Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/81 E. 2019/497 K. 10.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2018/81 Esas
KARAR NO: 2019/497

DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 25/01/2018
KARAR TARİHİ: 10/07/2019

Davacı vekili tarafından mahkememizde açılan Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafın İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile müvekkil şirket aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi başlattığını, takibin dayanağının 07/07/2017 keşide tarihli, 150.000,00-TL meblağlı evrak olduğunu, müvekkilinin söz konusu evrak nedeniyle davalı tarafa herhangi bir borcunun bulunmadığını, keşide tarihinde…’nın bankacılık lisansı bulunmadığını, …tarafından 22/07/2016 tarihinde …’nın bankacılık faaliyetlerinin yürütülmesini sağlayan bankacılık lisansının kaldırılmasına karar verildiğini, bu tarihten sonra …’nın banka olma statüsünün ortadan kalktığını, muhatabın banka olmasının çekin asli unsurlarından olduğunu, müvekkili aleyhine başlatılan icra takibine ilişkin takip talebinde, takip konusuna 07/07/2017 tarihli 150.000,00-TL bedelli çek yazıldığını, 07/07/2017 tarihinde …’nın bankacılık lisansının bulunmadığından takip konusu evrakta çekin asli unsurlarının bulunmadığını, takip konusu evrakta karşılıksızdır ibaresinin bulunmadığını, çekte bulunan ciro zinciri kopuk olduğunu, takip konusu evrakın arka yüzünde bulunan … cirosunun …’e ait olmadığını, davalının takip konusu evrakı usulüne uygun olarak elde etmediğini, ayrıca müvekkili şirketin ne… ile ne de davalı taraf ile herhangi bir ticari ilişkisinin bulunmadığını belirterek İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile açılan icra takibinde yer alan alacak konusunda müvekkili şirketin herhangi bir borcunun olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili ise cevap dilekçesinde özetle; takibe konu çekin davacı tarafından keşide edilerek lehtara verildiğini, hal böyle olmasına rağmen davacının çekin muhatabı olan bankanın lisansının iptal edildiğini ileri sürerek borçtan kurtulmaya çalışmasının kötü niyetli olduğunu, söz konusu bankanın faaliyet izninin kaldırılmış olmasının davacıyı bankadan aldığı ve keşide ettiği çekten kaynaklı borçtan kurtarmayacağını, davacının çekin kambiyo vasfında bulunmadığına dair iddialarının incelenme yerinin menfi tespit davasına bakan mahkeme değil; icra hukuk mahkemesi olduğunu, davacının söz konusu çeke ilişkin herhangi bir sahtelik iddiasında bulunmadığını, davacının çekte bulunan keşideci imzasına itirazının olmadığını, davacının tamamen kötü niyetle hareket ederek menfi tespit davası açması sebebiyle %20 oranında tazminata mahkûm edilmesine ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; 07.07.2017 keşide tarihli ve 150.000,00-TL bedelli … çekine dayalı olarak İstanbul… İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile girişilen icra takibinde yer alan alacak ile ilgili olarak davacının borçlu olmadığının tespitine ilişkin menfi tespit davasıdır.
Davacı taraf delil olarak; İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası, ticari defterler, yazı ve imza incelemesi, tanık, yemin ve bilirkişi incelemesine dayanmıştır. Davalı taraf ise; İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası, İstanbul … İcra Hukuk Mahkemesi’nin … E. sayılı dava dosyası, takip konusu çek, … Noterliği’nin 17.07.2017 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi, …’nın 26.07.2017 tarihli cevabi yazısı, banka kayıtları, yemin, keşif ve bilirkişi incelemesi delillerine dayanmıştır.
Mahkememizce İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının UYAP örneği celbedilerek dosyamız içerisine alınmış ve incelenmiştir.
Yasal mevzuat gereğince kural olarak çek, ülkemizde faaliyet gösteren bir bankaya hitaben çekilir. Muhatap bankalar tarafından basılmış veya bastırılmış (T.C. Merkez Bankası’nın belirlediği kriterlere uygun) ülkemiz mevzuatına uygun çek karnesi kullanılır. Çek keşidesi ile muhatap banka arasında çek kullanımı konusunda öncesinde bir çek anlaşması yapması gerektir. Buna çek taahhütnamesi de denilmektedir. Mevzuat gereğince 18 yaşını doldurmuş gerçek kişiler ile kanuna, esas mukavelelerine, tüzüklerine göre gerekli organlara sahip tüzel kişiler bankalarla çek anlaşması yapabilirler. Banka ile çek anlaşması yaparak elinde çek karnesi bulunan kişiler yaptıkları ticari ilişkiler sonucunda çeki keşide ederek çekin tedavüle çıkarırlar. Çeki tedavüle çıkardıktan sonra keşideci çek bedelini ödemekle yükümlüdür. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 02.04.1981 tarihli kararında da belirtildiği üzere, çekin tedavülü, keşidecinin çeki doldurup imzaladıktan sonra zilyetliğini başka bir kimseye intikal ettirmesiyle sağlanır.
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun “Faaliyet İzninin Kaldırılması” başlıklı 106. maddesinin 1. fıkrasına göre bir bankanın bu Kanun hükümlerine göre faaliyet izninin kaldırılması hâlinde yönetim ve denetimi Fona intikal eder. Yani bir bankanın bankacılık faaliyetinin sona ermesi onun mevcut tüm işlemlerinin geçersizliği doğurmaz. Bir başka ifade ile bankacılık faaliyetlerine son verilen bankaların müşterileriyle mevcut hukuki ilişkileri çerçevesinde yapılan işlemler külliyen geçersiz kabul edilemez. Bankacılık faaliyetine son verilen bankanın işlemleri devredildiğini fon tarafından yürütülür…. Bankası A.Ş. ise 29.05.2015 tarihinde fona devredilmiş, 22.07.2016 tarihinde de faaliyet izninin kaldırılmasına karar verilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Dürüst davranma” başlıklı 2. maddesinde; -Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. -Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmüne yer verilmiştir. Bir hakkın dürüstlük kuralına aykırı olarak açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumayamaz. Dolayısıyla bir hakkın kullanılmasında dürüstlük kuralına uyulmamasının müeyyidesi; bu hakkın açıkça kötüye kullanılmış sayılması ve hukuken korunmamasıdır.
Somut olayda; mevzuat gereği dava konusu çekin muhatabı … Bankası A.Ş.’nin (kısaca …’nın) faaliyet izninin kaldırılarak yönetim ve denetiminin fona intikal etmesi, davacı tarafın dava dilekçesinde iddia ettiği gibi dava konusu çekin çek vasfını ortadan kaldırmaz. Zira davacı şirket çeki keşide ederek artık tedavüle çıkarmıştır. Tedavüle çıkmış bir çekin zorunlu unsurları arasında muhatap bankanın bankacılık lisansının bulunması diye bir unsur yoktur. Yukarıda da açıklandığı üzere bir bankanın bankacılık faaliyetinin sona ermesi onun müşterilerinin yaptığı tüm işlemleri geçersiz kılmaz. Bankacılık faaliyetine son verilen bankanın işlemleri fon tarafından yürütüleceğinden, davacı şirket ticari ilişki nedeniyle dava konusu çeki keşide edip tedavüle çıkardıktan sonra iddia ettiği gerekçelerle dava konusu çekten dolayı sorumluluktan kurtulamaz. Davacının aksine iddiaları 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesindeki dürüstlük kuralına uygun olmayıp; davacı şirketin dava konusu çekten dolayı sorumluluktan kurtulmak için çekin muhatabı bankanın bankacılık faaliyetlerine son verildiğini, bu nedenle dava konusu çekin çek niteliğini haiz olmadığını belirterek bizzat keşide ettiği çekten dolayı borçlu olmadığını iddia mahkememizce hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilerek davacının bu yöndeki iddialarına itibar edilmemiştir.
Kaldı ki; davalı …, … Noterliği aracılığıyla davacı şirket ve dava dışı …Bankası A.Ş.’ye keşide ettiği 17.07.2017 tarih ve… yevmiye numaralı ihtarnamede; …’e yaptığı işler karşılığında… Bankası A.Ş. … Şubesi’ne ait 07.07.2017 keşide tarihli, 8753101 nolu ve 150.000,00-TL. bedelli çeki ciro yolu ile aldığını, ancak ülkede meydana gelen siyasi/ekonomik sebeplerden dolayı muhatap bankanın şubeleri kapanmış olduğundan çekin normal ibraz prosedürü ile bankaya ibrazının mümkün olmadığını, bu nedenle bu ihtarı çekme zaruretinin doğduğunu, hukuka uygun ciro yoluyla kendisine ödeme karşılığı verilen çek bedelinin banka hesabına yatırılmak suretiyle çek meblağının ödenmesini talep etmiştir. Böylece davalı …, TTK’nın 731. maddesi 2. fıkrası gereğince ortaya çıkan mücbir sebebi muhataplarına süresinde bildirmiş olduğundan, çekin arkasına karşılıksızdır şerhi yazdırılmadığına dair davacı iddialarına da mahkememizce itibar edilmemiştir.
6102 Sayılı TTK’nın 677. maddesinde düzenlenen imzaların bağımsızlığı ilkesine göre çeke atılan her geçerli imzanın yani keşidecinin, cirantanın, avalistin veya kabul eden muhatabın imzasının sadece sahibini bağladığını, geçersiz imzaların sahiplerini sorumlu kılmamalarına rağmen, çekin geçerliliğini ortadan kaldırmadığını ifade eder. Geçerli imzaların sahipleri, başkasının imzasının geçersiz olduğunu ileri sürerek kambiyo sorumluluğundan kurtulamazlar. Geçersiz bir imza sahibini bağlamaz ise de ciro zincirini de koparmaz. Bir başka ifade ile imzaların bağımsızlığı ilkesi gereğince davacı keşideci, kendi imzasından sorumlu olup; cirantanın imzasının sahteliğini ileri süremeyeceğinden, ciro zincirinde bulunan diğer imzalardan birinin veya bazılarının sahteliğine dayanarak menfi tespit davası açamaz. Özetle; “imzaların istiklali (bağımsızlığı)” ilkesine göre senetteki cirantalardan birinin ciro imzasının sahte olması hali, diğer imza sahiplerinin ve özellikle senedin asıl borçlusu olan keşidecinin senetten kaynaklanan sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.
Somut dava bakımından davacı keşideci, takip konusu çekin arka yüzünde bulunan imzanın ciranta…’e ait olmadığını iddia edemez. Zira çekteki her imza kendi sahibini diğer imzalardan bağımsız olarak bağlar. İddia, savunma ve dosya kapsamı birlikte değerlendirilip, yukarıdaki açıklamalar ve yasal düzenlemeler dikkate alındığında; dava konusu çeki keşide ederek tedavüle çıkaran davacının, bizzat çekte kendi imzasının bulunması, davacının kendi imzasını ve çeki bizzat keşide ettiğini inkar etmemesi karşısında artık çekteki diğer imzaların geçersiz veya sahte olduğunu iddia etmesi ve bu çekten dolayı borçlu bulunmadığını ileri sürerek sorumluluktan kurtulması mümkün olmadığından aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.

KARAR : Gerekçede açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Alınması gerekli 44,40-TL karar ve ilam harcından 2.903,18-TL peşin harcın mahsubu ile geriye kalan 2.858,78-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 16.150,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan gider avansından geriye kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve istek halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak taraf vekillerinin yüzlerine karşı, verilen karar açıkça okunup anlatıldı.

Katip …
¸e-imzalı

Hakim …
¸e-imzalı

Bu belge 5070 sayılı Yasa uyarınca güvenli E-İMZA ile imzalanmıştır.