Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/746 E. 2021/892 K. 17.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/746 Esas
KARAR NO :2021/892

DAVA:İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:14/08/2018
KARAR TARİHİ:17/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 07/09/2016 tarihinde müvekkili şirket ile davalı şirket arasında, müvekkili şirkete ait kojenerasyon sisteminin satın alınması, ilk çalıştırma ve devreye alma işine ilişkin olarak “Satış Sözleşmesi” imzalandığını, sözleşme ile satış bedelinin taraflarca toplam 318.600,00-EURO olarak belirlendiğini, anılan sözleşmenin 6. maddesinde; “faturanın tanzim tarihi ile ödeme tarihi arasındaki döviz alış kurlarının farklı olması durumunda, kur artış veya azalışlarına göre fatura düzenlenecektir. Kurda artış olması durumunda satıcı alıcıya, kurda azalış olması durumunda alıcı satıcıya fatura düzenleyecektir.” şeklinde düzenlemeye yer verildiğini, müvekkili şirket tarafından anılan madde kapsamında 28.410,24-EURO tutarındaki kur farkının ödenmesi için davalıdan talepte bulunulduğunu, ancak davalı tarafça söz konusu ödemenin yapılmadığını, bunun üzerine davalı aleyhine …. İcra Müdürlüğünün… E. sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı şirketçe takibi sürüncemede bırakmak amacıyla takibe itiraz edildiğini, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, davalı tarafça takibe itiraz edilmesine karşın 28/06/2018 tarihinde kur farkı borcuna ilişkin olarak müvekkili şirkete 30.000,00-TL. tutarında ödeme yapıldığını, söz konusu ödemenin yapıldığı tarih itibariyle EURO karşılığının ise (T.C. Merkez Bankası efektif satış kuru olan 5.3486 TL. üzerinden) 5.609,57-EURO olduğunu, bu miktarın asıl alacak tutarından düşürülerek, takibin 22.800,67-EURO üzerinden devamını talep ettiklerini, davalı tarafın itirazlarının tamamen haksız ve yersiz olduğunu belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; öncelikle sözleşme gereği davaya konu takibi yetkili icra dairesinde yapıldığından davalı yanın yetki itirazının reddin, davalının …. İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı dosyasında yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin 22.800,67-EURO üzerinden devamına, davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili ise cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın …. İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı dosyası ile hiçbir ilişkisinin olmadığını, icra dosyasında alacaklı tarafın … … Elektrik San. ve Tic. A.Ş. firması olduğunu, adresinin İstanbul olduğunu, oysa davacı firmanın … Mak. Elk. San. Paz. ve Tic. Ltd. Şti. olduğunu ve taraflarına ulaşan ödeme emrinde alacaklı olarak görünmediğini, adresinin de …’da olduğunu, itirazın iptali davasında dava açma hakkının takipte alacaklı olarak görünen tarafa ait olduğunu, sonradan taraf değişikliği yapılmasının da usulen mümkün olmadığını, işbu sebeple davanın öncelikle husumet nedeniyle reddi gerektiğini, davacı ile müvekkili şirket arasında herhangi bir sözleşmenin bulunmadığını, davaya konu icra takibinin döviz cinsinden yapıldığını, kur farkı alacağının döviz cinsinden olamayacağını, kur farkı alacağının yapısı itibariyle her daim Türk Lirası olması gerektiğini, davacı şirketin başlattığı takibin kötü niyetli, haksız ve mesnetsiz olduğunu, dilekçe ekindeki ihtarnameler dikkate alındığında itirazlarının haklı olduğunun anlaşılacağını belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; öncelike yetki itirazlarının kabulü ile dosyanın yetkili … Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine, dilekçede açıklanan nedenlerle davanın husumet nedeniyle reddine, mahkeme aksı kanaatte ise davanın esastan reddine, müvekkili lehine davacının haksız ve kötü niyetli icra takibi sebebiyle %20 üzerinden kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; taraflar arasında mevcut eser sözleşmesinden kaynaklı ticari ilişki nedeniyle keşide edilen kur farkı faturasına dayalı olarak davacı şirketçe davalı şirket aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün… E. sayılı dosyası ile girişilen ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK.’nun 67. maddesi gereğince iptali istemine ilişkindir.
Davacı taraf delil olarak; …. İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı icra takip dosyası, 07/09/2016 tarihli sözleşme, cari hesap ekstresi, ticari defterler, keşif, bilirkişi incelemesi, imza incelemesi ve diğer tüm yasal delillere dayanmıştır.
Davalı taraf ise delil olarak; ticari defter ve kayıtlar, … 15. Noterliği’nin 16/08/2018 tarihli – … yevmiye numaralı ve 24/09/2018 tarihli – … yevmiye numaralı ihtarnameleri, 07/09/2016 tarihli sözleşme, 09/09/2016 tarihli ve … numaralı tahsilat makbuzu, 17/03/2017 tarihli ve … nolu tahsilat makbuzu, 21/06/2017 tarih ve … numaralı tahsilat makbuzu, keşif, bilirkişi incelemesi, tanık beyanı ve her türlü yasal delile dayanmıştır.
Davalı tarafça her ne kadar yetki itirazında bulunularak … İcra Daireleri’nin ve … Mahkemeleri’nin yetkili olduğu ileri sürülmüş ise de; tacir olan taraflar arasında akdedilen davaya konu 07/09/2016 tarihli satış sözleşmesinin 17. maddesinde; sözleşmenin uygulanması ve yorumundan doğabilecek uyuşmazlıkların çözümünde İstanbul Mahkemeleri ve İcra Daireleri yetkili kılındığından, icra takibinin yapıldığı …. İcra Dairesi’nin dolayısıyla mahkememizin yetkili olduğu anlaşılmakla; 6100 sayılı HMK.’nun 17. maddesi uyarınca davalı tarafın yetki itirazı yerinde görülmemiş ve reddine karar verilmiştir.
Öte yandan davalı tarafça cevap dilekçesinde; eldeki davanın dayanağı olan …. İcra Müdürlüğü’nün… E. sayılı icra takip dosyasında takip alacaklısının davacı şirket olmadığı ileri sürülerek husumet itirazında bulunmuştur. Dosyanın bir bütün olarak tetkikinde; davacı/alacaklı şirket vekili Av. … tarafından gerek icra takip dosyasında, gerekse dava dilekçesi ekinde takibin ve davanın dayanağı olarak taraflar arasında 07/09/2016 tarihinde akdedilen satış sözleşmesinin gösterildiği, anılan sözleşmenin taraflarının davacı …. Paz. ve Tic. Ltd. Şti. ile davalı … Mühendislik İnşaat Taahhüt San. ve Tic. Ltd. Şti. olduğu, takip talebinde dosya alacaklısı olarak her ne kadar … Jenaratör Elek. San. ve Tic. A.Ş. gösterilmiş ise de; sehven oluşan bu durumun ilgili icra müdürlüğü tarafından UYAP sistemi üzerinden düzeltildiği, sonuç olarak davaya konu icra dosyasında takip alacaklısının dosyamız davacısı …. Paz. ve Tic. Ltd. Şti. olduğu anlaşılmakla; davalı tarafın husumete yönelik itirazlarının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Mahkememizce …. İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı icra takip dosyası celbedilerek dosyaya kazandırılmıştır. İcra dosyasının incelenmesinde; davacı şirket tarafından 18/05/2018 tarihinde davalı/borçlu şirket aleyhine 28.410,24-EURO kur farkı alacağının tahsiline yönelik olarak ilamsız icra takibi başlatıldığı, Örnek-7 nolu ödeme emrinin davalı şirkete 22/05/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalı şirket tarafından vekili aracılığıyla 24/05/2018 tarihinde yetkiye, borca, faize ve tüm fer’ilerine itiraz edildiği, itiraz üzerine takibin durduğu, akabinde davacı şirket vekili tarafından 14/08/2018 tarihinde 22.800,67-EURO üzerinden takibin devamına yönelik olmak ve harca esas değer olarak 174.425,12-TL. gösterilmek suretiyle huzurdaki itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır.
Yasal dayanağını 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesinden alan itirazın iptali davası ile alacaklı; icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK.’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada tespit edilecek husus, borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesidir.
Davanın, başlatılan takibin ve vaki itirazın niteliği gereği, takipte talep edilen alacağın varlığı ile miktarını kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafa ait olduğundan, bu kapsamda dosya taraflarınca bildirilen deliller toplanmış, mahkememizce icra takip dosyası dosyaya kazandırılmış ve sonrasında 30/04/2019 tarihli duruşmada verilen ara kararla; uyuşmazlığın niteliği itibariyle çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden, davacı taraf iddiası, davalı taraf savunması, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre bilirkişi incelemesi yapılarak rapor alınmasına karar verilmiştir.
SMMM bilirkişi tarafından düzenlenerek dosyaya sunulan 21/08/2019 tarihli raporda özetle; davacı şirketin inceleme konusu yapılan 2015 – 2016 yıllarına ait yevmiye, kebir ve envanter defterlerinin TTK.’nun ve VUK’un ilgili hükümleri gereğince yasal ve usulüne olarak tutulduğu, davacı şirketin 2015 – 2016 yılına ait yevmiye, kebir ve envanter defterlerinin açılış ve kapanış onaylarının süresinde yapılmış olduğu ve sahibi lehine delil niteliğini haiz olabileceği kanaatine varıldığı, davalı tarafın incelemeye katılmadığı, ticari defter ve kayıtlarını incelemeye sunmadığı, davalı tarafın ticari defter, belge ve kayıtları üzerinde inceleme yapılamadığı, davacı tarafın incelenen ticari defterlerine ve muhasebe kayıtlarına göre; davalı tarafa toplam 1.266.876,54-TL. tutarında hizmet verdiği ve davalı tarafından davacıya 1.266.876,54-TL. tutarında ödeme yapıldığı, davalı tarafından daha sonra herhangi bir ödemenin yapılmadığı, davacı tarafından davalıya satılan makinanın değerinin 318.600,00-EURO olduğu, davalı şirket tarafından davacı şirkete takipten önce 09/09/2016 tarihinde yapılan 140.000,00-TL. tutarındaki ödemenin EURO cinsinden karşılığının 42.042,04-EURO, 17/03/2017 tarihinde yapılan 700.000,00-TL. tutarındaki ödemenin EURO cinsinden karşılığının 174.181,34-EURO, 21/06/2017 tarihinde yapılan 306.876,54-TL. tutarındaki ödemenin EURO cinsinden karşılığının ise 77.927,00-EURO olduğu, böylece davalı tarafça davacıya yapılan ödemelerin EURO cinsinden karşılığının toplam 294.150,38-EURO olduğu, bu durumda davacı tarafın icra takip tarihi itibariyle davalıdan 24.449,62-EURO alacaklı olduğu, takipten sonra ancak davadan önce davalı tarafça yapılan 30.000,00-TL. ödemeye karşılık gelen 5.609,57-EURO’nun ise davacı yanın dava dilekçesindeki beyanı ve kabulü kapsamında asıl alacaktan düşülmesi halinde davacının davalıdan 18.840,05-EURO tutarında bakiye alacağının bulunduğu, dava konusu icra takibinin bu miktar üzerinden devamının gerektiği, davacının icra inkar tazminatına yönelik talebinin ise takdirinin münhasıran mahkemeye ait olduğu, davalı tarafın davadan sonra yapmış olduğu 90.000,00-TL. tutarındaki ödemenin ise tarihindeki EURO kuru üzerinden 12.498,78-EURO’ya karşılık geldiği ve bu ödemenin icra müdürlüğü tarafından infaz aşamasında dikkate alınmasının gerektiği şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi raporu dosya taraflarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, taraflarca rapora karşı ayrı ayrı beyan ve itirazda bulunulmuştur. Mahkememizce 22/10/2019 tarihli duruşmada; SMMM bilirkişinin yanına ekonomist bilirkişi olarak…’in eklenmesine, böylece oluşturulan yeni heyetten ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi kurulu tarafından düzenlenerek dosyaya sunulan 22/01/2020 tarihli ek bilirkişi raporunda özetle; dava konusu sözleşmenin taraflar arasında akdedilen sözleşmede, sözleşme bedelinin ve ödeme şeklinin EURO cinsinden yapılacağının, döviz kurunun fiili ödeme tarihindeki TCMB döviz alış kuru esas alınarak hesaplanacağının, bu bağlamda sözleşme hükümlerine göre fiili ödeme tarihindeki Türk Lirası cinsinden yapılan ödemelerin TCMB döviz alış kuru üzerinden kök raporda EURO cinsine çevrilerek satış bedelinden (EURO olarak) düşüldüğü, bu nedenle kök raporda yapılan hesaplamalarda herhangi bir farklılık bulunmadığı, yeniden kur farkı hesaplanması halinde bu durumun mükerrer kur farkına yol açacağı, davacı tarafça icra takip dosyasında kur farkı alacağı olarak 28.410,24-EURO tutarında talepte bulunulmuş ise de bu alacağın sözleşmedeki satış bedelinin yabancı para cinsinden kaynaklanan bakiye alacaktan oluştuğu, bu itibarla davacı tarafın kök rapora itirazlarının yerinde olmadığı, davalı tarafça kök rapora itiraz dilekçesinde; Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkındaki 32 Sayılı Karar’da değişiklik yapılmasına ilişkin karar gereği sözleşmenin yabancı para cinsinden ya da dövize endeksli olarak kararlaştırılamayacağı, Türk Lirası’na çevrileceği itirazında bulunmuş ise de ilgili kararın yürürlüğe girdiği tarihten önce akdedilmiş olan sözleşmelerin bundan istisna tutulduğu, dolayısıyla ilgili kararın ancak kararın alındığı karardan sonra akdedilecek sözleşmelere uygulanabileceği, ayrıca kök raporda zaten asıl borcun EURO olarak kararlaştırılmış olması ve davalı şirket tarafından yapılan ödemelerin sözleşme hükümleri uyarınca ödeme tarihindeki TCMB döviz alış kuruna çevrilerek asıl borç türü olan EURO cinsinden düşülmüş olması dikkate alındığında davalı tarafın kur farkı faturalarının defterlerinde kayıtlı olmadığı yönündeki itirazlarının da yerinde olmadığı, esasen davalı tarafın ticari defterlerinde çek olarak verdiği bedellerin, çeklerin verildiği tarihteki kur üzerinden defterine işlemiş olması sebebiyle davacıya borçlu gözükmediği, oysa taraflar arasında akdedilen sözleşme uyarınca Türk Lirası cinsinden yapılan ödemelerin fiili ödeme tarihindeki TCMB döviz alış kuru üzerinden hesaplanması gerektiği, sonuç olarak kök rapordaki görüş ve kanaatlerinde herhangi bir değişiklik olmadığı, kök rapordaki görüşlerin aynen korunduğu yönünde kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi kurulu ek raporu dosya taraflarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, taraf vekillerince ek bilirkişi raporuna karşı ayrı ayrı itirazda bulunulmuştur. Davacı şirket vekili tarafından mevcut bilirkişi kurulundan itirazları karşılar nitelikte yeniden ek rapor alınması talep edilmiştir. Davalı şirket vekili ise yeni bilirkişi heyetinden rapor alınmasını talep etmiştir. Mahkememizce 04/03/2020 tarihli duruşmada; yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak; tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, dosyada alının kök ve ek raporlar da irdelenmek suretiyle yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiştir. Akabinde dosya rapor düzenlenmek üzere yeni oluşturulan bilirkişi kuruluna tevdi edilmiştir.
Yeni seçilen bilirkişi kurulu tarafından düzenlenerek dosyaya sunulan 04/01/2021 tarihli kök raporda özetle; davacı tarafın incelemeye sunduğu ticari defterlerin TTK.’nun ve VUK’nun ilgili hükümlerine göre gerekli açılış ve kapanış onaylarına sahip olduğu, davacı taraf ticari defterlerinin HMK.’nun 222. maddesine göre sahibi lehine delil niteliğinde olup olmadığı hususundaki takdirin mahkemeye ait olduğu, davalı tarafın ticari defterlerini incelemeye sunmadığı, davacı tarafın ticari defterlerinde yapılan inceleme sonucunda davacı şirketin sözleşmeye dayalı kur farkından kaynaklı olarak davalıdan takip tarihi itibari ile kaydi olarak 28.410,24-EURO tutarında alacaklı göründüğü, davalı tarafça takipten sonra ve ancak davadan önce yapılan ödeme sonucunda dava tarihi itibariyle davacının davalıdan 22.850,57-EURO tutarında kur farkı alacağının bulunduğu, fakat davacı yanın huzurdaki davadaki talebinin 22.800,67-EURO olduğu, taleple bağlılık ilkesi gereği davacının davalıdan talep edebileceği miktar hakkındaki hukuki yorumun ve takdirin mahkemeye ait olduğu, 12/09/2018 tarihli ve 85 numaralı Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararın 8. maddesindeki değişikliğe ilişkin Tebliğ ve 32 sayılı kararın 8. maddesinde tekrar değişiklik yapılmasına dair 16/11/2018 tarihli Tebliğ dikkate alındığında; eser sözleşmelerinin döviz cinsinden sözleşme yapma yasağı kapsamından istisna tutulduğu, bu nedenle kur farkının talep edilmesine herhangi bir engel durumun bulunmadığı, dövizle sözleşme yasağının olduğu tarihler arasında sözleşmenin taraflarca değiştirilmediği, bunun yaptırımının ise sadece idari para cezası olduğu, davacı tarafın davalı tarafa takiple birlikte temerrüde düşürdüğü, işleyecek faizin ise fiili ödeme anında ilgili icra müdürlüğünce hesaplanacağı, davacının talep ettiği icra inkar tazminatı hakkında takdirin münhasıran mahkemeye ait olduğu şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi kurulu raporu dosya taraflarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davalı vekili tarafından 21/01/2021 tarihli dilekçe ile bilirkişi kurulu raporuna itiraz edilmiştir. Davacı vekili tarafından ise 25/01/2021 tarihli dilekçe ile rapora karşı yazılı beyanda bulunularak, rapor doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesi yönünde talepte bulunulmuştur. Mahkememize 25/02/2021 tarihli duruşmada verilen ara kararla; davalı tarafın rapora yönelik tüm itirazlarını karşılar nitelikte ek rapor düzenlenmek üzere dosyanın bilirkişi kuruluna tevdiine karar verilmiştir.
Bilirkişi kurulu tarafından sunulan 07/09/2021 tarihli ek raporda özetle; kök raporda davacı alacağının rapor tarihi itibarı ile 22.850,57 – 12.490,11 = 10.360,46-EURO olacağı, ancak davanın 22.800,67-EURO üzerinden açıldığı ve dava tarihi itibarı ile davacı alacağının kaydi olarak 22.850,57-EURO olduğu dikkate alınacak olursa taleple bağlılık ilkesi ile dava ile ilgili hukuki yorum ve takdirin mahkemeye ait olduğu, davalı tarafça ticari defter ve belgelerinin iletildiği ileri sürülen e-posta adresinin heyetleri ile herhangi bir ilgisinin bulunmadığı, söz konusu e-mail adresinin kime ait olduğunun da heyetlerince bilinmediği, bununla beraber davalı yandan ticari defter ve belgelerin talep ettikleri 26/11/2020 tarihli e-postanın taraflarınca muhafaza edildiği, davalı tarafça gönderildiği iddia edilen ticari defter ve belgelerin kök raporun tanzimi öncesinde kesinlikle heyetlerine ulaşmadığı, dolayısıyla davalının bu yöndeki itirazlarının yerinde olmadığı, öte yandan davalı yanın ticari defterlerinde yapılan inceleme sonucu 26/09/2018 tarihi itibariyle davacıdan kaydi olarak 90.000,00-TL. alacaklı göründüğünün tespit edildiği, davalı yanca kur farkı faturasının döviz cinsinden değil Türk Lirası cinsinden tanzim edilmesi gerektiği belirtilmiş ise de; kök raporda da belirtildiği üzere, davacı yanca davalı yana kesilen faturanın döviz cinsinden keşide edildiği, faturanın keşide edildiği tarih itibariyle Türk Lirası karşılığının 1.176.876,54-TL. olduğu, davalı tarafından yapılan ödemeler toplamının ise takip tarihi itibarı ile 1.146.876,54-TL. karşılığı 290.189,76-EURO olduğu, buna göre EURO cinsinden 28.410,24-EURO bakiye farkın bulunduğu, davalı tarafından dava tarihi itibarı ile 30.000,00-TL. karşılığı 5.559,67-EURO tutarında ödeme daha yapıldığı, dolayısıyla davacının dava tarihi itibarı ile davalıdan 22.850,57-EURO alacaklı olduğu, davalı yanın bu yöndeki itirazlarının kök rapordaki görüşlerimizi değiştirecek nitelikte olmadığı ve kök rapordaki görüşlerin aynen korunduğu şeklinde kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi kurulu ek raporu dosya taraflarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davacı şirket vekili 20/09/2021 tarihli dilekçesi ile ek rapora karşı beyan dilekçesi sunulmuş, davalı vekili tarafından ise 21/09/2021 tarihli dilekçe ek rapora karşı itiraz dilekçesi sunulmuştur. Mahkememizce 17/11/2021 tarihli duruşmada; dosyada alınan bilirkişi kök ve ek raporlarının yargısal denetime uygun, hüküm kurmaya elverişli ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli olduğu anlaşıldığından, davalı şirket vekilinin yeni bir bilirkişiden rapor alınması talebinin reddine karar verilmiştir.
Eldeki dava; davacıya ait kojenerasyon sisteminin satın alınması, kurulumu, ilk kez çalıştırılarak devreye alınması ve teslimi işlerine ilişkin olarak taraflar arasında akdedilen ve eser sözleşmesi niteliğini haiz sözleşme hükümleri kapsamında davacı şirketçe davalı şirket adına keşide edilen “kur farkı” faturasına dayalı olarak başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Sözleşme konusu kojenerasyon sisteminin kurulumu, ilk kez çalıştırılması, devreye alınması ve teslimi hususlarında taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; sözleşmenin ödemeye ilişkin hükümleri kapsamında davacı şirketçe davalı şirket adına keşide edilen takibe ve davaya konu kur farkı faturasının, haklı ve yerinde olup olmadığı, davalının davacıya kur farkı (kur farkı faturası) nedeniyle borcunun bulunup bulunmadığı, var ise miktarı ile alacağın likit olup olmadığı ve icra inkar tazminatına hükmedilebilme koşullarının somut olayda oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.
İki farklı ülkeye ait resmi paralar arasındaki değişim oranı “kur” olarak adlandırılır. Kısaca bir ülkenin parasının, diğer ülke parası cinsinden yazılımı kur kavramını ortaya çıkarır. Bu para birimlerinin değiştirilmesi işlemi yapılırken oluşan fark da kur farkı olarak nitelendirilir. Önceden düzenlenmiş olan faturaların ödeme günü geldiğinde, fatura tarihi ile tahsilat tarihi arasında kur farkı oluşması durumunda; iki taraftan hangisinin lehine bir kur farkı oluşmuş ise oluşan bu farktan kaynaklanan tutar fatura edilir. İşte bu faturaya da “kur farkı faturası” denir.
Yabancı para borçlarının ifası ve borçlunun temerrüde düşmesi hali 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 99. maddesi kapsamında düzenlenmektedir.
TBK.’nun 99. maddesine göre; “Konusu para olan borç Ülke parasıyla ödenir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir.”
Yabancı para borçlarına ilişkin TBK kapsamında yer alan yukarıdaki düzenlemenin yanında 13/09/2018 tarihli ve 30534 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar’da Değişiklik Yapılmasına Dair 85 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile getirilen düzenleme de yabancı para borçlarını yakından ilgilendirmektedir. Söz konusu Karar ve devamında yayınlanan Tebliğler, konusu yabancı para borcunu oluşturan sözleşmelerin kurulmasını yasaklayıcı maddeler içermektedir.
Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karar’a ilişkin Tebliğ’de (Tebliğ No:2008-32/34’de) Değişiklik Yapılmasına Dair 16/11/2018 tarihli Tebliğ’in (Tebliğ No: 2018-32/52) 8. maddesinin 8. fıkrası kapsamında; döviz cinsinden maliyet içeren eser sözleşmelerinde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmeden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür. Buna göre eser sözleşmesinin mutlaka belli bir oranın üzerinde döviz cinsinden maliyet içermesi de gerekmemektedir. Maliyetlerin bir kısmının döviz cinsinden olması, sözleşme bedelinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılabilmesi için yeterlidir. Bir başka ifade ile 16/11/2018 tarihli ve 2018-32/52 nolu Tebliğ dikkate alındığında eser sözleşmelerinin döviz cinsinden sözleşme yapma yasağına istisna teşkil ettiği görülmektedir.
Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 4. maddesine göre sözleşme konusu kojenerasyon sisteminin toplam bedeli; KDV dâhil 318.600,00-EURO’dur.
Sözleşmenin “Ödeme Planı” başlıklı 5. maddesine göre; davalı alıcı, sözleşme konusu malın 41.158,00-EURO karşılığı olan 140.000,00-TL.’yi 15/10/2016 tarihli avans çeki ile, 95.580,00-EURO’luk kısmını 15/03/2017 tarihli, 95.580,00-EURO’luk kısmını 15/04/2017 tarihli çek veya senetle, bakiye 86.282,00-EURO’luk kısmını ise 15/05/2017 tarihli çek veya senetle davacıya ödemeyi kabul ve taahhüt etmiştir. Görüldüğü üzere tacir olan taraflar arasındaki sözleşme bedeli taraflarca yabancı para (EURO) cinsinden belirlenmiştir.
Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin “Döviz Kuru” başlıklı 6. maddesinde; “…Fiili ödeme tarihindeki TCMB Döviz alış kuru esas alınacaktır. Faturanın tanzim tarihi ile ödeme tarihi arasındaki döviz alış kurlarının farklı olması durumunda, kur artış veya azalışlarına göre fatura düzenlenecektir. Kurda artış olması durumunda satıcı alıcıya, kurda azalış olması durumunda alıcı satıcıya fatura düzenleyecektir. Duruma göre alıcı veya satıcı tarafından düzenlenecek bu kur farkı faturaları ile cari hesaplar karşılıklı olarak denkleştirilecektir. Fatura tanzim edilirken, iç iskonto yöntemi ile kur farkı ve KDV’si hesaplanacaktır. Ayrıca dövizli alacakların yıl sonlarındaki kur değerlenmesinde satıcının bu tarihte ödeme vadesi gelmemiş alacakları için kurda meydana gelecek artış veya azalışlara ilişkin olarak da, kurda artış olması durumunda satıcı alıcıya, kurda azalış olması durumunda alıcı satıcıya fatura düzenleyecektir. Satış bedeli, 6. maddede gösterilen EURO cinsindendir. Ödeme planında belirtilen TL tutarlar, hiçbir şekilde satış bedelinin Türk Lirasına dönüştürüldüğü anlamına gelmez. Çek bedelleri; her bir çekin ödeme günündeki TCMB Döviz alış kuru esas alınarak, her bir çek için EURO cinsine çevrilir ve satış bedeli 6. maddede gösterilen EURO cinsinden satış bedelinden mahsup edilir…” şeklinde açık düzenlemenin yer aldığı görülmüştür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18/2 maddesi gereğince; her tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir. Bu yükümlülük altındaki tacirin, ticari işletmesi ile ilgili faaliyetlerinde düşüncesizliğinden veya deneyimsizliğinden söz edilemez. Basiretli bir iş adamı gibi hareket etme yükümlülüğü, tacirlerin ticari faaliyetleri ile ilgili yapacağı ticari sözleşmelerde de geçerlidir. Her tacirin basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümlülüğü çerçevesinde önüne gelen sözleşme içeriklerini ve sonuçlarını değerlendirmesi, akabinde sözleşmeyi imzalaması, eğer sözleşmedeki hükümler aleyhine sonuçlar doğurabilecekse bunu değerlendirerek gerekirse imzalamaması, imzalamış ise artık sonuçlarına katlanması gerekmektedir.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 11/09/2018 tarihli, 2017/3549 E. ve 2018/4033 K. sayılı ilamında; kur farkı alacağının talep edilebilmesi için taraflar arasında akdedilen sözleşmede hüküm bulunması ya da faturaya konu malların döviz karşılığında satımının yapılmış olması gerektiğini, kur farkı yönünden, vade farkında olduğu gibi taraflar arasında önceden bir teamülün olup olmadığının önemi bulunmadığını, taraflar arasında kur farkı alacağını öngören bir sözleşme bulunmasa bile satışa konu fatura içeriğinden malların döviz karşılığında satıldığının ve Türk Lirası karşılığının da gösterildiğinin anlaşılması halinde davalı tarafın kur farkı alacağından dolayı sorumlu olacağını belirtmiştir.
Somut olayda; her iki tarafın da imzasının bulunduğu sözleşmede ödemelerin davalı tarafından EURO cinsi üzerinden yapılacağı hususunda tarafların karşılıklı olarak anlaştıkları, sözleşmeye göre davalının ediminin KDV dâhil 318.600,00-EURO olarak belirlendiği ve böylece taraflar arasında EURO para biriminde belirlenen akdi bir ilişkinin mevcut olduğu, ödeme tarihi itibariyle döviz (EURO) kurunda değişiklik olması halinde kur farkı uygulanacağına ilişkin sözleşmede açık hüküm bulunduğu, mevcut haliyle sözleşmenin tarafları yönünden bağlayıcı olduğu, davalı tarafça ödemelerin Türk Lirası cinsinden yapıldığı, davalının yaptığı ödemelerin sözleşme bedeline ulaşmadığı, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin yerleşik kararları da dikkate alındığında; tacir olan taraflar arasında akdedilen sözleşmenin yukarıda belirtilen hükümlerine göre davacı şirketçe davalı şirketten çeklerin fiili ödeme tarihi itibariyle EURO cinsinden dövizdeki artıştan kaynaklı olarak kur farkı talep edilmesine engel teşkil eden herhangi bir durumun bulunmadığı, edime uygun ifa prensibi gereği davacı şirketin davalıdan “kur farkı” talebinde bulunmakta haklı olduğu kanaatine varılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, toplanan ve celbedilen deliller ile dosyada alınan bilirkişi kök ve ek raporu mahkememizce incelenip denetlenmiş, alınan raporların dosyada toplanan delillere, dosya kapsamında mevcut bilgi ve belgelere uygun, yargısal denetime ve hüküm kurmaya elverişli nitelikte olduğu saptanarak mahkememizce de benimsenmiştir.
Öte yandan 2004 sayılı İİK.’nun 67/2 maddesine göre; icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması, borçlunun da itirazında haksız olması yasal koşullardandır. İcra inkâr tazminatı, aleyhinde yapılan icra takibine haksız olarak itiraz eden borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunların dışında alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 18/05/2017 tarihli, 2016/5503 E. ve 2017/3917 K. sayılı, 19/09/2013 tarihli, 2013/9093 E. ve 2013/14285 K. sayılı ilamları)
İddia, savunma, icra takip dosyası, toplanan deliller ile dosyada alınan bilirkişi kurulu kök ve ek raporları hep birlikte değerlendirildiğinde; tacir olan taraflar arasında akdedilen sözleşmede ödemelerin EURO cinsinden yapılacağının kararlaştırıldığı, sözleşmede ödeme tarihi itibariyle döviz (EURO) kurunda değişiklik olması halinde kur farkı uygulanacağına ilişkin açık hüküm bulunduğu, mevcut haliyle sözleşmenin tacir olan taraflar yönünden bağlayıcı nitelikte olduğu, davalı tarafça ödemelerin Türk Lirası cinsinden yapıldığı ve davalının yaptığı ödemelerin sözleşme bedeline ulaşmadığı, sözleşme hükümlerine göre fiili ödeme tarihi itibariyle EURO’daki artıştan kaynaklı olarak davacı şirketin davalıdan kur farkı talep etmesine engel bir durumun bulunmadığı, edime uygun ifa prensibi gereği davacı şirketin davalıdan “kur farkı” talebinde bulunmakta haklı olduğu, takip ve dava konusu kur farkı faturasının davacı şirketin resmi ve mevzuata uygun olarak tutulmuş ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, dosyadaki delil ve belgelere göre düzenlenen bilirkişi kurulu raporunun usulüne uygun ve denetime elverişli bulunduğu, yerleşik Yargıtay uygulamasına göre davalı şirketin Türk Lirası cinsinden yaptığı ödemelerin ödeme tarihindeki kur dikkate alınarak yabancı paraya çevrilerek fatura tarihindeki yabancı para (EURO) ile aradaki farkı “kur farkı” olarak davalıdan talep etmesinin haklı ve yerinde olduğu, davacı tarafça sunulan ticari defter, kayıt ve belgelere göre düzenlenen ve mahkememizce benimsenen bilirkişi kurulu raporunda tespit edilen miktara göre davacı şirketin davalı şirketten (davacının talebi ile bağlı kalınarak) takip tarihi itibariyle 22.800,67-EURO tutarında alacaklı olduğu, davalı şirketin bu miktara yönelik itirazlarının ise haklı ve yerinde olmadığı, her iki taraf da tacir olduğundan alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4489 sayılı kanun ile değişik 4/a maddesi gereğince Devlet bankalarınca 1 (bir) yıl vadeli EURO mevduat hesabına uygulanan en yüksek faiz yürütülmesi, davalı tarafça takipten ve davadan sonra yapılan ödemelerin ise ilgili icra dairesince infazda dikkate alınması gerektiği anlaşılmakla; davanın kabulü ile İİK.’nun 67. maddesi gereğince davalı şirketin itirazının iptaline, ayrıca İİK.’nun 67/2 maddesinde düzenlenen icra inkar tazminatının amacı alacağın tahsilini geciktirmeye yönelik haksız itirazları önlemek olduğundan ve takip konusu alacak likit olup davalının itirazı da haksız olduğundan, kabul edilen alacağın (22.800,67-EURO’nun) takip tarihindeki Türk Lirası karşılığı olan 120.526,62-TL. üzerinden %20 oranında hesaplanan 24.105,32-TL. icra inkar tazminatını da kapsar şekilde aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Gerekçede açıklandığı üzere;
1-Davanın kabulü ile; davalı şirketin …. İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı icra takip dosyasında; 22.800,67-EURO asıl alacağa yönelik itirazının iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4489 sayılı kanun ile değişik 4/a maddesi gereğince Devlet bankalarınca 1 (bir) yıl vadeli EURO mevduat hesabına uygulanan en yüksek faiz yürütülmek suretiyle takibin talepnamedeki diğer kayıt ve şartlarla aynen devamına,
2-Alacak likit ve belirlenebilir olduğundan, kabul edilen alacağın takip tarihindeki Türk Lirası karşılığı olan 120.526,62-TL. üzerinden %20 oranında hesaplanan 24.105,32-TL. icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Davalı tarafça dava tarihinden sonra yapılan ödemelerin infazda dikkate alınmasına,
4-Alınması gerekli 11.914,98-TL. karar ve ilam harcından peşin harç +icraya yatırılan harç toplamı 2.978,75-TL. harcın mahsubu ile 8.936,23-TL.’nin davalıdan alınıp maliyeye gelir kaydına,
5-Davacı taraf vekille temsil olunduğundan, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 20.520,39-TL. vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 6.403,05-TL (35,90-TL. başvuru harcı, 2.978,75-TL. peşin + icraya yatan harç, 5,20-TL. vekalet harcı, 3.100,00-TL. bilirkişi ücreti ve 283,20-TL. posta, tebligat masrafı olmak üzere toplam 6.403,05-TL.) yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yatırılan ve harcanmayan gider avansından geriye kalan kısmın karar kesinleştikten sonra davacı tarafa iadesine,
Dair; HMK.’nun 6723 sayılı Kanunla değişik Geçici 3. ve 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere bir başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin e-duruşma sistemi üzerinden yüzlerine karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 17/11/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır