Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/198 E. 2019/980 K. 04.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/198 Esas
KARAR NO : 2019/980

DAVA : Alacak (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/03/2018
KARAR TARİHİ : 04/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin murisi …’nin … yılında vefat ettiğini, müvekkilinin bu kişinin yasal mirasçısı durumunda olduğunu, murisin … Bankası pay defteri kayıtlarına göre bankanın 10 milyon TL. sermayesinden 10-TL. nominal değerde 37445, 37446, 37447 ve 37448 seri numaralı 4 adet pay senedinin ve bankanın 10 milyon TL. sermayesinden 10-TL. nominal değerde … seri numaralı 2 adet pay senedinin maliki-hissedarı-hak sahibi durumunda olduğunu, davalı bankaya yapılan yazılı başvurulara rağmen bahsi geçen hisse senetlerinin mirasçı sıfatıyla müvekkili adına tescilinin yapılmadığını, ayrıca bugüne kadar müvekkiline ve murisine temettü ödemesi de yapılmadığını belirterek, açıklanan nedenlerle pay senetlerinin miras payı oranında müvekkili adına tesciline, ödenmeyen tüm tahakkuk etmiş geçmiş dönem temettü haklarının tespiti ile miras payı oranında tahakkuk tarihlerinden işleyecek ticari faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili ise cevap dilekçesinde özetle; her ne kadar davacı vekili tarafından davacının murisi …’nin yasal mirasçısı olduğu iddia edilerek dava açılmış ise de iştirak halinde mülkiyet rejiminde mirasçılar arasında mecburi dava arkadaşlığı olduğunu, bu nedenle tüm mirasçıların birlikte dava açması gerektiğini, müteveffanın davacı dışında mirasçısı olup olmadığının kendilerince bilinemediğini, dava şartı olan bu hususun öncelikle incelenmesi gerektiğini, bütün mirasçılar ya da atanmış tereke temsilcisi tarafından dava açılmamış olduğu için davanın reddi gerektiğini, müvekkili bankaya ibraz edilmeyen hisse senetleri kanunda yer alan hükümler çerçevesinde Yatırımcı Tazmin Merkezi’ne intikal etmiş olduğundan müvekkili bankaya husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, Sermaye Piyasası Kanunu’nun 13/4 maddesi gereğince kaydileşmemiş ve teslim edilmemiş durumdaki pay senetlerinin kaydileştirilebilmesi için usulüne uygun şekilde gerekli belgeler ile kaydileştirilmesi istenen pay senedinin aslının kanun gereği en geç 31/12/2012 tarihine kadar kaydileştirme işlemlerinin yapılabilmesini teminen müvekkili bankaya teslim edilmesinin zorunlu olduğunu, dava konusu hisse senedi asılları müvekkili bankaya ibraz edilmediğinden kaydileştirme işlemi yapılamadığını, Sermaye Piyasası Kanunu’nun 13/4 maddesi uyarınca kaydileştirilmeyen hisse senetlerine ilişkin olarak yasal mevzuatta yer alan hak düşürücü süre sona erdiğinhden daa konusu senetlerin Yatırımcı Tazmin Merkezi’ne intikal ettiğini, davacının ileri sürdüğü taleplerin Sermaye Piyasası Kanunu kapsamında senetlere ilişkin olarak yasal süre içinde kaydileştirme talebinde bulunulmadığından zamanaşımına uğradığın ve ilgilinin hak sahibi olduğunun ileri sürebilmesinin mümkün bulunmadığını, temettü gelirlerinin de 5 yılda zaman aşımına uğradığını, … vekilinin 07/06/2013 ve 19/09/2013 tarihli dilekçelere müvekkili banka tarafından yazılı cevap verildiğini, konu ile ilgili açıklamalar yapıldığını, bu nedenle davanın açılmasına müvekkili bankanın sebebiyet vermediğini belirterek dilekçede açıklanan sebeplerle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DELLİLLER VE GEREKÇE:
Dava, davacının murisinden intikal eden davalı bankanın hisse senetlerinin miras payı oranında davacı adına tescili, ödenmeyen tüm tahakkuk etmiş geçmiş dönem temettü haklarının tespiti ile miras payı oranında tahakkuk tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte miras payı oranında davacıya ödenmesi talepli tespit ve alacak davasıdır.
Davacı taraf delil olarak; pay senetleri suretleri, davalı banka ile yapılan yazışmalar, banka kayıtları, bilirkişi incelemesi ve ilgili yasal delillere dayanmıştır. Davalı taraf ise delil olarak; banka kayıt ve belgeleri, YTM kayıtları, bilirkişi incelemesi ve diğer yasal delillere dayanmıştır.
TMK.’nun 701/1 maddesi gereğince “Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti el birliği mülkiyetidir.” TMK.’nun 702/2. maddesi gereğince “Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliği ile karar vermeleri gerekir.”
Elbirliği mülkiyeti (iştirak halinde mülkiyet), yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur. İştirak halinde mülkiyette malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil ortaktırlar. Mülkiyet bir bütün olarak ortakların tümüne aittir. Terekeye ait haklar nedeniyle açılan davaları bütün mirasçıların birlikte yürütmesi gerekir. Ancak dava halefiyet esasına göre tereke adına değil de kendi miras payı için açılmış ise tüm mirasçıların onayının alınmasına gerek bulunmamaktadır. Yargıtay HGK’nun ilke karar niteliğindeki 17/02/2010 tarih; E.2010/8-80 – K.2010/80 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; miras ortaklığına ait bir hakka dayanmak suretiyle açılan bir davada, davacı bütün yasal mirasılar adına değil de yalnız kendi adına ve kendi miras payı ile ilgili olarak talepte bulunmuş ise tüm mirasçıların onayının alınmasına gerek bulunmamaktadır. Bir ya da bir kısım mirasçı terekeye ait bir mal veya alacaktan yalnız kendi payına düşen kısım için yalnız kendi adına dava açarsa, böyle bir dava reddedilir. Çünkü bir veya bir kısım mirasçının iştirak halindeki pay üzerinde tasarrufta bulunma yetkisi yoktur. Böyle bir dava diğer mirasçıların paylarını kapsamadığından ve aynı zamanda onlar adına da açılmadığından, davaya diğer mirasçıların katılmasına (icazet vermesine) olanak yoktur. Diğer bir anlatımla, öteki mirasçıların davaya katılmalarının sağlanması veya yöntemine uygun biçimde muvafakatlerinin alınması ya da miras ortaklığına bir mümessil tayin edilerek onun huzuru ile davaya devam edilmesi mümkün değildir ve davanın reddi gerekir. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 27/05/2019 tarihli; 2016/13457 Esas ve 2019/4768 Karar sayılı ilamında aynı husus belirtilmektedir.
Dava dilekçesi ekinde sunulan Sivas … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 21/02/1986 tarihli, …E. ve … K. sayılı mirasçılık belgesine göre; davacının murisi …’nin miras payı 10 pay olarak kabul edilmiş, buna göre 2 payın oğlu…’ye, 2 payın oğlu …’ye, 2 payın oğlu davacı …’ye, 2 payın oğlu …’ye, 1 payın torunu … ve …’dan olma …’e ve 1 payın da torunu …ve …’dan olma …’e ait olduğu belirlenmiştir. Mahkememizce murise ve mirasçılarına ait nüfus kayıtları re’sen UYAP sisteminden çıkarılarak incelenmiş, yapılan inceleme sonucunda murisin dosyadaki veraset ilamında belirtilen mirasçılarından davacı … dışında … ile …’nin sağ oldukları, diğer mirasçıların ise vefat ettikleri anlaşılmıştır.
Davacı vekili 04/12/2019 tarihli duruşmadaki imzalı beyanında; açtıkları davanın müvekkili …’nin annesi ve murisi …’den intikal eden pay senetlerinin müvekkil adına miras payı oranında tescili ve ödenmeyen temettülerin müvekkiline miras payı oranında ödenmesi talepli olduğunu, davalarının sadece müvekkilinin miras payına ilişkin olduğunu dolayısıyla diğer mirasçıların davaya dâhil edilmesi gerekmediğini düşündüklerini açıkça imzalı beyanı ile kabul etmiştir.
Tarafların iddia ve savunmaları, duruşmadaki beyanları ve dosya kapsamından; huzurdaki davanın davacı … tarafından murisi …’den intikal eden pay senetlerinin kendi adına miras payı oranında tescili ile ödenmeyen temettülerin yine kendi adına miras payı oranında kendisine ödenmesi talepli olarak açıldığı, açılan bu davanın sadece davacının miras payına ilişkin olduğu görülmektedir. Bir başka ifade ile açılan davanın davacı tarafından tereke adına değil, sadece kendi miras payı için açılmış bir dava olduğu anlaşılmaktadır. Davanın tereke adına değil de davacının sadece kendi miras payı için açtığı davalarda tüm mirasçıların onayının alınmasına gerek bulunmamaktadır. Dava konusu hisse senetlerinin terekeye ait olduğu ve hisse senetlerini üzerinde … mirasçılarının iştirak halinde malik oldukları konusunda herhangi bir ihtilaf yoktur.
Somut davada olduğu gibi bir mirasçının (davacının) terekeye ait banka hisse senedinden kaynaklı olarak yalnız kendi payına düşen kısım için ve yalnız kendi adına dava açması durumunda, böyle bir davanın mahkememizce reddedilmesi gerekir. Zira Yargıtay’ın yukarıda söz edilen yerleşik kararlarında da ifade bulduğu üzere; bir veya bir kısım mirasçının iştirak halindeki pay üzerinde tasarrufta bulunma yetkisi yoktur. Böyle bir dava diğer mirasçıların paylarını kapsamadığından ve aynı zamanda onlar adına da açılmadığından, davaya diğer mirasçıların katılmasına (icazet vermesine) olanak da yoktur. Diğer bir anlatımla, davacının murisinin sağ olan diğer mirasçılarının davaya katılmalarının sağlanması veya yöntemine uygun biçimde muvafakatlerinin alınması ya da miras ortaklığına bir mümessil tayin edilerek onun huzuru ile davaya devam edilmesi mümkün olmadığından ve davacı terekeye ait banka hisse senedinin sadece kendi payına düşen kısmı için kendi adına dava açtığından aşağıdaki şekilde davanın reddine karar vermek gerekmiştir.

KARAR : Gerekçede açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Alınması gerekli 44,40-TL karar ve ilam harcının 85,39,TL peşin yatırılan harçtan tahsili ile, kalan 40,99-TL ‘nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen maddi tazminat yönünden hesaplanan 2.725,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı tarafından yatırılan gider avansından geriye kalan avansın karar kesinleştiğinde ve istek halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair; HMK’nun 6723 sayılı Kanunla değişik Geçici 3. ve 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı.

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

Bu belge 5070 sayılı Yasa uyarınca güvenli E-İMZA ile imzalanmıştır.