Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/499 E. 2022/324 K. 30.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO :2019/499 Esas
KARAR NO:2022/324

DAVA:İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:08/08/2019
KARAR TARİHİ:30/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin kargo hizmeti verdiğini ve davalı şirketle ticari ilişkisi olduğunu, cari hesap ekstresine ve tahsilat raporuna göre müvekkilinin davalıdan 1.122,52-TL. tutarında alacağı bulunduğunu, cari hesap bakiyesinin ödenmemesi üzerine davalı şirket aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün …E. sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, ödeme emrinin tebliği sonrasında davalı tarafça haksız olarak borca itiraz edildiğini, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, müvekkilinin alacağının likit olduğunu ve davalı şirket defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığında bu durumun tespit edilebileceğini belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; itirazın iptali ile takibin devamına, davalı şirket aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili ise cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın iddialarının tamamen haksız ve mesnetsiz olduğunu, müvekkili şirketin davacı şirkete herhangi bir borcunun olmadığını, davacı tarafın var olduğunu iddia ettiği alacağa dair hiçbir dayanak belge sunulmadığını, müvekkili şirketin defterlerinin incelenmesinde davacı tarafa hiçbir borcu bulunmadığının tespit edileceğini, davacı tarafın kötü niyetli olarak müvekkili hakkında icra takibi başlattığını belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; davanın reddine, davacı taraf aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı karşı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; cari hesap alacağının tahsiline yönelik olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın İİK.’nun 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir.
Davacı taraf delil olarak; icra takip dosyası, arabuluculuk son tutanağı, cari hesap ekstresi, 21/02/2015 – 21/03/2015 tarihleri aralığını kapsayan tahsilat raporu, ticari defter ve kayıtlar, tanık beyanı, bilirkişi incelemesi, yemin ve diğer her türlü yasal delile dayanmıştır.
Davalı taraf ise delil olarak; cari hesap ekstresi, taraflara ait ticari defter ve kayıtlar, bilirkişi incelemesi, keşif, tanık beyanı, yemin ve diğer her türlü yasal delile dayanmıştır.
Mahkememizce davaya konu …. İcra Müdürlüğü’nün …E. sayılı icra takip dosyasının UYAP örneği celbedilerek incelenmiştir. İcra dosyasının incelenmesinde; davacı şirket tarafından 13/04/2016 tarihinde 1.122,52-TL. cari hesap ekstresinden doğan alacağının tahsiline yönelik olarak davalı şirket aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığı, örnek 7 nolu ödeme emrinin davalı şirkete 19/04/2016 tarihinde tebliğ edildiği, davalı şirket vekili tarafından yasal süresi içerisinde 25/04/2016 tarihinde takibe, borca ve tüm fer’ilerine itiraz edildiği, davalının itirazı üzerine takibin durduğu, sonrasında davacı şirket vekili harca esas değer olarak 1.122,52-TL. gösterilmek suretiyle huzurdaki itirazın iptali davasının açıldığı görülmüştür.
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67/1 maddesine göre; “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliğ tarihinden itibaren 1 (bir) sene içinde mahkemeye başvurarak genel hükümler dairesinde alacağın varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.” düzenlemesini getirmiştir.
Bu yasal düzenleme doğrultusunda yapılan icra takibine borçlunun itiraz etmesi halinde davanın 1 (bir) yıllık süre içinde açılması zorunludur. Bu süre hak düşürücü niteliktedir.
Maddedeki bu sürenin başlaması için itirazın alacaklıya tebliği zorunludur. Yasada bu sürenin itirazın alacaklıya tebliğinden başlayacağı açıkça vurgulanmıştır. Yasa koyucu bu sürenin hak düşürücü süre olması, bu bağlamda hakkı söndüren bir süre olması nedeniyle alacaklının borçlunun itirazlarına tam olarak muttali olması, bunun da ancak itirazın tebliği yoluyla olacağını öngördüğünden sürenin tebligatla başlayacağını kabul etmiştir.
Davaya konu icra takip dosyasının tetkikinde; davalı şirketin borca itiraz dilekçesinin davacı/alacaklı şirkete veya vekiline tebliğe çıkarılmadığı, borca itiraz dilekçesinin davacıya tebliğ edildiğine dair dosyada herhangi bir belgenin de bulunmadığı görülmüştür. İİK.’nun 67/1 maddesinde öngörülen 1 yıllık sürenin başlaması için itirazın alacaklıya tebliği zorunlu olduğundan, mahkememizce re’sen yapılan incelemede huzurdaki davanın 1 (bir) yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı kanaatine varılmıştır.
