Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/527 E. 2022/263 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/527 Esas
KARAR NO:2022/263

DAVA:Alacak (Ödünç Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:27/08/2019
KARAR TARİHİ:17/03/2022

Yukarıda tarafları ve konusu yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonrasında;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin %15,15 oranında paya sahip ortağı olduğunu, müvekkilinin 2014 yılında davalı şirkete, bir kısım finansal ihtiyaçlarının karşılanması için 13.264.764 USD borç verdiğini (müvekkili adına vekaleten takip edilen hisse satış işlemleri dolayısıyla elde ettiği bedelin bir kısmını yine vekaleten şirkete verdiğini) ve bu alacağın şirket kayıtlarına da bu şekilde işlendiğini, davalı şirketin 31 Aralık 2017 tarihli bilançosunun 31 Aralık 2016 tarihindeki tabloyu gösteren sütununda “Uzun Vadeli Yükümlülükler-Diğer borçlar- İlişkili taraflara diğer borçlar” kaleminde davalı şirketin ortaklara borcunun 318.173.382 TL olarak görüldüğünü, yine 31 Aralık 2017 tarihli bilançoda 31 Aralık 2017 tarihli sütunda ise “Uzun Vadeli Yükümlülükler – Diğer borçlar – İlişkili taraflara diğer borçlar” kaleminde şirketin ortaklara borcunun 486.944 520 TL olarak görüldüğünü, şirketin 31 Aralık 2018 tarihli bilançosunun 31 Aratık 2017 tarihindeki tabloyu gösteren sütununda “II-Uzun Vadeli Borçlar C) Diğer borçlar 1- Ortaklara borçlar” kaleminde şirketin ortaklara borcunun 192.751.966,77 TL olarak görüldüğünü ve yine 31 Aralık 2018 tarihli bilançoda 31 Aralık 2018 tarihli sütunda ise “II-Uzun Vadeli Borçlar C) Diğer borçlar 1- Ortaklara borçlar” kaleminde 188.518.704,53 TL olarak göründüğünü, ek olarak 31 Aralık 2018 tarinli bilançoda 31 Aralık 2018 tarihli sütunda ise “II-Uzun Vadeli Borçlar C) Diğer borçlar 4- Diğer Çeşitli Barçla” kalemi açıldığını ve bu diğer çeşitli borçların 192.350.87,62 TL olarak görüldüğünü; davalı şirketin 28 Haziran 2018 tarihinde gerçekleştirilen Olağanüstü Genel Kurul Toptantısında dava konusu alacağın diğer hissedar alacakları ile birlikte Uzun Vadeli Ortaklara Borçlar hesabı altında takip edilmekte olduğunun belirtildiğini ve bu cihetle alacağın varlığının kabul edildiğini; 31 Mart 2018 tarihinde alınan bir Yönetim Kurulu Kararı ile ortaklar tarafından verilmiş olan ABD Doları cinsinden borçların alış tarihindeki Türk Lirası karşılıkları üzerinden takip edilerek, 2014 ila 2017 yılları arasındaki döviz bazlı takip edilen hesaplardan kur farklarının tenzil edildiğini ve ortakların alacaklarının Türk Lirası bazlı hesaplara intikal ettirildiğini, söz konusu kur farkı düzeltme işleminin şirketin ticari defterlerine kayıt edilmesine karar verildiği, davalı şirkete dava konusu alacağa ilişkin ihtarnameler tebliğ edildiğini ve tutarın yıllık 69 oranındaki faizi ile birlikte ödenmesinin talep edildiğini, Bağımsız Denetçi raporuna ortakların şirketten talep ettikleri alacakların yansıdığının göründüğünü, şirket genel kurulunun 19 Haziran 2019 tarihinde sermaye artırımı yapılması gündemiyle olağanüstü toplantıya çağrılmış olduğunu ve tadil metninde yer alan “nakden yapılan sermaye artışının ortakların şirketten olan alacakları ile karşılanması ile mahsup edilebilir” ibaresi ile davalı şirketin davacıya borcu olduğunun ikrar edildiğini, 17 Temmuz 2019 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında müvekkilinin olumsuz oyuna rağmen sermaye artırım kararının alındığını, müvekkilinin davalı şirketten alacağının varlığı konusunda bir çekişme olmadığını; yapılan arabuluculuk sonrasında bir anlaşmaya varılamadığını, müvekkilinin ABD Doları cinsinden alacağının muaccel olduğunu, davalı şirkete sermayeye eklenmek üzere sermaye avansı gibi değil geri alınmak üzere 2014 yılında borç olarak verildiğini, taraflarca herhangi bir faiz kararlaştırılmadığını ancak TBK’nın Madde 387/2. fıkrası gereğince taraflarca kararlaştırılmamış olsa dahi ticari tüketim ödüncü sözleşmelerinde faiz istenebileceğini, huzurdaki davada akdi faize ilişkin tüm hakların saklı tutulduğunu ve asıl alacağa işlemiş temerrüt faizinin talep edildiğini, huzurdaki uyuşmazlıkta müvekkilinin davalı şirkete verdiği borcun geri ödeme talebinin davalı şirkete ulaştığı 25 Ekim 2018 tarihinden itibaren fiili ödeme gününe kadar İşleyecek Devlet Bankalarının ABD Doları cinsinden açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı ile (temerrüt faizi) ile ödenmesinin talep edildiğini ileri sürerek, dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle 13.264.764,00 USD asıl alacak ve 720.476,57 USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 13.985.240,57 USD alacak ile birlikte asıl alacağın fiili ödeme gününe kadar ABD Doları cinsinden işlemiş faizin fiili ödeme günündeki Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası döviz efektif satış kuru üzerinden ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkili şirketten alacağının bulunmadığını, müvekkili şirketin hiçbir zaman borç kabul ve ikrarı olmadığını, davacının iddiasını ispata yarar ödeme dekontu yada sözleşme bulunmadığını, davacının iddia ettiği alacağının kaynağının, ortaklar ve grup şirketlerin hisse alım satımları olduğunu, davacının, Soyak aile şirketlerine ait enerji şirketlerine koyması gereken sermayeyi kendi bireysel nakdi kaynağından koymayıp Soyak Yapı kaynaklarını kullanmak suretiyle bu sermayeyi temin ettiğini; davacının bilgisi dahilinde ve isteği ile davacı adına diğer şirketlere sermaye konulduğunu, müvekkili şirketin tüm işlemlerinde eşit işlem ilkesine uygun davranıldığını, davacının dava açmakta kötüniyetli olduğunu, davada ileri sürülen faiz talebinin de yasaya ve usule aykırı olduğunu ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddini savunmuştur.
Dava; davalı şirketin ortağı olan davacı tarafından, davalı şirkete ödünç (borç) olarak verildiği ileri sürülen 13.264.764,00 USD’nin faizi ile birlikte davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
İddianın ileri sürülüş biçimine göre davacı tarafın istemi 6098 sayılı TBK’nın 386.vd. maddelerinde düzenlenen Tüketim Ödüncü Sözleşmesi hukuksal nedenine dayanmakta olup;
Tüketim ödüncü sözleşmesi, TBK md. 386’da tanımlanmıştır. Buna göre, “Tüketim ödüncü sözleşmesi, ödünç verenin, bir miktar parayı veya tüketilebilen bir şeyi ödünç alana devretmeyi, ödünç alanında aynı nitelik ve miktarda şeyi geri vermeyi üstlendiği sözleşmedir.” Tüketim ödüncü sözleşmesinin tarafları, ödünç veren ve ödünç alandır.
Tüketim ödüncü sözleşmesi, TBK md.386-392 arasında düzenlenmiştir. Tüketim ödüncü sözleşmesi de aslında bir şeyin kullanılmasının devri borcunu içeren bir sözleşmedir. Ancak, burada kullanılan, şeyin kendisi değil, değeridir. Bu nedenle, bu sözleşmede bir miktar para veya tüketilebilen ( misli ) bir şeyin değerinin kullanılmasının devri, ancak o para veya şeyin mülkiyetinin devri ile mümkün olabilir. Burada ödünç alanın sözleşme sonunda geri vereceği şey, almış olduğu şeyi tüketmiş olduğu için artık o şeyin kendisi değil, onunla aynı nitelikte ve miktarda, aynı değerde başka bir şeydir. Buradan da anlaşıldığı gibi, tüketim ödüncü sözleşmesine konu olan şey, kullanım ödüncünün aksine parça malı değil çeşit malıdır ( misli maldır ).
Tüketim ödüncü sözleşmesinin kira ve kullanma ödüncünden farkı, burada ödünç verilen para veya şeyin mülkiyeti belirli ( geçici ) bir süre için de olsa ödünç alana devredilirken, diğerlerinde şeyin mülkiyeti değil, sadece kullanılması karşı tarafa devredilmektedir. Bu farktan dolayı, bu sözleşmeye, “tüketim ödüncü sözleşmesi ” denilmektedir. Zira bu sözleşmede ödünç alan, sözleşmenin konusunu oluşturan şeyin, ilke olarak tüketmek suretiyle kullanmaktadır. Ayrıca kira sözleşmesiyle kullanım ödüncü sözleşmesinde, geri verilecek şey, teslim edilen şey iken, tüketim ödüncü sözleşmesinde ” aynı nitelik ve miktarda ” bir şeydir.
Tüketim ödüncü sözleşmesinde de ödünç alan; aynen satış ve bağışlama sözleşmelerinde olduğu gibi, sözleşme konusu şeyin mülkiyetini kazanmaktadır. Ancak, tüketim ödüncü sözleşmesinde ödünç alan, sözleşme süresinin sonunda aynı nitelik ve miktarda şeyi geri vermekle yükümlü olduğu için mülkiyeti geçici bir süre için kazanmakta, satış ve bağışlamada ise, alıcı bağışlanan, mülkiyeti sürekli olarak kazandıkları için herhangi bir geri verme ( iade ) borçları bulunmamaktadır.
Tüketim ödüncü sözleşmesi, niteliği itibariyle sürekli borç doğuran bir sözleşmedir. Gerçekten, bu sözleşmede ödünç verenin üstlendiği borcun ifası zamana yayılmış olup, ödünç veren ödünç konusu şeyin, sözleşme boyunca sürekli olarak ödünç alanın emrinde tutmak zorunda olup, ancak sözleşme sonunda aynı nitelikte ve miktarda şeyi geri isteme hakkına sahiptir. (Kaynak, Prof. Dr. Fikret EREN, Borçlar Hukuku Özel Hükümler 5.Baskı)
Somut olay bakımından taraflar arasında iddia edildiği gibi tüketim ödüncü sözleşmesi ilişkisi bulunup bulunmadığı, bulunuyor ise ileri sürülen bu nedene dayalı olarak davacı tarafın davalıdan bir alacağının bulunup bulunmadığı, varsa miktarının tespiti için bilirkişi kurulu raporu alınmasına karar verilmiş, davalı taraf ticari defter ve kayıtları, getirtilen-sunulan belgelerle birlikte dosya bilirkişiler malimüşavir Prof. Dr. …, ticari işletmeler konusunda uzman Doç. Dr. … ve Borçlar Hukuku nitelikli hesaplamalar konusunda uzman Doç. Dr. …’a tevdi edilmiş, adı geçen bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 04/08/2021 tarihli raporun ve taraf vekillerinin itirazı üzerine aynı bilirkişi kurulundan alınan 02/11/2021 tarihli ek raporun dosya arasında olduğu görülmüştür.
Alınan bilirkişi kurulu kök raporunda özetle; taraflarında kabulünde olan mail yazışmalarına göre taraflar arasında ticari bir tüketim ödüncü sözleşmesinin kurulduğu,
Dosyadaki bilgi ve belgelerden davacının davalıya hisse sattığının sabit olduğu;
Pay sahibi davacının davaya konu alacağının, davalı şirkete yapılan hisse satış bedelinin pay sahibi tarafından şirketten tahsil edilmeyerek, tüzel kişilikte (davalıda) borç olarak tutulmaya izin verilmiş olmasından kaynaklandığı;
Taraflar arasında niteliğini tüketim ödüncü olarak ortaya konulan borç ilişkisinde tek taraflı bir değişiklik yapılmasının mümkün olmadığı, zira sözleşmelerin tarafların mutabakatı ile değişmesi gerektiği, nitekim defter ve kayıtlardan anlaşıldığı üzere davalı şirketin bu tutarı kayıtlarında uzun süre USD üzerinden izlediği ancak, daha sonra alınmış olan bir YK kararı ile bu tutarın TL üzerinden izlendiği, zira esasen hiçbir zaman gerçek bir borç olmadığı bu kararda ifade edildiği, davalı şirketin YK kararıyla tek taraflı olarak sözleşmenin esaslı bir hükmüne ilişkin tasarrufta bulunması mümkün olmayıp, bu davacı taraf için de bağlayıcı olmadığı ancak, şirketin bu tutarı TL üzerinden izlenmesi konusunda bir karar almasının önünde bir engel de olmadığı, bununla birlikte ödeme günü geldiğinde tutar, USD üzerinden ödenmesi gerektiği geldiği;
Bunun yanında eldeki davada uyuşmazlığın, davacı pay sahibinin davalı şirketten iddia ettiği tutarda alacaklı olup olmadığına ilişkin olduğu, dolayısıyla davalı şirketin TTK 376. md kapsamına girmiş olmasının bu dava bakımından bir ehemmiyetinin olmadığı, bununla birlikte uygulamada birçok şirket kur farkları sebebiyle TTK 376 md kapsamına girebildiği ve hatta 2020 Aralık sonunda TTK 376. md ilişkin olarak 2018’de çıkartılan tebliğde kur farkları yönünden özel bir düzenleme de getirildiği, bu bağlamda tarihi daha önce olsa da davalı şirketin kur farkı zararının bilanço dengesini bozmaması adına mezkür tüketim ödüncünden doğan alacağı kendi hesaplarında TL üzerinden izlemek istemesinin bir mantığı olabileceği; bununla birlikte anılan sözleşmenin tek taraflı olarak değişmesini doğurmayacağı yönünde ayrıntılı görüş bildirilmiş;
En son alınan bilirkişi kurulu ek raporunda, davacı tarafın alacak miktarı 12.217.965,82 USD asıl alacak ve temerrüt tarihinden dava tarihine kadar işlemiş faiz 378.626,90 USD olarak hesaplanmıştır.
Alınan bilirkişi kurulu kök ve ek raporu gerekçeli, denetlenebilir, dosya içeriğine uygun ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli görüldüğünden, tarafların itirazları yerinde görülmemiş, mahkememizce de benimsenmiş ve hükme esas alınmıştır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, alınan ve benimsenen bilirkişi kurulu rapor ve ek raporu ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Davalı şirketin hakim ortağı ve yönetim kurulu başkanı Erkut Soyak tarafından, davacıya elektronik ortamda gönderilen ve tarafların kabulünde olan 01/10/2014 tarihli mailde, ortakların davalı şirkete sattıkları dava dışı SENERJİ A.Ş.’deki pay satışından kaynaklanan satış bedellerinin, davalı şirketin fon ihtiyacı için davalı şirkete “borç” olarak verilmesinin önerildiği ve ortaklarca da bu önerinin kabul edilmek suretiyle taraflar arasında bir tüketim ödüncü sözleşmesi ilişkisinin kurulduğu; davalı şirkete bu şekilde sağlanan fonun şirket kayıtlarında ve mali tablolarında “ortaklara borç” olarak kaydedildiği; dava tarihinden önce tarafların birbirlerine çektikleri ihtarnamelerde ve cevaplarında da bu ilişkinin kabul edildiği, alınan kök ve ek bilirkişi raporlarında dayanaklarıyla açıklandığı üzere taraflar arasındaki tüketim ödüncü sözleşmesi kapsamında davalı şirketin kayıtlarına da bu şekilde geçmiş (davalı şirkete yapılan pay satış bedelinin davalı şirketten tahsil edilmeyerek, davalı şirkette borç olarak tutulmaya izin verilen) davacının davalıdan 12.217.965,82 USD alacağının bulunduğu, açıklandığı şekliyle kanıtlanan davacı iddiaları karşısında davalının savunmalarının yerinde olmadığı anlaşılmış olup; sözleşmeden kaynaklanan bu alacağın Beşiktaş 6. Noterliğince çekilen 24/10/2018 tarih ve 36455 nolu ihtarname ile verilen süre bitimi olan 06/11/2018 tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
DAVANIN KISMEN KABULÜ ile,
1-12.217.965,82 USD’nin temerrüt tarihi olan 06/11/2018 tarihinden itibaren 3095 Sayılı Yasanın 4/a.maddesi gereğince uygulanacak faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
Davacının fazlaya ilişkin isteminin reddine,
2-Alınması gerekli 12.283.862,28-TL karar ve ilam harcından 1.390.485,42-TL peşin harcın mahsubu ile geriye kalan 10.893.376,86-TL harcın davalıdan alınıp maliyeye gelir kaydına,
3-6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği gereğince Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabulucu ücretinin davalıdan alınıp maliyeye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan peşin harç 1.390.485,42 TL’nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 1.886.877,42 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 348.734,27 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL başvuru harcı, 6,40 TL vekalet harcı, 9.000 TL bilirkişi ücreti ve 241,10 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 9.291,90 TL’nin kabul ve red oranına göre 8.117,71 TL’sinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
8-Davalı tarafından yatırılan 6,40 TL vekalet harcı ve 100 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 106,40 TL’nin kabul ve red oranına göre 13,45 TL’sinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
9-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzünde, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkca okunup, usulen anlatıldı. 17/03/2022

Başkan …
e-imzalı
Üye …
e-imzalı
Üye …
e-imzalı
Katip …
e-imzalı