Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1102 E. 2021/986 K. 08.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/954 Esas
KARAR NO:2021/1071

DAVA:Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:24/10/2017
KARAR TARİHİ:29/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı tarafça müvekkili hakkında …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, müvekkili aleyhine takibe girişildiğini 23/10/2017 tarihinde e-devlet sistemi üzerinden öğrendiklerini, icra takibinin davalı tarafça usulsüz bir şekilde kesinleştirildiğini, takibe konu senedin (bononun) tamamen sahte olarak düzenlemiş olduğunu ve bonodaki keşideci imzasının kesinlikle müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin takip alacaklısını tanımadığını ve kendisi ile herhangi ticari veya başkaca bir ilişkisinin bulunmadığını, müvekkilinin davalıya böyle bir bono vermediğini belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; öncelikle takibin teminatsız olarak, mahkeme aksi kanaatte ise teminat mukabilinde durdurulmasına, yapılacak yargılama sonucu müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, ayrıca davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin ise davalı karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili ise cevap dilekçesinde özetle; …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile taraflar arasındaki ayrı bir icra takibine konu ayrı bir senetten dolayı tespit davası açılmış olduğunu, senet ve icra takiplerinin farklı olduğunu, ancak olayların, konunun, iddiaların ve beyanların aynı olduğunu, usul ekonomisi gereğince huzurdaki davanın anılan dava dosyası ile birleştirilmesi gerektiğini, davacı tarafından icra takibine ilişkin olarak imza inkarı sebebiyle …. İcra Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında açılmış bir dava olduğunu, müvekkilinin dava konusu senedi (bonoyu) davacı taraftan bizzat almadığını, bu nedenle senedin gerçekliğini ve/veya sahteliğini bilmediğini, müvekkilinin senedi alacağına karşılık olarak dava dışı … isimli bir şahıstan aldığını belirterek ve dilekçesinde açıkladığı diğer nedenlerle; öncelikle mahkemece derdestlik ve birleştirme talepleri konusunda karar verilmesini, davanın … isimli şahsa ihbar edilmesini, yapılacak yargılama sonucunda ile davanın reddine, davacı yanın kötü niyet tazminatı talebinin reddine, dava masrafları ile vekalet ücretinin ise davacı karşı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; takip ve dava konusu bonodaki keşideci imzasının inkarına dayalı olarak 2004 sayılı İİK.’nun 72/3. maddesine göre icra takibinden sonra açılmış menfi tespit davasıdır.
Davacı taraf delil olarak; …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası, dosyaya sunulan senet görselleri, bilirkişi incelemesi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturma dosyası, tanık beyanı ve her türlü yasal delile dayanmıştır.
Davalı taraf ise delil olarak; …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası, …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası, …. İcra Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası, icra takibine konu senet aslı, ticari kayıtlar, yazışmalar, talimatlar, bilirkişi incelemesi, tarafların cep telefonu mesaj, whatsapp kayıtları, tanık beyanı ve diğer yasal delillere dayanmıştır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “ispat yükü” başlıklı 6. maddesinde; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü tutulmuştur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “ispat yükü” başlıklı 190. maddesinin 1. fıkrasında ise yukarıdaki düzenlemeye paralel olarak ispat yükünün kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olacağı belirtilmiştir.
Her somut olaydaki maddi vakıaya göre lehine hak çıkaran taraf ve ispat yükü şekilleneceğinden, maddî hukuk kuralına ilişkin bu vakıaların doğru ve net bir şekilde belirlenerek ortaya konulması gerekmektedir. Maddede aksine düzenleme olmadıkça ibaresi eklendiğinden, kanunda ispat yükü ile ilgili özel bir düzenlemeye yer verildiğinde, ispat yükü genel kurala göre değil de kanunda belirtilen özel düzenlemeye göre belirlenecektir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenen menfi tespit davalarında ispat yükü, davacının iddiasının dayandığı nedenlerin niteliğine göre farklılık gösterir. Zira menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer. Ancak ispat yükünün davacıya (borçluya) düştüğü hâller de vardır.
İmza inkarına dayalı olarak İİK.’nun 72. maddesine göre menfi tespit davalarında imzanın davacı borçluya ait olup olmadığını ispat yükü de davacı borçlu hakkında takip başlatarak imzanın davacı borçluya ait olduğunu ileri süren davalıya yani alacaklıya düşmektedir. (Yargıtay HGK.’nun 26/04/2006 tarihli, 2006/12-259 E. ve 2006/231 K. sayılı kararı)
Eldeki dava; alacaklı (davalı) tarafça davacı (borçlu) hakkında …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyasında takibe dayanak yapılan bonodaki keşideci imzasının davacı borçluya ait olmadığı iddiası ile İİK.’nun 72/3. maddesi kapsamında açılmış menfi tespit istemine ilişkin olduğundan, mahkememizce Yargıtay kararlarına uygun olarak dava konusu bononun tanzim tarihine yakın tarihlerdeki ve bononun tanzim tarihi öncesine ait davacının mukayeseye yarar imzalarının bulunduğu belge asıllarının temini bakımından ilgili yerlere müzekkereler yazılmıştır.
Davacının ıslak imzalarının bulunduğu belge asıllarından temin edilebilenler dava dosyasına kazandırıldıktan sonra, konunun teknik bilgi ve bilirkişi incelemesi gerektirmesi nedeniyle mahkememizce 30/04/2021 tarihli ara karar ile; dava konusu bonodaki (27/07/2017 düzenleme tarihli, 31/08/2017 vade tarihli 150.000,00-TL meblağlı bonodaki) keşideci imzasının dosya davacısının eli ürünü olup olmadığı hususunda dosyaya celp edilen belge asıllarındaki imzalarla mukayese yapılmak suretiyle bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiştir.
Adli Tıp Kurumu – Fizik İnceleme İhtisas Dairesi’nden emekli belge inceleme uzmanı grafolog bilirkişi … tarafından tanzim edilerek 29/09/2021 tarihinde dosyaya sunulan raporda özetle; örnek olarak dosyaya tevdi edilmiş bulunan değişik tarihli belgelerde yer alan davacı …’a ait imzaların; şeklen, tersim tarzı ve diğer özellikler bakımından kendi aralarında benzerlikler gösteren imzalar oldukları, söz konusu imzaların harf ve bitirilişteki hattan ibaret bulundukları, yavaş tersim edildikleri, tetkik konusu 27/07/2017 düzenleme tarihli, 31/08/2017 vade tarihli 150.000,00-TL. bedelli senette bulunan borçlu imzasının yapılan incelemesinde başlangıçtaki “B” harfi ve devamındaki gramalar ile ikinci bölümün başındaki bukle ve “B” harfinden ibaret olduğu, yavaş tersim edildiği, imzaların başlama yeri ve müşterek olarak bulunan “B” harflerinin tersimi, ebadı, meyili, keza genel görünümleri, işleklik derecesi, meyil ve istikameti, itiyatları bakımından aralarında uygunluk ve benzerlik bulunmadığı, inceleme konusu imzanın örnek imzalardan kısmen farklı tipte atıldığı, sonuç olarak tetkik konusu 27/07/2017 düzenleme tarihli, 31/08/2017 vade tarihli 150.000,00-TL. bedelli senette bulunan borçlu imzasının davacı …’ın eli mahsulü olamayacağı şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara usulüne uygun olarak taraflara tebliğ edilmiş, davalı vekili tarafından 05/10/2021 tarihli dilekçe ile rapora itiraz edilerek yeniden rapor alınması talep edilmiştir. Mahkememizce 29/12/2021 tarihli duruşmada; davaya konu bonoda davacıya atfen atılan imzanın davacıya ait olmadığı net bir şekilde bilirkişi marifetiyle tespit edildiğinden, Adli Tıp Kurumu Fizik İnceleme İhtisas Dairesi’nden emekli belge inceleme uzmanı grafolog bilirkişi …’den alınan raporun yargısal denetime uygun, hüküm kurmaya elverişli ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli olduğu kanaatiyle davalı vekilinin yeniden imza incelemesi yaptırılmasına yönelik talebinin reddine karar verilmiştir.
Yerleşik Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere, kambiyo senetlerinde senet metninden anlaşılan tüm def’iler herkese karşı ileri sürülebilir. Dolayısıyla imza inkarı senet metninden anlaşılan def’ilerden olup, tüm hamillere karşı ileri sürülebilir.
Öte yandan İİK.’nun 72/5. maddesine göre; “…Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz.”
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 10/02/2014 tarihli; 2013/19421 E. ve 2014/2667 K. sayılı ilamında da belirtildiği gibi; davacı borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan icra takibinin haksız ve kötü niyetli olması halinde İİK.’nun 72/5. maddesi uyarınca davacı borçlu yararına talebi üzerine haksız ve kötü niyetli takip tazminatına hükmedilir. Buna göre; alacaklı, borçluyu haksız ve kötü niyetli olarak menfi tespit davası açmaya zorlamış ise borçlunun talebiyle mahkeme tarafından, takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere borçlunun zararının alacaklıdan tahsiline karar verilir. Ancak, tazminatın saptanması için icra takip tarihindeki haklılık durumu dikkate alınmalıdır.
Somut olayda; davacının dava konusu senette keşideci, davalının ise lehtar konumunda olduğu, taraflar arasında doğrudan kurulan bir ilişki olduğu, senet üzerindeki imzanın davacıya ait olup olmadığını bilebilecek durumda olan davalının, dava konusu bononun lehtarı olduğunu iddia ederek davacı aleyhine icra takibi başlattığı, bu durumda davalının davacı borçlu hakkında takibe girişmekte haksız ve kötü niyetli olduğu kanaatine varılarak, İİK.’nun 72/5. maddesi gereği talep eden davacı lehine (davalı aleyhine) kötü niyet tazminatına da hükmetmek gerekmiştir. (Nitekim Yargıtay 19. HD.’nin 08/01/2014 tarihli; 2013/15749 E. ve 2014/773 K. sayılı, 05/12/2016 tarihli, 2015/6895 E. ve 2016/15451 K. sayılı ilamları da bu yöndedir.)
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, dosyadaki tüm bilgi ve belgeler, dava konusu bono aslı ile icra takip dosyası kapsamı, dosyada alınan ve benimsenen bilirkişi raporu hep birlikte değerlendirilmiş, davaya ve takibe konusu bono üzerinde davacı … adına atılan imzanın davacıya ait olmaması sebebiyle davanın kabulüne karar vermek gerekmiş, sonuç olarak; …. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı icra takip dosyasında icra takibine konu edilen, 27/07/2017 düzenleme tarihli, 31/08/2017 vade tarihli 150.000,00 TL meblağlı bono yönünden davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, davaya konu edilen bono üzerinde davacının imzasının bulunmadığı hususu ile bu bonoya dayalı olarak davacı aleyhine icra takibine girişilmesinde davalının haksız ve kötü niyetli olduğu, bu nedenle davacı yararına İİK.’nun 72/5. maddesi uyarınca kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
KARAR: Gerekçede açıklandığı üzere;
1-Davanın kabulü ile; davacı …’ın …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında takibe konu edilen keşidecisi …, lehtarı … olan, 27/07/2017 tanzim, 31/08/2017 vade tarihli 150.000,00-TL. meblağlı bonodan dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine,
2-Yasal koşulları oluştuğundan, dava konusu bono bedelinin %20’si oranında hesaplanan 30.000,00-TL kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
3-Alınması gerekli 10.246,50-TL. karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 2.570,12-TL. harcın mahsubu ile kalan 7.676,38-TL.’nin davalıdan alınıp Hazine’ye gelir kaydına,
4-Davacı taraf vekille temsil olunduğundan, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 18.200,00-TL. vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 31,40-TL. başvuru harcı, 2.570,12-TL. peşin harç, 4,60-TL. vekalet harcı, 1.000,00-TL. bilirkişi ücreti ve 125,00-TL. posta masrafı olmak üzere toplam 3.731,12-TL. yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan ve harcanmayan gider avansından geriye kalan kısmın karar kesinleştikten sonra davacı tarafa iadesine,
Dair; HMK.’nun 6723 sayılı Kanunla değişik Geçici 3. ve 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere bir başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda açıkça okunup, usulen anlatıldı. 29/12/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır