Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/977 E. 2019/950 K. 26.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/977 Esas
KARAR NO : 2019/950

DAVA : Sözleşmenin İptali
DAVA TARİHİ : 17/01/2012
KARAR TARİHİ : 26/11/2019

Mahkememizde görülmekte olan Sözleşmenin İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA DİLEKÇESİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında 19/01/2011 tarihinde imzalanıp, 19/01/2012 tarihine kadar geçerli olmak üzere 1 yıl süreli opsiyon sözleşmesi imzalandığını, sözleşme içeriğine göre bu sözleşmenin davalı bankanın tek yanlı iradesiyle oluşturulduğunu, bu kapsamda müvekkilinin sözleşmeye bağlı 19/01/2011 tarihinde 1.075.000 TL almak ile birlikte sözleşme süresi içinde banka tarafından opsiyon alım talebinde bulunulduğu anda bankaya 500.00 Euro satma yükümlülüğü altına girdiğini, ancak bu değerlerin bankanın alım hakkını kullandığı ana kadar soyut değerler ifade ettiğini, banka alım hakkını kullandığı anda yanlar arasında alacak / borç ilişkisinin doğabileceğini, bu esas içinde müvekkilinin herhangi bir nakdi veya gayrinakdi kredi kullanımının söz konusu olmadığını, müvekkilinin sözleşmede Euro üzerinden bir bedeli riske ettiğinden döviz piyasasındaki dalgalanmalar nedeniyle bankanın Euro değeri düşse de, yükselse de sözleşmede öngörülen 2.222,50 TL tutarındaki opsiyon primini riske etmek durumunda olduğunu, müvekkilinin opsiyonu satan taraf olarak sözleşmenin pasif tarafını oluşturduğunu, bankanın sözleşme sonuna kadar istediği bir anda alım hakkını kullanacağının ortaya çıktığını, opsiyon seviyesinin 2,06 Euro / TL’nin altına düşmesi halinde sözleşmeyi tek yanlı iptal hakkının ortaya çıktığını, yine sözleşmede 2,15 Euro / TL olarak gösterilen fiyatın hedef fiyat olarak belirlenmiş olmasına karşın, müvekkilinin bu değeri aşan durumlarda dahi sözleşmeyi iptal hakkının olmadığını sözleşme imzalanmasından sonra öğrendiğini, sözleşmenin imzalanmasından sonra Euro değerinin 2,15 Euro seviyesini aşmış olmasına göre müvekkilinin talebine karşın sözleşmenin banka tarafından iptal edilmediğini, esas olarak müvekkilinin sözleşme imzalanırken hataya düşürüldüğünü, bu hatanın davalı bankanın hileli davranışlarıyla ortaya çıktığını, sözleşmenin imzalanması aşamasında gerekli aydınlatıcı bilginin verilmediğini bildirerek, 19/01/2011 tarihli opsiyon sözleşmesinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP DİLEKÇESİ:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında 15/09/2010 tarihinde “temel bankacılık hizmetleri sözleşmesi” ve “türev işlemleri çerçeve sözleşmesi” imzalandığını, bu sözleşmeler kapsamında müvekkili bankanın … Özel Bankacılık Merkezi’nde davacı adına hesap açıldığını, bu hesap üzerinden anılan sözleşmeler kapsamında ve takip eden tarihlerde dava konusuna benzer opsiyon işlemleri yapıldığını, bu işlemler sonucu işlemin niteliğine göre opsiyon prim bedellerinin davacıya 1 veya 2 günlük valörlerle ödendiğini, bu işlemden sonra 05/10/2010 ve devam eden tarihlerde de işlem yapılmaya devam edildiğini, bu işlemlere bağlı 1.401 USD ve 1.222 Euro tutarında opsiyon primi elde ettiğini, davacının son olarak Euro / TL paritesinin düşeceği beklentisi ile 19/01/2011 tarihinde 1 yıl vadeli 2,15 Euro / TL hedef fiyatlı ve 2,06 Euro / TL kullanım iptal hakkı seviyesi üzerinden 500.000 Euro tutarlı opsiyon işlemini gerçekleştirdiğini, bu opsiyon ile davacının 1 yıl sürede Euro / TL kurunun 2,06 seviyesine gelmediği takdirde 19/01/2012 tarihinde 500.000 Euro tutarını 2,15 Euro / TL kurundan bankaya satma taahhüdünde bulunduğunu, bu işleme ait 2.222 Euro tutarındaki opsiyon priminin 1 gün sonra davacının hesabına geçirildiğini, bu işleme itiraz edilmediğini, davacının emir ve talimatlarıyla yapılan bu ve benzeri işlemler sonucunda davacının kimisinde kâr, kimisinde zarar elde ettiğini, ancak verilen emir kapsamında yapılan son işlemin döviz kurlarındaki aşırı hareketlilik sonucu davacının hesabında zarar meydana gelmesine neden olduğunu, opsiyon işleminin bitmesine iki gün kala açılan bu davanın yerinde olmadığını bildirerek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında akdedilen opsiyon sözleşmesinin hata ve hileye dayalı olarak iptali istemine ilişkindir.
Tarafların kanıtları toplanmış, sözleşme hükümleri de irdelenmek suretiyle yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen…, …,… imzalı 26/11/2012 tarihli raporda temel olarak opsiyon işlemlerinde bireysel müşterinin hak sahibi, bankanınsa yükümlülük sahibi olması gerektiği, ancak somut olayda bu işlemin tersi durum oluşturduğu, yapılan bu tür sözleşmelerin karmaşıklıkları ve özel nitelik taşımaları nedeniyle genel bankacılık sözleşmelerinden ayrı olarak ve işlem bazında hazırlanıp ayrıntıları üzerinde tarafların anlaşmaya varmaları gerektiği, geçmiş uygulamalarda davacının satıcı bankanın alıcı olduğu işlemler yapılmış ise de, dosya verilerine göre sentetik ürün işleminin ilk kez somut davadaki ürünle gerçekleştirildiği, davacının sentetik ürünün özelliklerinden ve karmaşıklığından, ürüne ilişkin risklerin neler olduğu ve kendisinin yükümlülük sahibi, bankanın hak sahibi olduğu hakkında bilgilendirmenin bulunmadığı, bu işlem karşılığında bankanın anılan ürünü satma yetkisinin olamayacağı, 05/10/2010 tarihli ve 16/09/2010 tarihli “opsiyon sözleşme teyit formu” belgelerindeki standart bilgilerin iptali istenen 19/01/2011 tarihli münferit sözleşmede de yer aldığı, opsiyon kullanım hakkı iptal seviyesinin banka yönünden 2,06 Euro / TL şeklinde belirlendiği ve hedef fiyatın ise 2,15 Euro / TL şeklinde gösterildiği, hedef fiyatı aşan durumlarda davacının sözleşmeyi iptal hakkının bulunduğunu bilmeksizin ve hedef fiyatı aşan durumlara ilişkin riskin ayrıntılı olarak açıklanmayarak sözleşmenin kurulmasının geçersiz olduğu, bu kapsamda anılan sözleşmenin geçmişe etkili olarak iptal edilebileceği ortaya konulmuştur.
Başlangıçta kapatılan İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin… Esasına kayıtlı somut dava yönünden dosya kanıtları ve bilirkişi kurulu raporu denetlenerek 19/01/2011 tarihli opsiyon sözleşmesinin düzenlenmesine esas sentetik ürün işlemine yönelik olarak davalı bankanın davacıyı yeterli şekilde aydınlatmadığı, oluşabilecek risklerin nelerden olabileceği konusunda ayrıntılı bilgilendirme yapılmadığı, yanlar arasında geçen telefon kayıtlarında da hedefi aşan durumlara ilişkin riskin ayrıntısına yer verilmediği, davacı yönünden oluşabilecek kazanç imkanından soyut olarak söz edildiği, bu kapsamda düzenlenen sözleşmenin bankacılık teamülleri ve hukuk normlarına uygun bulunmadığı, düzenlenen çerçeve sözleşmesi içeriğindeki konuların sadece genel işlem koşullarını içerdiği, borçlar hukuku kapsamında bunların yazılmamış sayılacağı gerekçe gösterilerek benimsenen bilirkişi raporuna bağlı kalınarak davanın kabulüne 07/02/2013 tarihinde … K sayısı ile karar verilmiş olup, bu kararın davalı banka vekilince temyizi üzerine mahkememiz kararı Yargıtay 11. Hukuk Dairesince 06/01/2014 tarih, 2013/8680 E, 2014/77 K sayısı ile…davacı tarafından daha önce yapılan işlemler ile dava konusu işlemin benzerliklerinin ve sentetik işlem olma özelliğinin eksik ve yanlış yorumlandığı yönündeki ciddi itirazların ayrıntısıyla karşılanmadığı ve karar gerekçesinde tartışılmadığı, bu itibarla bilirkişi heyetinden ek rapor veya yeni bir rapor alınması gerekir…noktasından bozulmuş, mahkememizce bozmaya uyulmuştur.
Bozma ilamı kapsamında aynı bilirkişi heyetinden alınan 28/01/2015 tarihli ek raporda Yargıtay bozma ilamını karşılayacak şekilde davalı bankanın yapılan işlemde davacıyı aydınlatma yükümlülüğü yerine getirdiğine ilişkin teknik konulara yer verilmediği, bankacıların dahil anlayabileceği tarzda işlemler yapılmadığı, bu konuda danışmanlık yapan kişilerin dahi özel eğitimlerden geçme koşuluyla yetkilendirildikleri, davacının bankacıya birkaç işlem yaptırılıp davacının bu işlemlere dayalı kazanç elde etmesinin sağlanmasına bağlı güven kazanılmasından sonra bankanın tek yönlü belirlediği koşullarda imzalattığı sözleşmeden davacının sorumlu olamayacağı ortaya konulmuştur.
Bilirkişinin raporu Yargıtay bozması ve bozmadan önceki kanıtlar ele alınıp değerlendirildiğinde davacının banka nezdinde bireysel müşteri sıfatını taşıdığı ve satıcı konumunda bulunduğu ancak yapılan işlem niteliğine ilişkin davacının SPK kurulunun işlem yapılması için ön gördüğü ileri düzeyde türev ürünler lisansına sahip olmadığı ve ayrıca bu konuda eğitim almadığı, bu olgulara aksine oluşan risk düzeyini algılama durumunun gerçekleşmediği, bir telefon görüşmesiyle davacının bilgilendirilme işleminin yapılmasında davacının konu hakkında tam bilgi sahibi olduğunu gösteremeyeceği esaslarından hareket edildiğinde düzenlenen opsiyon sözleşmesinin davacıyı yeterli şekilde aydınlatmaktan uzak olduğu benimsenerek bu sözleşmenin iptaline karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine dosya Yargıtay 11. Hukuk Dairesine gönderilmiş, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 25/04/2016 tarih 2015/8998 Es. 2016/4567 Kar. ” Hata halleri 6098 sayılı TBK’nun 31. maddesinde sınırlı olmaksızın beş bent halinde sayılmış olup, gerçekte üstlenmek istenilenden önemli ölçüde fazla bir edim için veya gerçekte istenilenden önemli ölçüde az bir karşı edim için iradenin açıklanmış olması bu hallerden biri olarak düzenlenmiştir. Somut olayda, davacı davalı bankayla yaptığı türev işlemleri çerçeve sözleşmesi ile genel risk bildiriminin yapıldığını ancak, dava konusu opsiyon sözleşmesi bakımından banka yetkililerinin daha önce yapılan muhteviyatı farklı iki sözleşme ile güven yaratarak, üstlenilen riziko konusunda yeterince aydınlatılmadığı sözleşmeyi yapmaya teşvik edildiğini, böylece hataya düştüğünü iddia etmiştir.15/09/2010 tarihli türev işlemleri çerçeve sözleşmesinin “ risklerin sadece müşteriye ait olduğu hususu” başlıklı 4.3- d maddesi ile Sermaye Piyasası İşlemleri Risk Bildirim Formunun “risk bildirimi” başlıklı kısmının 2 ve devamı maddelerinde; sermaye işlemlerinin çeşitli oranlarda risklere tabi olduğu, piyasada oluşacak fiyat hareketleri sonucunda aracı kuruluşa yatırılan paranın tümünün kaybedilebileceği gibi kayıpların yapılacak işlemin türüne göre yatırılan para tutarını dahi aşabileceği; aracı kuruluşun piyasalarda hesap sahibince yapılan işlemlere ilişkin kendisine aktaracağı bilgiler ve yapacağı tavsiyelerin eksik ve doğrulanmaya muhtaç olabileceğinin hesap sahibince dikkate alınması gerektiği; sermaye piyasası araçlarının alım ve satımına ilişkin olarak aracı kuruluşun yetkili personelince yapılacak teknik ve temel analizlerin kişiden kişiye farklılık arz edebileceği gibi bu analizlerde yapılan öngörülerin kesin olarak gerçekleşmeme olasılığının bulunduğu; yabancı para cinsinden yapılan işlemlerde, belirtilen risklere ek olarak kur riskinin olduğu ve hesap sahibinin tasarruflarını türev işlemlere ilişkin yatırımlara yönlendirmeden önce dikkatli şekilde araştırma yapması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca, dava konusu opsiyon sözleşme teyit formunda da kullanılan ürünün ana para korumalı olmadığı yazılıdır. Bu durumda türev işlemlerde yüksek risk bulunduğuna ve hesap sahibinin, türev işlemlere ilişkin yatırımlar yapmadan önce, kendisine iletilen analizlerin subjektif olacağını düşünerek bizzat araştırma yapması gerektiğine dair genel bildirim bulunduğu anlaşıldığına göre, mahkemece yukarıda sözü edilen genel risk bildiriminin ve telefon görüşmelerinin dava konusu opsiyon işlemini aydınlatmadığına dair iddialarının ve hileli hareketler nedeniyle hataya düşüldüğünün de ispat edilemediği gözetilerek davanın reddi gerekirken ” gerekçesi ile mahkememizin kararının bozulmasına karar verilmiş, bozma kararına üzerine davacı vekili dosyaya karar düzeltme talebinde bulunmuş, dosya tekrar Yargıtay 11. Hukuk Dairesine gönderilmiş, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 25/09/2018 tarih 2016/10495 Es. 2018/5634 Kar. Sayılı karar düzeltme talebinin reddine karar verilmiş olup yukarıdaki esas numarasını almıştır.
Usul ve yasaya uygun bulunan yargıtay bozma ilamına uyulmuş olup, yapılan yargılamada Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 25/04/2016 tarih 2015/8998 Es. 2016/4567 Kar. belirttiği üzere, 15/09/2010 tarihli türev işlemleri çerçeve sözleşmesininin 4.3- d maddesi ile Sermaye Piyasası İşlemleri Risk Bildirim Formunun 2. ve devamı maddelerinde; sermaye işlemlerinin çeşitli oranlarda risklere tabi olduğu, piyasada oluşacak fiyat hareketleri sonucunda aracı kuruluşa yatırılan paranın tümünün kaybedilebileceği gibi kayıpların yapılacak işlemin türüne göre yatırılan para tutarını dahi aşabileceği; aracı kuruluşun piyasalarda hesap sahibince yapılan işlemlere ilişkin kendisine aktaracağı bilgiler ve yapacağı tavsiyelerin eksik ve doğrulanmaya muhtaç olabileceğinin hesap sahibince dikkate alınması gerektiği; sermaye piyasası araçlarının alım ve satımına ilişkin olarak aracı kuruluşun yetkili personelince yapılacak teknik ve temel analizlerin kişiden kişiye farklılık arz edebileceği gibi bu analizlerde yapılan öngörülerin kesin olarak gerçekleşmeme olasılığının bulunduğu; yabancı para cinsinden yapılan işlemlerde, belirtilen risklere ek olarak kur riskinin olduğu ve hesap sahibinin tasarruflarını türev işlemlere ilişkin yatırımlara yönlendirmeden önce dikkatli şekilde araştırma yapması gerektiği belirtilmiştir. Dava konusu opsiyon sözleşme teyit formunda da kullanılan ürünün ana para korumalı olmadığı yazılıdır. Bu durumda türev işlemlerde yüksek risk bulunduğuna ve hesap sahibinin, türev işlemlere ilişkin yatırımlar yapmadan önce, kendisine iletilen analizlerin subjektif olacağını düşünerek bizzat araştırma yapması gerektiğine dair genel bildirim bulunduğu anlaşıldığına göre, sözü edilen genel risk bildiriminin ve telefon görüşmelerinin dava konusu opsiyon işlemini aydınlatmadığına dair iddialarının ve hileli hareketler nedeniyle hataya düşüldüğünün de ispat edilemediği gözetilerek davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

KARAR : Gerekçede açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Alınması gereken 44,40 TL harcın, peşin alınan 148,50 TL ‘ den düşümü ile kalan 104,10 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 2.725,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
5-Davalı tarafça yapılan 865,30 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
6-Gider avansının harcanmayan kısmının karar kesinleştiğinde ve istek halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, dava dosyasının daha önce Yargıtay denetiminden geçmiş olmasından dolayı Yargıtay Temyiz yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup anlatıldı

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır