Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/850 E. 2021/513 K. 23.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/850 Esas
KARAR NO:2021/513

DAVA:İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:20/09/2018
KARAR TARİHİ :23/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında 13/06/2016 tarihinde 5 (beş) yıl süreli Bayilik Sözleşmesi imzalandığını, sözleşmede müvekkili şirket tarafından akaryakıt ve diğer petrol ürünlerinin davalı şirkete tedarik edileceğinin, davalı şirketin ise sözleşme şartlarına göre münhasıran müvekkilinden mal (ürün) alarak “… Mah., … Cad., No:…/A …/…” adresindeki istasyonda bunları nihai tüketicilere satacağının kararlaştırıldığını, ancak davalı tarafın 5 (beş) yıllık sözleşmeyi henüz birinci yılını doldurmuşken ve haksız yere feshettiğini, sözleşmenin süresinden önce ve haksız bir şekilde feshi üzerine müvekkilinin davalıdan olan alacaklarını davalı adına keşide ettiği faturalar ile talep ettiğini, davalının teminat mektubunun da paraya çevrilerek gerekli düşümlerin yapıldığını, davalının ödeme yapmaya yanaşmaması üzerine davalı şirket aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı tarafın borca ve takibe itiraz ettiğini ve itiraz üzerine takibin durduğunu, davalının yapmış olduğu itirazın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; itirazının iptali ile takibin davamına, davalı şirket aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin ise davalı karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava dava dilekçesi ve ekleri ile tensip zaptı davalı şirkete usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen, davalı taraf davaya cevap vermemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; taraflar arasında akdedilen Standart Bayilik Sözleşmesi ve eki Çerçeve Protokol’den kaynaklanan ticari ilişki nedeniyle, sözleşmenin feshi sonrasında davacı şirketçe davalı şirket adına keşide edilen faturalara dayalı alacağın tahsiline yönelik olarak …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK.’nun 67. maddesi gereğince iptali istemine ilişkindir.
Davacı taraf delil olarak; …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyası, Standart Bayilik Sözleşmesi, Çerçeve Protokol, … 6. Noterliği’nin 18/08/2017 tarihli ve … yevmiye numaralı fesih ihtarnamesi, davalı şirket adına kesilen faturalar, takibe itiraz dilekçesi, davacı tarafın ticari defter ve kayıtları, bilirkişi incelemesi, tanık beyanı, keşif, yemin ve diğer her türlü yasal delile dayanmıştır. Davalı taraf ise herhangi bir delil sunmamıştır.
Mahkememizce …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyası celbedilerek dosya içerisine alınmıştır. İcra dosyasının incelenmesinde; davacı şirket tarafından 01/06/2018 tarihinde davalı şirket aleyhine 193.635,32-TL. fatura alacağı, 13.402,75-TL. (%9,75) işlemiş faiz olmak üzere toplam 207.038,07-TL. üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı borçlu şirkete örnek-7 nolu ödeme emrinin 17/07/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlu vekili tarafından 19/07/2018 tarihli dilekçe ile takibe, borca, işlemiş – işleyecek faize ve tüm fer’ilere itiraz edildiği, itiraz üzerine takibin durduğu, sonrasında davacı şirket vekili tarafından 20/09/2018 tarihinde ve 1 (bir) yıllık hak düşürücü süre içerisinde eldeki itirazın iptali davasının açıldığı görülmüştür.
İcra İflas Kanunu’nun 67/1 maddesine göre; takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren 1 (bir) sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Yasal dayanağını 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesinden alan itirazın iptali davası ile alacaklı; icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK.’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada tespit edilecek husus, borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesidir.
Tüm deliller toplandıktan sonra uyuşmazlığın niteliği itibari ile çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden, mahkememizce 03/04/2019 tarihli duruşmada verilen ara karar ile iddia, savunma (itiraz), dosyada toplanan deliller ile tarafların ilişki dönemine ait davalı tarafın ticari defter, kayıt ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilerek … Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) talimat yazılmasına karar verilmiştir.
… 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Talimat sayılı dosyasından aldırılan bilirkişi raporunda özetle; mahkemece yapılan görevlendirme kapsamında davalı şirketin 2017 yılına ilişkin ticari defter ve kayıtları üzerinden inceleme yapıldığı, davalı şirketin ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğunun ve yasal süresi içerisinde açılış ve kapanış tasdiklerinin yapıldığının tespit edildiği, davacı tarafça icra takibine konu yapılan 8 kalem fatura toplamından davacı tarafından yapılan tarzda davalı defterlerinde takibi yapılabilecek ayrıntıda bir muhasebe düzeni olmadığı, davacının icra takip dosyasına sunduğu ve davalıdan alacaklı olduğunu iddia ettiği tutarın 193.635,32-TL. olduğu, ancak davalı şirketin defter ve belgeleri incelendiğinde davalı şirketin davacıdan 41.898,32-TL. alacaklı olduğunun görüldüğü, davalı şirketin kayıtlarına girmeyen faturanın tek kalemde mutabakat vb. adlarla yapılan mahsuplar nedeniyle borç alacak ilişkisini doğru saptayabilmenin mümkün olamayacağı, davacı şirketin ilk işlemlerinden (13/06/2016) son işlemlerine kadarki (27/11/2017) cari hesapları ile davalı şirketin defter ve belgeleri üzerinden tek tek karşılaştırma yapmak suretiyle sonuca gitme uğraşı verilse de davalı taraf defterlerinin bu hesabın netleşmesine yardımcı olacak düzende olmadığı, davalı şirket cari hesaplarının tek tek karşılaştırılarak sonuca gidilebileceği, davacının icra ve dava dosyasına sunduğu faturalar üzerinden alacak verecek ilişkisinin tespitinin davalı ticari defterleri üzerinden yapılmasının mümkün olamayacağı, tarafların 13/06/2019 tarihinde 5 (beş) yıl süreli, 40 maddeden oluşan Standart Bayilik Sözleşmesi ve 19 maddeden oluşan Çerçeve Protokol imzaladıkları, imzalanan bu sözleşmenin davalı şirket tarafından 18/08/2017 tarihinde noter aracılığı ile gönderilen ihtarname ile feshedildiğinin anlaşıldığı, anılan ihtarnameyi takiben bayilik işlemlerinin sona erdirildiği, davacı şirketin takip ve dava konusu yaptığı 8 adet fatura muhteviyatının akaryakıt bedeli ve otomasyon hizmet bedellerine ilişkin olduğunun anlaşıldığı, bu faturaların davalı ticari defterlerinde yer aldığı, ancak 27/11/2017 tarihinde davacı tarafından düzenlenen … no’lu 90.293,88-TL. meblağlı “Gayri Maddi Hak Bedeli” açıklamalı faturanın ise davalı şirketin defter kayıtlarında yer almadığı, davalının ticari defterlerinde sonuç itibariyle davacıdan 41.898,32-TL. alacaklı olduğu, ancak davalının ticari defterlerinin bu borç alacak ilişkisini ortaya çıkartabilecek düzende olmadığı şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Talimat dosyasında aldırılan bilirkişi raporu dosya taraflarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davacı şirket vekili tarafından rapora karşı yazılı olarak beyanda bulunulmuştur. Talimat bilirkişi raporu davalı şirkete 22/02/2020 tarihinde T.K.m:35’e göre usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine karşın davalı şirket tarafından rapora karşı herhangi bir beyan ve itirazda bulunulmamıştır.
Mahkememizce 17/06/2020 tarihli duruşmada verilen ara karar ile iddia, savunma, toplanan deliller, talimatla aldırılan bilirkişi raporu, tarafların ilişki dönemine ait davacı taraf defter ve kayıtları üzerinde birleştirme raporu alınarak bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş ve dosya 07/07/2020 tarihinde bilirkişi kuruluna tevdi edilmiştir.
Bilirkişi kurulu tarafından sunulan 08/09/2020 tarihli raporda özetle; davacı şirketin ilgili hesap dönemine ilişkin tutulması zorunlu ticari defterlerinin, kanuna uygun, eksiksiz olarak tutulduğu, açılış ve kapanış onaylarının yetkili makamlarca zamanında yapıldığının tespit edildiği, TTK. hükümleri çerçevesinde ticari defterlerin birbirini doğrular nitelikte olduğu, davacı yanın 2017 yılı ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu kanaatine varıldığı, taraflar arasında 13/06/2016 tarihinde akdedilmiş “STANDART BAYİLİK SÖZLEŞMESİ” ile “ÇERÇEVE PROTOKOL”‘ün dosya kapsamında görüldüğü, taraflar arasında akdedilen protokolün “Yatırım Katılım Bedeli” başlıklı 7. maddesinde davacı …’in 5 (beş) yıllık bayilik sözleşmesi kapsamında 40.000,00-USD + KDV’nin fatura tarihindeki TCMB döviz alış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası (TL) karşılığını düzenlenecek fatura karşılığında davalı şirkete ödeyeceğinin hüküm altına alındığı, yine anılan protokol kapsamında fiyatlandırma ve karlılık hususunda taraflar arasındaki beyaz ürün (motorin – benzin) alış – satışına yönelik olarak toplam kar paylaşımı açıklaması ve davalıya tanınacak kredi limitleri konusunda gerekli açıklamayı gösteren bir hükme yer verilmediğinin tespit edildiği, davalı tarafından … 6. Noterliği’nden keşide edilen 18/08/2017 tarihli – 11724 yevmiye numaralı fesih ihtarnamesinin ve talep konusu ilgili faturaların dosya kapsamında olduğunun görüldüğü, fesih ihtarnamesinde; “… şirketimizle akdedilmiş sözleşme ve protokol kapsamında fiyatlandırma ve karlılık hususunda kalınan ticari mutabakat uyarınca, şirketimize satılacak ürünlerde yaz ve kış dönemi ayrı fiyat uygulaması kararlaştırılmışsa da bugüne kadar yapılan tüm uyarılara rağmen yaz ve kış olarak tüm dönemlerde yaz dönemine göre yüksek tutardan fiyatlandırma yapılarak şirketimizin telafi edilemez derecede büyük zarara sokulduğu tartışmasızdır, ayrıca şirketimize muhataplar tarafından tanınan kredi limitlerine dahi uyulmayarak bir çok zaman istasyonun faaliyette kalabilmesi için yeterli olacak miktarda dahi tarafımıza yakıt verilmediği ve istasyonun faaliyetinin muhataplar tarafından bilinçli olarak sekteye uğratıldığı da tartışmasız gerçeklerdir…” şeklinde ifadelere yer verildiğinin anlaşıldığı, talimatla alınan bilirkişi raporunun dosya kapsamında olduğunun görüldüğü, akaryakıt dağıtım sektöründe, bayi ile dağıtım şirketi arasındaki ticari şartların taraflar arasında akdedilen ve çerçeve sözleşme mahiyetinde olan “PROTOKOL” ile “YAZILI” olarak düzenlendiği, davalı şirketin taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesini feshettiği ihtarnamede ileri sürdüğü “ürün fiyat uygulaması ve kredi limitleri” konusuna yönelik nedenlerin taraflar arasında akdedilen 13/06/2016 tarihli “ÇERÇEVE PROTOKOL”‘de hüküm altına alınmadığının dosya kapsamında sabit olduğu, bununla birlikte akaryakıt dağıtım sektöründe genel uygulamanın “bayiye yapılan satışların peşin olarak yapılması” şeklinde olduğu, bunun aksinin ise ancak protokolde ve/veya sözleşmede hüküm altına alınmak kaydıyla belirleneceği, bayiye tanınacak kredi limitinin verilen teminatlar oranında dağıtım şirketleri tarafından belirlenerek uygulandığı, bu durumda genel olarak sektörel uygulamalar kapsamında yapılan değerlendirmeye göre somut olayda davalı şirketin taraflar arasında akdedilen sözleşmeyi feshetmesinin haklı bir nedene dayanmadığı, bununla beraber hukuki nitelendirmenin münhasıran mahkemeye ait olduğu, sonuç olarak; davacı şirketin …. İcra Müdürlüğü nezdinde başlattığı … Esas sayılı takip dosyasında davalıdan 193.635.32-TL. tutarında alacaklı olduğu ve davacının bu miktar üzerinden takibe devam etmesi konusu ile icra inkar tazminatının hukuki nitelendirmesi ile takdirinin münhasıran mahkemeye ait olduğu şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi kurulu raporu taraflara tebliğ edilmiş, davacı şirket vekili tarafından 14/09/2020 tarihli dilekçe ile rapora karşı yazılı beyanda bulunulmuştur. Davalı şirket vekili ise 28/09/2020 tarihli dilekçesi ile bilirkişi kurulu raporuna itiraz ederek ek rapor talebinde bulunmuştur. Sonrasında mahkememizce 17/02/2021 tarihli duruşmada verilen 1 nolu ara karar ile; davalı şirket vekilinin 28/09/2020 tarihli itiraz dilekçesindeki tüm itirazlarını cevaplar nitelikte ek rapor düzenlemeleri için dosyanın kök raporu tanzim eden bilirkişi heyetine tevdiine karar verilmiştir.
Bilirkişi kurulu tarafından sunulan 25/05/2021 tarihli ek raporda ise özetle; davalı tarafın 320. Satıcılar hesabında 250.000,00-TL. miktarlı teminat mektubunun nakde çevrildiği, nakde çevrilen bu meblağın 31/12/2017 tarihinde hesap bakiyesinden düşüldüğünün tespit edildiği, böylece davalı vekilinin buna yönelik itirazlarının tekrar değerlendirildiği ve kök rapordaki görüşlerinde herhangi bir değişme olmadığının değerlendirildiği, 58.219,41-TL. bakiye tutarlı Gayrimaddi Hak Bedeli İadesi Faturası’nın sözleşmenin 5 (beş) yıl süreceği taahhüdüne karşılık olarak davalı şirkete yapılan destek ödemesinin işlemeyen sözleşme dönemine tekabül eden fatura olduğu, söz konusu faturanın davalı tarafın ticari defterlerinde yer almadığının talimat ile alınan bilirkişi raporunda tespit edildiği, anılan faturanın taraflar arasında akdedilen çerceve protokolün 7. maddesine dayalı olduğu, sonuç olarak davacı şirketin davalıdan takip tarihi itibariyle 193.635,32-TL. asıl alacak talebinde bulunabileceği, takibin bu miktar (193.635,32-TL.) üzerinden devamına karar verilmesi hususundaki takdirin ise münhasıran mahkemeye ait olduğu, davalı tarafın itirazlarının değerlendirilmesi neticesinde kök rapordaki kanaatlerinde herhangi bir değişiklik olmadığı yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi kurulu ek raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davacı vekili tarafından ek rapora karşı beyan dilekçesi sunulmuştur. Davalı vekili tarafından ise ek rapora karşı beyan ve itiraz dilekçesi sunulmuştur. Dosyada alınan bilirkişi kurulu kök ve ek raporu ile talimat dosyasından aldırılan bilirkişi raporu mahkememizce incelenip denetlenmiş, raporların toplanan delillere dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere uygun olduğu görülmüş, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu saptanarak mahkememizce de benimsenmiştir.
5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 2 nci maddesinde bayilik faaliyeti; “karşılıklı yükümlülüklerin ekinde fizibilite olan bir sözleşmeye bağlanarak akaryakıt dağıtım şirketleri tarafından gerçek ve tüzel kişilere akaryakıtın kullanıcılara ikmali yetkisi verilmesi işlemi” olarak tanımlanmıştır. Tanımdaki sözleşme ibaresinden akaryakıt bayilik sözleşmesi kastedilmektedir. Kısaca akaryakıt bayilik sözleşmeleri, çerçeve niteliğinde bir sözleşmeye dayalı olarak ve sözleşme süresince belli dönemlerle bayinin alıcıdan belli miktarda malı almayı taahhüt ettiği sözleşmedir.
