Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/357 E. 2022/239 K. 14.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO :2018/357 Esas
KARAR NO:2022/239

DAVA:Alacak
DAVA TARİHİ:18/10/2017
KARAR TARİHİ:14/03/2022

….Asliye Ticaret Mahkemesi’ne ait … E , … Karar ve 24/01/2018 tarihli kararı görevsizlik kararı ile mahkememize gelmiş olmakla; mahkememize tevzi edilen dosya mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydı yapılan mahkememizde görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili … ve … Ltd. Şii. 32 yıldan beri sigortacılık faaliyetleri yürütmekte olduğunu, bu kapsamda davalı firma ile acentelik sözleşmesi akdedilmiş olup, sigorta poliçesi tanzim ve primleri tahsil yetkisi acentelik vekâletnamesi ile kendilerine verilmiş, bu doğrultuda uzun yıllardır çalışmakta olan müvekkili firma ve yetkilisi kendilerini sınırsa kez taşanları ile ispat etmiş, önemli ödüllere layık görülmüş ve çok ciddi bir müşteri portföyü oluşturmuş olduklarını, ancak davalı firma son dönemde mesnetsiz sebeplerle acentenin faaliyetlerine engel oluşturacak şekilde işlemler gerçekleştirmiş, manevi baskı uygulamış ve ciddi kayıplarına neden olmuş olduğunu, sigortacılık işlemlerinde kullanılmak üzere davalı firma tarafından … bilişim ve işlem sistemi alarak sağlanmış ve bu sistem üzerinden de müvekkili acente sigorta ve sair işlemleri yapmakla ve takip etmekte olduklarını, ancak sebebi hala anlaşılmayan ve müvekkili tarafından defalarca sorulmasına rağmen cevap dahi verilmeden sistem ekranı müvekkilinin işini yapmasını engelleyecek şekilde ısrarla kapatılmış ve kapatılmakta olduğunu, bu kapatmalardan dolayı müvekkilinin alacak-borç işlemlerini yerine getirememekle birlikte tahsilatları takip edememekte, yeni poliçeler dahi düzenlemekten mahrum bırakılmaktadır. Müvekkil acente davah firma yetkililerine sayısız kez telefon etmiş, e-mailler yazmış, görüşmeler talep etmiş fakat hiçbir gerekçe gösterilmeksizin ekranı halen kapatılmaya devam edilmiş olduğunu, diğer taraftan ise gerçek dışı iddialar ile borçlarını firmaya karşı ifa etmediği sebebi ile ihtarname tebliğ edilmiş, haksız yere acentelik sözleşmesinin feshi ihbar yapılmış ve akabinde acente sıfatıyla teminat olarak tesis ettirmiş olduğu ipoteklerin paraya çevrilmesi için icra takibi yapılmış, oysaki en son olarak davalı firma tarafından 450.000-TL teminat istenirken, müvekkilinin ileride gerek kalmasın diyerek kendi öneri ve insiyatifi ile harçlarını da bizzat yatırarak davalı firma lehine 820.000-‘lik teminat ipoteği tesis ettirmiş, 30 Mayıs 2017 tarihinde müvekkilinin, davalı şirket yetkililerinden olan … beyi aramış, ancak firmadan kendisinin şirket dışında olduğu ve gelmeyeceği bildirilmiş, bunun üzerine kendi işletmesindeki personeline ve arkadaşlarına öğleden sonra ödemeleri yapmaları için banka kartlarını bırakmış ve yine davalı firma yetkililerinden olan … hanımı arayıp suspanı da kontrol ederek ödemelerin girilebilmesi için sistem ve işlem ekranlarının açık hale getirilmesi rica edilmiş, ancak davalı firmanın, “hayır biz hiçbir şey yapamayız, verin banka kartlarını biz girelim, ekranı açamayacağız” şeklinde cevap vermiş olduğunu, müvekkilinin en son bu olaydan önce yaptığı görüşmede, süspan tahsildeki çekleri düştükten sonra meblağ 250.000-TL gibi görülürken, 67.000-TL tutarında çekleri başkasının