Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/675 E. 2019/821 K. 28.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/505 Esas
KARAR NO: 2019/820

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ: 04/06/2018
KARAR TARİHİ: 28/10/2019

Yukarıda tarafları, konusu, esas ve karar numarası yazılı mahkememiz dosyasının yapıp bitirilen açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili şirketin 1993 yılından itibaren başka spor ve ekipman marlaranının ihtalatı, toptan ve perakende satışı ve pazarlaması amaçlı kurulmuş olan kuruluşlardan biri olduğunu, müvekkili şirket ile davalı arasında başlayan işbirliği ile davalının markalarını Türkiye’de kendi pazarında en çok bilinen markalar haline getirilmiş olduklarını, müvekkil Şirketin, 1993 yılından beri yaptığı satış ve pazarlama faaliyetleri kapsamında, 1997 yılında “…pak” markası ile özellikle…’nde tanınmış bir firma olan fakat Türkiye’de henüz tanınmamış bir marka ve şirket olan, o zaman … markasının Türkiye’deki yasal hak sahibi olan … firması ile 1997 yılında tek satıcılık sözleşmesi imzalamış, işbirliğinin başlaması ile müvekkil şirket’in aslında işbu davanın özü olan “…” markası ile işbirliği başlamış olup bu süreçte 2000 yılında … Şirketi … tarafından satın alınmış … ile ilişki her yıl devam etmiş ve buna istinaden sözleşmeler imzalanmış olduğunu, … ile en son imzalanan 20.01.2014 tarihli Distribütörlük Anlaşması ve ek sözleşmeler (“Sözleşme”) (Ek-2’de süre gelen ilişkiyi kanıtlamak adına 2005 yılında imzalanan sözleşme örneği ve en son 20.01.2014 tarihinde imzalanan … Sözleşmesi bulunmaktadır) ile de ilişki devam etmiş olduğunu, daha sonra 20.01.2014 tarihli sözleşme 17 Mayıs 2016’da …’nın bağlı şirketi olduğu anlaşılan Davalı’ya devredilmiştir. Neticede 1997 yılından itibaren imzalanan sözleşmeler gereği “…” markasının Türkiye’de yetkili distribütörünün müvekkil şirket olduğunu bildirmişlerdir.
Müvekkili şirketin, davalının markalarına ve bilinirliğine katkısı satış rakamları ve cirolar incelendiğnide açık olarak gözetileceğini, TTK hükümleri gereği denkleştirme tazminatı istemeye hak kazandıklarını, dava dilekçesinde açıklanan sebeplerle Türk Ticaret Kanunu’na göre, fazlaya dair hakları ve bilirkişi raporu ile davanın ilerleyen aşamalarında belirlenecek miktara ilişkin ıslah hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100.000 TL (Yüzbin Türk Lirası) denkleştirme tazminatının davalı tarafından yasal faizi ile tasilini talep ve dava etmiştir.

CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde; Öncelikle yetki itirazında bulunmuşlar, uyuşmazlık bakımından Türk Mahkemelerinin yetkisi bulunmamakta olduğunu, taraflar arasındaki distribütörlık sözleşmesinde Belçika Mahkemelerinin yetkili olduğunu, Sözleşme’nin “Uygulanacak Hukuk” başlıklı 27. maddesinde, Sözleşme’nin Belçika hukukuna tabi olduğu ve Sözleşme ile ilgili olarak Belçika mahkemelerinin yetkilendirildiği kararlaştırılmış, Mahkeme Yeri başlıklı 29. maddede de, “Bu Sözleşme’den doğan veya bu Sözleşme’yle ilgili dostane bir şekilde çözülemeyen herhangi bir ihtilaf veya talep, Müvekkil’in kayıtlı olduğu yasal bölge mahkemelerinin yetkisi dahilinde ele alınacaktır.” belirtilmiş, sözleşme’nin “Müvekkil” sıfatıyla tarafı olan …’nın kayıtlı adresi …’dır ve bu adres Sözleşme’nin 28. maddesinde belirtilmiş olduğunu, sözleşmenin Belçika Hukukuna tabi olduğundan dava konusu uyuşmazlığın Belçika Hukuku’na göre değerlendirilmesi gerektiğini, Belçika Hukukuna göre denkleştirme tazminatı istenebilmesine ilişkin maddi şartları gerçekleşmediğini, ayrıca, sözleşmede açıkça denkleştirme tazminatı istenemeyeceğinin düzenlenmiş olduğunu, hak düşürücü süre/zaman aşımı süresinin dolmuş olduğunu, davacı ile olan distribütörlük ilişkisinin 31 Aralık 2017 tarihinde sona erdiğini, 1 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğundan, davacının fazlaya ilişkin talepleri 31 Aralık 2018 olduğundan, daacının fazlaya ilişkin talepleri 31 Aralık 2018 tarihi itibariyle düşmüş bu nedenle 100.000,00 TL ‘yi aşan talepler bakımından hakkın saklı tutularak gelecekte ıslah yapılacağının bildirlimesinin hukuken geçerli olmadığını, bu nedenle davacının bu talebinin reddi gerektiğini, talebin belirsiz olduğunu, cevap dilekçesinde belirtilen sebeplerle hukuki dayanaktan yoksun davanın öncelikle yetkisizlik nedeniyle reddine, hukuki dayanaktan yoksun davanın esas bakımından reddini talep etmiştir.

DELİLLER VE GEREKÇE : Davacı taraf delil olarak; 2005-2014 tarihli Distribütörlük sözleşmeleri ve ek sözleşmeler, mailler ve dökümler, röportaj, gazete haberleri, 25/09/2017 tarihli dava bildirimi, sözleşme örnekleri, ihtarname, tanık, bilirkişi incelemesi, yemin ve sair her türlü delillere dayanmıştır.
Davalı taraf delil olarak; davacı ile yapılan yazışmalar, davacıya ait müvekkili şirkette bulunan her türlü kayıt ve belgeler, tarafların ticari defter ve belgeleri, taraflar arasında imzalanmşı sözleşmeler, bilirkişi incelemesi, tanık, uzman görüşü, Yargıtay kararları, keşif, yemin vs. Delillere dayanmıştır.
Dava: Tazminat davasıdır.
İhtilaf konusunun taraflar arasında düzenlenen distribütörlük mutabakatını ve uygulamalarını davalı tarafın haklı ve geçerli bir nedene dayanarak sona erdirip erdirmediği, haksız ise denkleştirme tazminatının talep edilip edilemeyeceği noktalarında toplanmaktadır.
Davalı taraf milletler arası yetki itirazında bulunmuştur. Dosyaya sunulan ve taraflar arasında imzalandığı hususunda uyuşmazlık bulunmayan sözleşmenin incelenmesinde 27. Maddesinin Sadece Belçika Mahkemeleri bu anlaşma üzerinde yetkiye sahip olacaktır hükmünü içerdiği görülmüştür. Davanın taraflarının HMK 17 kapsamında yetki sözleşmesi yapabilir tacir oldukları anlaşılmıştır. Davalı tarafça her ne kadar denkleştirme tazminatı talebinin sözleşmeden kaynaklı bir alacak hakkı olmadığı belirtilmişse de taraflar arasındaki sözleşme sebebiyle ortaya çıkan ve bu sözleşme dolayısı ile istenebilen bir alacak türü olup bu itiraz yerinde görülmemiştir. Bu nedenle milletlerarası yetki söz konusudur ve MÖHUK 31.maddesi yetki konusunu düzenlemiştir. Bu yasa kapsamında ve sözleşme hükümleri de gözetilerek davalı … hakkında açılan davanın yetkisizlik nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın MÖHUK 31 maddesi gereği yetkisizlik nedeniyle Reddine,
2-Alınması gerekli 44,40 TL harcın davacı tarafça peşin yatırılan 1.707,75 TL harçtan mahsubu ile 1.663,35 TL nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacının yapmış olduğu masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca alınması gerekli 10.750,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafça yatırılan ve harcanmayan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğined ve istek halinde davacı tarafa iadesine,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak davacı vekili ile davalı vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup anlatıldı.

Katip …
¸e-imzalı

Hakim …
¸e-imzalı

Bu belge 5070 sayılı Yasa uyarınca güvenli E-İMZA ile imzalanmıştır.