Yasal dayanağını 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesinden alan itirazın iptali davası ile alacaklı; icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK.’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır.
Takip hukukundan doğan bu davada tespit edilecek husus; borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesidir. İtirazın iptali davaları icra takibine ve takip talebine sıkı sıkıya bağlı davalardan olup; davanın, başlatılan takibin ve vaki itirazın niteliği gereğince takipte talep edilen alacağın varlığı ile miktarını kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafa aittir.
Mahkememizce 02/02/2021 tarihli ara kararla; iddia, savunma, toplanan deliller, tarafların ilişki dönemine ait ticari defter ve kayıtlar üzerinde SMMM bilirkişi marifetiyle bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, dosya inceleme gün ve saatinde bilirkişiye tevdi edilmiştir.
SMMM bilirkişi … tarafından mahkememize sunulan 22/02/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; tarafların dava konusu hesap dönemine ilişkin tutulması zorunlu ticari defterlerinin kanuna uygun, eksiksiz olarak tutulduğu, açılış ve kapanış onaylarının yetkili makamlarca zamanında yapıldığı, takibe ve davaya konu cari hesap ekstresinde yer alan faturaların davacı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davacı şirketin ticari defterlerine göre davacının davalıdan 1.122,52-TL. alacaklı göründüğü, davalı şirketin incelenen defterlerinde ise davacı şirketin davalı şirkete 295,69-TL. borçlu olduğunun göründüğü, sonuç olarak; taraflara ait incelenen 2014 – 2015 yıllarına ait ticari defter ve belgeler üzerinde yapılan incelemeler sonucunda davalı tarafından söz konusu faturalara istinaden davacıya 28/03/2015 tarihinde rapor ekinde ibraz edilen 1.455,24-TL. tutarında havale yaptığı, bu kapsamda raporun 1.455,24-TL.’nin ödenip ödenmediğine göre alternatifi olarak tanzim edildiği, 1.455,24-TL. tutarındaki havalenin ödenmediği davacı tarafından ispatlandığında davacının davalıdan 1.122,52-TL. alacaklı olduğu, 1.455,24-TL. tutarındaki havalenin ödendiği davalı tarafından ispatlandığında ise davalının davacıdan 295,69-TL. alacaklı olduğu (bilirkişi raporda sehven davacının davalıdan 295,69-TL. alacaklı olduğu şeklinde yazmışsa da bu anlam çıkmaktadır) yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi raporu dosya taraflarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, taraf vekillerince rapora karşı ayrı ayrı beyan ve itirazda bulunulmuştur.
Davalı şirket vekili 26/05/2021 tarihli duruşmada; kök raporda bahsi geçen 1.455,24-TL.’lik tutarın raporda belirtildiği gibi bir havale veya dekont karşılığı olmayıp, hizmet bedeli faturası olarak davacı şirkete gönderilen fatura bedeli olduğunu, davacı tarafın işbu faturayı ticari defterine kaydetmediği ve müvekkili şirkete tekrar iade faturası düzenleyerek bunu defterine kaydettiği için alacaklı göründüğünü, ancak davacı şirketin sonradan kestiği iade faturasına müvekkili şirket tarafından süresinde itiraz edildiğini, dolayısıyla müvekkili şirketin davacıya herhangi bir borcunun olmadığını, hatta müvekkilinin davacıdan alacaklı olduğunu, bilirkişinin bu hususu gözden kaçırdığını belirterek kök rapora yönelik itirazlarını tekrarlamıştır.
Mahkememizce aynı celsede; her iki tarafın rapora karşı beyan ve itirazlarını değerlendirmek, gerekirse yerinde inceleme yapmak suretiyle ek rapor düzenlemesi için dosyanın kök raporu tanzim eden SMMM bilirkişiye tevdiine karar verilmiştir.