hesabına geçtiği için düzeltmelerden sonra rakam 180.000-TL’ye düşmüş, o gün davalı firmaya 55.000-TL’ye yakın ödeme tarihli çekler teslim edildikten sonra aradaki hesap 128.000-TL’ye düşmüş, kart ödemelerinden sonra ise bu rakam 90.000-TL’ye düşmüş, bu durumun açıkça izah edilmesine karşın müvekkilinin işlem ekranının yine açılmamış olduğunu, sadece bir tek bu olayda bile müvekkil acentenin ekranın açılmaması sonucu, portföyü 85.000-TL olan büyük ve çok sağlam kurumsal müşterisi firmaya müvekkili acente olarak fiyat dahi verememiş, bununla birlikte ekranlarına sürekli müdahale edilmesinden dolayı Ocak- Mayıs 2011 döneminde müvekkil acentenin portföy kaybı 250.000-TL civarında olmuştur ki bu da yaklaşık olarak 250.000-TL komisyon kaybına tekabül etmekte olduğunu, sadece bu somut olayda davacı acente ekran sorununu çözmeye çalışırken 30 Mayıs 2017 tarihi olmasına rağmen bu dönem ile ilgili işlemlerini tamamlayamamış, yanı mayıs ayının isleri kasıtlı olarak aksatıldığı içint Haziran 2017 yenilemelerinin 50.000 ‘e yakınını yanından ayrılan arkadaşları başka şirketlerden yapmışlar, böyle bir durumda müvekkili acentenin bunların geri dönmesini sağlamak için ekstra bir çaba sarf etmek zorunda kalıp ikna etmeye uğraşması demek olduğunu,……. maddi ve manevi yönden çok sıkıntılar çektiğini belirterek, 5.000,00-TL maddi, 10.000,00-TL manevi tazminatın, müvekkilinin acentenin son beş yıllık faaliyetleri sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşmayacak şekilde bir denkleştirme hesabı yaptırılarak, şimdilik 5.000,00-TL protföy tazminatını dava tarihinden itibaren işleyecek ticari işlere uygulanan reeskont avans faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davacılar vekili mahkememize sunmuş olduğu 21/02/2022 havale tarihli dava değerini artırım dilekçesi sunduğu ve harcını da yatırdığı anlaşılmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde maddi tazminat, manevi tazminat ve portföy tazminatı taleplerinin olduğunun beyan edilmiş olduğunu, davacı tarafın acentelik sözleşmesinde yer alan yükümlülüklerini ihlal ettiğini, işbu sebeple acentelik sözleşmesinin müvekkili şirket tarafından haklı sebeple feshedildiğini, bu bağlamda davacı tarafın portföy tazminatına hak kazanmamış olup, davanın reddedilmesi gerektiğini, müvekkili şirket ile davacı arasında …. Noterliğince tasdikli 29.07.1997 tarihli … yevmiye numaralı Acentelik Sözleşmesi, … 21. Noteri iğince tasdikli 02.02.I998 tarihli … yevmiye numaralı Acentelik Sözleşmesi, 03.11.2009 tarihli Acentelik Sözleşmesi ve 04.02.2015 tarihli Acentelik Sözleşmeleri ve protokoller akdedilmiştir. Söz konusu Acentelik S’özleşmeleri ve protokoller ile davacı tarafa prim tahsil etme ve prim bedellerini müvekkili şirket hesaplarına aktarma yükümlülüğü düzenlenmiş, poliçenin tanzim edilmesi, iptal edilmesi ve komisyon tutarının tahakkuku hakkında kısaca bilgi vermek gerekirse; Acente müvekkili şirketin onaylaması akabinde poliçeyi tanzim edeceğini, poliçede yer alan primi belirlenen ödeme yöntemine (peşin veya taksitli şekilde) göre tahsil edildiğini, tahsil ettiği poliçe primini derhal müvekkili şirketin hesabına aktarıldığını, poliçe priminin tamamının veya ilk taksitinin tahsil edilmesi ile acente tahsil ettiği tutara ilişkin olarak makbuz düzenleyerek müvekkili şirkete teslim ederek ve poliçenin toplam net prim tutarı üzerinden belirlenen komisyon tutarını acente |adına tahakkuk edildiğin,i poliçe priminin tahsil edilmemesi halinde acente poliçenin iptal edilmesine ilişkin yükümlülüklerini yerine getirildiğini, usulüne uygun olarak iptal kaydı alındığını, müvekkili şirkete gerekli tüm bildirimleri yapıldığını… Somut olayda, acente poliçe primlerini tahsil etmemiş olmasına rağmen iptal kaydt oluşturmamış ve tahsil ettiği primleri de müvekkili şirkete aktarmamış işbu hususun Acentelik Sözleşmesi’ne açıkça aykırılık teşkil etmekte olduğunu, keza sözleşmenin yukarıda yer alan maddesinde açıkça acentenin primleri tahsil etmesi gerektiğini, tahsil ettiği takdirde bu parayı kullanmaksızın derhal müvekkili şirkete aktarması gerektiği prim tahsilatı vamlmadı takdirde usulüne uygun olarak iptal kaydı oluşturması gerektiği belirtilmiş… Sözleşme aykırı hal davacı tarafından önceki senelerde de gerçekleştirilmiş, bu sebeple müvekkili şirketin 17 10.2008 tarihinde … 13. Noterliği aracılığıyla. 12.08.2011 tarihinde mektupla, 25.03.2011 tarihinde … 27. Noterliği aracılığıyla ve O8 06.2011 tarihimle ise mektupla davacı tarafa ihtarname göndermiş, davacının 2017 yılında borç tutarının yine yükselmesi yine prim tahsilatlarına ve poliçe iptallerine ilişkin yükümlülüklerine uygun hareket etmemesi üzerine tekrar … 2. Noterliğinin 23 05.2017 tarihli … yevmiye numaralı uyarı ihtarnamesi gönderilmiş, davacının ihtarnamede belirtilen hususları verine getirmemesi üzerine bu defa müvekkil şirketin haklı sebeple fesih hakkını kullanmak zorunda kaldığını, bu doğrultuda, … 2. Noterliğinin 27.07.2017 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile Acentelik Sözleşmesi’nin feshedildiği davacıya bildirilmiş… müvekkili şirketin yalnızca davacı tüzel kisi ile sözleşmesel ilişki kurmuş olup, davacı gerçek kısmin portfov tazminatı talep etme hakkı mevcut olmadığını, zira. gerçek kisi davacı …’ın müvekkili şirket ile herhangi bir ticari veya sözleşmesel ilişkisi bulunmamakta olduğunu…. Müvekkili şirket defter kayıtlarının incelenmesi ile de ortaya çıkacağı üzere davacı tarafın bugün itibariyle müvekkili şirkete yaklaşık olarak 466.000,00-TL borcu bulunmakta olduğunu, bu borç ihtarnamenin keşide edildiği 23.05.2017 tarihinde 836.369.34-TL olduğunu, davacı tarafın öncelikle borcunu sonlandırmaya vönelik hareketlerinin dahi müvekkili şirketin alacaklı olduğu hususunu kabul ettiği anlamına gelmekte, bu borcun davacı tarafından düzenlenen ancak, Acentelik Sözleşmesinde yer alan “Sigorta Primi ve Ödeme Şekli” başlığı maddeye aykırı hareket etmiş olmasından kaynaklanmakta olduğunu, takibin …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden devam etmekte olduğunu, müvekkili şirkete bu kadar yüksek borcu bulunan davacı acentenin müvekkili şirkete kazanç sağladığının kabulü imkân dahilinde olmadığını, davacı tarafın müvekkili şirkete bu denli yüksek meblağlarda borçlu olması dahi Acentelik Sözleşmesi’nin feshi için haklı sebep oluşturmakta olduğunu, zira, davacı tarafın müvekkil şirkete yarar sağlamaktan çok zarar vermekte olduğunu, kaldı ki dava dilekçesinde müvekkili şirkete olan borcun sonlandırılması için değişik ödeme şekilleriyle bir takım ödemeler yapıldığı ikrar edilmiştir. … davacı şirketin portföy tazminat talep hakkı olduğu kabul edilse dahi, davacının müvekkili şirkete kazandırdığını iddia ettiği müşterilerin sona eren poliçelerinin yenilenmeye devam ettirdiklerini ve söz konusu müfterilerin davacının kendi çabası ile kazandırılmış olduğunun davacı tarafından ispatlanması gerekmekte olduğunu….diğer ispatı gereken hususun ise, kazandırılan “yeni müşterilerin” Acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra da davalı … şirketine “önemli menfaatler” elde ettiğini … Portföy tazminatı belirlenirken özellikle acentenin yaşı, aynı türde başka iş bulup bulamayacağı, genel ekonomik durumu, müvekkili adına ve hesabına kaç yıl çalıştığı, aldığı ücretin miktarı ayrıca acentenin, sözleşmenin sona ermesinden dolayı uğradığı kaybı ile müvekkilinin ticari işletmesindeki değer artışının kanıtlanması gerekmekte olduğunu, davacı acentenin son yıllara ait toplam poliçe sayısı ve poliçe numaraları ile acentelik feshinden sonra doğrudan veya başka acenteler vasıtasıyla yenilenen poliçe bilgileri, prim tutarları ve komisyon oranları ibraz edilmiş, bu kayıtlara göre acentenin feshinden sonra az sayıda poliçe yenilenmiştir. Müvekkil şirket tarafından hiçbir surette davacı tarafin ekranları kapatılmamıştır. Ancak fesih işleminin gerçekleşmesi akabinde, davacı artık müvekkil şirketin temsilcisi ve yetkilisi olmadığından şirket sistemlere ulaşımın engellenmiş olduğunu…….bu durum Acentelik Sözleşmesinin haklı sebeple feshedilmesinin bir sonucu olup, maddi tazminat talebine dayanak teşkil etmesinin mümkün olmadığını, davacı tarafın, maddi olarak uğradığı zararını ispatlamak zorunda olduğunu, kaldı ki davacı, müvekkili şirket haricinde birçok sigorta şirketi ile çalışmakta olup, zararının meydana geldiğinin kabulü imkân dahilinde olmadığını, müvekkili şirketir davacıdan alacaklı olup, somut olayda mağduriyet yaşayanın müvekkili şirket olduğunu, manevi tazminat şartları somut olayda mevcut olmadığından davacı tarafın manevi tazminat talebinin reddedilmesi gerektiğini, davacı tarafın manevi duygularının nasıl zarar gördüğünün anlaşılamamakta olduğunu, zira. müvekkili şirket kanundan ve sözlesmesel ilişkiden kaynaklanan haklı sebeple fesih hakkını kullanmış, kaldı ki davacının müvekkili şirkete borçlu konumunda olduğunu, hal böyle iken davacı tarafın manevi zarara uğradığının kabulü imkân dahilinde olmadığını, yine belirtmek gerekir ki davacının anti depresan ilaçlar kullanıyor olması manevi tazminata hak kazanacağı anlamına gelmediğini belirterek, manevi tazminat talebinin hem gerçek kişi hem de tüzel kisi davacı yönünden reddedilmesi gerektiğini talep etmiştir.
Davalı vekili mahkememize sunmuş olduğu 22/02/2022 havale tarihli dilekçesi ile davacının ıslah dilekçesine itiraz ettiklerini, ıslaha hiçbir şekilde muvafakat etmediklerini, müvekkili şirket tarafından acentelik sözleşmesinin haklı sebeple feshedildiğinin bilirkişi raporu ile tespit edilmiş olup bu bağlamda davanın reddi gerektiğini, açıkça davacının tazminat talep etme haklarının olmadığının tespit edilmiş olduğunu belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER:
Davacı taraf delil olarak; ticari defterler, her türlü şirket kayıtları, sistem kayıt ve işlem dökümleri, e-mail ve diğer yazışmalar, tüm muhasebe kayıtlar,ı müşteri protföyü ile ilgili tüm kayıtlar, bilançolar, kurumlardan alınacak her türlü resmi belge ve kayıtlar, tanık, ihtarnameler, bilirkişi incelemesi, keşif ve her türlü yasal delillere dayanmıştır.
Davalı taraf delil olarak; Acentelik sözleşmesi, ihtarname, poliçe, e postalar, bilirkişi incelemesi, keşif, tanık, yemin ve her türlü yasal delillere dayanmıştır.
Dosyanın teknik bilgi ve bilirkişi incelemesi gerektirmesi nedeniyle, dosya SMMM bilirkişisi … ve hukukçu bilirkişi …’e tevdi edilmiş ve bilirkişiler sunmuş oldukları raporlarında: Davacı tarafından gönderilen 07.08.2017 tarihli ihtarnamede yer alan “size olan bakiye borç müvekkilİ acenteliğimizin borcu olmayıp, müvekkilİ şirketimiz sigortalıların prim borcudur, yani müşteri portföyünü oluşturanların borcundan ibarettir” yönündeki davacı ikrarı dikkate alındığında; davacının davalıya borçlu olduğu ve bu borcun ödenmediğine, davacı tarafından anılan borcun, iddia edildiği gibi sigortalıların prim borcu olduğuna ilişkin herhangi bir somut delil sunulmadığını, taraflar arasındaki sözleşmelerde de prim borçlarının tahsil edilmemesinden davacının sorumlu olmayacağı yönünde bir hüküm bulunmadığı dikkate alındığında; davacının taraflar arasındaki 04.02.2015 tarihli Acentelik Sözleşmesinin 18. maddesi uyarınca ödemesi gereken prim borçlarını tam ve zamanında ödemediği bu bakımdan yapılan fesih bildiriminin haklı olduğunu, dolayısıyla da davacının tazminat taleplerinin yerinde olmadığına dair rapor sunmuşlardır.
Mahkememizin 02/11/2020 tarihli celsede alınan ara karar uyarınca dosya SMMM bilirkişisi … ve lojistik ve taşıma uzmanı …’e tevdi edilmiş ve bilirkişiler sunmuş oldukları raporlarında: Davacının davalıya 23.05.2017 ihtar tarihinde toplam 728.382,82 TL borcu borcu bulunduğunu, davacının davalıya 27.07.2017 sözleşme fesih tarihinde ise toplam 604.185,73 TL borcu bulunduğu, 2019 yılı kayıtları uyarınca 2019 yılı itibariyle kayıtlarda toplam 413.504,72 TL davacı borcu olduğu, bu tarihlerde davacının davalıya olan borcunun davacının yetkili prim tahsiline yetkisine dayanarak tahsil ettiği sigorta primlerinden kaynaklandığı, bunun çek veya sair şekilde tahsil edilmesine karşın davalıya ödenmeyen pirim borçlarından kaynaklı olduğunun değerlendirildiği, nitekim 23.05.2017-27.07.2017 tarihleri arasında ihtarı takiben ödeme ile davacı borcunun azaltıldığını, davacı tarafından poliçesi düzenlenip de 27.07.2017-27.07.2018 tarihleri arasında davalı nezdinde poliçelerini 458 adet müşteri bakımından yenilendiği, toplam 867.282,30 TL pirim tutarında poliçe üretildiği ve 120.480,51 TL komisyon hakkedişi olduğunu, mahkemeye sunulan 04.02.2020 tarihli bilirkişi raporunun 9. Sayfasında yer alan 5 numaralı maddenin nasıl hesaplandığının tespiti ile, “davalı şirket nezdinde sözleşmenin fesih tarihi itibariyle, acentenin portföyünden tanzim edilmiş poliçelerden, doğrudan veya başka acente üzerinden yenilenenlere ilişkin verilere göre 217.335,86 TL Prim, 31.699,76 TL komisyon elde ettiği tespit edilmiştir.” şeklindeki açıklamalara esas tutarların davalı cevap dilekçesi ekinde mevcut 04.08.2017 – 24.11.2017 dava tarihleri arasının ihtiva eden “fesih tarihi itibariyle Acentenin portföyünden tanzim edilmiş poliçelerden, doğrudan veya başka acente üzerinden yenilenenlere ilişkin veriler başlıklı” hesap dökümü olduğunun belirlendiğini, davacı vekilinin 26.12.2017 tarihli cevaba cevap dilekçesinin 19. Maddesindeki talebinin Aralık-2016 ile Temmuz-2017 dönemleri karşılaştırmalı irdelenmesinde davalının davacı acente ekranını kapatması ile müşteri sayısında veya düzenlenen poliçe sayısı ve üretilen pirim miktarında düşme veya zarar bakımından bir sebep – sonuç ilişkisi illiyet tespit edilemediğine dair rapor sunmuşlardır.
Mahkememizin 21/06/2021 tarihli celsesinde alınan ara karar uyarınca aynı bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasına karar verilmiş olmakla, bilirkişile sunmuş oldukları ek raporlarında; ek görevlendirme kapsamında yapılan inceleme ve değerlendirmeler neticesinde kök rapor tespit ve kanaatlerini değiştirecek mahiyette yeni bir değerlendirme ve tespitte bulunulmadığına dair ek rapor sunmuşlardır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:
Dava; acentelik sözleşmesinin süresinden önce haksız feshi iddiasına dayalı olarak açılmış maddi tazminat, denkleştirme(portföy) tazminatı ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Tarafların iddia ve savunmaları, bilirkişi raporları, acentelik sözleşmesi ile dosyamızda bulunan tüm bilgi ve belgeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde; taraflar arasında acentelik sözleşmesi akdedildiği, sözleşmenin süresinden önce davalı tarafından haksız feshedildiği iddiası ile maddi tazminat, denkleştirme(portföy) tazminatı ve manevi tazminat talepleri ile işbu maddi ve manevi tazminat davasının ikame edildiği, sözleşmenin süresinden önce davalı tarafından feshedildiği, feshin davacıların davalıya borçlu olmaları nedeniyle yapıldığı, SMMM bilirkişisi tarafından yapılan incelemelere göre fesih tarihinde davacıların davalıya borçlu olduklarının tespit edildiği, bu nedenle davalı feshinin haklı ve geçerli olduğu, bu bağlamda davacının maddi tazminat istemlerinin yerinde olmadığı, feshin haklı olması nedeniyle TTK’nin 122/3.maddesi uyarınca davacıların denkleştirme(portföy) tazminatı talep haklarının bulunmadığı, kaldı ki acentelik sözleşmesinin 24.maddesinden anlaşıldığı üzere davacıya tekel hakkı tanınmamış olması nedeniyle davacıların bu gerekçe ile de denkleştirme tazminatı talep edemeyecekleri kanaatine varıldığından, dosyamız kapsamı ile uyumlu ve denetime elverişli farklı heyetlerden alınan bilirkişi kök ve ek raporları doğrultusunda maddi tazminat ve denkleştirme tazminatı taleplerinin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
Manevi tazminat istemi yönünden; 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun “saldırıya karşı” başlıklı 24.maddesi hükmü;
“Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Aynı kanunun “Davalar” başlıklı 25.maddesinin ilgili kısmı;
“Davacının, maddî ve manevî tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekâletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı saklıdır.” şeklinde düzenlenmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “kişilik hakkının zedelenmesi” başlıklı 58.maddesi hükmünün ilgili kısmı;
“Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu yasal düzenlenemeler ışığında, davacının kişilik haklarına nasıl bir saldırı olduğu ve bundan dolayı nasıl bir zarara uğradığına dair iddiasını ispatlayıcı herhangi bir delil sunamadığı, ayrıca sözleşme feshinin davalı tarafından haklı sebeplerle yapıldığı anlaşıldığından, manevi tazminat istemi yönünden ispatlanamayan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelere binaen;
1-Davanın reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gerekli olan 80,70-TL maktu karar ve ilam harcının, başlangıçta yatırılan 341,55TL peşin harçdan ve 520,00-TL tamamlama harcından mahsubu ile bakiye 780,85- TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,

3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 8.600,00-TL vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
6-Davacı tarafça yatırılan ve harcanmayan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup ana hatları ile anlatıldı.14/03/2022

Katip …
¸e-imzalı

Hakim …
¸e-imzalı

Bu belge 5070 sayılı Yasa uyarınca güvenli E-İMZA ile imzalanmıştır.