Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/77 E. 2020/369 K. 02.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/77 Esas
KARAR NO:2020/369

DAVA:Alacak (Ticari Satıma Konu Malın İadesi)
DAVA TARİHİ:25/04/2018
KARAR TARİHİ:02/09/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satıma Konu Malın İadesi) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … plakalı, … model, … şase numaralı … marka “…” model otomobilin, müvekkili … Dış Ticaret ve Pazarlama A.Ş.’ ne ait olduğunu, anılan aracın trafikte müvekkili şirket adına kayıtlı ve tescilli bulunduğunu, davalıya …. Noterliği aracılığıyla keşide edilen 26/03/2018 tarih – … yevmiye numaralı ihtarnamede aracın …’e teslim edilmesinin ihtar edildiğini, ancak davalının bu ihtara olumlu dönüş yapmadığını, davalının bu ihtarnameye verdiği cevapta; müteveffa babası … …’ın araç sahibi şirkette hissedar olduğunu, kendisinin de … …’ın mirasçısı olduğunu, ihtarnamede bahsedilen aracın kendisinin kullanımında bulunduğunu belirterek, dava konusu aracın davalının yedinde olduğunun ikrar edildiğini, davalının müvekkili şirket ile hiçbir bağı veya bağlantısı bulunmadığını, davalının müvekkili şirketin malvarlığını teşkil eden bu aracı tamamen haksız ve mesnetsiz bir şekilde kendi kontrolünde bulundurduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkili şirketin bu aracı davalıya tahsis etmiş olduğu düşünülse dahi, aracın maliki olan müvekkili şirketin bu aracın iadesini noter kanalıyla talep etmiş olduğunu ve böylece bu tahsisin ortadan kalktığını, sonuç olarak aracın malikine iadesinin gerektiğini, müvekkili şirkete ait aracın davalı tarafından haksız ve kötü niyetli bir şekilde iade edilmediğini belirterek, fazlaya ilişkin, uğranılmış ve uğranılacak zararlara dair hukuki yollara başvurma haklarını saklı tuttuklarını belirterek, müvekkili şirkete ait olup davalı yedinde bulunan dava konusu aracın müvekkili şirkete iadesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin ise davalı karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili ise cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın dava konusu otomobilin gerçek değeri üzerinden harcı tamamlaması gerektiğini, bunun için davalıya mahkemece kesin süre verilmesini, verilen süre içerisinde eksik harcın tamamlanmaması halinde davanın usulden reddedilmesini, davacı şirketin tek hissedarı olan … Holding A.Ş.’ nin diğer ortaklarına ve ortakların yakınlarına da aynı davalı müvekkiline olduğu gibi araç tahsis edildiğini, müvekkiline müteveffa şirket ortağının kızı sıfatı ile tahsis edilmiş olan dava konusu otomobilin, şirket ortağı haline gelmiş müvekkilinden alınarak davacıya iadesinin talep edilmesinin Türk Ticaret Kanunu’ nda düzenlenen “eşit işlem ilkesine” aykırılık teşkil ettiğini, bu nedenle davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, müvekkilinin dava konusu hakkındaki savunması ve cevapları alınmadan davacı yanın yanıltıcı beyanlarına itibar edilerek savunma hakkı kısıtlanmak suretiyle eksik yapılan inceleme neticesinde verilen aracın trafikten men edilmesine yönelik ihtiyati tedbir kararının kaldırılması gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin de davacı karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; mülkiyeti davacı şirkete ait ve davacı şirket adına trafik tescilde kayıtlı olan … plaka sayılı aracın davalıdan alınarak davacıya teslimi istemine ilişkindir.
Davacı taraf delil olarak; trafik tescil kayıtları, davacı şirketin defter ve kayıtları, ihtanameler ve diğer her türlü yasal delile dayanmıştır. Davalı taraf ise delil olarak; mirasçılık belgesi, ticaret sicil kayıtları, ihtarname, tarafların ticari defter ve kayıtları, gerektiğinde keşif ve bilirkişi incelemesi, yemin, tanık beyanı ve başkaca her türlü yasal delile dayanmıştır.
Dava açıldıktan sonra davacı vekili tarafından 26/04/2019 tarihli dilekçe ile; huzurdaki dava ıslah edilerek, dava konusu aracın iadesi talebinin yanında, araç iade edilmez ise güncel kasko değerine göre araç bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesi de talep edilmiştir. Davacı taraf aynı zamanda mahkememizden davalının dava konusu araca ve/veya üçüncü kişilere zarar verme ihtimali bulunduğundan bahisle, davaya konu aracın trafikten men edilmesine dair ihtiyati tedbir kararı verilmesini, bu hususun aracın kaydına şerh olarak düşülmesini talep etmiştir.