SMMM bilirkişi tarafından düzenlenerek mahkememize sunulan 24/09/2021 tarihli ek raporda özetle; davalı şirket tarafından 28/03/2015 tarihinde … … numaralı 1.455,24-TL. tutarlı fatura düzenlendiği, davacı tarafından 31/12/2015 tarihinde … numaralı 1.455,24-TL. tutarında iade faturası düzenlendiği, davacı tarafından 31/12/2015 tarihinde düzenlenen iade faturasına davalı şirket tarafından “…söz konusu faturayı ve içeriğini kabul etmediğimizi…” denilmek suretiyle itiraz edildiği, bu durumda ispat yükünün fatura düzenleyen tacire yani davacıya geçtiği, dolayısıyla faturayı sözleşme koşullarına göre düzenlediğini davacı yanın ispat etmesi gerektiği, 31/12/2015 tarihli ve 1.45524-TL. meblağlı iade faturasının mahkemece kabul edildiği varsayımında davacı tarafından davalı yana teslimin ispatlandığı, böylece davacının davalıdan 1.122,52-TL. bakiye alacağı bulunduğu, 31/12/2015 tarihli ve 1.455,24-TL. meblağlı iade faturasının mahkemece kabul edilmediği varsayımında ise davacı tarafından davalı yana teslimin ispat edilemediği, böylece davalının davacıdan 295,69-TL. alacaklı olduğu (bilirkişi raporda sehven davacının davalıdan 295,69-TL. alacaklı olduğu şeklinde yazmışsa da bu anlam çıkmaktadır) yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi ek raporu dosya taraflarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davalı vekili tarafından 05/10/2021 tarihli dilekçe ile ek rapora karşı itirazda bulunulmuş ve bilirkişiden yeniden ek rapor alınması talep edilmiştir. Davacı vekili tarafından ise 15/10/2021 tarihli dilekçe ile rapora karşı yazılı beyanda bulunulmuş ve talepleri gibi davanın kabulüne karar verilmesi talep edilmiştir.
Davacı vekili 20/10/2021 tarihli duruşmada; davalı tarafın 05/10/2021 tarihli dilekçesinde müvekkili şirketçe düzenlenen iade faturasını tebliğ aldıklarını ikrar ettiğini, böylece ispat yükünün davalı tarafa geçtiğini, davalı tarafın kendisine tebliğ edilen faturaya itiraz ettiğini ispatlayamadığını beyan etmiştir. Davalı vekili ise aynı duruşmada; kök ve ek rapora itirazlarını tekrar ederek, bilirkişiden yeniden ek rapor alınmasını talep etmiştir.
Mahkememizce 20/10/2021 tarihli duruşmasında dosyanın kök ve ek raporu düzenleyen bilirkişiye tevdi edilerek, 2. kez ek rapor düzenlenmesine karar verilmiş ve dosya bilirkişiye tevdi edilmiştir.
SMMM bilirkişi tarafından mahkememize sunulan 27/02/2022 tarihli 2. ek raporda ise özetle; davalı şirket tarafından davacı adına tanzim edilen takibe konu faturanın e-arşiv şeklinde usulüne uygun düzenlendiği, faturanın davacı şirkete e-arşiv portalı üzerinden teslim edildiği, davacı yanın faturaya takip öncesi itirazının olmadığı kanaatinin hasıl olduğu, yine davacı tarafından kesilen faturaların, 31/12/2015 tarihinde “iade bedeli” açıklaması ile keşide edilen 1.455,24-TL. meblağlı iade faturasının davacı tarafından elektronik posta ile davalıya gönderildiği, davalı şirket tarafından ise aynı tarihte iade faturasına itiraz edildiğinin görüldüğü, bu durum kabulü halinde davalı yanın davacı yandan 295,69-TL. alacaklı olduğu şeklinde kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi 2. ek raporu da dosya taraflarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, taraflarca rapora karşı beyanda bulunulmuştur.
Eldeki dava; taraflar arasında mevcut ticari ilişkiden kaynaklanan cari hesap bakiyesinin tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK.’nun 67. maddesi gereğince iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın ise; davalı şirket tarafından davalı şirket adına keşide edilen 28/03/2015 tarihli, 1.455,24-TL. meblağlı ve “müşteriye karşı fatura edilen” açıklamalı faturaya davalı şirket tarafından süresinde itiraz edilip edilmediği, sonrasında davacı tarafça davalı adına “iade bedeli” açıklamasıyla 31/12/2015 tarihinde keşide edilen aynı meblağlı (1.455,24-TL.) iade faturasına davalının itirazının geçerli olup olmadığı, tarafların ticari defterlerinde anılan 31/12/2015 tarihli iade faturasından kaynaklandığı anlaşılan farklılık nedeniyle davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı ve dava konusu takibe girişmekte haklı olup olmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmaktadır.
VUK’nun 229. maddesine göre fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.
İade faturası ise; dayanak ticari ilişkide alıcıya teslim edilen ve fakat bir sebeple satıcıya iade edilen malların (veya hizmetlerin) tutarının iade alındığına dair kayıt tutulmasına hizmet eden bir belgedir.
TTK.’nun 21/2. maddesi gereği faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren 8 (sekiz) gün içerisinde içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa fatura içeriğini kabul etmiş sayılır. Bu hükmün karşıt anlamından görüleceği üzere, faturaya itiraz edilmiş olması halinde artık karşı tarafın fatura içeriğini kabul etmiş sayılması söz konusu olmayacaktır.
Somut olayda; davalı şirket tarafından keşide edilerek davalı şirkete gönderilen ve davalı şirket kayıtlarına alındığı (ki daha sonra aynı tutarda iade faturası kesmiştir) anlaşılan 28/03/2015 tarihli, 1.455,24-TL. meblağlı ve “müşteriye karşı fatura edilen” açıklamalı faturaya davacı şirketin yasada öngörülen 8 (sekiz) günlük süre içerisinde itiraz etmediği, 31/12/2015 tarihine kadar yaklaşık 9 (dokuz) ay hiçbir aksiyon almadan beklediği, 31/12/2015 tarihinde davalı adına “iade bedeli” açıklamalı, 1.455,24-TL. meblağlı iade faturası keşide ederek davalı şirkete elektronik posta ile gönderildiği, davalı şirket tarafından ise aynı tarihte; “…Şirketiniz tarafından düzenlenen aşağıda bilgileri yazılı e-fatura (31/12/2015 tarihli – 1.455,24-TL.) şirketimize tebliğ edilmiştir. Belirtilen faturadan dolayı mutabakatın olmadığını, fatura tarafımıza yanlışlıkla kesilmiş olmasından dolayı fatura işleme alınamamaktadır. Söz konusu faturayı ve içeriğini kabul etmediğimizi, itiraz etmek suretiyle e-faturayı işbu belge ekinde iade ettiğimizi, ilgili faturaların tarafınızdaki cari hesaptan çıkarılması gerektiğini…” denilmek suretiyle açıkça ve süresinde iade faturasına itiraz edildiği, bu durumda taraflar arasındaki cari hesap farklılığından kaynaklandığı anlaşılan takip konusu alacağın varlığını ve miktarını davacı tarafın ispatlaması gerektiği, sonuç olarak; davacı şirketin davalının kestiği 28/03/2015 tarihli faturaya süresinde itiraz etmediği, buna karşılık olarak yaklaşık 9 ay sonra davalıya iade faturası kestiği, davalının ise yasal süresi içinde (derhal) iade faturasına itiraz ettiği, bu durumda ispat yükü kendisinde olan davacı şirketin alacağını ispat edemediği kanaatine varılmıştır.
Diğer yandan İcra İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi uyarınca itirazın iptali davasının kısmen veya tamamen reddi halinde, borçlu lehine hükmedilecek tazminat kötü niyet tazminatı olup, borçlu lehine kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için, icra takibinin haksız olmasının yanında takip alacaklısının kötü niyetli olması gerekir. Alacaklı icra takibi başlatmakta kötü niyetli değilse aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilemez. Somut olayda; davacı şirketin icra takibi başlatmakta kötü niyetli olduğu dosya kapsamından anlaşılmamaktadır. Bu sebeple davalı yanın kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar verilerek uyuşmazlığın bütünü hakkında aşağıdaki şekilde hüküm kurma yoluna gidilmiştir.
KARAR : Gerekçede açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Şartları oluşmadığından davalı tarafın haksız takip tazminatına yönelik isteminin reddine,
3-Alınması gerekli 80,70-TL karar ve ilam harcının davacıdan alınıp maliyeye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı vekille temsil olunduğundan, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/2 uyarınca hesap ve taktir olunan 1.122,52-TL. vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
6-6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği gereğince Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabulucu ücretinin davacıdan alınıp maliyeye gelir kaydına,
7-Davacı tarafından yatırılan gider avanslarından geriye kalanın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, HMK’nun 6723 sayılı Kanunla değişik Geçici 3. ve 341/2 vd. maddeleri uyarınca ve miktar itibarıyla kesin olmak üzere verilen karar davalı vekilinin yüzüne karşı, davacı vekilinin e-duruşma sistemi üzerinden yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 30/03/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır