Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2018/11 Esas
KARAR NO :2022/272
DAVA:Tazminat
DAVA TARİHİ :04/01/2018
KARAR TARİHİ:21/03/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 01.03.2015 tarihli Dağıtım Merkezi Sözleşmesi akdedilmiş olduğunu, bu sözleşme uyarınca müvekkilinin davalı şirkete ait bulunan … ve … markaları adı altında müşterilere satış, dağıtım ve pazarlama faaliyetleri, abonelik işlemleri, saha ziyaretleri, satış planlama ve satış destek ve hizmetlerini vermek gibi pek çok edimi üstlendiğini … ve … de davalı şirketin Sabit Dağıtım Merkezi olarak hizmet sunmuş olduğunu, müvekkili şirketin … Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı olup, davalının da tacir olduğunu, taraflar arasında cari 01.03.2015 tarihli Dağıtım Merkezi Sözleşmesinin 29. Maddesinde taraflar arasında çıkacak ihtilaflarda İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğu kararlaştırılmış olduğundan dolayı mahkememizin davaya bakmaya yetkili olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin 4.2 maddesi uyarınca sözleşme süresi 2 yıl olup yine aynı madde uyarınca sözleşmenin 1 ay önceden feshedilmemesi halinde kendiliğinden 1 yıl uzamış sayılacağını, taraflar arasındaki sözleşmenin 01.03.2017 tarihinde süresinin dolmuş olacağını, sükût edildiği için 01..03.2018 tarihine kadar uzamış sayılmakta olduğunu, her ne kadar sözleşme süresi 01.03.2018 tarihine kadar uzamış ise de davalı kurumun müvekkiline … bölgelerinde 2 adet bayilik verilmesi karşılığında sözleşmenin sona erdirilmesini teklif etmiş, müvekkilinin de bu teklifi kabul ettiğini, bu nedenle de taraflar arasında 22.07.2017 tarihli sonlandırma protokolü ve ibraname başlıklı belge imzalanmış, yinelemek gerekir ise ibranamenin verilmesinin yegâne amacının davalı kurumun davacıya 2 adet bayilik verilmesi taahhütlü olduğunu, ancak davalı kurumun taahhüt ettiği 2 adet bayiliği davacı müvekkiline vermediği gibi, davacının 01.03.2015 tarihli sözleşmeden doğan haklarını ödememiş ve zararlarını da tanzim etmemiş olduğunu, bu sebeple de davanın açılmış olduğunu, taraflar arasındaki 22.07.2017 tarihli sonlandırma protokolü ve ibranamenin geçersiz olduğunu, müvekkilinin kendisine 2 adet bayi verilmesi şartı ile 22.07.2017 tarihli Sonlandırma Protokolü ve İbraname başlıklı belgeyi imzalanmış, ancak davalı kurumun, bu taahhüdünü yerine getirmemiş olduğunu, müvekkilinin 22.07.2017 tarihli sonlandırma protokolü ve ibraname ile bağlı olmadığını, kaldı ki protokolün 22.07.2017 tarihinde imzalanmış olmasma rağmen, müvekkilinin davalı kurum nezdindeki bayi işlemlerinin yapıldığı bayi kodunun 01.08.2017 tarihinde kadar kapatılmamış, buda taraflar arasındaki sözleşmenin 1.08.2017 tarihine kadar devam ettiğini göstermekte olduğunu, bu hususun müvekkili kurum kayıtları ile sabit olduğunu, TTK 122/4 uyarınca ” Denkleştirme isteminden önceden vazgeçilemez ” yine Yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca da sözleşmenin devamı esnasında verilen ibranamelerin geçersiz olduğunu, dava dilekçeleri ekinde bulunan Yargıtay 17.Hukuk Dairesi 2010/3778 Esas 2011/3493 karar sayılı kararda da belirtildiği üzere, “ibranın karşılıksız olması Türk Hukukunda kural olarak kabul edilmemektedir.” Tarafların rıza en sözleşmeden vazgeçtiklerinin söylenemeyeceğini, müvekkilinin sözleşme 01.03.2018 tarihine kadar devam ediyor iken, hiçbir maddi kazanımı olmaksızın işbu sözleşmeden vazgeçmesi ve son 1 aylık cari ödemesini de almamasına rağmen davalı kurumu ibra etmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığını, bu sebeplerle sonlandırma protokolü ve ibranamenin geçersiz olduğunu, …. Davalı kurumun göndermiş olduğu ödemelerin 1 aylık periyotlarda ödenmekte olduğunu,……. Davalı kurumun hiçbir gerekçe göstermeden davacının sözleşmesini hileli yollarla ve iradesini fesada uğratarak sona erdirerek ihaleyi … iletişim firmasına verdiğini, bu firmanın hiçbir emek sarf etmeden tüm hazır bayilere ve dolayısıyla süregelen satışlara konmuş ve davacının sıfırdan hazırladığı mirası kullandığını, müvekkilinin oluşturduğu tüm alt bayilerin … iletişim firması ile sözleşme imzalamış olduklarını, bu nedense de doktrinde portföy tazminatı olarak bahsedilen alacaklarının mevcut olduğunu,……müvekkilinin davalıya kazandırdığı 400’e yakın alt bayi ve 30.000’i aşkın müşteri nedeniyle davalı kurumun sözleşmeye devam etse idi oldukça yüksek miktarda maddi kazanım elde edeceğini, ancak sözleşmenin sona ermesi dolayısıyla bu ücreti yitirmekte olduğunu, ayrıca müvekkilinin tüm müşteri çevresini bayilerin … iletişim ile sözleşme imzalaması nedeniyle kaybettiğini, sözleşmenin feshinde müvekkilinin hiçbir kusuru olmadığını, cevap dilekçesinde belirtilen nedenlerle davanın kabulünü talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı … Tic. ve Sav. Ltd. Şti. ile müvekkili şirket … AŞ. ve dava dışı … AŞ. arasında 01.03.2015 tarihinde Dağıtım Merkezi Sözleşmesi imzalanmıştır. Müvekkil şirket ile dava dışı … AŞ. bu sözleşmenin taraflı bayiye … nolu bayilik kodu ile … Dağıtım Merkezine bağlı … Satış Noktalan aracılığıyla, şirketler tarafından belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde … ve … markaları altında izin verilen ürün ve hizmetlerin satış, dağıtım ve pazarlamasının yapılması hakkını vermiş olduklarını, davacı bayinin, taraflar arasında 22.07.2017 tarihinde imzalanan Sonlandırma Protokolü ve İbraname ‘nin 3.1 maddesi doğrultusunda 31.07.2017 tarihine kadar Dağıtım Merkezi olarak faaliyet göstermiş olduğunu, kabul manasına gelmemek kaydıyla, davacı şirketin dava konusu alacak iddialarının müvekkili şirketten tazmini için şimdilik 8.000.-TL üzerinden dava ikame etmiş olduğunu….Alacağın hangi hallerde belirsiz, hangi hallerde belirli veya belirlenebilir olduğu hususunda kesin bir sınıflandırma yapılması mümkün olmayıp, her bir davaya konu alacak bakımından somut olayın özelliklerinin nazara alınarak sonuca gidilmesi gerektiğini, davacının davanın açıldığı tarih itibariyle alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin imkansız olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, ayrıca, … Grup Şirketleri aleyhine karşı ikame edilen bir davada, İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından 13.02.2017 tarihli 2014/1 54 E. 201 7/1 02 K. sayılı kararında, dava konusu masrafların belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, davacı ile müvekkili şirket arasında akdedilen sözleşme, usulüne uygun olarak, taraflar arasında imzalanan 22.07.2017 tarihli “sonlandırma protokolü ve İbraname” doğrultusunda feshedilmiş olup, feshin haksız olduğu iddia edilmek suretiyle ikame edilen huzurdaki mesnetsiz davanın reddi gerektiğini, öncelikle 22.07.201 7 tarihli “Sonlandırma Protokolü ve İbraname “; taraflar arasında imzalanmış olan 01.03.2015 tarihli dağıtım merkezi Sözleşmesi’nin tarafların mutabakatı sonucunda ve karşılıklı olarak sona erdirilmesine ve dağıtım Merkezi’nin sona erme tarihi itibariyle müvekkili şirketin … A.Ş. ve dava dışı … A.Ş.’nin ibra etmesine ilişkin olarak imzalanmış olduğunu, taraflarca 22.07.2017 tarihinde imzalanan işbu protokol ve ibraname ile; Taraflar, yaptıkları karşılıklı görüşmeler sonunda, serbest ve özgür iradeleriyle; Dağıtım Merkezi’nin (Dağıtım Merkezi Kodu …) dağıtım merkezi faaliyetlerinin ve 01.03.2015 tarihli Sözleşme’nin 31.07.2017 tarihi İtibariyle sona erdiğini, bu kapsamda Dağıtım Merkezi. Sözleşme kapsamında cari hesap alacakları saklı kalmak kaydı ile Sözleşme ‘nin sona ermesine bağlı olarak her ne sebeple olur ise olsun … A.Ş. ve … A.Ş.’nden herhangi bir ad altında menfi ve müspet zarar, maddi ve manevi tazminat, denkleştirme tazminatı ve benzeri hiçbir adı altında tazminat ve alacak talebinde bulunamayacağını, herhangi bir dava açmayacağını beyanla … A.Ş. ve … A.Ş.’ni gayrikabili rücu ve kesin olarak ibra ettiğini, 01.03.2015 tarihli Sözleşme ‘nin sona ermesine ilişkin Dağıtım Merkezi ‘ne iletilen ve Sözleşme kapsamında düzenlenen tüm hususlann sona erme tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde hüküm ve sonuçlarını doğuracağı hususlarında karşılıklı olarak mutabık kalmış olduğunu, dolayısıyla davaya konu somut olayda davacı tarafından, Sözleşme’nin müvekkili şirket tarafından sebepsiz yere feshedildiğini, müvekkili şirketin davacıdan hileli yollarla ve iradesi sakatlanarak ibraname almış olduğunu, işbu ibranameye güvenerek hileli davranışlarda bulunduğu, davacınm iradesinin fesada uğratıldığı iddia edilmesinin ve müvekkili şirkete bu yönde ithamlarda bulunulmasının, kesinlikle iyi niyet ve dürüstlük ilkeleriyle bağdaşmamakta olup ; basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğüne tamamen aykırı davranan davacı bayiinin ; mahkemenin müvekkili şirket hakkındaki kanaatini olumsuz yönde etkilemeye ve kendi sorumsuz davranışlarına bahane yaratma çabası içerisinde olduğu izlemini uyandırmakta olduğunu,…davacı şirket tarafından iddia olunan tüm zarar ve tazminat taleplerinin, davacı şirketin böyle bir talepte bulunma hakkı olmadığından reddi gerektiğini, davacı tarafından her ne kadar “Sonlandırma protokolünün 22.07.2017 tarihinde imzalanmasına rağmen sistemlerin 01.08.2017 tarihine kadar açık bırakıldığı ve dolayısıyla sözleşmenin devam ettiği” iddia edilmişse Sonlandırma Protokolü 22/07/2017 tarihinde imzalanmış olup, Protokol’ün 3.1. maddesinde, bayilik sözleşme ve faaliyetinin 31/07/2017 tarihinde sona ereceği açıkça belirtilmiş olduğunu, dolayısıyla, bayinin Temmuz ayının sonuna kadar faaliyette bulunabilmesinin tarafların protokol ile üzerinde mutabık kaldığını, kabulü ve bilgisi dahilinde olduğu bir husus olup; davacı tarafından bayilik işlemlerinin yapıldığı bayi kodunun 01.08.2017 tarihine kapatılmamasının, taraflar arasındaki Sözleşme’nin 01.08.2017 tarihine kadar devam ettiğini gösterdiğine yönelik iddiaları taraflarınca katiyen anlaşılamamış olduğunu, davacı bayinin kendilerine ” … bölgelerinde 2 adet bayilik verilmesi karşılığında sözleşmenin sona erdirilmesinin teklif edildiğini, bu hususta whatsapp ve mail yazışmalarının mevcut olduğu iddia edilmesine ve hatta bu yazışmalar delil olarak gösterilmesine rağmen sunulmadığını, davacı bayiye sadece, farklı bir bayilik tipi ile müvekkili şirket ile ticari ilişkisine devam etmesi için işbirliği halinde farklı bir bayilik verilmesi teklif edilmiş olup; davacı bayi tarafından bu teklif kabul edilmemiş, ne var ki, davacının farklı bayilik verileceği iradesiyle Sonlandırma Protokolünü imzaladığı iddiasının haklı bir iddia olmayıp, taraflarınca kabulü de katiyen mümkün olmadığını, davacı tarafın, daha önce de belirtildiği gibi, kendi iradesiyle imzalamış olduğu Sonlandırma Protokolü ve İbraname ile müvekkili şirket ile olan sözleşmesini sona erdirmiş olduğunu, davacı ile müvekkili şirket arasında akdedilen sözleşme, taraflar arasında imzalanan 22.07.2017 tarihli “sonlandırma protokolü ve ibraname doğrultusunda, anlaşarak feshedildiğinden davacının müvekkili şirketten yoksun kalınan kar kaybı talep edebilmesi mümkün olmadığını,……….gönderilen ödemelerin 1 aylık periyotlarda ödendiği iddia edilmektedir, bu noktada davacı taraf ile yapılan karşılıklı feshe istinaden bayinin kapanış işlemi yapılmış, müvekkili şirketin bayiden alacaklı olduğu tutarın: şirket; Şirket … A.Ş Borç Miktarı 6.084,08 TL olduğunu,
Davacının Müvekkili Şirket’e borçlu olduğundan, Temmuz 2017 ayma ilişkin kendisine herhangi bir ödeme yapılmamış, ayrıca Sözleşme’nin 22.6. maddesi uyarınca müvekkili şirketin davacının … Grup Şirketlerine olan borç ve alacaklarını takas- mahsup etme hakkının saklı olduğunu, “Şirketler işbu Sözleşme ‘den ve/veya cari hesap ilişkisinden doğabilecek her türlü alacağın Sözleşmenin devamında ve/veya sona ermesi halinde …’nin gerek bu Sözleşme ‘den gerekse taraflar arasındaki diğer hukuki ilişkilerden doğmuş/doğabilecek hak ve alacaklarından ayrıca herhangi bir onay almaksızın ve/veya kesinleşmiş mahkeme kararı vs. olmaksızın takas-mahsup edebileceğini, …. Şirketler ‘den her birinin diğer Şirketlerin hak ve alacağım karşılamak amacıyla nezdinde doğan … alacağının diğer Şirketlere ödeyebileceğini ve/veya blokaj uygulayabileceğini bilmekte kabul beyan ve taahhüt etmekte olduğunu, davacı tarafından ayrıca … Bankası A.Ş. … Şubesi’nden verilen teminat mektubunun halen geçerli olup, mektubun müvekkili şirket uhdesinde bulunması sebebiyle haksız bir şekilde paraya çevrilebileceği yönünde iddialarda bulunulmuş ve mektubun nakde çevrilmesi yönünde tedbir kararı talep edilmiş, buna bağlı olarak sözleşmenin 23.2. maddesini alıntılamak yerinde olacaktır; ” işbu sözleşmen in hangi nedenle olursa olsun sona ermesi halinde … tarafından verilmiş olan teminat mektupları; Tarafların karşılıklı hesap mutabakatına vardıkları veya Şirketlerin …’den herhangi bir alacağının kalmadığının Şirketler tarafından tespit edildiği tarihten itibaren 6 (altı) ay içinde mektubu veren Bankaya iletilmek üzere …’ye iade edilir. Ve 27.9. madde gereğince; “Sözleşmenin herhangi bir sebeple feshi/sona ermesi durumunda hesap mutabakatı yapılıncaya kadar Şirket ‘ ferin … ‘nin primlerini hakkedişlerini alacaklarını ödememe ve/veya Teminatını iade etmeme yetkisi bulunmaktadır. …, mutabakattan sonraki iş ve eylemleri nedeniyle de Şirket’ ferin uğrayacağı her türlü zarardan sorumludur. İşbu hükümlere göre; Müvekkil Şirket’ in , teminat mektubunu mevcut durumda uhdesinde tutma hakkına sahip olduğunu belirtmek gerekir. Sözleşmenin ‘Teminat’ başlıklı 32. Maddesinde de; ” …, satış-satışa aracılık ilişkisi sebebiyle Şirketler ve/veya Grup Şirketleri /İştirakleri tarafından sağlanan teftiş, eğitim harcamalarının, promosyon, teşvik, kampanya uygulamalarının, araç-gereç, teçhizat, Donanım-Yazılım, sistem ve benzeri alt yapı yatırımlarının karşılığı alacaklar ile bunların Sözleşme ‘nin her ne sebeple olursa olsun sona ermesi halinde iade edilmemesi, eksik-ayıplı-hasarlı iade edilmesi, Sözleşme/Sözleşmeler’e aykırı kullanımı/elde edilmesi de dahil bunlar nedeniyle doğmuş/doğabilecek her türlü hasar zarar ve alacaklarının ve fakat anılanlarla sınırlı kalmaksızın işbu Sözleşme konusu tüm edim, borç ve yükümlülüklerinin yerine getirilmesinin teminat mı teşkil etmek üzere, Şirketler tarafından uygun görülen tutar , İçerik nitelik, konu süreli, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu ‘nun teminat vermeye yetkili kıldığı bankalar tarafından tanzim edilmiş banka teminat mektubunu en geç Sözleşme ‘nin imzalandığı tarihte Şirketlere vermeyi aksi halde Sözleşmenin yürürlüğe girmeyeceğini kabul beyan ve taahhüt eder. ” işbu Sözleşme konusu tüm edim, borç ve yükümlülüklerinin yerine getirilmesinin teminatı olarak müvekkili şirket tarafından uygun görülecek banka teminat mektubunun verilmesi gerektiğinin ifade edilmiş olduğunu,…..Davacı şirketin hem “hakkaniyete aykırı düşmeme” şartı sağlanmadığından hem de denkleştirme talebi için öngörülen “menfaat” koşulunun oluşmadığı gerekçesiyle portföy tazminatı talep edemeyeceğinin açıkça görülmekte olduğunu, abonelerin bayi tercihinde bulunmayıp marka tercihinde bulunduğu izah dışı olduğundan, somut olay bazında hakkaniyet denkleştirme tazminatı ödenmesini gerektirmemekte olup, davacı ile müvekkili şirket arasında imzalanan sözleşme gereği; bayi, müvekkili şirket tarafından bildirilen prosedürlere aykırı davrandığının tespiti halinde ceza kesintileri yapılabileceğini/ fatura edilebileceğini kabul beyan ve taahhüt etmiş, müvekkili şirket ile davacı şirket arasında imzalanan Sözleşmesi’nin 9.1. maddesinde; “…, Sorumluluğunda olan TTSN ‘leri İşyerini ve personelini maksimum ekonomik potansiyeline kadar geliştirmeyi şirketler tarafından kendisine bildirilen hedeflere belirlenen süre içinde ulaşmak için her türlü gayreti azami seviyede göstermeyi, şirketlerin performansa göre ödül ve ceza uygulama hakkının saklı olduğunu bildirdiğini kabul beyan ve taahhüt eder.” denilerek, bayinin müvekkili şirket tarafından belirlenen hedeflere belirlenen süre içerisinde ulaşmak için gerekli gayreti göstermekle yükümlü olduğunu, bu hususta müvekkili şirketin ceza uygulama hakkının saklı olduğunu ifa etmiş, davacı tarafından dava dilekçesinde hiçbir açıklama yapılmaksızın, sürekli olarak ve gerekçe gösterilmeksizin, denetleme imkanlarının olmayacağı cezaların kesildiğinden bahsedildiğini, dilekçe ekinde sunulan bayinin carisinde görüleceği üzere; cezalar prim kesintilerine ilişkin olup bu kesintiler prim sistematiğine göre yapıldığını, işbu kesintilerin, sözleşme süresi içerisinde yapılmış kesintiler olduğundan, bayinin söz konusu faturalara yasal süresi içinde itiraz hakkı bulunduğunu, tacir sıfatını haiz davacı bayi cari hesaptan kaynaklanan kalemlere kesinti zamanı itiraz etmemiş olup; bu durum yapılan kesintilerin haklı olduğunu ve bayinin kabulunde olduğunu göstermekte olduğunu belirterek, cevap dilekçesinde belirtilen nedenler davanın öncelikle usulden reddini, mahkeme aksi kanaate ise esastan reddini talep etmiştir.
DELİLLER:
Davacı taraf delil olarak; ticaret sicil kayıtları, taraflar arasında mevcut 01/03/2015 tarihli dağıtım merkezi sözleşmesi, 22/07/2017 tarihli sonlandırma protokolü ve ibraname başlıklı belge, taraflar arasındaki mail ve whatsapp yazışmaları, … Bankası A.Ş … Şubesi kayıtları, portföye ilişkin dökümanlar, tanık, keşif, bilirkişi incelemesi vs. Delillere dayanmıştır.
Davalı taraf delil olarak;01/03/2015 tarihli dağıtım merkezi sözleşmesi, sonladırma protokolü ve ibraname, cari hesap ekstresi, prim sistematiği, müvekkili şirket ticari defter ve belgeleri, bayi ticari defter ve kayıtları, bilirkişi incelemesi, keşif, tanık, yemin ve her türlü yasal delillere dayanmıştır .
Davacı vekili mahkememize sunmuş olduğu 27/01/2022 tarihli ıslah dilekçesi ile; müvekkilinin portföy tazminatı alacağının toplamda 70.911,00-TL olarak tespit edildiğini, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakları saklı tutulduğundan, 2.000-TL olan taleplerini 68.911,00-TL daha artırdıklarını, kar mahrumiyeti alacağının toplamda 50.228,66-TL olarak tespit edildiğini, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarımız saklı tutulduğundan 2.000-TL olan taleplerini 48.228,66 TL daha artırarak ıslah ettiklerini, cari hesap alacaklarının toplamda 2.189,93-TL olarak tespit edildiğini, dava dilekçemizde fazlaya ilişkin hakları saklı tutulduğundan 2.000-TL olan taleplerini 189,93-TL daha artırarak ıslah ettiklerini, müvekkili şirketin davalı şirketten alacaklı olduğu tespit edildiğinden ve teminat mektubu dava dışı … AŞ. tarafından tazmin edildiğinden davalı şirket açısından mektubun hükümsüz kaldığını, bu talep yönünden yargılama gideri ve vekalet ücreti taleplerinin devam etmekte olduğunu belirterek, toplam taleplerinin 123.329,59-TL olduğunu, söz konusu alacak kalemlerini artırılan kısımlarına ıslah tarihinden itibaren en yüksek ticari avans faizi işletilmesine karar verilmesini talep etmiş ve ıslah harcını da yatırmıştır.
Davalı vekili mahkememize sunmuş olduğu 11/02/2022 tarihli ıslaha cevap dilekçesinde; davacı tarafın ıslah talebi hukuka aykırı ve hatalı bilirkişi raporu doğrultusunda yapılmış olduğunu, ayrıca ıslah talebinde bulunmak için öngörülen yasal sürede ıslah talebi iletilmediğinden davacının talebinin reddi gerektiğini, davacı ile müvekkili şirket arasındaki sözleşme, geçerli bir sonlandırma protokolü imzalanarak sona erdiğini, somut olayda haksız fesih söz konusu olmadığından davacının yoksun kalınan kar kaybı talebine ilişkin davasını ıslah etmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafın, denkleştirme tazminatı talep hakkı bulunduğuna yönelik hiçbir kanuni şartı ispatlayamış, dolayısıyla söz konusu talebin reddini talep etmiştir.
Dosyanın teknik bilgi ve bilirkişi incelemesi gerektirmesi nedeniyle, dosya SMMM bilirkişisi …ve hukukçu bilirkişi Dr….’e tevdi edilmiş ve bilirkişiler sunmuş olduğu raporunda: Davacı şirketin 2015-2016-2017 yıllına ait ibraz ettiği ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun olarak yaptırılmış olduğu, defterlerin birbirini teyit eder şekilde tutulduğu, kayıtların düzenli ve yasalara uygun tutulduğu, ticari defterlerin HMK 222 maddesi uyarınca sahibi lehine delil vasfına haiz olduğunu, davalı şirketin 2015-2016-2017 yıllına ait ibraz ettiği ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun olarak yaptırılmış olduğu, ticari defterlerinin kapanış tasdiklerinin mevcut olmadığı, defterlerin HMK 222 maddesi uyarınca sahibi lehine delil vasfına haiz olamayacağını, taraflar arasında yapılan 22.07.2017 tarihli “Sonlandırma Protokolü ve Ibraname”de yer alan ibra hükmüyle davacının davalıyı ibra ettiği, yapılan ibra sözleşmesinin geçerli olduğu, dolayısıyla davacının, varsa cari hesap alacağı dışında, herhangi bir hak ve alacak talebinde bulunamayacağını, ticari defter ve kayıtlar incelenmek suretiyle hazırlanan ana raporda; davacının 38,98-TL cari hesap alacağının bulunduğunu, taraflar arasında mutabakat yapıldıktan sonra davacının teminat mektubunun iade edilmesi gerektiğini, mahkeme tarafından davacı tarafın ibra sözleşmesinin müzayeke altında imzalandığı aksi takdirde teminat mektuplarının paraya çevrileceği baskısıyla düzenlediği iddiasının kabul edilmesi ve ibra sözleşmesinin geçersiz kabul edilmesi halinde davacının;
Yoksun kalınan kar miktarının 50.228,66-TL, davacının isteyebileceği denkleştirme tazminatı tutarının 70.911,00-TL, davalı taraf kesilen cezaların prim sistematiğine göre kesildiğini beyan etmekle, prim sistematiği dosyada yer almadığından taraflarca sunulması halinde bu konuda ek inceleme yapılacağına dair rapor sunmuşlardır.
Mahkememizin 01/04/2019 tarihli celsesinde bilirkişiler kuruluna sözleşmeler hukuku alanında uzman … eklenerek tarafların itirazları doğrultusunda ek rapor alınmasına karar verilmiş olmakla bilirkişiler sunmuş oldukları ek raporlarında; Davacı ve davalı şirketin defterlerinin şirketin 2015-2016-2017 yıllına ait ibraz ettiği ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun olarak yaptırılmış olduğu defterlerin birbirini teyit eder şekilde tutulduğu, kayıtların düzenli ve yasalara uygun tutulduğu, ticari defterlerin HMK 222 maddesi uyarınca sahibi lehine delil vasfına haiz olduğunu, davacı şirketin Davalı şirketten talep edebileceği; Yoksun kalınan kar miktarının 50.228,66-TL olduğunu, davacının isteyebileceği denkleştirme tazminatı tutarının 70.911,00-TL olduğunu, davacı şirketin 31.07.2017 tarihi itibariyle cari hesap alacağının 2 189,93-TL olduğunu, davalı şirketin davacı şirkete düzenlediği ceza tutarlarına ilişkin faturaların davacı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olmadığını, davalı tarafından davacı şirkete iade edilmesi gereken bir cezai tutarının mevcut olmadığını, taraflar arasında cari hesap mutabakatı bulunmadığından iadesi gerçekleştirilmeyen teminat mektubunun iadesi gerektiğine dair ek rapor sunmuşlardır.
Mahkememizin 07/06/2021 tarihli celsesinde dosyanın daha önce rapor sununa bilirkişilere tevdi ile ek rapor alınmasına karar verilmiş olmakla, bilirkişiler sunmuş oldukları 2. Ek raporlarında; TTK.md.122/1 ve 5 hükümlerinde düzenlenmiş olan yasal şartların gerçekleştiği davacı tarafından ispatlandığı takdirde, davacının davalıdan, 70.911,00 TL tutarında Portföy Tazminatı alacağına hak kazanacağını, davacının davalıdan 50.228,66 TL tutarında kar mahrumiyeti tazminatı alacağına hak kazanmış olduğunu, davacının davalıdan, 2.189,93 TL tutarında cari hesap alacağına hak kazanmış olduğunu, davacının davalıdan, teminat mektubunun ya da tahsil edilmiş ise bedelinin iadesini talebe hak kazanmış olduğuna dair 2. Ek raporlarını sunmuşlardır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:
Dava, bayilik sözleşmesinin sona erdirilmesine ilişkin olarak taraflar arasında düzenlenen 22/07/2017 tarihli sonlandırma protokolü ve ibraname tutanağının geçersiz olduğu iddiasına dayalı olarak açılmış kazanç kaybı, cari hesap alacağı, denkleştirme(portföy), ceza iadesi ve teminat mektubunun hükümsüz kaldığının tespiti istemlerine ilişkindir.
22/07/2017 tarihli ‘sonlandırma protokolü ve ibraname’ tutanağının incelemesinde; cari hesap alacakları dışında davacının davalıdan herhangi bir tazminat ve alacak talebinde bulunamayacağının hüküm altına alındığı, tutanağın taraflarca imzalandığı ve tarafların imzaya yönelik herhangi bir itirazlarının bulunmadığı görülmektedir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesinin 2020/306 esas, 2021/404 karar sayılı ilamında;
”Denkleştirme tazminatı ya da diğer adıyla “portföy tazminatı”, sözleşmenin sona ermesi sonucunda müşteri çevresini kaybeden ve ekonomik bakımdan güç durumda kalan acentenin bu yüzden talep edebileceği bir ödence niteliğindedir. Dava tarihi itibariyle geçerli olan Türk mevzuatında, acentenin denkleştirme tazminatına ilişkin herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Türk öğretisinde hakim olan görüş uyarınca, acentenin sözleşmesinin feshedilmesi durumunda acentenin hakkaniyetin gerekli kıldığı ölçüde müvekkilden denkleştirme tazminatı talep hakkı mevcuttur. Yargıtay uygulamasında da, acentenin denkleştirme tazminatı talebi konusunda bir kanuni düzenleme bulunmasa dahi, TTK m. 134/11. hükmünün kıyas yoluyla uygulanması suretiyle, sözleşmenin sona ermesi durumunda acentenin denkleştirme tazminatı talep etmesinin mümkün olduğu kabul edilmektedir. Davacı vekili de istinaf dilekçesinin aksine dava dilekçesinde taraflar arasında bayilik ilişkisi bulunduğunu belirtmiştir. Bununla birlikte, taraflar arasındaki ilişki ister acentelik isterse bayilik olarak kabul edilsin, TTK’nın 122. maddesi uyarınca denkleştirme (portföy) tazminatı talep edebilmek için davacıya sözleşmede tekel hakkı verilmiş olması şarttır.” şeklinde tespitler yer almaktadır.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 2019/1238 esas, 2021/1327 karar sayılı ilamında;
”Mahkemece her ne kadar sözleşmenin haksız fesih edildiği benimsenerek bilirkişi raporundaki hesaplama ışığında davacının TTK’nın 122. maddesi uyarınca portföy tazminatı (denkleştirme alacağı) olarak da 3.612,00 TL talep edebileceği sonucuyla hüküm kurmuş ise de davacı yanca taraflar arasında bayilik ilişkisi bulunduğunu kanıtlamak için delil olarak sunduğu 01.01.2006 başlangıç tarihli bayilik sözleşmesinin 7.8. maddesindeki düzenleme ile 01.01.2010 tarihli bayilik sözleşmesi hükümlerine göre, davacıya faaliyet bölgesi içinde tekel hakkı verilmediğinin anlaşıldığı, bunun dışında TTK’nın 122. maddesine göre denkleştirme tazminatı talebinde bulunabilmek için öngörülen şartların gerçekleştiğine dair dosyada delil de bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, portföy tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken davalı aleyhine bilirkişi raporunda hesaplanan portföy tazminatı tutarına hükmedilmiş olması hukuka aykırı olduğundan, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir.” şeklindeki tespitlere yer verilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 2018/321 esas, 2018/1340 karar sayılı ilamında;
”Davacı vekilince taraflar arasındaki sözleşmenin bayilik sözleşmesi olmayıp acentelik sözleşmesi olduğu, mahkemece sözleşme ilişkisinin yanlış değerlendirilerek sonuca varıldığı ileri sürülmüştür. Tarafların kabulündeki 21.10.2008 tarihli sözleşme hükümlerinin bayilik ve acentelik sözleşmesi niteliğinde hükümler içeren karma bir sözleşme niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Davacı vekili de istinaf dilekçesinin aksine dava dilekçesinde taraflar arasında bayilik ilişkisi bulunduğunu belirtmiştir. Bununla birlikte ilk derece mahkemesei karar gerekçesinde de yer verildiği üzere, taraflar arasındaki ilişki ister acentelik isterse bayilik olarak kabul edilsin, TTK’nın 122. maddesi uyarınca denkleştirme (portföy) tazminatı talep edebilmek için davacıya sözleşmede tekel hakkı verilmiş olması şarttır. Oysa, tarafların kabulündeki sözleşmenin 4/B-6 maddesinde, “Bu sözleşme …’ya bölgesel tekel hakkı doğurmaz ve… üçüncü kişilere dilediği yerlerde başkaca … açma yetkisi verebilir” hükmü uyarınca davacıya tekel hakkı verilmediği anlaşılmaktadır. Kaldı ki yine gerekçede vurgulandığı üzere, denkleştirme ( portföy) tazminatı talebinin TTK’nın 122/4. maddesi uyarınca sözleşmenin feshinden itibaren bir yıllık sürede talep edilmesi gerekirken, sözleşmenin fesih tarihinden bir yıl süre geçtikten sonra talep edilmekle, davacı vekilinin bu yöndeki istinafı yerinde değildir.” şeklindeki tespitlere yer verilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 2018/1697 esas, 2020/2145 karar sayılı ilamında;
”Davaya konu bayilik ve yetkili servis sözleşmelerinin konusu ve içeriği itibarı ile hukuki niteliklerinin tek satıcılık sözleşmesi veya benzeri tekel hakkı veren bir sözleşme niteliğinde olmadığı dikkate alındığında ilk derece mahkemesinin davacının denkleştirme tazminatı talep edemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar vermesi yerindedir. (Aynı yönde Yargıtay 19.HD’nin E. 2019/2802, K. 2019/4398, 18.9.2019 Tarihli ilamı)” şeklindeki tespitlere yer verilmiştir.
Tarafların iddia ve savunmaları, bilirkişi raporları, yukarıda ayrıntıları verilen istinaf ilamları, bayilik sözleşmesi, 22/07/2017 tarihli sonlandırma protokolü ve ibraname tutanağı ile dosyamızda bulunan tüm bilgi ve belgeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
Taraflar arasında bayilik sözleşmesi akdedildiği, 22/07/2017 tarihli sonlandırma protokolü ve ibraname tutanağı ile tarafların karşılıklı anlaşmaları ile bayilik sözleşmesinin sona erdirildiği, 22/07/2017 tarihli sonlandırma protokolü ve ibraname tutanağının geçersiz olduğu iddiasına dayalı olarak kazanç kaybı, cari hesap alacağı, denkleştirme(portföy) tazminatı, ceza iadesi ve teminat mektubunun hükümsüz kaldığının tespiti istemleri ile işbu davasının ikame edildiği,
Davacı 22/07/2017 tarihli tutanağın, davalının davacıya 2 adet yeni bayilik vereceği vaadi ile imzalandığı, 2 adet bayiliğin verilmemesi nedeniyle 22/07/2017 tarihli sonlandırma tutanağının geçersiz olduğunu iddiasında bulunduğu, ancak tutanak incelendiğinde davalının 2 adet yeni bayilik vereceği taaahhüdünün tutanakta yer almadığı, taraflar arasında bu yönde bir anlaşma bulunmadığı, bayilik sözleşmesine konu ticari işin niteliği ve hacmi dikkate alındığında basiretli davranmakla yükümlü olan tarafların irade fesadını ileri sürmelerinin çok ciddi ve somut delillerin bulunması halinde kabul edilebileceği, ibra işleminin niteliği itibariyle aksinin yazılı delille ispatı mümkün olduğu, davacının işbu ispatı sağlayamadığı, bu nedenle 22/07/2017 tarihli sonlandırma tutanağının geçerli olduğu ve tutanak ile davacının davalıyı ibra ettiği, dolayısıyla davacının, cari hesap alacağı dışında davalıdan herhangi bir hak ve alacak talebinde bulunamayacağı, bu nedenle kazanç kaybı ve cezai iadesi istemlerinin reddine,
22/07/2017 tarihli tutanak ile denkleştirme isteminden de feragat edilmiş ise de, TTK’nin 122/4.maddesi ile denkleştirme isteminden önceden vazgeçilemeyeceğinin hüküm altına alındığı, ancak yukarıda zikredilen istinaf ilamlarında da değinildiği üzere taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre davacıya tekel hakkı tanınmadığından davacının denkleştirme tazminatı talep hakkının bulunmadığı, ayrıca davacı kendisine fiilen tekel hakkı tanındığına ilişkin iddiada bulunmuş ise de, bu iddiasını ispata yarar delil sunamadığı anlaşılmakla denkleştirme isteminin reddine,
12/11/2021 havale tarihli bilirkişi ek raporunda davacının cari hesap alacağının 2.189,93 TL olduğunun tespit edildiği, işbu ek raporun mali incelemeleri yönünden raporun, alanında uzman SMMM bilirkişisi tarafından ticari defter ve kayıtlar incelenerek, denetime elverişli olacak bir şekilde hazırlandığı anlaşılmakla cari hesap alacağının tespiti yönünden rapora itibar edilerek 2.189,93 TL cari hesap alacağının, davacının talebi doğrultusunda 2.000,00 TL’sine dava tarihi olan 04/01/2018 tarihinden, 189,93 TL’sine talep arttırım tarihi olan 27/01/2022 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
22/07/2017 tarihli sonlandırma tutanağı uyarınca davalının, … … Şubesi’nin 12/03/2015 tarih, … seri nolu ve 150.000,00 TL bedelli teminat mektubunu davacıya iadesi etmesi gerektiği, davanın devamı sırasında teminat mektubunun dava dışı 3.kişilerce paraya çevrilmesi nedeniyle davalının bu yöndeki talebinin hükümsüz kaldığının tespiti istemi olduğu nazara alınarak, teminat mektubu yönünden istemin kabulü ile 150.000,00 TL bedelli teminat mektubunun davalı yönünden hükümsüz kaldığının tespitine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
Cari/mali hesap incelemeleri dışındaki bilirkişi tespitlerinin, hukuki değerlendirme kapsamında olmaları nedeniyle cari hesap alacağının tespiti dışındaki, raporların diğer kısımları değerlendirme dışı tutularak mahkememizce değerlendirme yapılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelere binaen;
DAVANIN KISMEN KABULÜ İLE;
1-2.189,93 TL cari hesap alacağının, 2.000,00 TL’sine dava tarihi olan 04/01/2018 tarihinden, 189,93 TL’sine talep arttırım tarihi olan 27/01/2022 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Davacı tarafından davalıya verilen … … Şubesi’nin 12/03/2015 tarih, … seri nolu ve 150.000,00 TL bedelli teminat mektubunun davalı yönünden hükümsüz kaldığının tespitine,
3-Davacının denkleştirme tazminatı isteminin reddine,
4-Davacının kazanç kaybı isteminin reddine,
5-Davacının ceza iadesi isteminin reddine,
6-Alınması gerekli 10.396,09-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 136,62-TL+2.562,00-TL ve bilahare ikmal edilen 2.004,00-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 5.693,47-TL ‘nin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
7-Davacı tarafından yapılan 4,70262-TL peşin+ıslah harcı toplamının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan 35,90-TL başvuru harcı, 5,20-TL vekalet harcı ve 2.480,20-TL tebligat/posta/bilirkişi gideri olmak üzere toplam 2.521,30-TL yargılama giderinden davanın kabul ve red oranı dikkate alınarak hesap olunan 1.403,86-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davalı tarafından yapılan 5,20-TL vekalet harcı ve 700,00-TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 705,20-TL yargılama giderinden davanın kabul ve red oranı dikkate alınarak hesap olunan 312,54-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
10-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 18.408,04-TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
11-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 15.458,27-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
12-Davacı tarafça yatırılan ve harcanmayan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, taraflar vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup ana hatları ile anlatıldı.21/03/2022
Katip …
e-imzalı
Hakim …
e-imzalı