Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/184 E. 2021/726 K. 13.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/184 Esas
KARAR NO :2021/726

DAVA:İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:21/02/2018
KARAR TARİHİ:13/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin … ili, … ilçesinde ticari nitelikte tarımsal faaliyetlerde bulunduğunu, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 2017 yılında tarafların faaliyet alanları içerisinde ticari ilişki kurulduğunu, bu ilişki kapsamında davalı şirketçe müvekkilinden tarımsal ilaç, gübre ve tohum alımı için talepte bulunulduğunu, bu bağlamda davalı şirket ile müvekkili şirketin tüm konularda anlaştıklarını, müvekkili şirketin sözleşme konusu malları zamanında ve eksiksiz olarak davalı şirkete teslim ettiğini, böylece müvekkili şirketin üzerine düşen yükümlülükleri noksansız olarak ve günü gününe yerine getirdiğini, ancak davalı şirketin ödemeleri yapmakta sıkıntıya girdiğini ve anlaşma dışına çıkarak yapması gereken ödemeleri gecikmeli olarak yapmaya başladığını, böylece davalı şirketin üzerine düşen yükümlülükleri zamanında, eksiksiz ve noksansız yerine getirmemesi nedeniyle müvekkili şirketin zarara uğradığını, bu durumun davalı şirket çalışan ve yetkililerine e-mail ve telefon yolu ile defalarca bildirildiğini, ancak davalı şirketçe haklı taleplerine olumlu bir cevap verilmediğini, davalı şirketin ana (asıl) borcunu ödedikten sonra müvekkili şirketçe ödemelerdeki gecikmeden dolayı davalı şirket adına 25/10/2017 tarihinde 29.215,62-TL. tutarlı faturanın keşide edildiğini, anılan faturanın davalı şirkete iadeli taahhütlü olarak gönderildiğini, davalı şirketin bu faturayı kabul etmeyerek iade ettiğini, bunun üzerine anılan faturaya dayanarak davalı aleyhine … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 29.215,62-TL. asıl alacak ve 158,48-TL. işlemiş faiz olmak üzere toplam 29.374,10-TL.’lik ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı şirket vekili tarafından borca ve yetkiye itiraz edilmesi üzerine takibin durduğunu, sonrasında dosyanın yetkili İstanbul İcra Müdürlüğü’ne gönderilerek 26. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı esasına kaydedildiğini, anılan icra dosyasından davalı/borçlu şirkete yeniden ödeme emri gönderildiğini, bu defa davalı tarafça borca itiraz edildiğini, itiraz üzerine takibin durduğunu, davalının itirazının haksız ve mesnetsiz olduğunu belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; davanın kabulü ile davalı şirketin …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yönelik itirazlarının iptali ile takibin devamına, davalı şirket aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine, dava masrafları ile avukatlık ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili ise cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davacı şirket arasında tesis edilen ticari ilişkinin herhangi yazılı bir sözleşmeye dayanmadığını, müvekkili şirketin davacıdan almış olduğu ürünlerin bedelini ara ödemeler ile gerçekleştirdiğini, davacının da müvekkili şirket ile arasında sürdürmüş olduğu işbu ticari ilişki kapsamında yapılan ara ödemeleri itirazsız kabul ettiğini, böylece taraflar arasında örtülü bir ödeme ilişkisinin kurulmuş olduğunu, ancak işbu ticari ilişkinin davacının düzenlemiş olduğu 25/10/2017 tarihli, … numaralı ve 29.215,62-TL. bedelli fatura ile son bulduğunu, müvekkili şirketin anılan faturayı yasal süresi içerisinde davacı şirkete iade ettiğini ve son derece haklı bir şekilde faturayı ticari defter ve kayıtlarına almadığını, zira taraflar arasında vade farkı uygulamasına gidileceği yönünde herhangi bir yazılı veyahut sözlü bir anlaşmanın bulunmadığını, buna karşın davacı şirketin tek taraflı düzenlemiş olduğu vade farkı faturasına dayanarak müvekkili aleyhine davaya konu icra takibine giriştiğini, müvekkili şirketin ise taraflar arasında vade farkı uygulamasına gidileceği yönünde yazılı veya sözlü herhangi bir anlaşma olmaması, vade farkına ilişkin düzenlenen faturanın süresi içerisinde davacıya iade edilmesi ve icra takibine girişildiği tarih itibariyle müvekkilinin davacı yana herhangi bir borcun bulunmaması nedenleriyle haklı olarak borca ve takibe itiraz edildiğini belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; davanın reddine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacı karşı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; taraflar arasında zirai ilaç, gübre ve tohum alım-satımından kaynaklanan ticari ilişki nedeniyle, ödemelerde yaşanan gecikmeden dolayı davacı şirketçe davalı şirket adına düzenlenen vade farkı faturasına dayalı olarak …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla girişilen ilamsız icra takibine vaki itirazın iptaline ilişkindir.
Davacı taraf delil olarak; …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyası, bu dosyada takibe konu edilen fatura, belge ve dokümanlar, müvekkili şirket ile davalı şirket arasındaki teklif mektupları, teklif mektuplarına karşılık olarak müvekkili şirketçe verilen teklifler, tekliflere ilişkin fatura, yazışma ve anlaşmalar, şirketlerin e-mail üzerinden yapmış oldukları yazışmalar ve dokümanlar, müvekkili şirket ile davalı şirket arasındaki ödemeleri gösterir ödeme kayıtları, davalı şirket adına kesilen dava konusu fatura fotokopisi ve anılan faturanın davalı şirkete iadeli taahhütlü olarak gönderildiğine dair belge ve dokümanlar, davalı şirketin faturayı iade ettiğine ilişkin yazışmalar ile buna ilişkin belgeler, davalı şirketçe … 15. Noterliği’nden keşide edilen 31/10/2017 tarihli – … yevmiye no’lu ihtarname, ticari defter ve kayıtlar, mal alımına ve teklife ilişkin belge ve dokümanlar, bilirkişi incelenmesi ve diğer her türlü yasal delile dayanmıştır.
Davalı taraf ise delil olarak; taraflar arasında tesis edilen ticari ilişki kapsamında oluşan cari hesap hareket dökümleri, davaya konu icra takibine dayanak olarak gösterilen 25/10/2017 tarihli, … numaralı ve 29.215,62-TL. bedelli fatura, … 15. Noterliği’nin 31/10/2017 tarihli – … yevmiye numaralı fatura iadesi konulu ihtarname, …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyası, davalı şirket ile davacı şirket arasında tesis edilen ticari ilişkiye dayanak olan 02/02/2017 tarihli sipariş mektubu, davacının müvekkili şirket adına düzenlemiş olduğu 16 adet fatura, bilirkişi incelemesi, şirket kayıtları, ticari defterler ile sair kanuni ve takdiri delile dayanmıştır.
Mahkememizce …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyasının aslı celbedilerek incelenmiştir. İcra dosyasının incelenmesinde; davacı şirket vekili tarafından 24/11/2017 tarihinde davalı şirket aleyhine önce … İcra Dairesi’nin … E. sayılı dosyası ile 29.215,62-TL. asıl alacak (vade farkı faturası bedeli) ve 158,48-TL. işlemiş faiz olmak üzere toplam 29.374,10-TL. üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı, Örnek-7 no’lu ödeme emrinin davalı şirkete 12/12/2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalı şirket tarafından vekili vasıtasıyla sunulan 18/12/2017 tarihli dilekçede yetkili icra dairesinin İstanbul İcra Daireleri olduğu belirtilerek borca ve yetkiye itiraz edildiği, borçlunun itirazı üzerine takibin durduğu, akabinde alacaklı şirket vekili tarafından borçlunun yetki itirazının kabul edilmesi üzerine dosyanın İstanbul İcra Daireleri Tevzi Bürosu’na gönderildiği ve …. İcra Müdürlüğü’nün … esasına kaydedildiği, bu dosyadan gönderilen Örnek-7 no’lu ödeme emrinin ise davalı/borçlu şirkete 09/02/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalı şirket vekili tarafından 15/02/2018 tarihli dilekçe ile borca, faiz ve borcun fer’ilerine itiraz edilerek takibin durdurulduğu, sonrasında davacı şirket vekili tarafından 1 (bir) yıllık hak düşürücü süre içerisinde huzurdaki itirazın iptali davasının açıldığı görülmüştür.
İcra İflas Kanunu’nun 67/1 maddesine göre; takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren 1 (bir) sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Yasal dayanağını 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesinden alan itirazın iptali davası ile alacaklı; icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK.’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada tespit edilecek husus, borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesidir.
Mahkememizce deliller toplandıktan sonra, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü özel ve teknik bilgi gerektirdiğinden, 06/11/2019 tarihli duruşmada; ilk önce … Nöbetçi Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesi’ne talimat yazılarak; re’sen seçilecek mali müşavir (SMMM) bir bilirkişi marifetiyle tarafların ilişki dönemine ait davacı taraf ticari defter ve kayıtları üzerinde iddia ve savunma kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiştir.
… Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesi’nin … Talimat sayılı dosyasında SMMM bilirkişi … tarafından düzenlenerek mahkememize gönderilen 27/07/2020 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacı ile davalı arasında zamanında yapılmayan ödemeler için vade farkı ödeneceğine dair ayrı bir sözleşme yapılmadığı, ancak davacının ürün tedarik teklifi verirken ve kestiği faturalar üzerine “zamanında ödenmeyen fatura tutarına aylık %2 gecikme faizi uygulanır” ibaresini koyduğu, davalının ödemesini geciktirmesi ve davacının kendisine ihtar mektubu göndermesine rağmen davalının ödemelerini yine zamanında yapmadığı dolayısıyla davacının satış edimini tam olarak yerine getirmesine rağmen davalının ödeme şartlarına uymadığı, sonuç olarak davacı şirketin ticari defter kayıtlarında davalıdan olan alacağının 29.215,62-TL. olarak göründüğü, bu bedelin davacının talep ettiği fakat ödenmeyen ve dava konusu yapılan vade farkı faturası bedeli olduğu şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Talimat bilirkişi raporu dosya taraflarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davalı şirket vekilince 21/08/2020 tarihli dilekçe ile rapora itiraz edilerek davanın reddine karar verilmesi talep edilmiş, davacı vekili tarafından ise talimat bilirkişi raporuna karşı yazılı beyanda bulunulmuştur.
Mahkememizce 16/09/2020 tarihli duruşmada; … Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesi’ne yeniden talimat yazılarak; davalı tarafın 21/08/2020 tarihli talimat bilirkişi raporuna yönelik itirazlarını karşılar nitelikte ek rapor aldırılmasına karar verilmiştir.
… Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesi’nin … Talimat sayılı dosyasında yine SMMM bilirkişi … tarafından düzenlenerek mahkememize gönderilen 07/12/2020 havale tarihli ek raporda ise özetle; davacı yanın teklif mektubundan sonra davalı şirketin 02/02/2017 tarihinde davacının teklifini kabul ederek kendi sipariş formuyla ve faksla bildirmek suretiyle siparişini verdiği, böylece davalı şirketin davacı şirkete gönderdiği sipariş formunun hiçbir bölümünde davacının verdiği teklifte yer alan vade farkını kabul edip etmediklerini belirtmemiş olduğu, davalı şirket vekilince bu durumun müvekkili şirketçe vade farkını hiçbir şekilde kabul etmedikleri anlamına geldiğinin belirtildiği, davacının verdiği teklifte peşin fiyat, 90 gün vadeli fiyat, 200 gün vadeli fiyat (ödeme vadesine göre fiyatlar değişmektedir), ödeme günlerinin gecikmesi halinde aylık %2 vade farkı uygulanacağı hususlarının bulunduğu, verilen teklif mektubunda ürünleri satın almak için istenen şartların ticari hayatta satış sözleşmesinin temelini teşkil ettiği genel olarak kabul edilse de ürünün birim fiyatını, ödeme vadesini, geciken ödemelere uygulanacak gecikme faizini satıcının fiyat listesi ile kendisinin belirlediği, davalı şirketin teklif mektubuna istinaden davacıya gönderdiği kendi sipariş formunda ürünlerin birim fiyatını ve ödeme vadesini yazmasının vadesinde ödeme yapacağı anlamına geldiği, davalının ödeme vadesini kabul etmediği, geç ödeme yapacağı ve vade farkı ödemeyeceği bir sözleşme metni konusunda tarafların anlaşma sağladığı iddiasının kabul edilip edilmemesinin mahkemenin takdirinde olduğu, davacı şirketin ürün bedellerinin zamanında yani vadesinde ödenmesini, aksi takdirde vade farkı uygulanacağını açık olarak teklifinde beyan ettiği, davalı şirketin ise sipariş formunda ürün bedellerinin ödeme vadelerini kabul ettiği, vadesinde ödeme yapmadığı durumda vade farkı ödemeyeceği hakkında bir beyanda bulunmamış olmasının teklif mektubunda belirtilen vade farkını kabul etmediğini göstermeyeceği, aksine zımni olarak kabul ettiği anlamına geldiği, dolayısıyla davacı ile davalı arasında teşkil eden sözleşmenin esas unsurlarından birisinin taraflarca kabul edilen bir ödeme vadesinde anlaşılmış olması olduğu ve davalının sipariş formunda ödeme vadesi yazılmamış olsa ya da peyderpey ödenecektir şeklinde yazılsa, o zaman vade farkından bahsedilemeyeceği, sonuç olarak davacının sözleşmeye göre satış edimini tam olarak yerine getirmesine rağmen davalının sözleşmedeki ödeme şartlarına uymadığına dair kök rapordaki kanaatlerinde herhangi bir değişiklik olmadığı şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Ek talimat bilirkişi raporu dosya taraflarına tebliğ edilmiş, davalı şirket vekili tarafından 06/01/2021 tarihli dilekçe ile ek rapora itiraz edilerek davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
Mahkememizce 27/01/2021 tarihli duruşmada; iddia, savunma, dosyada toplanan deliller ve talimatla alınan bilirkişi kök ve ek raporları ile tarafların ilişki dönemine ait davalı taraf ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak birleştirme raporu aldırılmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi kurulu tarafından düzenlenerek 12/07/2021 tarihinde dosyaya sunulan raporda özetle; taraflar arasında vuku bulan ticari ilişkinin herhangi bir sözleşmeye dayanmadığı, dolayısıyla aralarında yaptıkları yazışmaların temel alınacağı, taraflar arasındaki ticari ilişkinin başlangıcının davacının 25/01/2017 tarihinde verdiği teklif mektubuna dayanmakta olduğu, teklif mektubunda malın cinsi, ödeme süresi ve fiyatının belirtilmekte olduğu, bunların yanı sıra “ödeme günlerinin aylık %2 vade farkı uygulanmaktadır” ibaresinin bulunduğu, davalının anılan belgeye cevaben 02/02/2017 tarihinde gönderdiği fax mesajında teklif mektubunda belirtilen mallardan ne kadar miktar istediğini belirttiği, ancak ilk gönderilen belgedeki fiyatı değiştirdiği ve vade farkı ibaresini kaldırdığı, ayrıca hemfikir olunmayan konularda yazılı olarak anlaşılması gerektiğini belirttiği, davacının ise anılan belgede değişiklik yapmadan imzaladığı, TBK.’nun 3. maddesine göre sözleşmelerin taraflardan birisinin kendisi için önemli unsurları belirterek karşı tarafa bir öneride bulunması ile başlamakta olduğu, önerinin değiştirilmeden kabulü halinde taraflar arasındaki sözleşmenin kurulmuş sayılacağı, şayet öneri aynen kabul edilmez ve değiştirilerek geriye gönderilirse bu durumda yeni bir öneri yapılmış sayılacağı, burada ilk öneride bulunanın kabulcü durumuna düştüğü, açık veya zımni kabul beyanı veya ifa fiilleri ile sözleşmenin kurulacağı, somut olayda sözleşmenin son hali ile onaylandığı ve fiilen uygulandığı, daha sonraki siparişlerde de aynı yöntemin uygulandığı, sonuç olarak davalı şirketin yasal defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğu, TTK. hükümlerine uygun olarak noter açılış tasdiklerinin süresi içerisinde yapıldığı, dolayısıyla davalı yan ticari defterlerin lehine delil olarak ileri sürülebileceği, davalı şirket nezdinde yapılan incelemeye göre davacının cari hesabının ise bakiye vermediği, taraflar arasındaki yazışmalarda davalının en son gönderdiği yazıda vade farkı belirtilmediği, yasal sözleşme kuruluş sistemine uygun olarak sözleşmenin içeriğinin irdelenmesi konusunda hukuki takdirin münhasıran mahkemede olduğu, davalı şirketin vade farkı talebine itirazının haksız bulunması halinde faiz talebi için gerekli olan temerrüt belgesinin dosyada bulunmaması nedeniyle faiz konusundaki takdirin de mahkemede olduğu, takip talebinde yasal faiz istenmiş iken itirazın iptali davasında ticari faiz talep edilmesi hususundaki takdirin mahkemede olduğu, davacının talebinde haklı görülmesi halinde takip talebindeki esas alacak tutarının yerinde olduğu şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi kurulu raporu dosya taraflarına tebliğ edilmiş, davalı vekili tarafından 29/07/2021 tarihli dilekçe ile bilirkişi raporuna karşı yazılı beyanda bulunulmuş, davacı vekili tarafından ise 02/09/2021 tarihli dilekçe ile rapora itiraz edilmiştir.
Dosyada talimatla alınan kök ve ek rapor ile bilirkişi kurulunca düzenlenen rapor mahkememizce incelenip denetlenmiş, bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 12/07/2021 tarihli birleştirme raporunun toplanan delillere, taraflar arasındaki yazışmalara, tarafların karşılıklı icap ve kabul beyanlarına, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere uygun olduğu görülmüştür. Ayrıca birleştirme raporunun yargısal denetime uygun ve hüküm kurmaya elverişli olduğu saptanmış, raporda yer alan değerlendirme ve hesaplamalar mahkememizce benimsenerek hükme esas alınmıştır.
Eldeki davada taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacı şirketçe takibe konu edilen 25/10/2017 tarihli, … numaralı ve 29.215,62-TL. meblağlı vade farkı faturasından kaynaklanmaktadır.
Vade farkı; bir malın veya hizmetin bedelinin peşin olarak ödenmemesi ve daha sonra ödemek üzere anlaşılması nedeniyle fiyatına eklenen tutardır. Diğer bir ifade ile, borcun gününde ödememesi halinde ödenmesi gereken gün ile ödendiği gün arasındaki gecikmeye göre hesaplanarak alınan ek tutardır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 02/10/2013 tarihli ve 2013/19-199 E. – 2013/1418 K. sayılı kararında da vurgulandığı üzere; vade farkı istenebileceğine ilişkin şart, sözleşme ilişkisi kurulurken ya da daha sonradan tarafların ortak iradeleri ile kararlaştırılabileceği gibi sözleşme ilişkisinin devamı sırasında ticari teamül biçiminde de ortaya çıkabilir. Taraflar arasında vade farkı faturası düzenlenmesi ve vade farkının talep edilebilmesi için bunun ya taraflar arasında açıkça kararlaştırılmış olması, ya da bu konuda taraflar arasında teamül haline gelmiş bir uygulamanın bulunması gerekir.
6098 sayılı TBK.’nun 1. maddesinin 1. fıkrasına göre, bir sözleşmenin kurulabilmesi için, tarafların karşılıklı irade beyanlarının birbirine uygun olması gerekir. Tarafların irade beyanları arasındaki uygunluk, sözleşmenin kurucu unsurlarındandır. Bir başka ifade ile sözleşmenin kurulabilmesi için, tarafların karşılıklı irade beyanlarının, objektif esaslı noktalar üzerinde uyuşması gerekir. Ancak, taraflar arasında irade beyanlarının birbirine uygunluğu konusunda ihtilaf çıkması hâlinde, hâkim, bu ihtilafı, tarafların irade beyanlarını güven teorisine göre yorumlamak suretiyle çözümler.
İcap ya da öneri, bir sözleşmenin kurulabilmesi için gerekli olan iki irade beyanından birisidir. Önce olan irade beyanı icap, sonra gelen irade beyanı ise kabuldür.
6098 sayılı TBK.’nun “Öneri ve Kabul” başlıklı 3. maddesine göre; “-Kabul için süre belirleyerek bir sözleşme yapılmasını öneren, bu sürenin sona ermesine kadar önerisiyle bağlıdır. -Kabul bu süre içinde kendisine ulaşmazsa; öneren, önerisiyle bağlılıktan kurtulur.”
Somut olayda; davacı şirket tarafından davalı şirkete gönderilen teklif mektubunda “…aylık %2 oranında vade farkı uygulanacağı…” anlamına gelen bir ibare mevcut ise de, davalı şirketçe davacının teklifine karşı verilen 02/02/2017 tarihli cevabi faks mesajında; davacının teklif mektubunda yer alan vade farkı ibaresini kaldırmış, ayrıca tarafların hemfikir olmadıkları konularda yazılı olarak anlaşılması gerektiğini belirterek, davacının teklifinde yer alan vade farkı uygulamasını kabul etmediğini zımnen beyan etmiştir. Davacı şirket ise davalının bu şekilde tadil ettiği belgeyi herhangi bir değişiklik yapmadan imzalayarak, davalının değiştirdiği haliyle kabul etmiştir.
Sözleşmenin taraflardan birisinin (somut olayda davalı şirketin) kendisi için önemli olan unsurları belirterek karşı tarafa (somut olayda davacı şirkete) başkaca bir öneride bulunması halinde (ki davalı şirket 02/02/2017 tarihli faks mesajında davacının teklif mektubunda yer alan vade farkı ibaresini kaldırarak, tarafların hemfikir olmadıkları konularda yazılı olarak anlaşmaları gerektiğini belirtmiştir ve davacıya teklif mektubundan başka bir öneride bulunmuştur) bu yeni önerinin değiştirilmeden kabulü halinde (ki davacı şirket davacı şirketin değiştirdiği haliyle imzalayarak uygulamaya sokmuştur) artık taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi “vade farkı uygulamasının davalı tarafından kabul edilmediği haliyle” kurulmuş sayılacağından, mahkememizce taraflar arasındaki ticari ilişkide vade farkı uygulamasının olmadığı kanaatine varılmıştır.
İddia, savunma, dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler ile mahkememizce benimsenen bilirkişi kurulu raporunun birlikte değerlendirilmesinde; taraflar arasındaki ticari ve hukuki ilişkide vade farkı ödeneceğine dair açık bir anlaşmanın (sözleşmenin) bulunmadığı, taraflar arasında bu hususta teamül haline gelmiş bir uygulamanın da söz konusu olmadığı, davacı tarafça bu durumun aksinin ispat edilemediği anlaşıldığından, davacı şirketin 25/10/2017 tarihli, … numaralı ve 29.215,62-TL. meblağlı vade farkı faturasını davalı taraftan talep edemeyeceği kanaatine varılarak aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Gerekçede açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Alınması gerekli 59,30-TL. karar ve ilam harcının 498,93-TL. peşin harçtan mahsubu ile kalan 439,63-TL. harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 4.382,34-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
4-Davalı tarafından yapılan 55,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından geriye kalan kısmın karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair; HMK.’nun 6723 sayılı Kanunla değişik Geçici 3. ve 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere bir başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 13/10/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır