Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1133 E. 2020/316 K. 08.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/1133 Esas
KARAR NO:2020/316

DAVA:İtirazın İptali (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:12/11/2014
KARAR TARİHİ:08/07/2020

Yukarıda tarafları ve konusu yazılı itirazın iptali davasının mahkememizce yapılan açık yargılaması sonrasında;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesi uyarınca müvekkili şirketin davalı şirketin bayisi olarak faaliyet gösterdiğini, müvekkili şirketin davalıya sattığı mal karşılığında 15/09/2010 tarihli, … seri nolu, 145.848,01-TL. bedelli ve 30/09/2010 tarihli, … seri nolu – 39.716,26-TL. bedelli 2 adet faturayı keserek davalı şirkete teslim ettiğini, daha sonra anılan faturaların bedelinin davalı tarafça ödenmemesi üzerine müvekkili şirket tarafından davalı aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı tarafından takibe haksız olarak itiraz edildiğini ve takibin durduğunu, davalı tarafın borca itirazının tamamen hukuki mesnetten yoksun olduğunu, müvekkili şirketin davalı şirketten takip tarihi itibariyle toplam 284.708,03-TL. alacaklı olduğunun cari hesap ekstresinden de açıkça anlaşıldığını belirterek itirazın iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalı şirkete tahmil edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili ise cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında akaryakıt bayilik faaliyeti kurulmasına ilişkin 17/02/2003 tarihinde imzalanan protokolün 7. maddesi uyarınca müvekkili şirketin sözleşmesel edimini ifa ederek davacıya 100.000,00-USD ödeme yaptığını, bu hususta taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığını, aynı protokolün hükümlere göre taraflar arasındaki sözleşmenin sonlanması halinde kredinin muaccel olacağının ve fesih tarihinden itibaren 2 (iki) işgünü içinde ….’ya iadeten ödeneceğinin kararlaştırıldığını, taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin 2010 yılında sonlandırıldığını, ancak davacının müvekkiline geri ödemesi gereken kredi borunu ödemediğini, daha sonra davacı tarafça müvekkili aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile toplam 284.708,03-TL. tutarlı ilamsız icra takibi başlatıldığını, bunun üzerine müvekkilinin, davacı şirkete anılan protokol uyarınca ödemiş olduğu 100.000,00-USD tutarındaki krediye karşılık olarak 175.481,30-TL.’yi takip tutarından mahsup etmek suretiyle bakiye 10.982,99-TL.’yi fer’ileriyle birlikte 19.898,25-TL. olarak icra dosyasına ödediğini, kalan kısma ise itiraz ettiğini, TBK,’nun 139/1 maddesi hükmünde aranan muacceliyet koşulunun müvekkilinin alacağı bakımından mevcut olduğunu, hatta bu borç bakımından davacının temerrüde bile düştüğünü, kaldı ki müvekkilinin alacağı çekişmeli olsa bile TBK.’nun 139/2. maddesi uyarınca takas yapılmasında yasal bir engel bulunmadığını, davacı tarafın iddia ve taleplerinin haksız ve kötüniyetli olduğunu, müvekkilinin itirazının ise haklı ve yerinde olduğunu belirterek davanın reddine, davacı taraf aleyhine %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda verilen 24/12/2015 tarihli, … Esas ve … Karar sayılı kararda; “…taraflar arasındaki sözleşmenin eki niteliğindeki protokolde yer alan hükümler çerçevesinde davalı tarafın takas savunmasının ve takas talebinin yerinde olduğu…” belirtilmek suretiyle “…davalının takas talebinin kabulü ile itirazın iptali istemli davanın bu nedenle reddine, şartları bulunmadığından kötüniyet tazminat talebinin reddine…” karar verilmiştir. Mahkememizce verilen karar davacı vekilince temyiz edilmiş, davalı taraf ise temyize cevap dilekçesi ile katılma yolu ile temyiz talebinde bulunmuştur.
Mahkememizce verilen 24/12/2015 tarihli, … Esas ve … Karar sayılı karar Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 08/12/2016 tarihli, 2016/9370 E. – 2016/15530 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı alacaklı davalı tarafa ihtarname keşide ederek temerrüde düşürmüştür. Davalı açılan davada takas def’inde bulunarak davacı alacağını kabul etmiştir. Bu durumda davalının takas def’inde bulunduğu tarih itibariyle davacının alacağının tespit edilip belirlenmesi, takas dermeyan edilen davalı alacağından fazla bir alacak miktarı belirlenirse bu yönden davacının talebinin kabulü gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.”“…Davacı alacaklı davalı tarafa ihtarname keşide ederek temerrüde düşürmüştür. Davalı açılan davada takas def’inde bulunarak davacı alacağını kabul etmiştir. Bu durumda davalının takas def’inde bulunduğu tarih itibariyle davacının alacağının tespit edilip belirlenmesi, takas dermeyan edilen davalı alacağından fazla bir alacak miktarı belirlenirse bu yönden davacının talebinin kabulü gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” denilmek suretiyle mahkememizce verilen karar bozulmuştur.
Sonrasında davalı tarafça karar düzeltme isteminde bulunulmuş, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 25/10/2018 tarihli, 2017/2177 E. ve 2018/5250 K. sayılı kararı ile; . “…Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisine uymayan davalı vekilinin karar düzeltme isteminin REDDİNE…” karar vermiştir.
Mahkememizce 22/05/2019 tarihli duruşmada usul ve yasaya uygun Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 08/12/2016 tarihli, 2016/9370 E. – 2016/15530 K. sayılı bozma kararına uyulmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi uyarınca davacı şirketin, davalıya sattığı mal karşılığı düzenlediği 2 adet fatura bedelinin davalı tarafından ödenmediği iddiasıyla, buna ilişkin alacağın tahsili amacıyla davalı şirket aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile girişilen icra takibine davalı şirket tarafından yapılan itirazın İİK.’nun 67. maddesi gereğince iptali istemine ilişkindir.
Davacı taraf delil olarak; …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyası, faturalar, cari hesap ekstreleri, …. Noterliği’nin 25/08/2014 tarihli – … yevmiye numaralı ihtarnamesi, tarafların ticari defterleri, bilirkişi incelemesi ve her türlü yasal delile dayanmıştır. Davalı taraf ise; …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyası, 17/02/2003 tarihli protokol, taraflar arasında imzalanmış bayilik sözleşmeleri, davalı şirketin kayıtları, taraflar arasındaki yazışmalar, fatura örnekleri, tanık, yemin, keşif, uzman görüşü bilirkişi incelemesi ve her türlü yasal delile dayanmıştır.
Mahkememizce bozmaya uyulan 22/05/2019 tarihli duruşmada davacı vekiline; Yargıtay bozma ilamında bahsedilen takas mahsubu ile ilgili beyanda bulunması için süre verilmiş, davacı tarafın 07/06/2019 tarihinde beyanda bulunması üzerine bozma konusu yapılan hususlar da dikkate alınmak suretiyle, bozma ilamında işaret edildiği gibi davalının takas def’inde bulunduğu tarih itibariyle davacı yanın davalıdan alacağının bulunup bulunmadığının belirlenmesi ve davalının takas talebine istinaden davacı tarafın alacağının tespiti bakımından dosya ek rapor tanzimi için bozma öncesi raporu düzenleyen bilirkişiye tevdi edilmiştir.
Bilirkişi tarafından düzenlenen 25/09/2019 tarihli ek raporda özetle; “…Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 08/12/2016 tarih, 2016/9370 Esas ve 2016/15530 Karar nolu ilamına göre davalının takas def’inde bulunduğu tarih itibariyle davacının alacağının tespit edilip belirlenmesinin hüküm altına alındığı, davalı yanın 25/09/2014 tarihli ödeme emrine karşı itiraz dilekçesi ekinde takas def’inde bulunduğu, 17/02/2003 tarihli protokolün 7. maddesi gereğince, davacı yana verilen 100.000,00-USD krediye karşılık 175.481,30-TL. mahsup ettiğini beyan etmiş olduğunun görüldüğü, davalı yanın mahsup def’ini ödeme emrine karşı yaptığı itiraz ile 25/09/2014 tarihinde ileri sürdüğü dikkate alındığında, mahsup definin ileri sürüldüğü tarih itibarıyla davalıdan 109.536,85-TL. alacaklı olduğu, mahsuba konu 175.481,30-TL. tutarın davacı yan tarafından davalı yana verilen 17/02/2018 vadeli senet olduğunun anlaşıldığı, davalı yanın bu senet bedelini davacıya olan borcundan mahsup ettiği yönündeki beyanları da dikkate alındığında senedin mahsuba konu edilmiş olması karşısında davacı yana iade edilmesi gerektiği, aksi halde senet bedelinin mahsup edilmesinin söz konusu olamayacağı, bu yöndeki değerlendirmelerin, mahkemenin takdirinde olduğu, ayrıca davalı yanın davacı yana keşide etmiş olduğu 14/10/2010 tarihli “envanterden satış” açıklamalı KDV dahil 10.301,66-TL. tutarındaki faturanın davacı kayıtlarında yer almaması, davalı yanın söz konusu faturayı davacı yana tebliğ ettiğine ilişkin olarak dava dosyasında herhangi bir teslim belgesinin bulunmaması karşısında, söz konusu fatura bedelinin de davacı yan alacağına ilave edilmesi hususunda takdirin mahkemeye ait olduğu…” belirtilerek görüş ve kanaat bildirilmiştir.
25/09/2019 tarihli ek rapor taraf vekillerine e-tebligat yoluyla tebliğ edilmiş, davacı tarafça rapora karşı herhangi bir beyan ve itirazda bulunulmamış, ancak davalı vekili tarafından 21/10/2019 tarihli dilekçe ile ek rapora karşı beyan ve itirazda bulunulmuştur. Davalı vekili 16/11/2019 tarihli duruşmada; bilirkişi tarafından ek raporda yapılan hesaplamada mahsup tarihinin hatalı olarak belirlendiğini, hatalı belirlenenen mahsup tarihi dikkate alınarak hesaplamanın yapıldığını ve raporda yapılan ödemelerin dikkate alınmadığını belirterek itiraz dilekçesini tekrar etmiştir. Bunun üzerine mahkememizce dosya incelemeye alınmış ve sonrasında 25/12/2019 tarihli duruşmada davalı vekilinin 21/10/2019 tarihli ek rapora itiraz dilekçesinde bildirdiği itirazları ile mahsup tarihi dikkate alınmak suretiyle 2. kez ek rapor düzenlenmek üzere dosya ek raporu tanzim eden bilirkişiye tevdii edilmiştir.
Bilirkişi tarafından düzenlenen 24/03/2020 tarihli 2. ek raporda ise özetle; “…davalı yanın ek rapora karşı beyan dilekçesinde mahsup işleminin ek raporda belirtildiği şekliyle ödeme emrine karşı yapılan itiraz ile 25 Eylül 2014 tarihinde değil, 01 Şubat 2011 tarihinde gerçekleştiğini beyan ettiği, nitekim davalı ticari defterlerinde ilgili mahsup kaydının 01/02/2011 tarihinde yapıldığının görüldüğü, burada önemli olan hususun Yargıtay kararında da belirtildiği üzere davalı yanın takas def’ini ne zaman ileri sürmüş olduğu hususu olduğu, ancak dava dosyasında davalının bu tarihte takas def’ini ileri sürdüğüne yönelik herhangi bir bilgi ya da açıklamanın mevcut olmadığı, bu hususun direkt olarak 25/09/2014 tarihli takibe itiraz dilekçesinde ileri sürüldüğü, bu nedenle ek raporda bu tarih baz alınarak değerlendirmeler yapıldığı ve davalının takas def’ini ileri sürdüğü tarih olarak belirtmiş olduğu 01 Şubat 2011 tarihinin kabulünün mahkemenin takdirinde olduğu, davacı yanın takip talep tutarının 183.862,22-TL. olduğu dikkate alındığında davalı yanın beyan ettiği gibi mahsup def’inin 01/02/2011 tarihinde ileri sürülmüş olduğunun kabul edilmesi halinde (yani muhataba herhangi bir bildirim yapılmaksızın, sözleşme hükümlerine dayalı olarak borç kaydı yapılması şeklinde…) davalı yanın davacı yandan 183.862,22-TL.- 175.481,30-TL.- 10.301,66-TL.=- (eksi) 1.920,74-TL. alacaklı olacağı, bu anlamda davacı yanın takip talebin yerinde olmayacağı, bu konudaki takdirin mahkemeye ait olduğu, kök raporda belirtildiği gibi davalı şirketin sözleşmenin eki niteliğindeki protokolde yer alan hükümler çerçevesinde, muaccel hale geldiği iddiasıyla vadesi gelmemiş senet bedelinin takas yapılması hususunun da mahkemenin takdirinde olduğu, davacı yanın takas def’inin ek raporda belirtildiği şekli ile 25/09/2014 tarihinde ileri sürüldüğünün kabulü halinde ise davacı yanın 183.862,22-TL. tutarındaki asıl alacağına ilişkin olarak, talepteki gibi 30/12/2010 faiz başlangıç tarihinden 16/09/2014 takip tarihine kadar 96.979,76-TL. işlemiş faiz talep edebileceğinin değerlendirildiği…” belirtilerek görüş ve kanaat bildirilmiştir.
24/03/2020 tarihli 2. ek bilirkişi raporu dosya taraflarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir. Davacı vekili tarafından dosyaya sunulan 13/04/2020 tarihli dilekçe ile 2. ek rapora karşı beyanda bulunularak davanın kabulüne karar verilmesi talebinde bulunulmuştur. Davalı vekili tarafından da 17/06/2020 tarihli dilekçe ile 2. ek bilirkişi raporuna karşı beyanda bulunulmuş ve mahkememizden davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
Yargıtay bozması sonrasında dosyada en son alınan 24/03/2020 tarihli 2. bilirkişi ek raporu, hüküm kurmaya ve dosya kapsamına uygun, yargısal denetime elverişli ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli görüldüğünden, taraflarca 2. ek rapora karşı yapılan itirazlar mahkememizce yerinde görülmemiş ve dosyada alınan 2. ek rapor benimsenerek hükme esas alınmıştır.
Takas borcu sona erdiren nedenlerden biridir. Takas müessesesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK.’nun) 139. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan maddenin birinci fıkrası gereğince; iki kişi, karşılıklı bir miktar para veya özdeş diğer edimleri birbirine borçlu bulundukları takdirde, her iki borç muaccel ise her biri alacağını borcuyla takas edebilecektir. Aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ise; alacaklardan biri çekişmeli olsa bile takas ileri sürülebilecektir.
6098 sayılı TBK.’nun 143. maddesi (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 122 maddesi ) hükmüne göre ise takas, ancak borçlunun takas iradesini alacaklıya bildirmesi ile gerçekleşir. Bu durumda her iki borç takas edilebilecekleri anda daha az olan borç tutarınca sona erer. Takas için mutlaka karşılık dava açılması zorunlu değildir. Davalı, karşılık dava açmadan da takas savunmasında bulunmakla yetinebilir. (Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 11/09/2014 tarihli 2013/16511 E. – 2014/9698 K. sayılı kararı)
Yukarıda bahsi geçen yasal düzenlemelere göre; takastan bahsedilmek için, her şeyden önce iki ayrı kimsenin karşılıklı olarak birbirlerinden alacaklı olmaları gerekir. Henüz doğmamış veya takas anında sone ermiş alacaklar takas edilemez. Takas edilecek alacaklar aynı nitelikte, aynı türden olmalıdır. Borçlar doğdukları anda aynı türden olabileceği gibi, sonradan da aynı türden olabilirler. Ancak takas hakkının kullanıldığı anda, mutlaka aynı türden olmaları zorunludur. Takas için gerekli olan bir diğer şart da alacağın muaccel olmasıdır. Alacaklı tarafından zaman itibarıyla ifası istenebilir bir borç olması gerekir. Takas edilecek alacağın muaccel olması, buna karşılık asıl alacağın (karşı taraf asıl alacağının) sadece ifa edilebilir bulunması yeterlidir. Takas hakkını ileri sürenin alacağı, dava edilebilir bir alacak olmalıdır. Kanun takas için bir irade açıklaması aramaktadır. Takası gerçekleştirmek için irade açıklamasına takas beyanı denir. Bu beyan tek taraflı bir hukuksal işlemdir. Bu işlem bir yenilik doğuran hakka dayanır. Tarafların biri, borcu ile alacağını takas ettiğini karşı tarafa bildirerek, bu hakkını kullanmış olacaktır (TBK.m:143/1). Takas hukuki niteliği itibariyle bozucu yenilik doğuran bir haktır. Borçlunun takas hakkını kullanma isteğini, alacaklıya bildirmesi gerekir. Takas bir sözleşme olmadığı içi karşı tarafın kabulüne bağlı değildir. Takas aynı zamanda borcu sona erdirdiği için bir tasarruf işlemidir. Bu nedenle, borçlu takas edilecek alacak üzerinde tasarruf yetkisine sahip olmalıdır.
Takas ile ilgili yukarıdaki genel açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde; davalı tarafın kendi ticari defterlerinde dava konusu alacakla ilgili mahsup işlemini 01/02/2011 tarihinde yapmış, olduğu, ancak bu mahsup işleminden davacı tarafı haberdar etmediği, 6098 sayılı TBK.’nun 143/1 (eski BK.’nin ise 122.) maddesi uyarınca takasın ancak borçlunun takas iradesini alacaklıya bildirmesiyle vaki olacağı, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 27/02/2017 tarih, 2015/8489 E. – 2017/2634 K. sayılı ve 08/11/2017 tarih, 2017/6710 E. – 2017/17680 K. sayılı kararında da ifade edildiği gibi kanun takas için bir irade açıklaması aradığından ve taraflardan birinin borcu ile alacağını takas ettiğini karşı tarafa bildirerek bu hakkını kullanması gerektiğinden, davalı borçlu şirketin davacı alacaklıya takas iradesini bildirmeksizin bizzat kendi ticari defterlerinde takas mahsup işlemini yapmasının hukuki manada takas def’i olarak ileri sürülme sayılmayacağı anlaşılmakla, mahkememizce davalının takas def’ini ileri sürdüğü tarihin 25/09/2014 tarihli borca itiraz tarihi olduğu, dolayısıyla davalının takas def’ini ileri sürdüğü tarih olarak belirttiği 01/02/2011 tarihinin takas mahsup tarihi olarak kabul edilemeyeceği kanaatine varılmıştır.
İddia, savunma, toplanan deliller, taraflar arasındaki yazışmalar ve belgeler, icra takip dosyası, bilirkişi kök ve ek raporları birlikte değerlendirilmiş, dosyada alınan ve davalı tarafça itiraz edilmeyen bilirkişi kök ve ek raporları mahkememizce incelenip denetlenmiş, raporların toplanan delillere, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere uygun, gerekçeli, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu saptanıp, mahkememizce de benimsenerek hükme esas alınmıştır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, incelenen takip dosyası, bozma sonrası en son alınan ve benimsenen bilirkişi raporu, toplanıp değerlendirilen delillere göre; benimsenen bilirkişi ek raporunda dayanak ve gerekçeleriyle ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, taraflar arasında yapılmış bayilik sözleşmesinin sonlanması nedeniyle, sözleşme gereği davalı tarafça davacı bayiye yapılan ödemenin hükmüne uyulmasına karar verilen bozma ilamında da işaret edildiği gibi, mahkememizce davalının takas def’inde bulunduğu tarihin 25/09/2014 olduğu kabul edildiğinden, hükme esas alınan 24/03/2020 tarihli 2. ek bilirkişi raporunda da hesaplandığı üzere; davacı şirketin davalı taraftan olan 183.862,22-TL. tutarındaki asıl alacağına ilişkin olarak talebindeki gibi 30/12/2010 faiz başlangıç tarihinden itibaren takip tarihi olan 16/09/2014 tarihine kadar 96.979,76-TL. tutarında işlemiş faiz alacağı bulunuğu, bu miktara yönelik olarak davalı borçlunun vaki itirazının haksız olduğu ve İİK.’nun 67. maddesi gereğince iptalinin gerektiği anlaşıldığından, davanın kısmen kabulüne, kabul edilen alacak hesaplama sonucunda ortaya çıktığından ve önceleden belirlenebilir olmayıp yargılamaya gerektirdiğinden davacı tarafı icra inkar tazminatı talebinin reddine, yine yasal şartları oluşmadığından davalı tarafın kötüniyet tazminatının da reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında davalı şirketin 96.979,76-TL. işlemiş faize yönelik itirazının iptaline, takibin kabul edilen 96.979,76-TL. işlemiş faiz yönünden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Alacak önceden belirlenebilir olmayıp yargılamayı gerektirdiğinden, davacı tarafın icra inkar tazminatı talebinin reddine,
3-Yasal şartları oluşmadığından davalı tarafın kötüniyet tazminatı talebinin de reddine,
4-Alınması gerekli 6.624,69-TL karar ve ilam harcından 4.571,70-TL peşin ve icraya yatan harcın mahsubu ile geriye kalan 2.052,99-TL harcın davalıdan alınıp maliyeye gelir kaydına,
5-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan peşin ve icraya yatan harç 4.571,70 TL’nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 13.163,08 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
7-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 20.168,56 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yatırılan 25,20 TL başvuru harcı, 3,80 TL vekalet harcı, 900,00 TL bilirkişi ücreti ve 199,95 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 1.128,95 TL’nin kabul ve red oranına göre 408,98 TL’sinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
9-Davalı tarafça yapılan 131,80 TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre 84,05 TL’sinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
10-Taraflarca yatırılan gider avanslarından geriye kalanın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair; dosya daha önce Yargıtay denetiminden geçmiş olduğundan, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 08/07/2020

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı