Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/351 E. 2022/854 K. 17.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/879 Esas
KARAR NO:2022/753

ASIL DAVA:Tazminat – Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:27/09/2018
KARŞI DAVA:Tazminat – Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARŞI DAVA TARİHİ:26/11/2018
KARAR TARİHİ:22/09/2022

Yukarıda tarafları ve konusu yazılı asıl ve karşı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonrasında;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilleri ile davalı şirket arasında 30/06/2017 tarihli Yapım İşleri Sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme ile davalı şirketin, müvekkillerinin asıl yüklenici olarak üstlendikleri … Projesi kapsamında gerçekleştirilecek olan dilekçede ve sözleşmede ayrıntılı olarak tarif edilen cephe işleri imalatlarının yapım işini üstlendiğini ancak, davalının sözleşme gereğince yapmakla yükümlü olduğu işleri geciktirdiğini, yapılan tüm uyarı ve ihtarlara rağmen davalının üzerine düşen edimleri yerine getirmediğini, yaşanan gecikmelerin telafi edilemeyecek duruma ulaştığını, açıklanan nedenlerle taraflar arasındaki sözleşmenin müvekkili şirketler tarafından haklı nedenle feshedildiğini, sözleşme konusu kalan işlerin 3.kişilere yaptırıldığını ileri sürerek 3.kişilere yaptırılan işler ve davalı adına yapılan diğer ödemeler nedeniyle uğranılan zararlar ile sözleşmede kararlaştırılan gecikme cezasından şimdilik 1.000.000 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; 27/01/2022 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 7.753.032,69 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, taraflar arasında imzalanan 30/06/2018 tarihli yapım işleri sözleşmesi ile davacı şirketlerin asıl yüklenici olarak üstlendikleri … Projesi Kapsamında gerçekleştirilecek olan cephe işleri imalatlarının yapım işini üstlendiğini, proje revizyonları ve ilave işler neticesinde uygulama projelerinin ve değişen uygulama projelerine göre imalatların yeniden yapılmak zorunda kalınmasının, imalatı yapılıp montajı da yapılmış olan işlerin sökülerek yeniden yapılmak zorunda kalınmasının, proje revizyonu ve ilave işlere ilişkin malzeme değişikliklerine ve fiyat artışına onay verilmemesinin ve bunun gibi dilekçesinde bildirdiği diğer etkenlerin işin gecikmesine sebebiyet verdiğini, gecikmenin davacı tarafın kendi kusurundan kaynaklandığını, müvekkili şirketin hakediş ödemelerinin sözleşmeye uygun şekilde yapılmadığını ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddini savunmuş;
Karşı dava dilekçesinde ise; dilekçesinde bildirdiği nedenlerle müvekkili şirketin ödenmeyen hakediş bedellerinden şimdilik 300.000 TL; müvekkili şirketin siparişini verip imalatını yaparak sahaya sevk ettiği henüz montajı yapılmamış davacı şirketin uhdesinde kalan hak edişlere dahil edilmeyen hammadde, yarı mamül, mamül ve sarf malzeme bedeli ve yine bu iş için siparişi verilen ve satın alınması tamamlandığından müvekkil şirketin fabrikasında bulunan, başka projede kullanılması mümkün olmayan malzeme bedellerinden şimdilik 100.000 TL; haksız yere paraya çevrilen teminat mektupları bedellerinden şimdilik 300.000 TL; sözleşmenin haksız olarak feshinden kaynaklı müvekkili şirketin uğradığı zarar, kar kaybına ilişkin olarak şimdilik 300.000 TL’nin karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Karşı davalı vekili karşı davaya cevap dilekçesinde karşı davanın reddini savunmuştur.
Asıl dava; taraflar arasında yapılmış konusu dilekçede yazılı projedeki cepe işleri imalatları olan 30/06/2017 tarihli Yapım İşleri Sözleşmesi’nin, davacı iş sahibi-asıl yüklenici tarafça dava dilekçesinde açıklanan nedenlerle feshi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen ve dilekçede talep edilen zararlar ile sözleşme ile kararlaştırılan gecikme cezasının (ceza koşulu) davalı alt yükleniciden tahsili istemine;
Karşı dava ise; yine taraflar arasındaki aynı sözleşmenin karşı dava dilekçesinde açıklanan nedenlerle karşı davalı tarafça haksız feshi iddiasına dayalı olarak ödenmediği ileri sürülen toplam hakediş alacağının, başka projelerde kullanması mümkün olmayan mamul ve malzeme bedellerinin, haksız yere paraya çevrilen teminat mektupları bedellerinin ve uğranıldığı ileri sürülen zarar ve kar kaybının karşı davalı asıl yükleniciden tahsili istemine ilişkindir.
Asıl dava yönünden yapılan inceleme:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık 30/06/2017 tarihli Yapım İşleri Sözleşmesi’nden kaynaklanmakta olup, sözleşmenin konu ve kapsamına bakıldığında bu sözleşmenin 6098 sayılı TBK’nın 470.vd.mdlerinde düzenlenen ESER SÖZLEŞMESİ niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
Tam iki tarafa borç yükleyen ve karşılıklı edimleri içeren eser sözleşmelerinde yüklenicinin borcu; sözleşme ile yüklendiği edimleri-işi-eseri, sözleşme hükümlerine, teknik şartnameye, fenne ve sanata uygun olarak ve iş sahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle süresinde yapmak ve iş sahibine teslim etmektir. İş sahibinin borcu ise; yapılan iş veya eserin kararlaştırılan bedelini ödemektir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 30/04/2018 tarihinde süresinden önce davacı-karşı davalı tarafça feshedildiği tarafların kabulünde olup; her iki taraf da taleplerini, sözleşmenin feshine diğer tarafın sebebiyet verdiği iddiasına dayandırmışlardır.
Bu durumda öncelikle çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; taraflar arasındaki sözleşmenin süresinden önce feshine hangi tarafın sebebiyet verdiği ve buna göre tarafların birbirlerinden talep edebilecekleri alacak ve miktarları noktalarındadır.
Genel olarak borçlunun temerrüdü halinde TBK’nın 125.md gereğince alacaklının sözleşmeyi feshetme hakkı bulunmakta olup; taraflar arasında yapılmış 30/06/2017 tarihli Yapım İşleri Sözleşmesi’nin “Sözleşmenin Feshi” başlıklı 24.maddesinde de fesih halleri kararlaştırılmıştır. Bunun yanında aynı sözleşmenin çeşitli maddelerinde de (7.3.5.maddesi, 13.1.maddesi) fesih halleri düzenlenmiştir.
Özetlenecek olursa; yüklenicinin taahhüt ettiği işleri kararlaştırılan biçimde yerine getirmemesi, geciktirmesi veya işin gecikmesine bağlı olarak kesilen cezaların belli miktarları geçmesi hallerinden herhangi birinin gerçekleşmesi durumunda asıl yüklenici davacı tarafa sözleşmeyi tek taraflı olarak feshetme hakkı tanınmıştır.
Yine aynı sözleşmenin 23.2.maddesinde, yüklenicinin sözleşme hükümlerine aykırı davranışlarının bulunması durumunda davacı asıl yüklenicinin fesih hakkı bulunmaktadır.
Somut olayda taraflar arasındaki Yapım işleri Sözleşmesi’nin 30/04/2018 tarihinde davacı asıl yüklenici tarafından feshedildiği dosya kapsamı ile sabit olup; feshin haklı nedenlere dayanıp dayanmadığının, diğer bir anlatımla feshe hangi tarafın sebebiyet verdiğinin belirlenmesi için sözleşme konusu işin yapıldığı yerde keşif yapılarak konusunda uzman bilirkişilerden denetime elverişli rapor alınmıştır.
Bu konuda bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 10/07/2020 tarihli raporda özetle; “taraflar arasında yapılmış 30/06/2017 tarihli Yapım İşleri Sözleşmesi gereğince, davalı şirkete 03/07/2017 tarihi itibariyle yer tesliminin yapıldığı, sözleşmede belirlenen iş sırasına göre yer teslimine engel bir durumun olmadığı, sözleşmenin 7.3.1.maddesine göre işin hatasız, kusursuz ve eksiksiz olarak en geç 30/11/2018 tarihinde teslim edileceğinin kararlaştırıldığı; 30/04/2018 tarihi itibariyle işin %29,28’inin tamamlandığı; bu sürecin öncesinde kalan işlerin süresinde bitirilemeyeceğinin tespiti sonrasında davalıya ek kolaylıklar sunularak taraflar arasında 20/04/2018 tarihli protokol imzalandığını, buna göre işlerin en geç 05/10/2018 tarihine kadar tamamlanması gerektiğinin anlaşıldığı; davalı şirketin protokol şartlarını yerine getiremediği; bunun üzerine davacı tarafça taraflar arasındaki sözleşmenin haklı nedenlere dayalı olarak protokolün 3.10 maddesi ve yapım işleri sözleşmesinin 23.2.maddesi gereği 30/04/2018 tarihinde feshedildiği;” yönünde görüş bildirilmiş; tespit edilen bu bulguların aksi de yüklenici tarafça kanıtlanamadığından sözleşmenin feshinin davalı yüklenicinin sözleşme hükümlerine aykırı davranışları nedeniyle davacı asıl yüklenici tarafça haklı nedenlerle feshedildiği kanaatine varılmış ve bilirkişilerin bu yöndeki değerlendirmeleri mahkememizde de benimsenmiştir.
Asıl davada davacı tarafın istemleri sözleşmenin feshi nedeniyle uğranılan zararların ve davalı adına yapılan ödemelerin tazmini ile sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın tazminine ilişkindir.
Davacının fesih nedeniyle dilekçede talep ettiği zararları, 6098 sayılı TBK’nın 125/2.maddesinde tanımlanan borcun ifa edilmemesinden doğan zarar niteliğinde olup, olumlu (müsbet) zarar kapsamındadır.
Kural olarak borçlunun temerrüdü halinde TBK’nın 125/2.maddesinde düzenlenen olumlu (borcun ifa edilmemesinden doğan) zararın istenebilmesi için sözleşmenin feshedilmemesi gerekmekte ise de; bu genel kuralın aksinin yani, fesih halinde dahi olumlu zararın istenebileceğinin tarafların özgür iradeleriyle sözleşmede kararlaştırılabileceği kuşkusuzdur. Borçlar hukukumuz buna cevaz vermektedir.
Asıl davada davacı tarafın diğer istemi sözleşmede kararlaştırılan gecikme cezasının tahsili istemine ilişkindir.
Cezai şart, borçlunun alacaklıya karşı mevcut bir borcu hiç veya gereği gibi ifa etmemesi halinde ödemeyi vaad ettiği, hukuki işlem ile belirlenmiş ekonomik değeri olan bir edimdir. Cezai şartın amacı, borçluyu borca uygun davranmaya sevketmektir. Cezai şart, asıl alacağı kuvvetlendirme amacı güder. Bu bakımdan cezai şart, kuvvetlendirilecek asıl borcun mevcut olmasını gerektirir. Asıl borç yoksa cezai şart da söz konusu olamaz. Bu niteliği itibariyle cezai şart asıl borca bağlı fer’i bir borçtur. Asıl borç, mevcut ve geçerli ise, cezai şart da borç doğurur. Asıl borç sona ermiş ya da geçersiz doğmuşsa, cezai şart bağımsız bir borç oluşturamaz. Cezai şart, asıl borcun bağlı olduğu şekle tabidir. Asıl borç bir geçerlilik şekline bağlanmışsa, cezai şartın borç doğurabilmesi aynı şekilde kararlaştırılmış bulunmasına bağlıdır. Ancak, geçerlilik şekline bağlı olan bir sözleşme bu şekle uygun olarak yapılmadığı halde, şekle aykırılığı ileri sürmenin dürüstlük kurallarıyla bağdaşmaması nedeniyle dinlenmediği hallerde, sözleşme geçerli sayıldığından, onun fer’i nitelikte olan cezai şart da geçerli sayılacaktır. Cezai şartın fer’ilik niteliği asıl borca bağlı olduğu sürece devam eder. Başka bir anlatımla cezai şartın fer’iliği, muaccel olduğu ana kadar devam eder. Borçlu borca aykırı davrandığında cezai şart muaccel hale geldiğinden artık fer’i değil, asli (bağımsız) bir alacak niteliğini kazanır. Cezai şart, sağlararası hukuki işlemlerde ve özellikle sonuçlarını hayatta doğuran sözleşmelerde kararlaştırılır. (Bkz.Tunçomağ Kenan; Türk Borçlar Hukuku I.Cilt Genel Hükümler İstanbul 1976 Sh.853 vd., Eren Fikret; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 5.Bası, Cilt 2 Sh.1169-1171; Kılıçoğlu M.Ahmet; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 4.Bası Sh.575-577; Reisoğlu Safa; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 12. Bası Sh. 362.)
818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 158. maddesinin başlığı “cezai şart” iken 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Ceza Koşulu” başlığı altında üç çeşit ceza koşulu düzenlenmiştir. Bunlar öğretide ortaya atılan kavramlara göre seçimlik ceza koşulu (TBK. md. 179/I), ifaya eklenen ceza koşulu (TBK md. 179/II) ve ifayı engelleyen ceza koşulu (dönme cezası) (TBK md. 179/III) dur.
6098 sayılı TBK’nın 179.maddesi; “Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir. Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir. Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır.” hükmünü içermektedir.
Anılan yasa hükmünden de açıkça anlaşılacağı gibi, ifaya eklenen ceza koşulunda, şart gerçekleştiği takdirde alacaklı, hem ifayı hem de cezayı talep edebilecektir. Buna öğretide “taleplerin birleşmesi” veya “toplanması” denmektedir. TBK, “borcun belirlenen zamanda veya yerde ifa edilmemesi” hali için kararlaştırılmış ceza koşulunun, ifaya eklenen ceza koşulu niteliğinde olacağına dair bir karine koymuştur. Bu iki olasılık dışında kalacak eksik ifa hallerinde TBK’nun 179/II. md. değil, 179/I. md. hükmü uygulanacaktır. Zira, Kanun, 179. maddenin ikinci fıkrasında bütün eksik ifa hallerini değil, bunlardan sadece zaman veya yer itibariyle aykırılık teşkil edenlerin ifaya eklenen ceza koşulu olduğunu kabul etmiştir. TBK’nun 179/II. md. hükmü emredici yapıda olmayıp düzenleyici nitelikte olduğundan taraflar, yukarıda belirtilen iki hal dışında kalan eksik ifalarla, bütün ifa etmeme hallerinde de ifa ile birlikte cezai şartın istenebileceğini kararlaştırabilirler. (Bkz. Tunçomağ Kenan; age sh. 875 vd.; Eren Fikret age sh. 1173 vd. ; Kılıçoğlu M. Ahmet age sh. 579 vd.; Günay Cevdet İlhan, Cezai Şart Ankara 2002 sh. 83 vd.; Uygur Turgut; Açıklamalı – İçtihatlı Borçlar Kanunu Genel Hükümler, İkinci Cilt 1990 sh. 740)
TBK.’nun 179/II. maddesine göre, iki halde alacaklı, ceza koşulunu isteyemez. Eğer alacaklı, ceza koşulunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse artık bu yönde bir talepte bulunamaz. Diğer halde alacaklı, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse bu takdirde de ceza koşulunu isteyemez.
Bunun yanında, alacaklı tarafça -haklı nedenle de olsa- sözleşmeden dönülmesi halinde ifaya ekli cezai şartın istenemeyeceği kuşkusuzdur. Meğerki sözleşmeden dönülmesi halinde ifaya ekli cezai şartın istenebileceğine ilişkin sözleşmede bir hüküm bulunsun. Diğer bir anlatımla; sözleşmeden dönülmesi halinde dahi cezai şartın istenebileceğine dair sözleşmede taraflarca kararlaştırılmış bir hüküm yoksa, fesih halinde ifaya ekli cezai şart istenemez.
TBK’nun 179/II. Maddesinde öngörülen hüküm, emredici nitelikte olmadığından taraflar, sözleşme serbestisi ilkesi gereğince aralarında farklı bir düzenleme yapabilirler. Sözleşmenin feshi halinde veya ifayı çekincesiz kabul etme halinde dahi ifaya ekli cezai şartın istenebileceğini kararlaştırabilirler.
Cezai şartı düzenleyen taraflar arasındaki sözleşmenin 22.ve 23.maddeleri bir bütün olarak incelenip değerlendirildiğinde; kararlaştırılan cezanın, ifanın gecikmesi halinde belli oranda uygulanacak ceza olması sebebiyle ifaya ekli ceza niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Az yukarıda değinildiği gibi kural olarak sözleşmenin feshi durumunda artık ifa istenemeyeceğinden, ifaya ekli ceza da istenemeyecek ise de; taraflar bunun aksini yani, sözleşme serbestisi ilkesi gereğince ifaya ekli cezanın dahi sözleşmenin feshi durumunda istenebileceğini kararlaştırabilirler.
Somut olayda taraflar arasında yapılmış uyuşmazlık konusu sözleşmenin 24.3. ve 24.6.maddelerinin incelenmesinden; mücbir sebepler dışında yüklenicinin sözleşmenin haksız olarak feshine sebebiyet vermesi durumunda, davacı asıl yüklenicinin (iş sahibi) yukarıda değinilen olumlu zarar niteliğindeki tüm zararlar ile ifaya ekli ceza koşulunu (gecikme cezasını) ödemekle yükümlü olduğu taraflarca kararlaştırılmış olduğundan; davacının uğramış olduğunu ileri sürdüğü olumlu zararının tazmini ve cezai şart istemleri; anılan sözleşme hükümleri ile yasaya uygundur.
Asıl dava yönünden davacı tarafın talep ettiği yukarıda açıklanan alacakları ve miktarları konusunda 10/07/2020 tarihli bilirkişi kurulu kök raporuna yönelik yapılan itiraz üzerine aynı heyetten alınan 25/02/2021 tarihli bilirkişi kurulu ek raporunda dayanak ve gerekçeleriyle II.alternatif hesaplamada davacı alacağı 137 günlük gecikme cezası miktarı olan 4.879.374,28 TL ile birlikte toplam 33.525.793,55 TL, karşı davacı alacağı 25.772.866,86 TL hesaplanmış; fesih tarihi itibariyle yapılan mahsupla davacı bakiye alacağı toplam 7.753.032,69 TL olarak tespit edilmiştir. I.alternatif hesaplamada davacı alacağı 5.152.274,33 TL olarak belirlenmiştir. I.alternatif olarak yapılan hesaplamanın, taraflar arasındaki sözleşmenin 22.6.maddesinde kararlaştırılan hükme uygun yapılmaması, II.alternatif olarak yapılan hesaplamanın sözleşmenin 22.6.maddesine uygun yapılması nedeniyle, bilirkişi kurulunca II.alternatif olarak yapılan değerlendirme ve tespitler mahkememizce benimsenmiş ve davacı tarafın talepleri bu hesaplamaya göre karşılanmıştır.
Buna göre bilirkişi kurulunca hesaplanan ve ıslahla talep edilen toplam 7.753.032,69 TL toplam alacaktan, 4.879.374,28 TL cezai şartın düşümü ile bakiye 2.873.658,41 TL’nin, sözleşmenin feshinden kaynaklı olarak davacı alacağı olarak tahsiline karar vermek gerekmiştir.
Benimsenen bilirkişi kurulu ek raporunda, davacı tarafın 137 günlük gecikme nedeniyle talep edebileceği gecikme cezası (cezai şart), toplam 4.879.374,28 TL olarak belirlenmiş ise de; mali müşavir bilirkişiden alınan 28/10/2021 tarihli raporda, davalı şirketin özkaynaklar toplamının (-) 78.270.676,60 TL olduğu ve borca batık durumunda bulunduğu tespit edildiğinden; belirlenen cezanın tümden tahsili halinde davalının ekonomik açıdan yıkımına sebebiyet vereceği kanaatine varılmış ve belirlenen ceza miktarından TBK’nın 180/2.md gereğince takdiren 1/2 (%50) oranında indirim yapılarak tahsiline karar vermek gerekmiştir.
Karşı dava yönünden yapılan inceleme:
Yukarıda özetlenen ve benimsenen bilirkişi kurulu kök ve ek raporunda dayanaklarıyla ayrıntılı olarak açıklandığı üzere; taraflar arasındaki eser sözleşmesinin karşı davalı tarafça haklı feshi nedeniyle, karşı davacının sözleşmenin feshinden kaynaklı uğradığı zararlar ile kar kaybını talep etmesine yasal olanak bulunmadığından karşı davacının bu yöndeki isteminin reddine karar verilmiştir.
Bunun yanında karşı davacı tarafça malzeme bedelleri, paraya çevrilen teminat mektubu bedelleri ve ödenmediği ileri sürülen hakediş bedelleri de talep edilmiş ise de; bilirkişi kurulu tarafından da yapılan hesaplama sırasında yerinde görülen ve asıl davacı tarafın da kabulünde olan karşı davacı tarafın bu alacak kalemlerinin, karşı davalının talebi doğrultusunda, asıl davada davacı taraf alacağından takas ve mahsubunun yapıldığı, mahkememizce de asıl davadaki davacı alacağının yukarıda açıklandığı şekilde bu mahsup işlemlerine göre hüküm altına alındığı, dolayısı ile karşı davacının bu alacak kalemleri yönünden herhangi bir alacağının bulunmadığı kanaatine varıldığından, karşı davanın reddine karar ermek gerekmiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere asıl ve karşı dava yönünden aşağıdaki kararı vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-ASIL DAVANIN KISMEN KABULÜ ile,
a)Davalı tarafça sözleşmenin feshine sebebiyet verilmesinden kaynaklı olarak 2.873.658,41 TL tazminat ve takdir olunan 2.439.687,00 TL ceza koşulu olmak üzere toplam 5.313.345,41 TL’nin (1.000.000,00 TL’sine dava tarihi olan 27/09/2018 tarihinden itibaren, kalan 4.313.345,41 TL’sine ıslah tarihi olan 27/01/2022 tarihinden itibaren avans faizi uygulanmak suretiyle) davalı taraftan alınarak davacı tarafa ödenmesine,
b)Davacı tarafın fazlaya ilişkin isteminin reddine,
c)Alınması gerekli 362.954,62-TL karar ve ilam harcından 1.707,50 TL peşin ve 115.324,91 TL ıslah harcının mahsubu ile geriye kalan 245.922,21-TL harcın davalıdan alınıp maliyeye gelir kaydına,
d)Davacı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 291.133,45-TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacılara verilmesine,
e)Davacı tarafça talep edilen ceza-i şart alacağından mahkememizce takdiri indirim yapılmış olmakla, kısmen reddedilen miktar yönden davalı tarafa vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
f)Davacı tarafça yatırılan 35,90 TL başvuru harcı, 1.707,50 TL peşin ve 115.324,91 TL ıslah harcı, 6,40 TL vekalet harcı, 13.000 TL bilirkişi ücreti, 314 TL keşif harcı ve 698,80 TL tebligat ve diğer giderlerinin toplamı 131.087,51 TL yargılama giderinin (ceza-i şart alacağından mahkememizce takdiri indirim yapılmış olması nedeniyle tamamının) davalıdan alınıp davacılara verilmesine,
2-KARŞI DAVANIN REDDİNE,
a-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gerekli olan 80,70 TL maktu karar ve ilam harcının, başlangıçta yatırılan 17.078,00 TL peşin harçdan mahsubu ile bakiye 16.997,3‬0 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde karşı davacıya iadesine,
b-Karşı davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 128.000,00 TL vekalet ücretinin karşı davacıdan alınıp karşı davalılara verilmesine,
3-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzünde, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkca okunup, usulen anlatıldı.
22/09/2022

Başkan …
¸e-imzalı
Üye …
¸e-imzalı
Üye …
¸e-imzalı
Katip …
¸e-imzalı

Bu belge 5070 sayılı Yasa uyarınca güvenli E-İMZA ile imzalanmıştır.