Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/453 E. 2021/290 K. 21.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/453 Esas
KARAR NO:2021/290

DAVA:İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:21/05/2018
KARAR TARİHİ:21/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından davalı şirket ile mevcut ticari ilişki kapsamında davalı/borçlu firmaya beton satışı yapıldığını, ancak verilen hizmetin karşılığı olan bedelin davalıdan alınamadığını, tahsil edilemeyen fatura bedelleri nedeniyle davalı aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı şirket tarafından yapılan itiraz üzerine takibin durduğunu, takibe konu yapılan faturalar ile taraflar arasındaki sözleşmeden mevcut ticari ilişkinin ve borcun varlığının anlaşılacağını, taraflar arasında akdedilen sözleşmede ihtara gerek kalmaksızın temerrüt hükümlerinin uygulanacağı hususunun açıkça imza altına alındığını, bu nedenle faiz miktarı ile faiz başlangıç tarihinin uyuşmazlık konusu edilemeyeceğini, davalı tarafın borca yaptığı itirazın tamamen haksız olduğunu belirterek, davalı/borçlunun …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasındaki itirazının iptali ile takibin devamına, alacağın %20’sinden az olmamak üzere davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili ise cevap dilekçesinde özetle; davanın taraflar arasında yapılan sözleşmeye, malın teslimine ve ödeme koşullarına aykırı olduğunu, taraflar arasındaki sözleşme gereğince yapılmakta olan bina inşaatında davacının hazır beton temin edeceğini, karşılığında ise müvekkilinin davacıya 90 gün vadeli çek vereceğini, sözleşme konusu inşaatta beton dökümü nedeniyle 30/12/2017 tarihinde iş kazası meydana geldiğini, bu tarihten sonra inşaatın yapımına ara verildiğini, iş kazası nedeniyle zarara uğrayan 3. şahısların … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında müvekkili ve davacı çalışanı Beton Pompa Operatörü … aleyhine tazminat davası açtığını, bu tarihten itibaren ise müvekkili ile davacı şirket arasında herhangi bir ticari alışveriş olmadığını, bu nedenle davacı tarafça dava ve takip konusu yapılan 20/03/2018, 14/03/2018, 10/03/2018 ve 05/03/2018 tarihli faturalara konu beton teslimatlarının müvekkiline yapılmadığını, davacı şirketin söz konusu faturaları düzenlediğini ancak karşılığı olan betonu müvekkiline teslim etmediğini belirterek; davanın reddine, davacı şirket aleyhine %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin ise davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; faturaya dayalı olarak davacı tarafça …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile davalı şirket aleyhine girişilen ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK.’nun 67. maddesi gereğince iptali istemine ilişkindir.
Davacı taraf delil olarak; …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyası, faturalar, taraflar arasında akdedilen sözleşme, ticari defter incelemesi, bilirkişi, yemin, tanık beyani ve diğer her türlü yasal delile dayanmıştır. Davalı taraf ise delil olarak; müvekkilinin yaptığı ödemeler ve tanık deliline dayanmıştır.
Mahkememizce …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası celbedilerek incelenmiştir. İcra takip dosyasının incelenmesinde; davacı şirket vekili tarafından davalı şirket aleyhine 5 (beş) adet faturaya dayalı olarak toplamda 20.218,71-TL. üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı borçlu şirket vekili tarafından yasal süresi içerisinde 10/05/2018 tarihli dilekçe ile borca, faize ve fer’ilerine itiraz edildiği, itiraz üzerine takibin durduğu, daha sonra davacı şirket vekili tarafından 21/05/2018 tarihinde harca esas değer olarak 20.218,71-TL. gösterilmek suretiyle ve 1 (bir) yıllık hak düşürücü süre içerisinde huzurdaki itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır.
Yasal dayanağını 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesinden alan itirazın iptali davası ile alacaklı; icra takibine karşı borçlunun yaptığı kısmi itirazın iptali ile İİK.’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada tespit edilecek husus; borçlunun icra takibine yapmış olduğu kısmi itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesidir. Davanın, başlatılan takibin ve vaki itirazın niteliği gereğince takipte talep edilen alacağın varlığı ile miktarını kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafa aittir. Bu nedenle mahkememizce deliller toplandıktan sonra 14/05/2019 tarihli duruşmada davacı tarafın iddiası, davalı tarafın savunması, toplanan deliller ve tarafların ilişki dönemine ait ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilerek dosya bilirkişiye tevdi edilmiştir.
SMMM bilirkişi tarafından düzenlenen 22/07/2019 tarihli raporda özetle; davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarında davalı şirketi 120 02 39 nolu Alıcılar hesabında izlediği, davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarında davalı tarafa kesmiş olduğu faturaları cari hesabı izlediği hesabın borç tarafına, yapmış olduğu tahsilatları ise cari hesabın alacak kısmına kaydederek defterlerine usulüne uygun alarak işlediği, davacı şirketin 2017 ve 2018 yılları yevmiye defterlerinde yapılan yerinde inceleme neticesinde, davalı ile olan cari hesap hareketlerini ticari defterlerine usulüne uygun olarak kaydetmiş olduğu, 2017 ve 2018 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu, davacının davalı … … Ltd. Şti. ile cari hesabına ait 18.326,12-TL. cari bakiye alacağının olduğu, davacı tarafça …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takibe konu faturalar toplamının 19.760,28-TL. olduğu, sevk irsaliyelerinin imzalı olduğu, imzanın davalı şirket çalışanının imzası olup olmadığı bilgisine ulaşılamadığı, ancak davaya konu faturalara itirazın noter vasıtasıyla yapılmadığı, davacı yanın davalı yanı noter vasıtasıyla icra takibinden önce temerrüde düşürmediği, davacının davalı yandan toplam 18.326,12-TL. cari bakiye alacağının olduğu ve temerrüdün icra takibi ile oluştuğu, icra takip tarihi olan 24/04/2018 tarihi itibariyle 19.760,28-TL. fatura alacağına ödeme tarihine kadar faiz işletilmesi gerektiği şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi raporu dosya taraflarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davacı şirket vekili tarafından 30/12/2019 tarihli dilekçe ile rapora karşı yazılı olarak beyanda bulunulmuştur. Davalı şirket vekili ise 09//01/2020 tarihinde ön bürodan sunduğu dilekçesinde özetle; raporu kabul etmediklerini, bilirkişi tarafından inceleme yapılırken sadece fatura kayıtlarının dikkate alındığını, irsaliyeli faturalarının içeriği dikkate alınarak herhangi bir inceleme yapılmadığını, davacı tarafça gönderilen malzemenin (betonun) müvekkilinin istediği vasıflarda olmadığını belirterek itirazda bulunmuştur. Davalı vekili dilekçesinde ayrıca yerinde keşif yapılması yönünde talepte de bulunmuştur. müvekkili davalı şirkete gönderilen malzemenin istediği vasıfta olmadığını belirterek itirazda bulunmuştur. Davalı tarafça her ne kadar yerinde keşif yapılması talep edilmiş ise de; davanın faturaya dayalı takibe itirazın iptali davası olması, tacir olan davalı tarafça teslim aldığı betonda var olduğunu ileri sürdüğü ayıba ilişkin olarak yine tacir olan davacı tarafa süresinde ve usulüne uygun olarak ayıp ihbarında bulunduğuna dair dosyaya herhangi bir delil sunulmamış olması ve taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliği dikkate alındığında davalı vekilinin bu talebi mahkememizce yerinde görülmemiştir.
Mahkememizce 04/11/2020 tarihinde davalı şirketin bağlı bulunduğu … Vergi Dairesi’ne müzekkere yazılarak; taraflar arasındaki ilişki dönemine ilişkin BA ve BS formlarının gönderilmesi istenmiştir. … Vergi Dairesi tarafından müzekkereye verilen 05/02/2021 tarihli cevabi yazı ekindeki “BA kayıtlarına göre” davacı şirketce takip ve dava konusu yapılan faturaların davalı tarafça vergi dairesine bildirildiği görülmüştür. Akabinde dosya davalı tarafın itirazlarını karşılar nitelikte ek rapor düzenlenmek üzere kök raporu düzenleyen bilirkişiye tevdi edilmiştir.
Bilirkişi tarafından düzenlenerek 22/02/2021 tarihinde dosyaya sunulan ek raporda ise özetle; mali müşavir olarak uzmanlık alanındaki ticari defter ve kayıtlar üzerinde inceleme yapıldığı, mahkemece 14/05/2019 tarihli ara karar ile inceleme gün saatinde ticari defterlerini sunmaları için taraflara süre verildiği, aksi halde defter ibrazından kaçınmış sayılacaklarının ihtar edildiği, mahkemece taraflara ticari defterferin ibrazı için verilen kesin süreye rağmen davalı tarafça ticari defterlerin ibraz edilmemiştir, bu nedenle davalı tarafın ticari defterleri üzerinde inceleme yapılamadığı, davacı tarafın ticari defterleri ve dosyaya sunduğu belgeler üzerinden incelemenin yapıldığı, gönderilen malzemenin içeriğinin çimento veya başka bir malzeme olması hususunun uzmanlık alanına girmediği, ticari defterler ve dava dosyasına sunulu belgeler üzerinde yapılan incelemede; davalının faturalara itirazlarını ihtarname ile yapmadığı, adına fatura düzenlenen kişinin fatura düzenleyene borçlu sayılabilmesi için ya düzenlenen faturayı tebliğ aldığı tarihten itibaren 8 (sekiz) gün içinde fatura ve münderecatına itiraz etmemiş olması veya faturanın ihtiva ettiği mal veya hizmetin tarafına tesliminin yapılmadığını ispatlamasının gerektiği, dava konusu faturalarda teslim alan kısımlarının imzalı olduğu, faturalarda yer alan imzaların davalı tarafa ait olup olmadığı hususunun kendi uzmanlık alanıyla ilgili olmadığı, davacının 2017 ve 2018 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliği taşıdığı, davalı taraf verilen kesin süre içerisinde defterlerini ibraz etmediğinden davacı tarafın alacağını ispat etmiş sayılacağı, davacı taraf davalı tarafı takip öncesinde ihtarname keşide ederek temerrüde düşürmediğinden, takip öncesi için davalıdan işlemiş faiz talebinde bulunamayacağı, sonuç olarak; davacının icra takip tarihi olan 24/04/2018 tarihi itibarıyla davalıdan 19.760,28-TL. fatura alacağı olduğu, davacının işlemiş faiz talebinin mahkemece haklı görülmesi halinde ise davacının davalıdan 19.760,28-TL. asıl alacak, 383,07-TL. işlemiş faiz olmak üzere toplam 20.143,35-TL. alacaklı olduğu, inkar tazminatı konusundaki kararın ise münhasıran mahkemeye ait olduğu şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Ek bilirkişi raporu dosya taraflarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, ancak HMK.’nun 281/1 maddesinde öngörülen yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından ek rapora karşı da herhangi bir beyan ve itirazda bulunmamıştır.
6100 sayılı HMK.’nun 281/1 maddesine göre; “Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler.” HMK.’nun 281. maddesinin gerekçesinde ise maddede rapora itiraz için taraflara tanınmış bulunan 2 haftalık sürenin kesin süre olduğu ve hak düşürücü bir nitelik taşıdığı ifade edilmektedir. Dolayısıyla, taraflar bu süre içerisinde bilirkişi raporuna karşı itirazlarını dile getirmezlerse bilirkişi raporu itiraz etmeyen taraf yönünden kesinleşir, yani itiraz etmeyen taraf artık rapora itiraz olanağını tümüyle kaybeder. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da bilirkişi raporuna yasal süresi içinde itiraz edilmemesi halinde diğer taraf yönünden usulü müktesep hakkın doğacağı belirtilmektedir.
Dosyada alınan bilirkişi kök ve ek raporları, vergi dairesinden gelen BA ve BS formları mahkememizce incelenip denetlenmiş, alınan raporların toplanan delillere, dosya kapsamında mevcut bilgi ve belgelere uygun olduğu, yargısal denetime ve hüküm kurmaya elverişli nitelikte olduğu saptanarak mahkememizce de benimsenmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK.’nun) 18/2 maddesine göre; her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir. TTK.’nun 18/3 maddesinde ise; “Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır” şeklinde düzenleme mevcuttur.
Yargıtay …. Hukuk Dairesi 22/12/2015 tarihli, 2015/… E. ve 2015/… K. sayılı kararında; ayıp ihbarının yapıldığını ileri süren tarafın ayıp ihbarının 6762 sayılı TTK.’nun 20. maddesinde öngörülen şekilde yapıldığını kanıtlaması gerektiğini belirtmiştir. 6762 sayılı eski TTK.’nun 20/3. maddesine göre, ayıp ihbarının noter marifetiyle veya iadeli taahhütlü mektupla yahut telgrafla yapıldığı kanıtlanmalıdır. Daire kararında özetle; tacirler arasındaki ayıp ihbarının TTK.’nun 18/3 maddesinde (eski TTK.’nun 20/3 maddesinde) aranan şekil şartlarına tâbi olduğunu ve buradaki şeklin ise ispat şartı olduğunu kabul etmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ise 25/05/2016 tarih, 2014/19-… E. ve 2016/… K. sayılı kararında; “… davacının ayıp ihbarını olayın meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere uygun delillerle kanıtlayamadığı yönündeki özel daire bozma kararının doğru olduğu sonucuna varılmıştır…” demek suretiyle ayıp ihbarının yapıldığının ispatının TTK.’nun 18/3. maddesinde (Eski TTK.’nun 20/3 maddesinde) belirtilen şekillerle yani noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla, güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılması gerektiğini ve maddede belirtilen şartın ispat şartı olduğunu kabul etmiştir.
Somut olayda her iki taraf da (ticari şirket) tacirdir. Takip ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK.’nun 18/3 maddesi dikkate alındığında; tacir olan taraflar arasındaki ayıp ihbarının noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılmak suretiyle elektronik posta ile yapılması gerekir. Bunun dışında bir yöntem veya usulle ayıp ihbarı yapıldığında, ayıp ihbarı yasadaki şekil şarıtını ihtiva etmediğinden geçersiz olarak kabul edilmelidir. Zira TTK.’nun 18/3. maddesindeki “şekil şartı” aynı zamanda “ispat şartı”’dır.
Mahkememizce davalı vekiline 04/11/2020 tarihli duruşmada; davacı tarafça müvekkiline gönderilen betonların istenilen vasıfta olup olmadıkları konusunda ayıp ihbarında bulunup bulunmadıkları, bulunmuşlar ise ne şekilde bulundukları konusunda beyanda bulunmak üzere 2 (iki) haftalık kesin süre verilmiş, kesin süreye rağmen beyanda bulunmadıkları takdirde dosyadaki mevcut delil durumuna göre değerlendirme yapılacağı hususu açıkça ihtar edilmiştir. Buna karşın davalı tarafça ayıp ihbarı konusunda mahkememize herhangi bir belge sunulmamış, beyanda bulunulmamıştır. TTK’nun 18/2. maddesinde düzenlenen her tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekeceği yönündeki hüküm dikkate alındığında; dosya kapsamına göre tacir olan davalı şirketin, davacı şirketten teslim aldığı betonlarla ilgili olarak ayıp ihbarını yaptığını TTK.’nun 18/3. maddesinde belirtilen şekillerde ispat etmesi gerekmektedir. Oysa davalı taraf iddia ettiği ayıp ihbarını olayın meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere uygun delillerle kanıtlayamamıştır.
Mahkememizce davalı şirket vekili Av. … …’un da katıldığı 14/05/2019 tarihli duruşmada taraf vekillerine; inceleme gün ve saatinde ticari defter ve kayıtlarını ibraz etmeleri, eğer inceleme gün ve saatinde burada hazır edemeyecek iseler en geç inceleme gün ve saatine kadar ticari defter ve kayıtlarının bulundukları yerleri bildirmeleri için inceleme gününe kadar kesin süre verilmiş, aksi takdirde defter ibrazından kaçınmış sayılacakları hususu açıkça ihtar edilmiştir. Buna karşın davalı tarafça bilirkişi incelemesine esas olmak üzere ticari defter ve kayıtlar mahkememize sunulmamış, ayrıca yerinde inceleme de talep edilmemiştir.
Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin 16/01/2017 tarihli, 2016/… Esas ve 2017/… Karar sayılı kararında vurgulandığı üzere; mahkemece tacir olan taraflara ticari defterlerini sunmaları için kesin süre verilmesi halinde davacı taraf ticari defterlerini öngörülen sürede ibraz etmesine karşın davalı taraf ticari defterlerini mahkemeye sunmaz ise artık davacı tarafın usulüne uygun tutulan ticari defterleri onun (davacının) lehine delil niteliğini haizdir. Davacının icra takibine konu ettiği tutarlar eğer davacının usulüne uygun tutulmuş ticari defterlerinde yer almakta ise (kayıtlı ise) bu durumda davalı tarafın ticari defterlerini ibrazdan kaçınmış olması nedeniyle ispat yükü kendisinde olan tarafın (davacının) ticari defterleri davacı lehine delil olacaktır.
Öte yandan Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin yerleşik kararlarında da belirtildiği üzere; BA ve BS formları, ticarî defter kavramı içerisine girmektedir. Mahkememizce … Vergi Dairesi Müdürlüğü’nden celbedilen davalı şirkete ait BA ve BS formları incelenmiş, gelen BA formlarına göre davalı şirketin dava konusu faturaları kayıtlı olduğu vergi dairesine beyan ettiği, davacı tarafın ticari defterleri ile dayanağı yardımcı defterlerin birbirini teyit ettiği görülmüş, sonuç olarak mahkememizce davalı şirketin dava konusu faturalara konu betonları davacıdan teslim aldığı kanaatine varılmıştır.
Tüm dosya kapsamının, mahkememizce benimsenen bilirkişi kök ve ek raporunun birlikte değerlendirilmesinde; davacı şirketin taraflar arasındaki ticari ilişkiye uygun olarak davalı şirket adına faturalar düzenlendiği, düzenlenen faturaların irsaliyeli faturalar olduğu ve faturaların teslim alan kısımda imzaların bulunduğu, bu faturaların davacının resmi ve mevzuata uygun ticari defterlerine kayıtlı olduğu, … Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından dosyaya gönderilen BA formlarına göre davalı şirketin dava konusu faturaları kayıtlı olduğu vergi dairesine beyan ettiği, davacı şirketin fatura konusu betonları davalı şirkete teslim ettiği, böylelikle taraflar arasındaki ticari ilişkinin ve dava konusu alacağın varlığı konusunda mahkememizde kanaat oluştuğu, davacı tarafın bilirkişi incelemesi için ticari defter, kayıt ve belgelerini ibraz ettiği, ancak davalı tarafın mahkememizce verilen kesin süreye ve yapılan ihtara rağmen ticari defterlerini ibrazdan kaçındığı, bu nedenle ispat yükü kendisinde olan davacı tarafın ticari defterlerinin lehine delil olduğu, davacı tarafça sunulan ticari defter, kayıt ve belgelere göre düzenlenerek hükme esas alınmasında sakınca görülmeyen ve mahkememizce de benimsenen bilirkişi ek raporunda tespit edilen miktara göre taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklı olarak davacı şirketin davalıdan takip tarihi itibariyle 19.760,28-TL. alacaklı olduğu, davalı şirketin benimsenen bilirkişi raporu ile tespit edilen alacak miktarına yönelik itirazının ise haksız olduğu ve İİK.’nun 67. maddesi gereğince davalı şirketin bu miktar (19.760,28-TL.) yönünden itirazının iptalinin gerektiği, her iki taraf da tacir olduğundan asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi işletilmesinin uygun olacağı, ayrıca İİK.’nun 67/2 maddesinde düzenlenen icra inkar tazminatının amacı alacağın tahsilini geciktirmeye yönelik haksız itirazları önlemek olduğundan, takip konusu fatura alacağı da likit ve itiraz da kısmen haksız olduğundan, davacı lehine kabul edilen alacağın %20’si oranında hesaplanan icra inkar tazminatını kapsar şekilde, ancak reddedilen kısım yönünden ise yasal şartları oluşmadığından davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmeksizin davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin istemin ise reddine ilişkin olarak aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR : Gerekçede açıklandığı üzere;

1-Davanın kısmen kabulü ile; davalı şirketin …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında 19.760,28-TL. asıl alacağa yönelik itirazının iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek (yıllık %10,75 oranını geçmemek üzere) avans faizi uygulanmak suretiyle takibin diğer kayıt ve şartlarda aynen devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-İtirazın iptaline karar verilen miktar üzerinden %20 oranında hesaplanan 3.952,05-TL. icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Reddedilen kısım yönünden şartları oluşmadığından davalı tarafın kötü niyet tazminatına yönelik talebinin reddine,
4-Alınması gerekli 1.349,82-TL karar ve ilam harcından 345,29-TL peşin harcın mahsubu ile geriye kalan 1.004,53-TL harcın davalıdan alınıp Maliyeye gelir kaydına,
5-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan 345,29-TL peşin harcın davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 35,90-TL başvuru harcı, 5,20-TL vekalet harcı, 750,00-TL bilirkişi ücreti ve 131,70-TL posta masrafı olmak üzere toplam 922,80-TL yargılama giderinin, kabul ve red oranına göre 901,88-TL’sinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
8-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/2 gereğince hesap ve takdir olunan 458,43-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
9-Davacı tarafından yatırılan gider avansından geriye kalan kısmın karar kesinleştikten sonra davacı tarafa iadesine,
Dair; HMK.’nun 6723 sayılı Kanunla değişik Geçici 3. ve 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere bir başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 21/04/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır