Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/726 E. 2021/150 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/726 Esas
KARAR NO :2021/150

DAVA:Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:08/08/2018
KARAR TARİHİ:25/02/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında, … ili, … ilçesindeki taşınmaz üzerinde bulunan akaryakıt istasyonunun işleticiliği hususunda 19/02/2013 tarihinde 5 yıl süreli Bayilik Sözleşmesi ve yine aynı tarihli Bayilik Protokolü akdedildiğini, anılan sözleşmeye ve protokole ilave olarak davalının verdiği Ürün Alım Taahütnamesi ile yıllık asgari 550 ton beyaz ürünü davacı …’den almayı, eksik kalan ton üzerinden kar mahrumiyeti ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, davalının bayilik sözleşmesi ve eklerine aykırı davranarak istasyonda 6 ay boyunca ürün satışı yapmadığını, bu sebeple bayilik lisansının Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından sona erdirildiğini, EPDK’nın kararı üzerine bayilik ilişkisi fiilen sona eren davalının Bayilik Protokolü’nde kararlaştırılan cezai şart tutarını ödemesi gerektiğini belirterek ve dilekçesinde ileri sürdüğü diğer nedenlerle, Bayilik Protokolü’nün 12. maddesi uyarınca tahakkuk eden 100.000,00-USD cezai şart alacağının şimdilik 1.000,00-USD’sinin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte, Ürün Alım Taahhütnamesi uyarınca eksik kalan ürün miktarı için hesaplanan 250.178,72-USD kar mahrumiyeti alacağının şimdilik 1.000-USD’sinin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte, Bayilik Protokolü’nün 6. maddesi ve Bayilik Sözleşmesi’nin 26. maddesi uyarınca davalının ödemesi gereken 13.275,00-TL. otomasyon servis ve iletişim bedelinin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte, Bayilik Protokolü’nün 12. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendi uyarınca davalının ödemesi gereken 10.124,40-TL. söküm bedelinin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte, Bayilik Sözleşmesi kapsamında davalının ödemekle yükümlü olduğu 467,21-TL. mobilizasyon ulaşım yansıtma bedelinin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı taraf ise cevap dilekçesinde özetle; akaryakıt bayilik sözleşmelerinin karşılıklı güven ilişkisinin yoğun olduğu, sürekli nitelikli sözleşmeler olduğunu, tarafların sözleşme süresince sadakat ve birbirlerinin menfaatlerini korumakla yükümlü olduklarını, müvekkili tarafından … Noterliği’nden davacı şirkete keşide edilen 14/09/2018 tarihli, … yevmiye numaralı ihtarnamede; istasyon güzergahında iki defa karayolu çalışması yapıldığının, bu çalışmalardan birinin yaklaşık 8 ay sürdüğünün, diğerinin de aynı şekilde uzun zaman sürdüğünün bildirildiğini, bu şekildeki mücbir sebep halinin davacı şirketin gerek saha müdürleri gerekse bölge müdürlerince bilindiği halde müvekkilinin hiç bir şekilde desteklenmediğini, bölgede Suriye mazotu diye tabir edilen kaçak motorin satışları nedeniyle fiyatların diplere çekildiğini, mevcut fiyatlandırma ile müvekkilinin kar elde etmesinin ve çalışmasının adeta imkansızlaştığını, zaten 6 ay mal alamaması nedeniyle müvekkili şirketin lisansının EPDK tarafından iptal edildiğini, davacı şirket tarafından … Noterliği’nden müvekkiline keşide edilen ihtarnamenin tarihinin 06/09/2017 olduğunu, yani anılan ihtarnamenin EPDK tarafından müvekkili şirketin lisansının iptal edildiği tarihten sonra gönderildiğini, müvekkiline sözleşmede inhisar yetkisi tanınmadığı halde asgari alım kotası öngörülmesinin ve bu kotaya uyulmama halinde cezai şart uygulanmasının sözleşme dengesini bozan haksız şart niteliğinde olduğunu, davacı tarafça talep edilen cezai şartın hukuk kaideleri ve yerleşik içtihatlara aykırı olduğunu, davacı şirketin cezai şart isteyebilmesi için her yıl için ayrı ayrı olmak üzere eksik alım yapan bayiye bir sonraki yıl için mal vermeden önce (dönem yılı bitmeden) eksik alım yaptığını ve bu husustan kaynaklanan cezai şart alacağını saklı tuttuğunu ihtarla bildirmesi gerektiğini, oysa davacı tarafın kar elde etmeye devam ederek bu duruma sessiz kaldığını ve bu konuda müvekkiline herhangi bir ihtarname keşide etmediğini, bir hukuki ilişkide bir kimsenin davranışı ile karşı tarafta korunmaya layık ve esaslı bir güven uyandırdıktan sonra bu davranışa aykırı ve çelişkili tutum takınamayacağını, bu anlamda davacının taleplerinin TMK.’nun 2. maddesindeki dürüstlük kuralına açıkça aykırılık teşkil ettiğini, davacı tarafın davasını akde aykırılığa dayandırdığını, ancak haksız fesih gibi bir iddiasının bulunmadığını, bu nedenle orada ayakta olan bir sözleşme ilişkisi bulunmadığından, mevcut durumda akde aykırılık iddiasına dayanılarak cezai şartın da istenemeyeceğini, fahiş olarak cezai şart içeren sözleşme maddelerinin de açıkça yasaya aykırı olduğunu, sözleşmede öngörülen ceza miktarının tacir olan borçlunun iktisaden mahvına yol açacak derecede ağır ve yüksek olduğunu, söz konusu cezai şartın tahsili yoluna gidilmesi halinde müvekkilinin eskisi gibi ticari hayatını sürdüremeyeceğini belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle haksız davanın reddine, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; davalı bayi tarafından taraflar arasında akdedilen Bayilik Sözleşmesi ve Bayilik Protokolü ile Ürün Alım Taahütnamesi hükümlerine aykırı davrandığı iddiasıyla, davacının eksik alınan beyaz üründen kaynaklı olarak uğradığını iddia ettiği kar mahrumiyeti, sözleşme hükümleri gereğince davalıdan talep ettiği cezai şart ve dava dilekçedeki diğer kalemlerin tahsiline yönelik olarak açılmış alacak davasıdır.
Davanın dayanağını oluşturan ve taraflar arasında yapılmış 19/02/2013 tarihli Bayilik Sözleşmesi ve aynı tarihli Bayilik Protokolü ve buna istinaden davalı tarafça verilen Ürün Alım Taahhütnamesi her iki tarafın da kabulündedir. Davacı taraf, davalının anılan sözleşme, protokol ve taahhütname hükümlerine aykırı davrandığını ve bundan kaynaklı oluşan zararlarının tazmini gerektiğini ileri sürmüş, davalı taraf ise açılan davanın haksız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Somut olayda davacı taraf, davalı ile akdedilen 19/02/2013 tarihli Bayilik Sözleşmesi ile aynı tarihli Bayilik Protokolü gereğince, davalı şirketçe sözleşmeye aykırı davranıldığını ve verilen taahhütlerin ihlal edildiğini iddia ederek davalıdan; kar mahrumiyeti, cezai şart, otomasyon servis ve iletişim bedeli, söküm bedeli ve mobilizasyon ulaşım yansıtma bedeli gibi alacak kalemleri talep etmektedir.
Davacı taraf delil olarak; Bayilik Sözleşmesi, Bayilik Protokolü, Ürün Alım Taahhütnamesi, EPDK lisans sorgulama sayfası, otomasyon iletişim ve servis hizmeti faturaları, söküm yansıtma bedeli faturası, mobilizasyon ulaşım yansıtma bedeli faturası, … Noterliği’nin 25/05/2015 tarih ve … yevmiye no’lu ihtarı, müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtları, tanık beyanı, keşif, bilirkişi incelemesi, yemin ve sair her türlü yasal delile dayanmıştır. Davalı taraf ise delil olarak; bayilik sözleşmesi, protokol, teminat mektubu, ticari defter ve kayıtlar, tanık beyanı, bilirkişi incelemesi, Yargıtay kararları ve sair delillere dayanmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliği itibari ile çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden, davaya dayanak yapılan sözleşme, protokol ve taahhütten dolayı davacının davalıdan cezai şart alacağı ile eksik mal alımı nedeniyle uğranıldığı ileri sürelen kar mahrumiyeti alacağının bulunup bulunmadığı, varsa miktarının tespiti bakımından bilirkişi kurulundan rapor alınmasına karar verilmiştir. Böylece tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesi ve bayilik protokolü hükümleri, ürün alım taahhütnamesi, toplanan tüm deliller, tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak rapor düzenlenmek üzere dosya bilirkişi kuruluna tevdi edilmiştir.
Bilirkişi kurulu tarafından dosyaya sunulan 19/09/2019 tarihli raporda özetle; davacı şirketin 2013, 2014, 2015, 2016 ve 2017 yıllarına ait ticari defterlerinin lehine delil niteliği bulunduğu, davacının ticari defterlerinde yapılan yerinde incelemede … A.Ş.’nin davalı … Şti.’ni … nolu hesapta izlediği, davalı ile olan cari hesap hareketlerini ticari defterlerine usulüne uygun olarak kaydetmiş olduğu, davacı ticari defter kayıtlarında davalı tarafa kesmiş olduğu faturaları cari hesabı izlediği … nolu hesabın borç tarafına, almış olduğu tahsilatları ise hesabın alacak kısmına kaydederek ticari defterine usulüne uygun olarak işlediği, ibraz edilen ticari defterler, mübrez belgeler, faturalar ve dosyaya sunulu evraklar ile sınırlı olarak yapılan inceleme ve hesaplamalara göre davacı şirketin davalı yandan toplam 1.269.817,21-TL. cari bakiye alacağının bulunduğu, akaryakıt sektörüne ilişkin olarak dosya kapsamında yapılacak sektörel değerlendirmeyi 20/12/2013 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Petrol Piyasası Kanunu sonrası olarak ele almak gerektiği, 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 20/12/2013 tarihinde yayımlanması ile petrol piyasasında tüm piyasa aktörleri için yeni bir dönemin başladığı, bu kanun ile beraber tüm akaryakıt istasyonlarına EPDK’dan (Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’ndan) Bayilik Lisansı alma zorunluluğunun getirildiği, EPDK tarafından verilen “Bayilik Lisansı” olmadan bir akaryakıt istasyonunda yakıt satılabilmesinin kanunen imkansız hale geldiği, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden taraflar arasında akdedilen sözleşmelerin EPDK tarafından verilen “İstasyonlu Bayilik Lisansı”‘nın EPDK tarafından sonlandırılmış olması sebebiyle geçersiz hale geldiğinin görüldüğü, EPDK’nun web sitesinden yapılan araştırma neticesinde davalıya ait lisansın 17/07/2017 tarihinde sona erdirildiğinin tespit edildiği, bu kapsamda taraflar arasındaki sözleşmenin sora erme tarihi olarak yasal olarak yakıt satmanın imkansız hale geldiği 17/07/2017 tarihinin baz alınması gerektiği ve tüm hesaplamaların da bu tarih itibariyle yapılmasının uygun olacağı, dosya kapsamından anlaşıldığı üzere davalı tarafın 2.750 ton ürün almayı taahhüt etmiş olmasına rağmen sadece 475,648 ton ürün aldığı, bu durumda eksik ton başına taraflar arasında imzalanan Ürün Alım Taahhütnamesi’ne göre davalının eksik ton başına 110 USD ödeme yapmayı kabul ve taahhüt ettiğinin görüldüğü, sözleşmenin hüküm ifade etmeye başladığı 19/02/2013 tarihi itibari ile geçen sürede davalının alım taahhüdüne uymadığının görüldüğü, davacı şirketçe davalıya 25/05/2015 tarihinde …. Noterliği vasıtasıyla keşide edilen … nolu ihtarnamede; taraflar arasında 19/02/2013 tarihinde imzalanan Bayilik Sözleşmesi ve ekleri kapsamında davalının 19/02/2014 ile 18/02/2015 tarihleri arasında sözleşme yılında 478,934 ton eksik ürün miktarı tespit edildiğinin ve belirtilen sözleşme yılı için 52.682,74 Amerikan Doları tutarında cezai şart tahakkuk ettiğinin, davalı ile olan ticari ve hukuki ilişkinin zedelenmemesi adına muhatabın bir an önce ürün alım/satımına ilişkin taahhütlerini yerine getirmesi gerektiğinin, cezai şart bedellerine ve hataya ilişkin hakların ise saklı tutulduğunun belirtildiği, yerleşik Yargıtay uygulaması gereğince bayinin yıllık asgari ürün alımı taahhüdü bulunmasına rağmen yıllar itibariyle bu taahhüde uyulmamış ise tedarikçi firmanın TBK.’nun 179/2 maddesi uyarınca hem ifayı hem de ceza koşulunu talep edebilmesi için takip eden yılda henüz bayiye mal vermeden önce ceza koşulu ile ilgili çekince bildirmesi ya da bu konuda bayiye noterden ihtarname göndermesinin gerektiği, ancak davacı tarafın cezai sart talebine ilişkin sadece sözleşmenin feshi ile birlikte talep etmiş olduğu, dosyanın tetkikinde davacının diğer yıllarda davalıdan cezai sart talep ettiğine dair bir veriye rastlanmadığı, buna göre 13/02/2017 ile 13/02/2018 tarihleri arasındaki 1 yıllık dönem için eksik tonaj alımından dolayı 60.500 USD cezai şart hesaplandığı, sözleşmenin feshi halinde cezai şart ödeneceğinin kararlaştırılmış olduğu hallerde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20/01/2013 tarihli, 2012/670 E. ve 2013/171 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçluda ceza koşulu istenmeyeceğine dair haklı bir güven oluşmuş ise artık oluşan güven ve dürüstlük ilkesi sebebiyle önceki yıllara dair ceza koşulunun talep edilemeyeceğinin kabulünün gerektiği, bu durumda davacının davalıdan ceza koşulu isteyemeyeceği, sonuç olarak; sözleşmenin bitiş tarihi olan 13/02/2018 ile EPDK tarafından lisansın iptal edilmesinin dahil olduğu dönem olan 1 yıllık sürecin bittiği tarih 17/07/2017 arasında olan eksik tonaj alımından kaynaklanan cezai şartın 60.500-USD olduğu, Ürün Alrm Taahhütnamesi’nin (a) bendi gereğince 60.500 USD’nin sözleşmenin fesih olduğu tarih olan 17/07/2017’deki TCMB döviz satış kuru üzerinden (3.5437 x 60-500 USD -214.393,85-TL. olarak hesaplandığı, davacının davalı yandan söküm ve otomasyon bedeli olarak 23.866,61-TL. (13.275,00-TL.+10.124,40-TL.+ 467,21-TL. olmak üzere) fatura alacağının olduğu şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Her iki taraf vekili tarafından rapora itiraz edilmesi üzerine mahkememizce 20/11/2019 tarihli duruşmada; taraf vekillerinin itirazlarını karşılar nitelikte ek rapor alınmasına karar verilerek dosya ek rapor düzenlenmek üzere kök raporu tanzim eden bilirkişi kuruluna tevdi edilmiştir.
Bilirkişi kurulu tarafından sunulan 20/12/2019 tarihli ek raporda ise özetle; davacının talebinin haklı görülmesi halinde kar mahrumiyetinin 250.178,72-USD olduğu, Yargıtay uygulaması dikkate alındığında ise sözleşmenin bitiş tarihi olan 13/02/2018 ile EPDK tarafından lisansın iptal edilmesinin dahil olduğu dönem olan 1 yıllık sürecin bittiği tarih olan 17/07/2017 arasında eksik tonaj alımından kaynaklanan cezai şart hesaplamasının 60.500-USD olduğu, davacının 2013, 2014, 2015, 2016 ve 2017 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu, davalı tarafından yapılan faturalara itirazın dava dosyasında görülmemesinden dolayı davacının davalı yandan söküm ve otomasyon bedeli olarak 23.866,61-TL. fatura alacağı bulunduğu, davacı tarafından talep edilen 100.000,00-USD cezai şart konusundaki nihai kararın ise mahkemeye ait olduğu şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi ek kurulu raporu da taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davacı vekili tarafından bilirkişi ek raporuna karşı beyan ve itiraz dilekçesi sunulmuş, davalı vekili tarafından ise bilirkişi ek raporuna itiraz edilerek re’sen seçilecek yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınması yönünde talepte bulunulmuştur.
Mahkememizce 22/06/2020 tarihli duruşmada dosyada alınan bilirkişi kök ve ek raporlarının uyuşmazlığı çözmeye yeterli, yargısal denetime elverişli, hüküm kurmaya uygun olduğu kanaatine varılarak davalı vekilinin yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınması yönündeki talebinin reddine karar verilmiştir. Sonrasında davacı vekili tarafından 22/11/2020 tarihinde UYAP üzerinden dosyaya sunulan ıslah dilekçesi ile dava ıslah edilmiş ve gerekli ıslah harcı yatırmıştır. Islah dilekçesi 01/12/2020 tarihinde davalı şirket vekiline e-tebligat ile tebliğ edilmiş ve davalı tarafça 28/11/2020 tarihinde davacının ıslahına cevap verilmiştir.
Davaya konu uyuşmazlığın çözümü bakımından öncelikle akaryakıt bayilik sözleşmelerinde cezai şarta ilişkin hükümlerin tartışılıp değerlendirilmesi gerekmektedir.
Asgari alım taahhüdü, akaryakıt sektöründe dağıtım şirketleri ile bayiler arasında yapılan bayilik sözleşmeleri kapsamında ilgili bayinin, anlaşmanın geçerli olacağı her bir yıl için dağıtım şirketinden asgari miktarda bir alımı yapmayı taahhüt etmesidir. Asgari alım taahhüdüne ilişkin hükümler, bayilik sözleşmesinde doğrudan yer alabildiği gibi, dağıtım şirketi ile bayinin imzaladığı ayrı bir taahhütname metni veya bir protokolde de yer alabilmektedir.
Akaryakıt bayilik sözleşmelerinde (veya sözleşmenin eki taahhütnamelerde) yer alan yıllık asgari alım taahhüdüne uymama halinde öngörülen ceza koşulu (cezai şart) hükümleri TBK.’nun 179/2. (BK. 158/2) maddesindeki ifaya ekli cezai şart niteliğindedir.
TBK.’nun 179/2. maddesine göre; “Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.” Maddeye göre; iki halde alacaklı ceza koşulunu isteyemez. 1- Eğer alacaklı, ceza koşulunu isteme hakkından açıkça feragat etmişse artık bu yönde bir talepte bulunamaz. 2- Diğer yandan alacaklı, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse bu taktirde de ceza koşulunu isteyemez.
Beş yıl süreli bir ”akaryakıt bayilik sözleşmesinde (veya eki taahhütnamede) bayinin yıllık asgari ürün alım taahhüdü bulunmasına rağmen, yıllar itibariyle bu taahhüde uyulmamış ise tedarikçi firmanın TBK.’nun 179/2. maddesi uyarınca hem ifayı hem de ceza koşulunu talep edebilmesi için takip eden yılda henüz bayiye mal vermeden önce ceza koşulu ile ilgili ”çekince” (ihtirazi kayıt) bildirmesi ya da bu konuda bayiye noterden bir ihtarname göndermesi gerekir.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin yerleşik kararlarında da ifade edildiği üzere; uzun süreli akaryakıt bayilik sözleşmelerinde, taahhüde aykırı davranış nedeniyle her yıl sonunda bir önceki yıla dair ceza koşulunun istenebilmesi için, takip eden yılda henüz ifaya başlanmadan önce çekince yani ihtirazi kayıt bildirilmesi veya ihtar çekilmesi gerekmektedir. Aksi halde bunlar yapılmaksızın müteakip yılın ifası gerçekleşmişse bir önceki yıla ilişkin cezai şart talep edilemez. Çekince konulmuş veya ihtar çekilmiş olan yıllarla ilgili olarak ise cezai şart istenebileceği hususu kuşkusuzdur.
Dosyada alınan bilirkişi kök ve ek raporları mahkememizce incelenip denetlenmiş, raporların dosya kapsamına, dosyada toplanan delil ve belgelere uygun olduğu, yargısal denetime ve hüküm kurmaya elverişli bulunduğu, ayrıca uyuşmazlığı çözmeye de yeterli olduğu anlaşılmış ve benimsenmiştir.
İddia, savunma, dosyada toplanan deliller, dosyada alınan bilirkişi kurulu kök ve ek raporları ile tüm dosya kapsamına göre; davalı şirketin bayilik lisansının 17/07/2017 tarihinde EPDK tarafından iptal edildiği, davalı şirketin 2.750 ton ürün almayı taahhüt etmiş olmasına rağmen sadece 475,648 ton ürün aldığı, ancak imzaladığı asgari alım taahhütnamesi ile eksik ton başına davacıya 110 USD ödeme yapmayı kabul ve taahhüt ettiği, taraflar arasındaki sözleşmenin hüküm ifade etmeye başladığı 19/02/2013 tarihi ile lisansının EPDK tarafından iptal edildiği 17/07/2017 tarih itibariyle geçen sürede davalının asgari alım taahhüdüne uymadığı, davacı tarafça …. Noterliği’nden davalıya gönderilen 25/05/2015 tarihli, … nolu ihtarnamede; davalı şirketin taraflar arasında 19/02/2013 tarihinde imzalanan Bayilik Sözleşmesi ve ekleri kapsamında 19/02/2014 ile 18/02/2015 tarihleri arasındaki dönemde 478,934 ton eksik ürün aldığı, buna göre belirtilen sözleşme yılı için aleyhine 52.682,74-USD tutarında cezai şart tahakkuk ettiği, ancak karşılıklı ticari ve hukuki ilişkinin zedelenmemesi adına davalı şirketin bir an önce ürün alım/satımına ilişkin taahhütlerini yerine getirmesi gerektiği ifade edilerek iradesinin açıkça bildirildiği, böylece davacı şirketçe davalı şirketten olan cezai şart talebinin sadece sözleşmenin feshi ile birlikte talep edildiği, diğer yıllara ilişkin olarak ise davalıdan herhangi bir cezai şart talebinde bulunulmadığı, bir başka ifade ile; davacı şirketin davalı şirketin sözleşmenin eki niteliğindeki taahhütnamede öngörülen asgari alım taahhüdüne uymadığını tespit ettiği halde sonraki yıllar bakımından ona herhangi bir ihtarname çekmediği ve ihtirazı kayıt (çekince) ileri sürmeksizin akdi ifaya devam ettiği, her ne kadar sözleşmenin devamı sırasında ihtirazi kayıt ileri sürülmeksizin ürün vermeye devam edilmesi halinde önceki yıllara ait cezai şart istenemez ise de son yıla ilişkin olarak cezai şart istenebileceğinden, davacı şirketin davalı şirketten 13/02/2017 ile 13/02/2018 tarihleri arasındaki 1 (bir) yıllık dönem için bilirkişi kurulunca hükme esas alınan raporda hesaplandığı üzere eksik tonaj alımından kaynaklanan 60.500-USD tutarında kar mahrumiyeti talep edebileceği, ancak öte yandan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20/01/2013 tarihli, 2012/19-670 E. ve 2013/171 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere; sözleşme süresi içinde çekince (ihtirazi kayıt) konulmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine davalı bayide (borçluda); “kendisinden ceza koşulu istenmeyeceği” yönünde haklı bir güven oluşmuş ise, oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının artık davalıdan talep edilemeyeceği, davacı şirketin sözleşmenin ayakta kaldığı süre içinde davalı şirkete (bayiye) beyaz mal vermesi yönündeki davranışı ile ticari ilişkinin sözleşmenin kalan süresi boyunca da devam ettiği gözönüne alındığında, davacı şirketin taraflar arasındaki bayilik protokolünün ceza-i şartı düzenleyen 12. maddesinin uygulanmayacağı konusunda davalı tarafta haklı bir güven oluşturduğu, zira bayide oluşan bu güven nedeniyle davacının aradan geçen bunca yıldan sonra davalı bayiden cezai şart talep etmesinin Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına açıkça aykırı olacağı, daha da önemlisi davacı şirketin davranışları ile davalı şirkette yarattığı güvenle çelişki oluşturacak şekilde eldeki davaya konu edilen cezai şart tazminatını istemesinin çelişkili davranış yasağını oluşturacağı, böyle bir davranışın ise hukuk nezdinde korunmasının mümkün olmadığı gözetilerek, davacı tarafın bayilik protokolünün 12. maddesine göre davalıdan talep ettiği cezai şart tazminatına yönelik istemin reddi gerektiği, sonuç olarak davacı şirketin davalı bayinin asgari alım taahhüdüne uymamasından dolayı davalıdan son sözleşme yılında tahakkuk etmiş bulunan 60.500-USD tutarında kar mahrumiyeti alacağı bulunduğu ve davacının bu miktarı davalıdan talep etmekte haklı olduğu, eksik tonaj alımı nedeniyle uğranılan kar mahrumiyetinden kaynaklanan 60.500,00-USD’nin sözleşmenin fesih tarihi olan 17/07/2017 tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4489 sayılı kanun ile değişik 4/a maddesi gereğince Devlet bankalarınca 1 (bir) yıl vadeli USD mevduat hesabına uygulanan en yüksek faiz yürütülmek suretiyle davalıdan alınarak davacıya verilmesi gerektiği, ayrıca davacı şirketçe davalı adına faturalandırılarak ticari defterlerine işlenen ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda detaylandırılarak hesaplanmış olan 13.275,00-TL. otomasyon servis ve iletişim bedeli, 10.124,40-TL. söküm bedeli, 467,21-TL. mobilizasyon ulaşım yansıtma bedeli olmak üzere toplam 23.866,61-TL.’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesi gerektiği, şartları oluşmadığından, davacı tarafın taraflar arasında akdedilen Bayilik Protokolü’nün 12. maddesine dayalı cezai şart alacağına yönelik istemlerinin ise reddi gerektiği anlaşılmakla, davanın kısmen kabulüne dair aşağıdakı gibi karar vermek gerekmiştir.
KARAR : Gerekçede açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile:
a) Eksik tonaj alımı nedeniyle uğranılan kar mahrumiyetinden kaynaklanan 60.500,00-USD’nin sözleşmenin fesih tarihi olan 17/07/2017 tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4489 sayılı kanun ile değişik 4/a maddesi gereğince Devlet bankalarınca 1 (bir) yıl vadeli USD mevduat hesabına uygulanan en yüksek faiz yürütülmek suretiyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
b) 13.275,00-TL. otomasyon servis ve iletişim bedeli, 10.124,40-TL. söküm bedeli, 467,21-TL. mobilizasyon ulaşım yansıtma bedeli olmak üzere toplam 23.866,61-TL.’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
c) Şartları oluşmadığından, davacı tarafın taraflar arasında akdedilen Bayilik Protokolü’nün 12. maddesine dayalı cezai şart alacağına yönelik istemlerinin ise REDDİNE,
2-Alınması gerekli 33.638,51-TL karar ve ilam harcından 8.468,02-TL peşin harç ve ıslah harcının mahsubu ile geriye kalan 25.170,49-TL harcın davalıdan alınıp maliyeye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan peşin harç ve ıslah harcı toplamı 8.468,02-TL.’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 41.671,96-TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/2 uyarınca hesap ve takdir olunan 2.820,73-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü yazılı olan toplam 1.752,10-TL. yargılama giderinin, kabul ve red oranına göre 1.742,12-TL’sinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, geriye kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı tarafından yatırılan gider avansından geriye kalanın karar kesinleştiğinde davacı taraflara iadesine,
Dair; HMK.’nun 6723 sayılı Kanunla değişik Geçici 3. ve 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere bir başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda açıkça okunup, usulen anlatıldı. 25/02/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır