Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/278 E. 2020/226 K. 06.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/278 Esas
KARAR NO : 2020/226

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 16/05/2019
KARAR TARİHİ : 06/03/2020

Yukarıda tarafları, konusu, esas ve karar numarası yazılı mahkememiz dosyasının yapıp bitirilen açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin, Türkiye’nin en önemli ve en büyük medya kuruluşlarından … Grubuna bağlı olan A Haber logolu televizyon kanalının sahibi olduğunu, müvekkiline ait … logolu televizyon kanalında, 2019 yerel seçim öncesi halk ile sokak röportajları yayınlandığını, 26.02.2019 tarihinde de tesadüfen yoldan geçen … isimli kişi ile müvekkilinin kanal röportaj yapmış olduğunu, röportaj sonrasında bir kısım kişiler tarafından tamamen kötü niyetli olarak hayali bir senaryo üretilerek….isimli kişinin bir cast ajansına bağlı olarak dizilerde figüranlık yapan bir kışı olduğunu, müvekkili şirketin röportaj yaptığı kişileri ajanslardan anlaşmalı olarak ücret karşılığı temin ediyormuş gibi sosyal medyada, haber sitelerinde ve yazılı basında karalayıcı yalan ifadeler kullanıldığını, bu konuyu davalı tarafın da gündeme taşıyarak, … Gazetesi’nin 27.02.2019 tarihli nüshasının 8. Sayfasında “…” başlıklı ve https://www…..com.tr/.htm URL adresinde kayıtlı olan 27.02.2019 tarihli … imzalı köşe yazısı yayınlanmış olduğunu, söz konusu köşe yazısının müvekkili şirketin kişilik haklarını ağır surette ihlal etmesi nedeniyle davalı taraftarı 50.000 TL manevi tazminatın yayın tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili amacıyla arabulucuya başvurulduğunu, ancak davalı taraf ile anlaşma sağlanamadığını belirterek, müvekkilinin manevi haklarına tecavüz teşkil eden dava konusu yayın nedeniyle, 50,000 TL manevi tazminatın yayın tarihi olan 27.02.2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.

CEVAP : Davalılar vekili cevap dilekçesinde; açılan davanın kişilik hukukuna ilişkin olduğunu belirterek, görevli mahkemenin Asliye Hukuk mahkemesi olduğunu, Demokratik Hukuk Düzenlerinde Basın Özgürlüğünün kaynağını Anayasanın oluşturduğunu, nitekim Anayasanın 28. Maddesi ; “basın hürdür, sansür edilemez …” hükmünü ihtiva etmekte olduğunu, normatif dayanağını Anayasadan alan Basın Özgürlüğünün sınırlarını öğrenmek için yüksek mahkemenin istikrar bulmuş kararlarına bakmak gerektiğini, cevap dilekçesinde sunmuş oldukları mezkur Yargıtay Kararından da anlaşılacağı üzere basın özgürlüğünün sınırlarını; kamu yararı, güncellik, öz biçim dengesi ve görünürde ki gerçekliğin oluşturmakta olduğunu, mahkemenin çizdiği bu ölçüler içinde dava konusu yazıya bakıldığında yazıda hiçbir kurum ya da şahsa bir hakaret veya manevi tazminatı gerektirecek bir aşağılama yapılmadığının açıkça görüleceğini, müvekkili… nun kaleme aldığı yazıda ismi geçen … cast ajanslarına bağlı olarak çalışan ve dizilerde rol alan bir şahıs olduğunu, müvekkilinin dava konusu yazıyı kaleme alırken gazeteci …’nın haberine dayandığını, …, … isimli şahsın bağlı olduğu cast ajansı sahibinin ajansın görevlendirmesi ile röportajı verdiğini yazmış bunun üzerine müvekkilinin de yazıyı kaleme almış olduğunu, zaten yazıya bakıldığında da kimseye hakaret edilmediği kimsenin manevi şahsiyetine zarar verilmediğini, özellikle 2019 yerel seçimlerinde bu şekilde bir sürü röportaj verilmekte ve seçmenler etkilenmeye çalışıldığını, dolayısı ile müvekkilinin de bir gazetecinin vermiş olduğu haberi kendi yazısına konu etmiş olduğunu, davacı tarafın istemiş olduğu manevi tazminatın fahiş olduğunu, Yargıtay müstakar kararlarında manevi tazminatın zenginleşme ve fakirleşmeye yol açmaması gerekliğini açıkça belirtmiş olduğunu, müvekkilinin maaşla geçinen bir gazeteci ve … A,Ş nin tirajı ve gelirleri göz önüne alındığında istenen miktarın astronomik olduğunu belirterek, davanın reddini talep etmiştir.

DELİLLER VE GEREKÇE : Davacı taraf delil olarak; dava konusu köşe yazısı örnekleri, program yayın yayın örneği, tanık, yemi, bilirkişi incelemesi ve her türlü yasal delillere dayanmıştır.
Davalı taraf delil olarak; dava konusu yazılar ve yesle her türlü delillere dayanmıştır.
Taraflar arasındaki ihtilafın: Davalı tarafın yapılan haber nedeniyle davacının kişilik haklarına saldırının meydana gelip gelmediği, bu fiilin manevi tazminatı gerektirip gerektirmediği, gerekmiş ise miktarı noktalarında toplandığı görülmüştür.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacının dava dilekçesi ile … gazetesinin 27/02/2019 tarihli Tuncay Molllaveisoğlu’na ait köşe yazısı nedeniyle kişilik haklarına saldırı olduğundan bahisle manevi tazminat talep ettiği anlaşılmıştır. Davalılar ise haberin kişilik haklarına saldırı meydana getirmediğini basının hür ve sansür edilemez olduğunu belirtip davanın reddini talep etmiştir.
Öncelikle, temel hak ve özgürlüklerin “sınırsız” (mutlak) olduğunu kabul etmekle birlikte, günümüzde özgürlüğün sahibi olan bireyin tek başına değil, toplumun içinde yaşadığının kabulü gerekir. Bireylerin toplum halinde yaşama zorunluluğu dikkate alındığında, tüm bireylerin mümkün olduğunca özgür biçimde hareket etmesi ancak bununla birlikte belli bir düzenin, dirlik ve esenliğin sağlandığı ortamın oluşması gerekir. Başkalarının özgürlüklerinin gözetilmediği ve kamu düzeninin sağlanmadığı bir ortamda karmaşanın ortaya çıkacağı açıktır. Özgürlük ve düzen bu bakımdan birbirini tamamlayan kavramlardır. Hiçbir temel hak uçsuz bucaksız anlamda sınırsız olmadığı gibi düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü de sınırsız değildir. Özgürlüklerin objektif sınırları her bir özgürlük için farklı olmakla birlikte örneğin düşünce özgürlüğünün başkalarına açıkça hakaret etmeyi ve rencide edici sözleri bünyesinde barındırmadığı açıktır. Anayasa Mahkemesi de örnek kararlarında demokrasinin temel taşlarından biri olan düşünce ve ifade özgürlüğünün barışçıl şekilde açığa vurulmasının ve dış dünyaya ifade edilmesinin önemini vurgulamıştır.
Düşünce ve ifade özgürlüğünün temel bir hak olarak Anayasa tarafından güvence altına alınarak kişilere tanınmış olması da ancak basın özgürlüğü ile desteklenmiş olması halinde gerçek anlamına kavuşacaktır. Basın özgürlüğü Anayasa’nın 28. Maddesinde “Basın hürdür sansür edilemez.” şeklinde ve 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 3. Maddesinde “Basın özgürdür.” denilerek güvence altına alınmıştır. Üstelik Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2018/1519E 2019/3205K sayılı örnek ilamında “AİHM’in yerleşik içtihatlarında, ifade özgürlüğünün sadece kabul edilen, zararsız ya da farklı olan bilgi ya da düşünceler için değil, ayrıca hoşa gitmeyen, sarsıcı ya da rahatsız edici olanlar için de geçerli olduğu ifade edilmekte, kamu yararı bakımından özel bir önem atfedilen basın özgürlüğünün ise bir derece abartıyı ve hatta tahriki bile sınırları kapsamına aldığı belirtilerek, basının okuyucuların ilgisini çekebilme adına sansasyonel ve rahatsız edici ifadeler kullanarak haber yapabileceği ve basın yoluyla bu şekilde görüş açıklanabileceği kabul edilmektedir.” şeklindeki ifadelerle basın özgürlüğünün bir miktar abartıyı dahi barındırabileceği belirtilmiştir. Bu sebeple tüm veriler ışığında davaya konu Yeniçağ gazetesinin 27/02/2019 tarihli Tuncay Molllaveisoğlu’na ait “… Seçmen” başlıklı köşe yazısında Anayasa’nın temel hak ve özgürlükler bölümünde yer alan ve gerekse de diğer kanunlarda yer alan kişilik haklarına aykırı, objektif bilgi vermenin ve eleştirmenin sınırı dışında, hakaret niteliğinde ya da yersiz, onur kırıcı söz ve deyimlerin kullanıldığına dair kanaat getirilmemiş olup aksi düşünülse dahi basın özgürlüğünün içinde bir derece abartıyı taşıyabileceği ve haberin de bu kapsamda değerlendirilebileceği gözetilerek davanın reddine karar verilmiştir.

HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın Reddine,
2-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gerekli 54,40 TL harçtan davacı tarafça peşin yatırılan 853,88 TL harcın mahsubu ile 799,48 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacının yapmış olduğu masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap olunan 7.300,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Gider avansının harcanmayan kısmının karar kesinleştiğinde ve istek halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup anlatıldı.

Katip
¸e-imzalı

Hakim
¸e-imzalı

Bu belge 5070 sayılı Yasa uyarınca güvenli E-İMZA ile imzalanmıştır.