Davacı vekili aşamalardaki beyanlarında; dava konusu aracın mülkiyetinin müvekkil şirkete ait olduğunu, aracın vergilerinin müvekkili şirket tarafından ödendiğini, aracın kaskosunun da müvekkili şirketçe yaptırıldığını, dava konusu aracın davalıya tahsis edilmesine ilişkin olarak davacı müvekkili şirketin (… Dış Ticaret A.Ş.’nin) yetkili organı tarafından alınmış herhangi bir karar bulunmadığını, her ne sebebe dayanırsa dayansın davalının dava konusu aracı kullandığı ve elinde bulundurduğu sabit olduğundan, müvekkili şirketin araç maliki olarak aracın kendisine iadesini talep etme hakkının bulunduğunu, aracın halihazırda trafikte olmasının müvekkili açısından sorumluluk ve risk teşkil ettiğini belirterek, mahkememizce davalarının kabulüne karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
Davalı vekili ise aşamalardaki beyanlarında; müvekkilinin babası müteveffa … …’ın davacı şirketin bağlı olduğu şirketler grubunun 1/3 hissedarı iken vefat ettiğini, müvekkilinin babasının vefatı ile birlikte şirketin hissedarı haline geldiğini, ancak hisse devirleri ile ilgili davaların halen devam ettiğini, müvekkilinin davaya konu aracın maliki olan şirketin doğal hissedarı olduğunu, eşit işlem ilkesine aykırı olan dava konusu talebin hukuki dayanağı bulunmadığını, müvekkili … ile kardeşi … …’ın davacı şirketin % 100 hissedarı olan … Holding’in 1/3 oranında hissesine sahip olduğunu, dava konusu otomobilin müvekkiline murisin kızı sıfatı ile tahsis edildiğini, dava konusu aracın murisin … Holding A.Ş.’deki 1/3 hissesi gereği davacı şirketteki 1/3 pay sahipliğine ve buna bağlı hakları çerçevesinde muris ve murisin çocuklarının kullanımına tahsis edilen bir otomobil olduğunu, bu hususun aracın müvekkil tarafından kullanılması ile de açık bir şekilde sabit olduğunu, zira aracın davacı şirket tarafından muris ve dolayısı ile murisin çocuğunun kullanımına vefat tarihinden çok önce tahsis edilmiş olduğunu, müvekkiline murisin kızı sıfatı ile tahsis edilmiş olan otomobilin artık müvekkili şirketin ortağı haline geldiğinden, davacı tarafça iadesinin talep edilmesinin açıkça TTK.’nda düzenlenen “eşit işlem ilkesine” aykırılık teşkil ettiğini belirterek, davacı şirketin hukuki yararı bulunmayan ve hakkın kötüye kullanılması niteliği taşıyan tüm taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce … Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne yazılan müzekkereye verilen 18/06/2020 tarihli cevapta; … ticaret sicili numarası ile sicillerinde kayıtlı bulunan … … A.Ş.’nin yine … Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … ticaret sicil numarasında kayıtlı … HOLDİNG A.Ş. ile tüm aktif ve pasifi ile kül halinde devir olmak sureti ile birleştiği, bu hususun müdürlükçe 30/09/2019 tarihinde tescil edildiği, birleşme sonucunda … … A.Ş.’nin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na istinaden infisah ettiği bildirilmiştir.
Davacılar vekili tarafından 24/12/2019 tarihli dilekçede; davacı müvekkili … A.Ş. ‘nin … Holding A.Ş. bünyesinde birleşerek infisah ettiğinin bildirilmesi ve dosyaya gelen ve davacı tarafça sunulan kayıtların incelenmesi neticesinde, mahkememizce UYAP kaydında dosya davacısı … A.Ş. yerine … Holding A.Ş. olarak değiştirilmiştir.
Mahkememizce 06/01/2020 tarihinde … Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne yazılan ve davacı … Holding A.Ş.’nin hissedarlarını ve yetkililerini gösterir ticaret sicil kayıtlarının gönderilmesi için yazılan müzekkereye verilen cevapta; anonim şirketlerin kurucularından sonraki hissedarları ve hisse miktarları hususunda meydana gelecek değişikliklerin tescile tabi olmadığı, bu nedenle anonim şirket ortaklarının sicil kayıtlarından tespiti mümkün olmamakla birlikte, şirketin 20/12/2019 tarihinde yapılan ve 24/12/2019 tarihinde tescil edilen en son genel kuruluna göre şirket ortaklarınu gösteren hazirun cetvelinin ekte sunulduğunu bildirmiştir. Yazı ekindeki hazirun listesine göre; davacı … Holding A.Ş.’nin pay sahiplerinin … ile … … olduğu, … Holding A.Ş.’nin toplam pay değerinin 619.000.000-TL. olduğu, bunun 412.666.667-TL.’sinin …’ye, 206.333.333-TL.’sinin ise … …’a ait olduğu anlaşılmaktadır. İlgili ekte ayrıca müteveffa … …’ın mirasçılarının pay iktisabının yönetim kurulunca kabul edilmemiş olduğu, söz konusu paylara ilişkin haklar donmuş olduğu açıkça yazılıdır.
Mahkememizce tarafların iddia ve savunmaları ile dosya kapsamında sundukları tüm deliller ve mahkememizce dosyaya celbedilen ticaret sicil kayıtları hep birlikte değerlendirilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin tanımlar başlıklı 3. maddesinde araç sahibi; “araç için adına yetkili idarece tescil belgesi verilmiş veya sahiplik veya satış belgesi düzenlenmiş kişi” olarak tanımlanmıştır. Dosyada mevcut ruhsat fotokopisinden, davaya konu aracın davacı şirkete adına kayıtlı olduğu, dolayısıyla davacı şirketin aracın sahibi olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması 6100 sayılı HMK.’nun “Dava Şartları” başlıklı 114. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendinde açıkça dava şartları arasında sayılmıştır.
Bir davada, hukuki yarar ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesinin, yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olarak yargılama yapılmasına yarar sağlayacağı her türlü duraksamadan uzaktır. Bu ilkeden hareketle, dava şartı olarak hukuki yararın varlığı, davaya bakan mahkemece, taraflarca dava dosyasına sunulan deliller, olayın ve uyuşmazlığın niteliği ile dosyadaki olgular dikkate alınarak yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gereken bir husustur. Bunun sayesinde iç hukukumuzun bir parçası haline gelen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme)’nin 6. Maddesi ile Anayasa’nın 36. Maddesinde düzenlenen “hak arama özgürlüğü”’nün dürüstlük kuralına uygun şekilde kullanılması sağlanabilecektir. Bu durum, haksız davalar açmak suretiyle, dava hakkının kötüye kullanılmasına karşı bir güvence oluşturacaktır. Dava açmaktaki hukuki yarar; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada halen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca açılacak davanın, ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin hakkına ulaşmak için mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan söz edilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez. (Pekcanıtez, H./Atalay, O./ Özekes, M.: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2011, s.297)
Yargılamanın temel amacı, maddi hukukun kişilere tanıdığı hakların tanıtılması ve korunması ile toplumda hukuksal barışın kurulması ve devamının sağlanmasıdır. Dava açmakta menfaat kavramı ise; “açtığı dava çerçevesinde davacının elde etmeyi umduğu fayda (yarar), avantaj, kazanç” olarak tanımlanmaktadır. Davacının açtığı dava ile elde edeceği herhangi bir faydanın bulunmadığı durumlarda, dava açmakta menfaatinin olmadığı kabul edilmelidir. Öte yandan, hukuki himaye amacı ile değil, sadece davalıya zarar vermek kastıyla dava açılması durumunda da, dürüstlük kuralına aykırı bir davranış söz konusudur ki bu durumda da davacının korunmaya değer bir menfaati yoktur.
Somut olaya gelindiğinde; davacı şirket kendi adına trafikte tescil kaydı bulunan aracın davalıdan alınarak kendisine verilmesini bu mümkün olmaz ise bedelini talep etmektedir. Davacı vekili dosyaya sunduğu yazılı beyanı ile; dava konusu aracın davalıya tahsis edilmesine ilişkin müvekkili şirketin yetkili organlarınca alınmış herhangi bir karar bulunmadığını ikrar etmiştir. Dolayısıyla ortada davacı şirket yönünden dava konusu aracın üzerinde tasarruf yetkisini kullanmasına engel olacak nitelikte ve davacıyı bağlayıcı bir durum yoktur. Davacı şirket, aracın maliki olarak dava konusu araç üzerindeki tasarruf hakkını istediği gibi kullanabilir. Ayrıca dosya kapsamındaki belgelerden, babası müteveffa … …’ın paylarına ilişkin iktisabın şirket yönetim kurulunca kabul edilmemiş olduğu ve söz konusu şirket paylarına ilişkin haklarının donmuş olduğu, böylece davalı …’ın davacı şirketin hissedarlarından olan müteveffa … …’ın kızı ve miraçısı olması nedeniyle dava konusu aracın maliki olan şirketin potansiyel hissedarı olduğu anlaşılmaktadır. Açıklanan tüm bu nedenlerle davacı şirketin huzurdaki davayı açmakta korunmaya değer hukuki bir menfaatinin bulunmadığı kanaatine varılmakla, davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine dair aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın HMK’nın 114/1-h maddesi gereğince hukuki yarar dava şartı yokluğu nedeniyle HMK’nın 115/2 maddesi uyarınca usulden reddine,
2-Alınması gerekli 54,40-TL karar ve ilam harcının peşin ve tamamlama harcı toplamı olan 3.504,65 TL’ den düşümü ile kalan 3.450,25-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 22.738,26-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı tarafça yatırılan gider avansından artan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, HMK.’nun 345. maddesi uyarınca gerekeli kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK.’nun 342. maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK.’nun 343. maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK.’nun 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/09/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır