Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/109 E. 2020/973 K. 25.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/109 Esas
KARAR NO:2020/973

DAVA:İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:13/04/2017
KARAR TARİHİ:25/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket ile müvekkili arasında 01/01/2015 ile 31/12/2015 tarihleri arasında geçerli sözleşme imzalandığını, davalı şirket ile 01/01/2015 tarihinde başlamış olan sözleşmesel ilişki her ne kadar 31/12/2015 tarihinde son bulmuş ise de 2016 yılı içerisinde de taraflar arasındaki ticari ilişkinin fiili olarak devam ettiğini, müvekkili tarafından sunulan hizmetler karşılığında davalı adına kesilen faturaların davalı tarafından itiraz edilmeden ödenmesinin aradaki ticari ilişkinin mevcudiyetini kanıtlayan çok önemli bir husus olduğunu, ancak müvekkili şirket tarafından davalı şirkete verilen hizmetin söz konusu faturalarda belirlilen hizmetlerle sınırlı olmadığını, taraflar arasındaki e-mail yazışmalarında bu durumun tespitinin kolaylıkla mümkün olduğunu, müvekkili ile davalı arasındaki devam eden ticari ilişki nedeniyle davalının müvekkili şirkete 136.880,00-TL. tutarında borcu bulunduğunu, müvekkili şirketin işbu alacağının ödenmesi için davalı şirkete defaatle uyarıda bulunulduğunu, müvekkili şirketin işbu alacağına istinaden 20/01/2017 tarihinde …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla davalı-borçlu hakkında icra takibi başlatıldığını, davalı borçlunun haksız ve kötü niyetli olarak borcun tamamına itiraz ettiğini, borçlunun itirazı üzerine takibin icra müdürlüğünce durdurulduğunu belirterek ve dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle itirazın iptaline, takibin devamına, ayrıca davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili ise cevap dilekçesinde özetle; TBK.’nun ilgili hükümleri gereğince öneri ve kabul koşulunun dava konusu olayda gerçekleşmediğini, davanın tarafları arasında eser sözleşmesinin varlığından söz edilemeyeceğini, davacının sunduğu 2015 tanzim tarihli faturaların 31/12/2015 tarihinde sona eren sözleşme kapsamındaki hizmetlere ilişkin olduğunu ve dava konusu olayla hiçbir ilişkisinin bulunmadığını, e-posta yazışmalarını yürüten kişilerin davalı müvekkili şirketin ticari vekili veya ticari temsilcisi olmadıklarını, teklif alma aşamasında kalan bir ön hazırlığı gerekçe göstererek taraflar arasında TBK.’nun ilgili hükümlerine uygun olarak kurulmuş bir sözleşme bulunduğunun kabul edilemeyeceğini ileri sürerek ve dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; cari hesap alacağının tahsiline yönelik olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın İİK.’nun 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir.
Davacı taraf delil olarak; …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra takip dosyası, cari hesap ekstresi, ihtarname, sözleşme, faturalar, e-mail yazışmaları, 21 Aralık 2016 tarihli fatura, sözleşmeye ilişkin e-mail yazışmaları, tanık beyanı, defter kayıtları, bilirkişi incelemesi, yemin ve diğer yasal delillere dayanmıştır.
Davalı taraf ise delil olarak; icra dosyası, davanın tarafları arasında 01 Ocak 2015 tarihinde imzalanmış Reklam Hizmetleri Sözleşmesi, faturalar, davacı ve davalı tarafın ticari defterleri, Ticaret Sicil kayıtları, SGK bordro kayıtları, bilirkişi incelemesi, yemin ve diğer her türlü yasal delile dayanmıştır.
Mahkememizce davaya konu …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyası celbedilerek incelenmiştir. İcra takip dosyasının incelenmesinde; davacı tarafça cari hesap alacağının tahsili amacıyla davalı aleyhine ilamsız icra takibine girişildiği, ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 günlük yasal süre içerisinde davalı borçlu tarafından borca itiraz edildiği, itiraz üzerine takibin durduğu ve 1 (bir) yıllık hak düşürücü süre içerisinde davacı tarafça eldeki itirazın iptali davasının açıldığı görülmüştür.
Yapılan yargılama sonucunda mahkememizce verilen 12/04/2018 tarihli, … Esas ve … Karar sayılı kararda özetle; “… davanın, başlatılan takibin ve vaki itirazın niteliği gereğince davalının inkar ettiği sözleşme ilişkisi ile takipte talep edilen alacağın varlığını ve miktarını kanıtlama yükümlülüğünün davacı tarafa ait olduğu, kural olarak taraflar arasında varlığı ileri sürülen reklam hizmetleri sözleşmesinin zorunlu şekil koşuluna bağlı bulunmadığı, sözleşmenin kurulması için yazılı şekil şartı yoksa da davalı tarafından sözleşme ilişkisi inkâr edildiğinden, huzurdaki davada yazılı delille ispata ilişkin kuralların gözetilmesinin gerektiği, somut olayda ise davacı tarafın iş bedelinin ödenmediğinden bahisle davaya konu icra takibini başlattığı, davalının itirazı üzerine ise huzurdaki itirazın iptali davasının açıldığı, taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmadığı gibi diğer kesin delillerle de akdî ilişkinin ispatlanamadığı, alacak miktarına göre akdî ilişkinin tanıkla ispatlanmasının da mümkün olmadığı, davacı tarafın dayandığı e-mail yazışmalarının ise iddianın kanıtlanması için yasal delil olarak kabul edilemeyeceği, davacı taraf iddiasını HMK.’nun 200. maddesine göre senetle ispat etmek zorunda olduğundan ve davacı taraf sözleşme ilişkisini yasal delillerle kanıtlayamadığından davanın reddine …” karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen davanın reddine dair kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi istinaf incelemesi sonucunda verdiği 24/01/2019 tarihli, 2018/2010 E. ve 2019/90 K. sayılı kararında özetle; “…huzurdaki davanın taraflar arasında 01/01/2015 – 31/12/2015 arası akdedilen yazılı eser sözleşmesi ile sonrasında 2016 yılında reklam hizmetini konu alan eser sözleşmesi kapsamında alacak iddiasına dayalı itirazın iptali davası olduğunu, davalı tarafın 2016 yılına ilişkin taraflar arasında herhangi bir sözleşme ve iş yapımı sözleşmesi olmadığını belirterek akdi ilişkiyi inkar ettiğini, mahkemece yasal delillerle akdi ilişkinin ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine dair karar verilmiş ise de davacı vekilinin dava dilekçesinde yemin deliline dayanmış olması ve 2016 yılında yapılan işlere ilişkin kesilen faturalar yönünden de davalı tarafça ödemeler yapılmış olması dikkate alındığında Yargıtay Yüksek 15. Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatlarında da kabul edildiği üzere, sözlü akdi ilişki iddiasının kabul edilmemesi durumunda açıkça yemin deliline dayanıldığından mahkemece davacıya yemin teklif etme hakkının hatırlatmasının gerektiği, bu husus dikkate alınmadan yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığı…” belirtilerek mahkememiz kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen 12/04/2018 tarih; … E. ve… K. sayılı kararın İstanbul BAM 15. Hukuk Dairesi’nin 24/01/2019 tarih ve 2018/2010 E. – 2019/90 K. sayılı ile ilamı ile kesin olarak kaldırılması sonrasında yargılamaya kalındığı yerden devam edilmiştir.
Davacı vekili 30/05/2019 tarihli duruşmadaki beyanında özetle; delilleri arasında yemin delilinin de bulunduğunu ve yemin delilini kullanmak istediklerini, bunun için yemin metni sunmak üzere kendilerine süre verilmesini talep etmiştir. Bunun üzerine aynı celsede davacı tarafa, dayandığı yemin deliline ilişkin yemin metnini sunmak ve davalı tarafa tebliğ ettirmek üzere iki haftalık kesin süre verilmiştir. Davacı vekili tarafından 13/06/2019 tarihinde ara karar gereğince yemin metni dosyaya sunulmuş ve bu metin davalı tarafa tebliğ edilmiştir. Davalı taraf kendisine tebliğ edilen yemin metni içeriğine 26/06/2019 tarihli dilekçe ile itiraz etmiştir. Davalı vekili 20/11/2019 tarihli duruşmadaki beyanında; yemin metni içeriğine ilişkin 26/06/2019 tarihli dilekçelerini aynen tekrar ettiklerini, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi’nin kaldırma kararında belirtilen hususları kapsar şekilde müvekkili şirket yetkilisinin yemin edasına hazır olduğunu belirterek huzurdaki şirket yetkilisine yemin yaptırılmasını talep etmiştir.
Dosya davalısı …A.Ş. yetkilisi … T.C.Kimlik numaralı … mahkememizce huzura alınmış, kimlik tespiti yapılmış ve yemini yaptırılmıştır. Mahkememizce davacı tarafça hazırlanan ve davalının yapacağı yemine ilişkin yemin metni incelenmiş ve BAM kaldırma kararına uygun olarak revize edilerek 20/11/2019 tarihli duruşmada yemin eda edecek davalı şirket yetkilisine okunmuştur.
Davalı şirket yetkilisi …; “Davacı tarafla aramızda 2016 yılına ilişkin olarak yapılmış herhangi yazılı veya sözlü bir sözleşme yoktur, 2016 yılında davacı tarafla aramızda kurulmuş hiçbir akdi ilişki de bulunmamaktadır, 2016 yılı içerisinde davacı tarafla aramızda sözlü akdi ilişkiye dayalı ticari bir ilişki de yoktur, 2016 yılında tanzim edilmiş olan faturalar nedeniyle 2016 yılında davacı tarafla yeni bir akdi ilişki kurulmamıştır, bana sorulan sorular hakkında gerçeğe uygun cevap vereceğime ve hiçbir şey saklamayacağıma namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum” şeklindeki beyanı ile yeminini böylece eda etmiştir.
Davacı vekili tarafından yemin eda eden davalı şirket yetkilisi …’nın yemini hakkında 04/12/2019 tarihli yazılı beyan dilekçesi sunulmuş, 19/02/2020 tarihli duruşmada ise davacı vekili davalı şirketi temsile yetkili olarak A ve B grubundan birer kişinin müşterek imzasının gerektiğini, yemin eda ettirilen yetkilinin ise B grubu şirket yetkilisi olduğunu, A grubu şirket yetkililerinden birinin de yemin eda etmesi gerektiğini belirtilerek bu eksikliğin mahkememizce giderilmesini talep etmiştir. 01/07/2020 tarihli duruşmada ise mahkememizce davalı şirket vekiline yemin eda ettirilecek diğer şirket yetkililerini bildirmek ve gelecek celse duruşmada hazır bulundurmak üzere süre verilmiştir.

Davalı vekili müvekkili davalı … A.Ş.’nin A grubu müşterek imza yetkilisi olan … vatandaşı (yabancı uyruklu) ancak iyi derecede İngilizce bilen …’yı 09/12/2020 tarihli duruşmada hazır etmiştir. Mahkememizce re’sen görevlendirilen yeminli tercüman (İngilizce) … da aynı gün duruşma salonunda hazır edilmiştir.
Mahkememizce 09/12/2020 tarihli duruşmada yemin edecek A grubu şirket yetkilisi … huzura alınmış, kendisine yeminli tercüman aracılığıyla sorulacak sorular hakkında, gerçeğe uygun cevap vereceği ve hiçbir şey saklamayacağı hususunda usulünce İngilizce olarak yemin ettirilmiştir. Bu yemin huzurdaki yeminli tercüman vasıtasıyla mahkememiz huzurunda anında Türkçe’ye çevrilerek tekrarlatılmıştır. Davalı … A.Ş.’nin A grubu müşterek imza yetkilisi … vatandaşı … mahkememizce duruşmada “Davacı tarafla aramızda 2016 yılına ilişkin olarak yapılmış herhangi yazılı veya sözlü bir sözleşme yoktur, 2016 yılında davacı tarafla aramızda kurulmuş hiçbir akdi ilişki de bulunmamaktadır, 2016 yılı içerisinde davacı tarafla aramızda sözlü akdi ilişkiye dayalı ticari bir ilişki de yoktur, 2016 yılında tanzim edilmiş olan faturalar nedeniyle 2016 yılında davacı tarafla yeni bir akdi ilişki kurulmamıştır, bana sorulan sorular hakkında gerçeğe uygun cevap vereceğime ve hiçbir şey saklamayacağıma namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum” şeklinde İngilizce olarak yemin ettirilmiştir. Yemin eda edenin ettiği yemin duruşmada hazır bulunan yeminli tercüman vasıtasıyla Türkçe’ye çevrilmiş, yemin eda eden kişinin beyanı kendisine okunarak yemininde sebat edip etmediği sorulmuş, ilgili kişi yemininde sebat ettiğini tercüman vasıtasıyla onaylamıştır. Yemin eda eden … mahkememiz huzurunda duruşma ve yemin zaptını bizzat imzalamıştır. Duruşma salonunda hazır olan yeminli tercüman (İngilizce) … da yemin eda eden …’nın mahkememiz huzurunda yaptığı yeminin mahkememizin belirttiği hususlara uygun olarak eda ettiğini, yeminli tercüman olarak bu hususu tespit ettiğini açıkça bildirmiş ve imzası alınmıştır.
Davacı şirket vekili tarafından 16/12/2020 tarihli dilekçe ile eda olunan yemin hakkında yazılı beyanda bulunulmuş, sonuç olarak davanın kabulüne karar verilmesi talep edilmiştir.
6100 sayılı HMK.’nun 225 ve devamı maddelerinde kesin deliller arasında yemin (taraf yemini) düzenlenmiştir. Bir davada ileri sürülen maddi vakıayı ispat yükü kendisine düşün taraf, o vakıayı başka türlü ispat edemezse, delil listesinde dayanmış olmak koşuluyla HMK.’nun 225 ve devamı maddeleri uyarınca ispat için son çare olarak karşı tarafa yemin teklif edebilir. Bir ispat vasıtası olan yeminin konusu HMK.’nun 225. maddesine göre, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalardır.
Yemin, taraflardan birinin bir vakıanın doğru olup olmadığı hakkında “namusu, şerefi ve kutsal saydığı bütün inanç ve değerler üzerine” beyanda bulunmasıdır. Bir vakıanın doğru olup olmadığına dair yemin edilirse, artık o vakıa hakkında başka delil gösterilmesine gerek yoktur. O vakıanın doğru olup olmadığı davada kesin olarak ispat edilmiş olur.
Tüzel kişilerin taraf olduğu davalarda tüzel kişiye teklif edilen yemin, tüzel kişinin yetkili organı tarafından eda edilir. Bu temsilci, yemin konusu işlemin yapıldığı tarihteki değil, yemin teklif (eda) edildiği zamandaki temsilcidir. Ayrıca, birlikte temsil söz konusu olduğu takdirde yeminin bağlayıcı olabilmesi için birlikte temsile yetkili kişilerin tamamının da yemin etmesi zorunludur.
Sonuç olarak, davanın ve başlatılan takibin niteliği gereğince davalının inkar ettiği sözleşme ilişkisi ile takipte talep edilen alacağın varlığını ve miktarını kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafa ait olduğundan, İstanbul BAM 15. Hukuk Dairesi’nin 24/01/2019 tarihli, 2018/2010 Esas ve 2019/90 K. sayılı kararı gereğince tamamlanması istenen eksiklik tamamlanarak davalı şirketin A ve B grubu temsil yetkililerine yeminleri eda ettirildiğinden, usulünce yaptırılan taraf yeminlere göre davacı tarafla davalı arasında 2016 yılına ilişkin olarak yapılmış herhangi yazılı veya sözlü bir sözleşmenin olmadığı, 2016 yılında davacı tarafla davalı arasında kurulmuş hiçbir akdi ilişkinin de bulunmadığı, 2016 yılı içerisinde davacı tarafla davalı arasında sözlü akdi ilişkiye dayalı ticari bir ilişki de olmadığı, 2016 yılında tanzim edilmiş olan faturalar nedeniyle 2016 yılında davacı tarafla davalı arasında yeni bir akdi ilişkinin kurulmadığı kesin olarak ispat edilmiş olduğundan, böylece davacı taraf davasını ispat edemediğinden davanın reddine dair aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Alınması gerekli 54,40-TL. karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 1.653,17-TL. harçtan mahsubu ile kalan 1.598,77-TL. peşin harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 16.953,60-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
4-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair; HMK.’nun 6723 sayılı Kanunla değişik Geçici 3. ve 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere bir başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 25/12/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır