Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/600 E. 2022/167 K. 23.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/600 Esas
KARAR NO : 2022/167

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/06/2018
KARAR TARİHİ : 23/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafça müvekkili hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, takip dosyasının dayanağı olan senette tahrifat yapılmış olduğunu, bu nedenle takibe konu senedin kambiyo niteliğini taşımadığını, zira senet üzerindeki tahrifatın çıplak gözle yapılan incelemede dahi fark edildiğini, müvekkili …’ın takip konusu senedi kendisinin doldurduğunu, ancak senet üzerinde yer alan yetkiye ilişkin “İstanbul” ve düzenlenme tarihi altındaki “İstanbul” ibarelerinin sonradan bir başkası tarafından eklendiğini, ayrıca senedin düzenlenme tarihi ile vade tarihi üzerinde oynama yapılmış olduğunu, dava konusu senedin 2013 yılına ait bir senet olduğunu ve sonradan tarihler üzerinde oynama yapılarak 2013 tarihinin 2016 yapıldığını, icra takibine konu senet üzerinde alacaklı görünen …’nin takipte borçlu olarak gösterilmemesinin ise açıkça bu kişinin davalı ile birlikte hareket ettiğini gösterdiğini, davalı tarafın ödememe protestosu çekme şartını yerine getirmeden keşideci ve kefil hakkında icra takibi başlattığını, takibin tüm bu nedenlerle iptal edilmesi gerektiğini, öte yandan senede karşılık yapılmış ödemeler bulunduğunu, yani senedin bedelsiz kaldığını belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; davanın kabulüne, müvekkili davacının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı dosyasında takibe konu edilen dava konusu bonodan dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine, icra takibinin iptaline, haksız ve kötü niyetli olması nedeniyle davalı aleyhine alacağın %20’si oranında haksız takip tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalı karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili ise cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin basiretli bir tacir olarak ticari piyasada mal alım ve satımı yaptığını, dava konusu senedi de ticari ilişkisi kapsamında ciro yolu ile bir başkasından aldığını, dava konusu senede bakıldığında ciro silsilesinde herhangi bir kopukluğun bulunmadığını, davacı tarafın dava dilekçesinde senedin geçersizliğine ve bedelsiz kaldığına vurgu yaptığını, ancak davacının bu iddialarının muhatabının müvekkili olmadığını, davacı tarafın ileri sürdüğü iddiaların dava dışı…’ye karşı ileri sürülmesi gerektiğini, davacı tarafın müvekkilinin kötü niyetli olduğuna dair dosyaya herhangi bir somut delil de sunmadığını, davacının dava dilekçesindeki tüm iddialarının haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; davanın reddine, davacı taraf aleyhine %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; davaya konu kambiyo senedinde tahrifat yapıldığı iddiasına dayalı olarak 2004 sayılı İİK.’nun 72/3. maddesine göre icra takibinden sonra açılmış menfi tespit davasıdır.
Davacı taraf delil olarak; İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyası, ödeme makbuzları, bilirkişi incelemesi, tanık beyanı, yemin ve diğer her türlü yasal delile dayanmıştır. Davalı taraf ise herhangi bir delil sunmamıştır.
Mahkememizce İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı icra takip dosyası celbedilerek dosyaya kazandırılmıştır. Anılan icra dosyasının incelenmesinde; dosyamız davalısı … tarafından 14/05/2018 tarihinde dosyamız davacısı … ile dava dışı kefil … aleyhine 37.000,00-TL. asıl alacak, 111,00-TL. Komisyon, 6.453,97-TL. geçmiş gün faizi (10/08/2016 – 14/05/2018 arası avans) olmak üzere toplam 43.564,97-TL.’nin tahsiline yönelik olarak kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlatıldığı görülmüştür.
Anılan takip dosyasına ve davaya konu bononun incelenmesinde ise; bononun keşidecisinin …, lehtarının ise…olduğu,…’ın anılan bonoyu kefil sıfatıyla imzaladığı görülmektedir. Bononun arka yüzünde ise; ilk ciro imzasının lehtar …’ye ait olmadığı, davacı …’a ait olduğu, sonraki ciro imzasının ise …ve …’a ait bulunduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca, dava konusu bononun arkasında davacı …’ın imzasından önce “…Benim Ekspere olan borcumun karşılığında verilmiştir. … bu borcu tahsil edince … ile… arasında herhangi bir parasal ilişki yoktur…” şeklinde bir ifade yazılıdır. 37.000-TL. meblağlı bononun tanzim tarihinin 10/03/2016, vade tarihinin ise 10/08/2016 olarak göründüğü, ancak tanzim tarihi ve vade tarihindeki rakamlar üzerine gözle görülür şekilde düzeltme yapıldığı, yapılan değişiklik (düzeltme) yanına atılmış herhangi bir paraf imzasının bulunmadığı görülmektedir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “ispat yükü” başlıklı 6. maddesinde; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü tutulmuştur.
6100 sayılı HMK.’nun “ispat yükü” başlıklı 190. maddesinin 1. fıkrasında ise; yukarıdaki düzenlemeye paralel olarak ispat yükünün kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olacağı belirtilmiştir. Her somut olaydaki maddi vakıaya göre lehine hak çıkaran taraf ve ispat yükü şekilleneceğinden, maddî hukuk kuralına ilişkin bu vakıaların doğru ve net bir şekilde belirlenerek ortaya konulması gerekmektedir. Maddede aksine düzenleme olmadıkça ibaresi eklendiğinden, kanunda ispat yükü ile ilgili özel bir düzenlemeye yer verildiğinde, ispat yükü genel kurala göre değil de kanunda belirtilen özel düzenlemeye göre belirlenecektir.
Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu (İİK)’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sonrasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenen menfi tespit davalarında ispat yükü, davacının iddiasının dayandığı nedenlerin niteliğine göre farklılık gösterir. Zira menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer. Ancak ispat yükünün davacıya (borçluya) düştüğü hâller de vardır.
Eldeki dava; davaya konu kambiyo senedinin (bononun) düzenleme tarihinde ve vade tarihinde tahrifat yapıldığı, bonodaki ciro silsilesinin bozuk olduğu iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkin olup, ispat yükü davalı taraftadır.
Mahkememizce 20/10/2021 tarihli duruşmasında verilen ara kararla, dava konusu senedin düzenleme tarihi ve vade tarihinde oynama yapılıp yapılmadığı hususunda grafolog bilirkişi marifetiyle bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, dosya grafolog bilirkişi …’ye tevdi edilmiştir.
Adli Tıp Kurumu Fizik İnceleme İhtisas Dairesi’nden emekli belge inceleme uzmanı grafolog bilirkişi … tarafından tanzim edilerek 03/02/2022 tarihinde dosyaya sunulan raporda özetle; tetkik konusu senedin tanziminde vade tarihinin 10/08/2013 olarak yazıldığı, sonradan farklı evsafta kalemle ve sürşarj suretiyle seneyi gösteren adedin ay hanesindeki (3) rakamının (6) rakamına dönüştürülmesi ve ay hanesindeki (8) rakamı ile seneyi gösteren adetteki (1) rakamı üzerinde ikinci defa geçildiği, tanzim tarihinin ise 10/03/2013 olarak yazıldığı, sonradan seneyi gösteren (2016) adedinin birler hanesindeki (3) rakamının farklı evsafta kalemle sürşarj suretiyle (6) rakamının dönüştürüldüğü ve ay hanesindeki (3) üzerinden de ikinci defa geçildiği, sonuç olarak; dava konusu 10/08/2016 vade tarihli, 10/03/2016 tanzim tarihli, alacaklısı …, borçlusu … olan 37.000,00-TL. değerli senet aslının tanziminde vade tarihinin 10/08/2013, tanzim tarihinin ise 10/03/2013 olarak yazıldığı, sonradan yapılan ve belirtilen işlemlerle mevcut duruma getirildiği şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi raporu dosya taraflarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davacı şirket vekili tarafından 11/02/2022 tarihli dilekçe ile rapora karşı yazılı beyanda bulunulmuştur. Davalı vekili tarafından ise 22/02/2022 tarihli dilekçe ile bilirkişi raporuna karşı yazılı olarak beyan ve itirazda bulunulmuştur.
Dava konusu bono ile ilgili olarak İstanbul … İcra Hukuk Mahkemesi’ni… E. sayılı dosyasında grafolog bilirkişi …tarafından düzenlenen 16/07/2019 tarihli raporda; takibe konu senette düzenleme tarihi 10/03/2013 iken 10/03/2016 şeklinde değiştirildiği, yine ödeme tarihi 10/08/2013 iken 10/08/2016 olarak değiştirildiği, yapılan değişiklikler üzerinde parafın bulunmadığı tespit edilmiştir.
Mahkememizce dosyada alınan grafolog bilirkişi raporunun dosyada toplanan delilleri ve dosya kapsamına uygun olduğu, yargısal denetime ve hüküm kurmaya elverişli bulunduğu saptanarak rapordaki tespitler benimsenmiştir. Ayrıca İstanbul … İcra Hukuk Mahkemesi’nin… E. sayılı dosyasında alınan raporla da örtüştüğü görülmüştür.
Somut dosyada; belge inceleme uzmanı grafolog bilirkişi tarafından düzenlenen rapora göre; davaya konu bonodaki vade tarihinde ve tanzim tarihinde sonradan değişiklikler yapıldığı net olarak belirlenmiştir. Buna göre; davaya konu bononun tanzim tarihinin gerçekte 10/03/2013 tarihi iken 3 (üç) yıl sonraki bir tarih olan 10/03/2016 olarak değiştirildiği, yine ödeme (vade) tarihi gerçekte 10/08/2013 iken 3 (üç) yıl sonraki bir tarih olan 10/08/2016 olarak değiştirildiği bilirkişi raporları ile tespit edilmiştir. Ayrıca bonoda yapılan değişiklikler üzerinde herhangi bir parafın da bulunmadığı görülmektedir.
Dosyada alınan bilirkişi raporları ile; davaya konu bononun ilk düzenlendiği zamandaki vade tarihinin 10/08/2013 olduğu sabit olmuştur. Dava konusu bononun tanzim ve vade tarihlerinde yapılan değişiklikler keşideci imzası ile tasdik edilmemiştir. Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca keşidecinin paraf veya imzasını taşımayan değişiklikler geçersizdir.
Diğer taraftan, bonodan kaynaklanan taleplerin düzenleyene karşı ileri sürülmesi, vadeden itibaren 3 (üç) yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Dava konusu bononun gerek tanzim, gerekse vade tarihinde yapılan oynama üzerinde herhangi bir parafın bulunmaması ve tahrifatı kimin yaptığının belli olmaması karşısında, gerçekte 10/08/2013 vadeli bononun, 3 (üç) yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra 14/05/2018 tarihinde kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibine konu edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda takibe konu bono, TTK. hükümleri uyarınca kanuni unsurlarını haiz olmadığından, davalı alacaklı tarafından kambiyo senetlerine mahsus icra takibine konu yapılamaz. Senedin kambiyo vasfını taşıyıp taşımadığının ise mahkemece re’sen dikkate alınması gerekir. Davalı tarafça başlatılan takip kambiyo senetlerine mahsus yolla başlatılmış ise de; bono vasfında olmayan dava konusu senede dayanılarak kambiyo senetlerine mahsus yolla takip yapılamayacağı kanaatine varılmıştır.
Öte yandan; davacı ve takip tarihi itibariyle yürürlükte olan 6102 Sayılı TTK.’nun 778. maddesinin göndermesi ile bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı kanunun 681. maddesine göre; kambiyo senedi niteliğinde olan bonodaki hakkın devri ancak ciro ve teslim yolu ile mümkündür.
TTK.’nun 686. maddesine göre ise; bonoyu elinde bulunduran kimsenin hak sahibi olabilmesi için fiili zilyetliği yeterli olmayıp, aynı zamanda hakkını müteselsil ve birbirine bağlı cirolarla tevsik etmesi gerekir.
Bonoda ilk cironun lehtara ait olması zorunludur. Ciroların birbirine bağlı olması, her şeyden önce ilk cironun lehtar tarafından yapılmasıyla mümkündür. İlk ciro lehtara ait değil ise ciro zinciri düzensiz (kopuk) demektir. Ancak lehtarın cirosundan sonra senedi devralan hamiller, yetkili hamil olabilirler. Senedin (bononun) ciro silsilesinde kesiklik (kopukluk) olması halinde, kopukluğu başlatan ciro ve sonrasındaki cirolar geçersiz olacaktır. Bu nedenle ciro silsilesinde kopukluk bulunan bir bonoyu elinde bulunduran kişi, bononun yetkili hamili olarak kabul edilemeyeceğinden, bu kişi tarafından bonoya dayalı olarak hak talebinde de bulunulamayacaktır.
Somut olayda takibe konu bononun arka yüzü incelendiğinde; ilk ciro imzasının bono lehtarı…’ye ait olmadığı görülmektedir. İlk ciro bonoda lehtar olmayan davacı …’a aittir. Bu durumda ciro silsilesinde mevcut kopukluk nedeni ile davalı tarafından davacı keşideci aleyhine icra takibi de yapılamayacaktır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, dosyadaki tüm bilgi ve belgeler, dava konusu bono aslı, icra takip dosyası, dosyada alınan ve benimsenen bilirkişi raporu hep birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu bononun tanzim ve vade tarihlerinde yapılan değişikliklerin keşideci imzası ile tasdik edilmediği, bu durumda keşidecinin paraf veya imzasını taşımayan değişikliklerin geçersiz olduğu, dava konusu bononun TTK. hükümleri kapsamında kanuni unsurlarını haiz olmadığı, ayrıca dava konusu bonodaki ilk cironun bono lehtarına ait olmadığı, lehtar olmayan keşideciye ait olduğu, böylece bononun ciro silsilesinde kopukluk olduğu, ciro silsilesinde kopukluk bulunan bir bonoyu elinde bulunduran kişi (somut olayda davalı) bononun yetkili hamili olmadığından, davacı keşideci aleyhine kambiyo senetlerine mahsus icra takibi başlatamayacağı, sonuç olarak; davacının İstanbul … İcra Dairesi’nin …Esas sayılı icra takip dosyasında icra takibine konu edilen bono yönünden davalıya borçlu olmadığı, ayrıca her ne kadar davacı tarafça davalıdan haksız takip nedeniyle tazminat talep edilmiş ise de; davalının dava konusu bonoyu …’den ciro yolu ile aldığı, davalının davaya konu icra takibi başlatmada ağır kusurlu ve/veya kötü niyetli olduğunun davacı tarafça ispatlanamadığı, böylece davacı lehine davalı aleyhine tazminat koşullarının oluşmadığı kanaatine varılarak, aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın kabulü ile; davacının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün…Esas sayılı dosyasında takibe konu edilen mevcut haliyle 10/03/2016 tanzim, 10/08/2016 vade tarihli 37.000,00-TL meblağlı bonodan dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine,
2-Şartları oluşmadığından davacı tarafın kötü niyet tazminatı istemine yönelik talebinin reddine,
3-Alınması gerekli 2.975,92-TL karar ve ilam harcından 743,99-TL. peşin harcın mahsubu ile 2.231,93-TL harcın davalıdan alınıp maliyeye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 1.786,59-TL (35,90-TL başvuru harcı, 743,99-TL peşin harç, 5,20-TL vekalet harcı, 900,00-TL bilirkişi ücreti, 101,50-TL tebligat, posta ücreti) yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
5-Davacı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 6.463,45-TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansından geriye kalanın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair; HMK.’nun 6723 sayılı Kanunla değişik Geçici 3. ve 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere bir başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin e-duruşma sistemi üzerinden yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 23/02/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

Bu belge 5070 sayılı Yasa uyarınca güvenli E-İMZA ile imzalanmıştır.