Somut olayda; taraflar arasında 13/06/2016 tarihinde davalı bayinin “… Mah., … … Cad., No:19/A …/…” adresinde bulunan akaryakıt istasyonunda davacı sağlayıcı firmaya ait akaryakıt ürünlerinin satılması konusunda 5 (beş) yıl süreli olarak Bayilik Sözleşmesi ile eki Çerçeve Protokol’ün imzalandığı konusunda herhangi bir ihtilaf yoktur. Gerek sözleşme gerekse protokolde sözleşme süresinin 5 (yıl) olduğu açıkça belirtilmiştir. Taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi ile sağlayıcı (davacı) mallarını davalı bayiye düzenli olarak vermeyi, davalı bayi ise belli miktarda malı satın almayı üstlenmiştir. Dolayısıyla davalı bayi, sağlayıcının temsilcisi ya da acentesi olmayıp, davacı sağlayıcıdan yalnızca mal almakta, ticari faaliyetlerini de tamamen kendi adına yürütmektedir. Sözleşmenin 7. Maddesine göre davalı bayiye peşin bedelle satış yapılması esastır. Davalı bayi, davacı sağlayıcı şirketin satış şartlarını basiretli bir tacir olarak sözleşme ile açıkça kabul etmiş, dolayısıyla kar ve zarara kendisi katlanmayı göze almıştır.
Taraflar arasında akdedilen Çerçeve Protokol’ün “Yatırım Katılım Bedeli” başlıklı 7. maddesine göre; davalı bayi, sözleşmenin akdinden itibaren itibaren başlamak ve 5 yıl süre ile geçerli olmak üzere sözleşmeye konu akaryakıt istasyonunda … markası adı altında akaryakıt / otogaz satış faaliyetinde bulunmayı kabul ve taahhüt etmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmeye konu akaryakıt istasyonuna özgü yatırım yatırım maliyetinin karşılanması amacıyla ise davacı … firması; -işbu anlaşmaya konu anlaşmaya konu akaryakıt ve otogaz satış istasyonunda fiilen satışa başlanılması, -bayinin, işbu bayilik anlaşması ve ekleri ile mevzuat hükümlerini ihlal etmemesi, bayilik süresince münhasıran … ürünlerini satışa arz etmesi, -işbu protokolün 10. maddesinde belirtilen teminat yükümlülüklerini yerine getirmesi kayıt ve şartıyla anlaşmaya konu akaryakıt ve otogaz satış istasyonunun … markası altında fiilen akaryakıt ve otoaaz satışına başlamasını müteakiben toplam 40.000,00-USD + KDV miktarında “yatırım katılım bedelini” fatura tarihindeki TCMB döviz satış kuru üzerinden hesaplanacak olan Türk Lirası karşılığında davalı bayiye ödemeyi kabul etmiştir. Davalı bayi de işbu ödemenin kendisine söz konusu akaryakıt istasyonunda … markası altında 5 (beş) yıl süre ile ticari faaliyette bulunacağı esasıyla ödendiğini açıkça kabul ve taahhüt etmiştir. Davalı bayi, akaryakıt bayilik sözleşmesi ve eklerini 5 (beş) yıllık sözleşme dönemi içerisinde süresinden önce feshettiği veya sözleşmeyi ihlal etmek suretiyle süresinden önce feshine sebebiyet verdiği durumlarda ise davacıdan aldığı yatırım katılım bedelinin 5 (beş) yıllık anlaşma dönemi için tespit edilen miktarının işlememiş anlaşma dönemine tekabül eden kısmını ödeme tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davacı şirkete iade etmeyi (ödemeyi) de açıkça kabul ve taahhüt etmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; akaryakıt bayilik sözleşmesi ve eki niteliğindeki çerçeve protokol hükümleri kapsamında, 5 (beş) yıl süreli olarak akdedilen sözleşmenin, davalı bayi tarafından süresinden önce tek taraflı olarak feshinin haklı bir nedene dayanıp dayanmadığı ve bunun sonucu olarak da davacı sağlayıcı şirketçe davalı bayi adına keşide edilen faturalar nedeniyle oluşan cari hesap bakiyesinin tahsiline yönelik girişilen ilamsız icra takibinin haklı ve yerinde olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Dosya kapsamındaki bilgi, belge ve beyanlardan; taraflar arasında 13/06/2016 tarihinde 5 (beş) yıl süre ile akdedilen bayilik sözleşmesinin ve eki protokolün davalı şirket (bayi) tarafından … 6. Noterliği’nden 18/08/2017 tarihinde davacı (sağlayıcı) şirkete keşide edilen fesih ihtarnamesi ile feshedildiği, davalı bayi tarafından ihtarnamede ileri sürülen fesih nedenlerinin, gerek sözleşme gerekse protokol hükümlerine uygun nedenler olmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan sektör bilirkişisi … tarafından hükme esas alınan kök raporda yapılan ve mahkememizce de benimsenen teknik tespitlere göre; davalı tarafça yapılan feshin, akaryakıt sektörü uygulamaları kapsamında da haklı bir nedene dayanmadığı kanaatine varılmıştır.
Dava ve takip konusu yapılan faturaların bir kısmının davacı sağlayıcı şirketçe sözleşme ve protokol hükümleri kapsamında davalı bayinin istasyonu için verilen otomasyon hizmet bedellerine, bir kısmının ise sözleşme süresince satması için bayiye verilen motorin ve kurşunsuz benzin ürün bedellerine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Bunlar dışında “gayri maddi hak bedeli iadesi” açıklamalı faturanın ise sözleşmenin 5 (yıl) boyunca süreceği inancıyla davacı sağlayıcı şirketçe Çerçeve Protokol’ün “Yatırım Katılım Bedeli” başlıklı 7. maddesi kapsamında davalı bayinin pazara güçlü bir şekilde girmesini temine yönelik olarak sözleşmenin başında bayiye verdiği nakdi yardım tutarının işlemeyen sözleşme dönemine tekabül eden kısmının iadesine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18/2 maddesi gereğince; her tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir. Bu yükümlülük altındaki tacirin, ticari işletmesi ile ilgili faaliyetlerinde düşüncesizliğinden veya deneyimsizliğinden söz edilemez. Basiretli bir iş adamı gibi hareket etme yükümlülüğü, tacirlerin ticari faaliyetleri ile ilgili yapacağı ticari sözleşmelerde de geçerlidir. Her tacirin basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümlülüğü çerçevesinde önüne gelen sözleşme içeriklerini ve sonuçlarını değerlendirmesi, akabinde sözleşmeyi imzalaması, eğer sözleşmedeki hükümler aleyhine sonuçlar doğurabilecekse bunu değerlendirerek gerekirse imzalamaması, imzalamış ise artık sonuçlarına katlanması gerekmektedir.
Özetle davacı ve davalı şirketler tacir olup, basiretli bir tacir gibi davranmak zorundadırlar. Bu yükümlülüğünün bir sonucu olarak ve ahde vefa ilkesi uyarınca taraflar sözleşme hükümlerine uymakla yükümlüdürler. Davacı şirketçe sözleşme ilişkisi kurulduktan sonra, sözleşmenin akdedildiği gibi 5 (beş) yıl süreceği inancı ile ve davalı bayinin bu yöndeki taahhüdüne dayalı olarak yapılan destek ödemesinin işlemeyen sözleşme dönemine tekabül eden kısmının, sözleşmenin davalı bayi tarafından 5 (beş) yıl henüz dolmadan haksız olarak erken feshedilmesi nedeniyle iadesinin talep edilmesinin yukarıda açıklanan protokol hükümlerine uygun bir talep olduğu açıktır. Zira, davacı sağlayıcı şirket tarafından davalı bayiye destek amaçlı olarak yapılan bu ödemeler, sözleşmesel ilişkinin 5 (beş) yıl sürmesi karşılığında ve 5 (beş) yıla şamil olmak üzere yapılmıştır. Sözleşme davalı bayi tarafından haksız olarak süresinden önce feshedildiğine göre, davacı tarafça yapılan destek ödemesinin işlemeyen sözleşme dönemine tekabül eden kısmının davalı bayiden iadesinin istenmesi son derece doğaldır.
Davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarının yeterli açıklıkta tutulmadığı hususu talimatla alınan bilirkişi raporunda da ifade edilmiş olup, mahkememizce taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin 7. maddesinin son cümlesinde yer aldığı üzere; davacı şirket kayıtlarına göre tanzim edilen bilirkişi heyeti kök raporuna itibar edilmiştir. Zira anılan maddede; bayi kayıtları ile … kayıtları arasında çelişki hasıl olduğu takdirde …’in kayıtlarına itibar edileceği açıkça hüküm altına alınmıştır.
Öte yandan 2004 sayılı İİK.’nun 67/2 maddesine göre; icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması, borçlunun da itirazında haksız olması yasal koşullardandır. İcra inkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra takibine haksız olarak itiraz eden borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunların dışında alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 09/10/2019 tarihli, 2019/4054 Esas ve 2019/7699 Karar ve 04/06/2020 tarihli, 2020/2083 Esas ve 2020/2727 Karar sayılı ilamları)
İddia, savunma, icra takip dosyası, taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesi, çerçeve protokol ve tüm dosya kapsamı ile mahkememizce benimsenen bilirkişi kurulu kök ve ek raporlarının hep birlikte değerlendirilmesinde; taraflar arasında 13/06/2016 tarihinde 5 (beş) yıl süreli olarak akaryakıt bayilik sözleşmesi ile eki çerçeve protokolün akdedildiği, anılan sözleşmenin süresi dolmadan davalı şirket (bayi) tarafından … 6. Noterliği’nden 18/08/2017 tarihinde davacı (sağlayıcı) şirkete keşide edilen fesih ihtarnamesi ile haksız olarak feshedildiği, dolayısıyla basiretli bir tacir gibi davranması beklenen davalı şirketçe 5 (beş) yıl süreli olarak akdedilen bayilik sözleşmesi tek taraflı fesih yolu ile erkenden sonlandırıldığından, çerçeve protokolün 7. maddesine göre bakiye sözleşme süresine tekabül eden yatırım katılım bedeli tutarını davacı sağlayıcı şirkete iade ile yükümlü olduğu, davacı şirketçe takip konusu yapılan faturaların bir kısmının ise otomasyon hizmet bedellerine ve davalıya satması için verilen motorin – kurşunsuz benzin ürün bedellerine ilişkin olduğu, böylece oluşan cari hasap bakiyesinin de davalı tarafça davacıya ödenmesinin gerektiği, sonuç olarak davacı şirketin …. İcra Müdürlüğü nezdinde başlattığı … Esas sayılı takip dosyasında davalıdan 193.635.32-TL. tutarında alacaklı olduğu, davalının bu miktara yönelik itirazlarının haklı ve yerinde olmadığı anlaşılmakla, hükme esas alınmasında sakınca görülmeyen ve mahkememizce de benimsenen bilirkişi kurulu raporlarında tespit edilen miktara göre davanın kısmen kabulü ile itirazın bu miktar (yani 193.635,21-TL.) yönünden iptaline ve takibin bu miktar üzerinden devamına, davacının fazlaya dair istemin ise reddine, ayrıca takip ve dava konusu fatura alacakları likit ve önceden belirlenebilir olduğundan, davalı bayi aleyhine itirazın iptaline karar verilen miktar üzerinden %20 oranında hesaplanan icra inkar tazminatını da kapsayacak şekilde ve fakat yasal şartları oluşmadığından reddedilen kısım yönünden ise davalı tarafın kötü niyet tazminatına yönelik isteminin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
G.D: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın kısmen kabulü ile; davalı şirketin …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında 193.635,32-TL. asıl alacağa yönelik itirazının iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek (yıllık %9,75 oranını geçmemek üzere) avans faizi uygulanmak suretiyle takibin diğer kayıt ve şartlarda aynen devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-İtirazın iptaline karar verilen miktar üzerinden %20 oranında hesaplanan 38.727,06-TL. icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Şartları oluşmadığından reddedilen kısım yönünden davalı tarafın kötü niyet tazminatına yönelik isteminin reddine,
4-Alınması gerekli 13.227,23-TL karar ve ilam harcından, peşin + icraya yatan 3.535,70-TL harcın mahsubu ile 9.691,53-TL harcın davalıdan alınarak maliyeye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından yatırılan 3.535,70-TL peşin harç + icraya yatan harcın davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
6-Davacı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 22.004,47-TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
7-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü yazılı olan 3.629,47-TL. yargılama giderinin kabul ve red oranına göre hesaplanan 3.394,51-TL’sinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, geriye kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Taraflarca yatırılan ve harcanmayan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair; HMK.’nun 6723 sayılı Kanunla değişik Geçici 3. ve 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere bir başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 23/06/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır