları ödemeye devam ettiklerini, gelinen aşamada davacıların yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmalarında hukuki menfaatleri bulunduğunu belirterek yargılamanın yenilenmesi taleplerinin kabulüne, yeniden yargılama yapılarak açılan davanın kabulüne, mahkeme masrafları ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Yukarıda da açıklandığı üzere talep HMK.’nun 374. ve devamı maddelerinde düzenlenen yargılamanın iadesine ilişkindir.
6100 sayılı HMK.’nun “Yargılamanın iadesi sebepleri” başlıklı 375. maddesi aynen şöyledir:
“MADDE 375- (1) Aşağıdaki sebeplere dayanılarak yargılamanın iadesi talep edilebilir:
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
b) Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması.
c) Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması.
ç) Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması.
d) Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması.
e) İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması.
f) Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması.
g) Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması.
ğ) Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması.
h) Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması.
ı) Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması.
i) Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması.
(2) Birinci fıkranın (e), (f) ve (g) bentlerindeki hâllerde yargılamanın iadesinin istenebilmesi, bu sebeplerin kesinleşmiş bir ceza mahkûmiyet kararı ile belirlenmiş olması şartına bağlıdır. Delil yokluğundan başka bir sebeple ceza kovuşturmasına başlanamamış veya mahkûmiyet kararı verilememiş ise ceza mahkemesi kararı aranmaz. Bu takdirde dayanılan yargılamanın iadesi sebebinin, yargılamanın iadesi davasında öncelikle ispat edilmesi gerekir.”
Yargılamanın iadesi, sadece kesinleşmiş olan esasa ilişkin son kararlara karşı başvurulabilen, bir başka ifade ile daha önce kesin hükme bağlanan bir dava hakkında yeniden yargılama ve inceleme yapılarak maddi anlamda kesinleşen hükümlerin değiştirilmesi veya ortadan kaldırılmasını sağlayan olağanüstü bir yasa yoludur.
HMK.’nun 375. maddesinde sınırlı olarak sayılan yargılamanın iadesi nedenleri dışındaki bir nedenle yargılamanın iadesi talep edilemez. Bu niteliği itibariyledir ki yargılamanın yenilenmesi sebepleri tahdidi olarak sayılmış olup; bu sebeplerin kıyas yoluyla genişletilmesi mümkün değildir.
HMK.’nun 379. maddesinde ise;
“(1)Yargılamanın iadesi talebi üzerine mahkeme, tarafları davet edip dinledikten sonra;
a) Talebin kanuni süre içinde yapılmış olup olmadığını,
b) Yargılamanın iadesi yoluyla kaldırılması istenen hükmün kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş olup olmadığını,
c) İleri sürülen yargılamanın iadesi sebebinin kanunda yazılı sebeplerden olup olmadığını, kendiliğinden inceler.
(2) Bu koşullardan biri eksik ise hâkim davayı esasa girmeden reddeder.” şeklinde düzenleme mevcuttur.
Bu maddede (m:379) ileri sürülen yargılamanın iadesi sebebinin kanunda yazılı sebeplerden olmadığının mahkemece anlaşılması halinde talebin ön incelemesi aşamasında davanın esasına dahi girilmeden reddine karar verilebileceği hüküm altına alınmıştır.
Tüm dosya kapsamı, yargılamanın iadesi talebinin ileri sürülüş biçimi ve davacılar tarafından ileri sürülen yargılamanın iadesi nedenleri bir bütün olarak dikkate alınıp incelendiğinde; davacılar tarafından yargılamanın iadesi nedeni olarak ileri sürülen tüm hususların gerek yargılama aşamasında ilk derece mahkemesince, gerekse temyiz ve karar düzeltme aşamalarında Yargıtay 19. Hukuk Dairesi tarafından değerlendirildiği ve yapılan değerlendirme sonucunda karar verildiği, somut olayda, davacı tarafın dilekçesinde yukarıda açıklandığı şekliyle ileri sürdüğü yargılamanın iadesi nedenlerinin HMK.’nun 375. maddesinde sayılan nedenlerden hiçbirisine uymadığı anlaşılmaktadır.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 20/11/2014 tarihli; 2014/778 E. ve 2014/16623 K. sayılı onama ilamında, davacılar tarafından yargılamanın iadesi nedeni olarak ileri sürülen tüm hususların değerlendirildiği görülmüştür. Onama ilamında; “…dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve özellikle 25/11/2011 tarihli ibraname ve teslim-tesellüm belgesinde makinelerin yeni ve kullanılmamış olarak teslim alındığının davacının imzasıyla tasdik ettiği beyanından anlaşılmasına göre…” denilmek suretiyle davacıların teslim tesellüm belgesi ile ilgili iddiaları net bir şekilde karşılanmıştır. Aynı şekilde davacılar tarafından dosyaya sunulan 03/02/2015 karar düzeltme dilekçesinin 3. sayfasında ilk derece mahkemesi kararına dayanak oluşturan teslim tesellüm belgesinin davalılarca müvekkilinden hile ile alındığına yönelik iddia açıkça dile getirilmiş, sonrasında Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 23/06/2015 tarihli; 2015/3925 E. ve 2015/9232 K. sayılı ilamında “…mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisine uymayan davacılar vekilinin karar düzeltme isteminin REDDİNE…” denilmek suretiyle hükme dayanak yapılan teslim-tesellüm belgesinin geçerli olduğu kabul edilmiştir.
Yargıtay HGK.’nun 06/02/2013 tarih, 2012/8-604 E. ve 2013/199 K. sayılı kararında da vurgulandığı üzere; yargılamanın yenilenmesi, bazı ağır yargılama hatalarından ve noksanlarından dolayı, maddi anlamda kesin hükmün sona ermesini ve daha önce kesin hükme bağlanmış olan bir dava hakkında yeniden yargılama ve inceleme yapılmasını sağlayan, olağanüstü bir kanun yoludur. Yargılamanın iadesi sebepleri, HMK.’nun 375. maddesinde sınırlı olarak sayılmıştır. Bunun dışındaki bir sebepten dolayı, yargılamanın iadesi yoluna gidilemez.
Somut dosyada, talep sahibi davacılar vekili tarafından yargılamanın iadesi talebinde ileri sürülen hususların daha önceden ilk derece mahkemesindeki yargılama, Yargıtay’daki temyiz ve karar düzeltme aşamalarında davacı tarafa ileri sürülen ve yargı makamlarınca değerlendirilerek hakkında karar verilmiş hususlar olması, teslim tesellüm belgesinin davalılar tarafından davacıdan hile ile alındığına yönelik iddianın temyiz ve karar düzeltme sebebi yapılarak Yargıtay 19. Hukuk Darise’nce incelenmiş olması ve bu iddanın yerinde ve haklı olmadığının sabit olması, sonuç itibariyle davacı tarafın yargılamanın iadesine dayanak olarak gösterdiği sebeplerin HMK.’nun 375. maddesinde sıralanan nedenlerin hiçbirine uymaması nedeniyle HMK.’nun 379/1-c, 379/2 maddeleri uyarınca esasa girilmeden yargılamanın iadesi talebi hakkında usulden red kararı verilmiş, ayrıca yargılamanın iadesinde kanun yolu verilen karar tarihine göre tespit edilmesi gerektiğinden, karar tarihi dikkate alınarak kararın Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kuruluş tarihi olan 20/07/2016 tarihinden sonra olduğu dikkate alınarak işbu karara karşı gidilebilecek kanun yolunun istinaf kanun yolu olduğu kanaatiyle aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.

KARAR : Gerekçede açıklandığı üzere;
1-Yargılamanın yenilenmesine ilişkin davanın HMK.’nun 379/1-c ve 379/2 maddeleri uyarınca usulden reddine,
2-Alınması gerekli 54,40-TL karar ve ilam harcının, 4.372,50-TL peşin yatırılan harçtan mahsubu ile eksik kalan 4.318,10-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalılar vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine,
4-Taraflarca yatırılan gider avanslarından geriye kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve istek halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair; HMK’nun 6723 sayılı Kanunla değişik Geçici 3. ve 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı.

Katip …
¸e-imzalı

Hakim …
¸e-imzalı